04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sedat Erden ve iki öykü kitabı: ’Karşı Apartmanda Yaşayanlar’ ile ‘Güvercinler ve Şeytan” Seyahatten edebiyata, edebiyattan seyahate Sedat Erden’in yaratmış olduğu dinamik ve diyaloglara dayandırılan öykü dünyası, özgün söylem biçimlerine ve tutarlı bir yazınsal tavra sahip. Yazarın ustaca oluşturduğu öykü dünyasında yansıttığı insan ilişkileri, toplumsal durumlar, duygular, düşler ve simgesellik aslında çok aydınlatıcı, eğitici ve gerçekçi. Ë Aysu ERDEN azı öykü yazarları vardır, içinde yaşadıkları kentlerin, ülkelerin sınırlarını aşarlar, dünya insanlarına ulaşırlar, onları anlatırlar, yaratmak için tüm dünyaya gereksinim duyarlar. Seyahati edebiyata dönüştüren bir yazar Sedat Erden. Adeta dünya yolculuğuna çıkmış gibi, belki de, dünyanın farklı insanlarını, ilişkilerini ve olaylarını okuruna yaklaştıran, bu nedenle de, seyahat edebiyatının ender temsilcilerinden biri sayılabilecek düzeyde olan bir yazar. Sedat Erden’in öyküleri yaşayan kişileriyle, canlı diyaloglarıyla, okurun öykü boyunca işittiği seslerle dikkati çekmekte… Tematik çeşitliliğin öne çıktığı, kalıplara, kentlere, olağan kişilere sığmayan öykülerinde Sedat Erden yaşadığı, duyumsadığı olayları yazıyor gibi adeta. Yalın bir dil kullanımıyla anlattığı öykülerinde ayrıntıları yansıtma ustalığı sayesinde canlı bir atmosfer yaratan yazar birinci kişi tekil anlatımıyla da okuruyla yakın bir iletişim kurmakta, onun öykülerin içine girerek öykü kişileriyle birlikte yolculuk yapmasını sağlamaktadır. Yeni Delhi, Mexico büyükelçilikleri ile Rodos, Paris, Karaçi başkonsolosluklarında İdari Ataşe olarak görev yapan Sedat Erden, Karşı Apartmanda Yaşayanlar adlı on öykü içeren kitabıyla başladığı yolculuğundaki “Troçki Müzesi” adlı öyküsünde Türk grubunu gezdiren Meksikalı rehber Jesus Rosas Vargas’la tanıştırıyor bizleri. “Ambassador Sabri Bey” adlı öyküsünde altmış yaşında, kendinden emin görünen ve kadınlara düşkünlüğüyle tanınan emekli bir elçilik görevlisinin psikolojik durumunu ve gizli iç dünyasını şöyle betimlemektedir:“Yaşı onu derinden derine kemiriyordu sanki. Huzursuzdu. Geriye dönüp baktığında, gördüğü; dağılmış bir evlilik, kendisinden yüz çeviren çocukları, gerçekleşmemiş umutlar ve düş kı B rıklığıydı. Önünde ise sınırlı bir zaman, hastalık, düşkünlük, yalnızlık ve aklından kovmaya çalıştığı ölüm vardı. Evet ölüm!” “Başkonsolos elleri titreyerek telefonu kapattı. Allak bullak olmuştu. TV2 kanalından telefon eden biri, iki gün önce Konsolosluğa gelen kadının Londra’daki yarışmada Dünya Güzeli seçilen Türk kızı Azra Akın değil, bir Fransız tiyatro sanatçısı olduğunu, olayı bir kamera şakası olarak düzenlediklerini, programın TV2’de yayımlanacağını söylemiş, durumdan Türk Büyükelçisini de haberdar ettiklerini bildirmişti” tümceleriyle başlayan “Dünya Güzeli” adlı öyküsünde, gazetelere de yansıyan, Türkiye ile Fransa’yı politik bir krizin eşiğine getiren gerçek bir olayı muzip bir dille aktarmakta. Kitapla aynı adı taşıyan öyküsünde ise Mexico şehrinde bir apartmanda yaşayanları tanıtmakta okuruna. Erden, apartman sakinlerinden bazılarının ruhsal durumlarını şu tümcelerle betimliyor: “Altıncı ve yedinci katların perdeleri hep kapalıdır, balkona da kimseler çıkmaz. İçe kapanık, tuhaf kişiler olmalı sakinleri. Kendileri bilir!.. Onlar bu hikâyeye girme şansını böylece yitirmiş oldular....” YAŞAMI SORGULAMA... Yazar “öykülerini yollardan çoğaltarak, yalın bir dille”, insanı insana anlatıyor, “sıradan bir günü, akşamın serinini, akıllı delileri de anlatmayı ihmal etmiyor. Öykülerdeki yaşanmışlık, okuyucuya olayları ve yaşamı sorgulama gereği duyuruyor”. Sedat Erden, “Kader” adlı öyküsünde on üç yaşında teyzesi tarafından Karaçi’ye getirilen, kendisine söz verildiği halde okutulmayan, teyzesinin kocasıyla imam nikâhıyla evlenmek zorunda bırakılan, bu sahte evlilikten yedi çocuk sahibi olan yirmi yedi yaşındaki bir Türk kadınının Türkiye’ye kaçmasına yardım eden öykü başkişisinin duygularını şöyle dile getirmekte: “Kader belgeyi alıp çantasına koydu ve kontrol noktasından geçti. Kâbus sona ermişti. Bana el sallayıp gülümsedi. Uzaktan bir kız çocuğunu andırıyordu. Sonra dönüp yeni hayatına doğru yürüdü ve gözden kayboldu. Ardından bakarken düşünüyordum: Ona iyilik mi yapmıştı? Yedi çocuğunu geride bıraktıktan sonra hayatı neye benzeyecekti? Çocukları nasıl bir hayat sürecekti? Onlara karşı kendimi suçlu hissettim bir an. Bu güç işi başarmıştım; ama sevinçli değildim. Keyifsiz ve düşünceli çıktım havaalanından.” Sedat Erden’in Güvercinler ve Şeytan adlı öykü kitabında yer alan dokuz öykü yine yazarın kendisinin görüp yaşadıklarından besleniyor izlenimi veriyor. “Farklı temalarla yola çıkan Erden, toplumsal gerçekler ve gündelik hayatın gölgesinde sıklıkla karşılaşılan fakat hemen farkına varılmayan ayrıntıların peşine düşüyor.” Yazarın bu kitapta yer alan “Tuhaf Bir Öykü veya Bir Garip Karınca” ile “Güvercinler ve Şeytan” adlı öyküleri hayvanların kişileştirilmesiyle, metaforik ve simgesel dil kullanımlarıyla dikkati çekmektedir. Erden, birinci öyküsünü şöyle bitirmektedir: “O ne yaptığını bilmeyen dengesiz bir yaratık değil....Gerçekten de olağanüstü bir olaya tanıklık etmiştim. O karınca her türlü övgüyü, yüceltmeyi hak etmişti. İşte bu satırları onun ardından bunun için yazdım O garip karınca unutulup gitmesin, serüveni boşlukta kaybolmasın diye...” Yazar, “Güvercinler ve Şeytan” adlı öyküsünde tanrı ile şeytan arasında süregelen ezeli ebedi savaşı, emekli komiser İbrahim Bey’in (tanrı) beslediği, Kırmızı, Münzevi, Narin, Kurumlu (birinci kurban), Taklacı (ikinci kurban), Ürkek (üçüncü kurban), Soylu (dördüncü kurban), Ana Kraliçe (beşinci kurban), Haydut (altıncı kurban), Zorba, Sorguçlu, Paçalı adlı on iki gü vercinden (Tanrının kulları / on iki havari) beşini şeytan adını verdiği siyah, saldırgan bir hırsız kedinin (Şeytan) birer birer parçalaması sonucu, şeytana savaş açmasını ve onu mitlerde anlatıldığı yöntemle yakalayarak cezalandırmasını anlatmaktadır: “Kuşları kendisine sanki sitemle bakıyorlardı...’ Sizi koruyamadım yavrular. Şeytan benden baskın çıktı. Ben yenildim!.. Yavrularımdan birini kendi ellerimle şeytana sunmak” Bu düşüncelerle planını uygulayan şeytanı kandırarak özel olarak yaptırmış olduğu bir kafese hapsetmeyi başaran İbrahim Bey “bir süre hareketsiz kaldı. Tarihi bir andı bu! Hayatının en büyük sınavından yüz akıyla çıkmıştı. O anda gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Şeytanı yenmişti! Kendisiyle ne kadar gurur duysa yeriydi. Şeytan artık buralara asla uğrayamazdı. Dersini almıştı. Gülümsedi. İbrahim Bey onu yakalamış, onu tutsak etmiş, sonra da bağışlayarak ona unutamayacağı bir ders vermişti. PARÇADAN BÜTÜNE “ Sedat Erden için öykü sadece bir ifade aracı olmayan bir öykü dili yaratmaktadır okurları için. Erden, dört duvarın, kentin, ülkenin, yer yer de insan dünyasının sınırlarının ötesine geçebilmekte, öyküleriyle okuruna sosyolojik ve psikolojik veriler sunmakta, okurunu sorgulamaya yöneltmektedir. Yazar,“Mescitteki Adam” ve “Şeyh Abdo” adlı öykülerinde taşra yaşamını, “Sürgün Yılları” ve “Uçan Daireler” adlı öykülerinde ise kitaptaki diğer öykülerinde olduğu gibi kent yaşamı içinde mahalle kültürünü ve yaşamını anlatmaktadır. Her iki öykü kitabında da, yaratmış olduğu dinamik ve diyaloglara dayandırılan öykü dünyası, özgün söylem biçimlerine ve tutarlı bir yazınsal tavra sahip. Sedat Erden’in kendi metinleri arasında özgün ve dizgesel ilişkiler kurduğu gözlemlenmektedir. Yazarın ustaca oluşturduğu öykü dünyasında yansıttığı insan ilişkileri, toplumsal durumlar, duygular, düşler ve simgesellik aslında çok aydınlatıcı, eğitici ve gerçekçidir. Erden okurunu daha önceden hiç tanımadığı dünyalara başarıyla yolculuk yaptırmaktadır. Öte yandan, özellikle, Karşı Apartmanda Yaşayanlar adlı öykü kitabında kenti, taşrayı ve alt kültürü metinlerinin alanlarını başarıyla genişleterek sunmaktadır bizlere. Erden’in öyküleri arasında başarıyla kurduğu ilişkiler ve bağlar göz önünde bulundurulduğunda ise, yazarın parçalardan bütüne ulaştığı, böylelikle de kendisine özgü bir yazınsal tavır ve yöntem oluşturduğu gözlemlenmektedir. Bunu yaparken de, tematik, yapısal ve kurgusal olarak öykülerinin temellerini büyük bir incelikle ve titizlikle atmakta, detayları göz önünde bulundurmaya özen göstermektedir. Okur, öyküleri teker teker okuduğunda ya da daha sonra, her iki kitabı da birer bütün olarak tekrar değerlendirdiğinde, bu durumun netleştiğini fark etmektedir. ? KAYNAKÇA ERDEN, Sedat (2009) Karşı Apartmanda Yaşayanlar, Ankara: Hayal Yayınları, 104 s. ERDEN, Sedat (2009) Güvercinler ve Şeytan, Ankara: Hayal Yayınları, 96 s. http://www.superpoligon.com/etiket/sedat%20erden SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1037
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle