Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Halim Şefik’ten ‘Otopsi’ ve Nevzat Üstün’den ‘Ak Yeşil Kavak Ağaçları’ Kayıp şairlerin izinde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları “Kayıp Şairler” dizisi içinde Nevzat Üstün ve Halim Şefik’in şiirlerini okuyucuya sunuyor. Şefik’in Otopsi ve Üstün’ün Ak Yeşil Kavak Ağaçları isimli kitaplarını Alova değerlendirdi. Ë ALOVA smanlı topları surları yerle bir ediyor, şehir elden gidiyorken, Bizanslı bilginler gramer kurallarını tartışıyor, tasvir ustaları şu yaldız daha güzel diye birbirine giriyordu. Konstantinopolis’te. Bu, Bizantinizm’di. Yüzyıllar sonra aynı şehirde, binlerce aile açlık sınırında yaşarken birbiri peşisıra gurme lokantaları açılıyor, türedi sonradangurmeler dergilerde kelimeleri şapırdatıyor; çocuklar bir kara kışı sokaklarda geçirirken sokak köpekleri için açık oturumlar düzenleniyor, ‘billboard’larda mama reklamları boy gösteriyor; ‘4 kuvvetinde’ki rüzgârda iskeleyi batıranlar ‘dünya birincisiyiz’ diye şişiniyorlardı. Bunlar da, NeoBizantizm’dir. O DİZELERİN PEŞİNDE Önümde iki kitap: Halim Şefik’ten Otopsi ve Nevzat Üstün’den Ak Yeşil Kavak Ağaçları. Dış kapağın üst tarafında ‘kayıp şairler’ yazıyor. ‘Kayıp’ın üstü, ‘Şairler’in altı çizilmiş. İç kapakta özgün şiir kitaplarının fotoğrafları görünüyor. Nevzat Üstün Şu sırada 0735 ve 0966 numaralı ki(Fotoğraf: İsa Çelik) tapları karıştırıyorum. Bir sayfa daha açıyorum. Şairin mavi imzası. Şiirlerin yanında ve altında yer yer şair kendi elyazısıyla çıkmalar, eklemeler yapıyor. Kapak, sayfa tasarımları, kâğıdın cinsi, nostaljik sarartmalar, edisyon mantığı, her şey çok özenli bir yayımcılık olayıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Hele, sayfaların yukarıdan açılışı, çocukluğumun bir sesi! Kim bu ‘Kayıp şairler’? Bizim kuşakların yakından tanıyıp okuduğu, Halim Şefikler, İlhami Bekirler, Suat Teserler, Türkan İldenizler, Rüştü Onurlar, Muzaffer Tayyipler. Bunlar birinci dereceden kayıplar. Bir de, yunuslar gibi kendini bir gösterip sonra unutuluşun denizinde yitip gidenler var: İkinci dereceden kayıplar, Kenan Harunlar ve niceleri. Üçüncü dereceden kayıplar var ki, şiirin ateş çemberine girip çıkmışlar; sergilerde kilden tabletler gibi bekleyen şiirleri artık kitap olmayı bekleyen. ‘Kayıp şairler’ dizisinden en çok bu ‘Üçüncü Dereceler’in günışığına çıkmasını umut ediyorum. KAYBOLMAYAN ŞİİRLER Doğal yıkımlar, bağnazlıklar, talihsizlikler yüzünden tarihte kimbilir kaç şair yitip gitti, kiminin birkaç dizesi kalabildi günümüze. Ama üç bin yıl önce yazılmış olsa da, bir tek dize bile, gerçekten dizeyse yitip gitmez. Hiçbir gerçek şair kaybolmaz. Ne ki, yıllarca, hatta yüzyıllarca unutulup gider, güzelim dizeler kendi kendini okur durur. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1004 Nice örneği var bunun. Bir Sappho’nun, bir Hippunaks’ın insan yüzüne çıkabilmesi için yüzyıllar geçmesi gerekti. Bütün bu gecikmeler, arkeolojik çalışmalar, bilginlerin çabasıyla bağlantılı elbet. Oysa, ‘Kayıp Şairler’i biz kaybettik! Öyle yüzyıllar filan değil, daha 3040 yıl geçmişken aradan. Kötü şiirler yazdılar, ondan mı unuttuk! Bir şiir, hatta bir tek dize bile şairin anılmasına yetebilir, eğer tunçtan dizelerse onlar. Öyleyse? İşte, ey okur, ‘Kayıp Şairler Dizisi’ başlıklı yayımcılık girişimi, ne neobizantinizm, ne fiyaka, ne de başka şey. Bütün toplumu saran kolektifamneziye, nankörlüğe, değerbilmezliğe karşı, şu çivisi çıkmış dünyada iyi şeylerin de yapılabileceğini gösteren bir umut misillemesi. Aynı zamanda, kaliteli yayımcılıkta bir tavır. Ömrünü şiire vermiş bir olarak, bu yazıyı yazmayı görev saydım kendime. Bütün şiirseverlerin ve ‘sevmez’lerin bu diziyi görmezden gelmeyeceğine inanıyorum. Her iki kitabın başında, dizi editörünün ve dizi danışmanının şairlerin yaşamını ve şiirini kısaca tanıtan yazıları yer alıyor. Orhan Veli’lerle şiir yazmaya başlayan Halim Şefik (Güzelson) tek kitabı Otopsi’yi çok uzun yıllar sonra, o da kendi olanaklarıyla yayımlatabildi. Orhan Veli’ye adadığı “Otopsi” şiiri çok ünlüydü bir dönem. Kitabın arka kapağında, ‘Halim Şefik’in şiir beğenisi bütün yaşamında gösterdi kendisini, diyebilirim ki düşüncelerinin temizliği, tutarlılığı, uyumluluğu da hep bu üstün beğeninin ürünüdür. Halim Şefik, bu küçük kitabı ile bizim kırk yıllık şiirimizi temize çıkarmıştır,’ diyor Melih Cevdet Anday. Halim Şefik’in şiirleri ‘Garip Şiiri’ sülalesinde yer alsa da, öbür şairlerden bağımsız bir tınısı olduğunu algılamamak mümkün değil. Daha soyut bir şair o. Sözgelimi: “Dün geceyi Reşadiye oteli’nde geçirdim” ya da “Şimdi nerde olmak isterdim/ Kadıköy’de Fikirtepesi’nde/ Murat Sineması’nın karşısındaki kahvede” derken şiirin ‘genel olma’ ilkesinden ayrılıp tehlikeli bir alana girerken, şiir şiirliğinden kaybetmiyor. Çünkü herkesin bir Murat Sineması vardır. Bana sorulsa, kitabın TacŞiiri Balık Ağzı derim. Şöyle başlıyor şiir: “Bu bir kılıç balığının öyküsü /yazılmasa da olurdu/ ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu.” Halim Şefik’le birkaç kez karşılaştım. Yaşamları şairliğinden daha ilginç şairler vardır, Halim Şefik onlardandı. Emekli olduktan sonra sokaklarda, vapurlarda kitap satıcılığı yaptı. Bir yandan kendi şiirlerini okuyordu. “Kırk yılda yazıldı, kırk dakikada” okunur sloganı atarsak. Sırf “Balık Ağzı” şiiri bile Halim Şefik’in Büyük Türk Şiiri Antolojisi’nde yer almasına yeter. İki dizeyle ayrılalım bu kitaptan: “Sevemedim yaprağını dökemeyen ağaçları/ sonbaharın dışındalar.” Öbür kitap, Ak Yeşil Kavak Ağaçları, Nevzat Üstün’ün son yıllarda yazdığı şiirlerden oluşuyor. Kitapta yer yer Rauf Alazan’ın şiirleriyle karşılaşıyoruz. Yalnız şiirleriyle değil, gezi notları, araştırma yazıları, öyküleriyle de tanınan üstün sonuna kadar toplumcu tutumunu sürdüren bir şair onun şiiriyle ilgili olarak Memet Fırat’ın sözlerine eklenecek bir şey yok: “Nevzat Üstün Garipçi’lerin şiir anlayışına ayak uydurmuş, Yaprak döneminde de benzer bir gelişme göstermişti. Toplum sorunlarıyla hep ilgilenen, sanatını siyasal düşüncelerini savunmak, yaymak için kullanan toplumsalcı bir şairdi. Ama serbest nazım akımından değil de, daha yeni bir şiir olduğuna inandığı garip akımından yola çıktı. Seçtiği tarzın etkisiyle önceleri pek belirginleşmeyen toplumsalcı eğilimleri, giderek şiirinin temel ereği oldu.” Üstün, her ne kadar Garip akımına kapıldıysa da metaforu, imgeyi tümüyle dışladığı söylenemez. Örnekse: “Yaşamak/ bir saydam gelin (...)/ silik bir sarı attır / korku (...)/ senin/ gözlerin /unutulmuş bir adıdır.” Herkes Garipçilerin yasakçı tutumlarının dışına çıkar. Kitabın basına Edip Cansever’in şaire yazdığı bir mektup konmuş. Mektuptan bir iki cümle: “(...) Sanat çevrelerinden uzaklaşmak, sevgi ve saygı duyduğu, beş on arkadaşla ara sıra dertleşmek yeterli olmalı bir yazar için. Dün Ahmet Haşim’in Gurabahanei Laklakav’ından parçalar okudum. Her konuya el atmış, hem de hep yalnız kalmasını bilmiş! ? Otopsi/ Halim Şefik/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 72 s. Ak Yeşil Kavak Ağaçları/ Nevzat Üstün/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 116 s. SAYFA 15 Halim Şefik (Fotoğraf: Cengiz Cıva)