04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

¥ yon görmedi, şimdiyse daha hafif eleştirilere tepki gösterilmeye başlandı 2002 seçimlerinden sonra. Altan Öymen, ‘Öfkeli Yıllar’ı üzerine Erdem Öztop’la sohbet ederken... “MUHALEFETİN KENDİ BÖLÜNMÜŞLÜĞÜNÜ DÜŞÜNMESİ LAZIM” Peki, sizce günümüzdeki bu tahammülsüzlüğün sonu nereye varır dersiniz? Seçim yoluyla giderler. Diğer bazı başka faktörlerin de etkisiyle iktidar partisi zaten halktan aldığı oyun büyük bir kısmını kaybetti. Anketlere bakılmasına gerek yok; seçim sonuçları her şeyin göstergesi. 2007’nin 22 Temmuz’unda yüzde 47’ye yakın oy aldılar. 2009’un 29 Mart’ında yapılan yerel seçimlerdeki oyları yüzde 38.3’e düştü. Bu, bir buçuk yıl sonra müthiş bir oy kaybı demek. Bir iktidar partisinin yerel seçimde oy kaybetmesi çok az görülmüş bir durumdu. Bu durum bir de Turgut Özal’ın başına gelmişti. O da seçmenini kızdırmıştı. İkinci zaferini kazandıktan sonra tepki uyandıran şeyler yapmıştı. Bugünkü iktidar da benzer şeyler yapıyor. Bir anayasa değiştirme meselesine takılıp kaldı, bir şey de yapmadı. Toplumun geniş kesimlerini ihmal etti. Karşılığını da yerel seçimlerde gördü! Hatta bir kısım iktidar partilerinin yaptığı gibi, “Beni seçmezseniz size hizmet gelmez,” tehdidini de yaptı. Antalya’da bugünkü meclis başkanının sarf ettiği sözler var! İktidar partisinin avantajlarını kanuni yasakları da aşan bir şekilde kullandı. Eşya vb. şeyler dağıttılar biliyorsunuz. Buna rağmen oy kaybetmesi çok önemlidir. Bu iniş sürecine girdikten sonra iktidar partisinin toparlanması da kolay değildir artık! Toparlanması için bir sebep de yok! Ekonomi iyiye mi gidiyor? Kalkınma hızı sıfırın altında, işsizlik yüzde on üçlerde! Kamusal kesimin birçok bölümüyle kavga ediyor. Çifte standart uyguluyor. Kendisinin istediği istikamette hareket eden savcıları kendi savcıları gibi görüyor. Diğerlerini karşıt gibi görüyor. Bütün bu faktörlerin etkisi altında seçimi kaybedip giderler. Muhalefetin kuvvetli olup da seçime girmesi halinde bugünkü tablo hemen değişir. Ama yüzde 10 barajı söz konusu. Muhalefet partilerinin bölünmüş vaziyette olması ve barajı geçemez bir oy alması durumunda iktidar partisi yerinde kalabilir. Artık bunu da muhalefet partilerinin düşünmesi lazım. Öfkeli yıllardaki muhalefet partisi CHP’yle, şimdiki CHP arasındaki farklar neler? O zamanki programı, şartlar itibarıyla tutarlıydı. Demokrasiyi tam olarak gerçekleştirmek istiyordu, buna binaen ilk hedefler beyannamesi yayımlamışlardı. 57 seçimlerinden önce öteki muhalefet partileriyle birleşmeyi denedi. Kanun çıkarılarak bu önlendi! O güç birliği sırasında da hedefler vardı. Bütün muhalefet partileri aynı şeyi istiyorlardı. Neydi bunlar: Anayasayı değiştirmek, anayasa mahkemesi kurmak, hukuk üs tünlüğü, basın özgürlüğü, işçi hakları! Keşke 27 Mayıs olmasaydı da DP seçimle gitseydi. Seçim sistemi farklı olsaydı zaten seçimle gidecekti. Çünkü DP’nin oy oranı, yüzde 50’nin altına düşmüştü. Muhalefet partilerinin toplam oyu da yüzde 50 üzerindeydi. 27 Mayıs’tan sonra da kurucu mecliste ilk hedefler beyannamesi uygulandı. Sonra da seçime gidildi. Bir tutarlılık vardı sonuçta. Muhalefetteyken söylediği seçim beyannamesini seçimden sonra gerçekleştirdi. CHP’nin bugünkü durumu ve politikaları da, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunlar bakımından tutarlı tedbirler içerir. Parantez açarak, kuzeniniz de olan Onur Öymen’in Dersim çıkışını nasıl değerlendirdiniz? Dersim’de hakikaten facialar yaşanmıştır. Dersim örneğiyle bugünün bir alakası yok! Örneği de vermemek lazımdı. Ama Onur Bey’in o konuşmasından sonra bu, iktidar partisi tarafından haksız derecede istismar edildi. Niyete bakar bu. CHP ve Onur Öymen’in Alevileri gücendirmek gibi bir kastı olabilir mi! Onur Bey de yanlış anlaşıldığını belirtti. Özür diledi zaten. Kitaba dönelim biraz da. Sizin gazetecilikten yazarlığa geçme durumunuz var. Cahit Sıtkı Tarancı, bir sohbetinizde hikâye yazmanızı tavsiye ediyor… Evet. Cahit Sıtkı Bey, gazetecilikte pek çok insan durumuyla karşılaştığımı, bunları da ayrıca hikâyeleştirmem konusunda beni telkin ediyordu. Birkaç kez denedim, ama kendisine dahi göstermeden yırttım attım, beğenmedim. Yıllar sonra işte bu anı kitaplarımla, o yolda adımlar atmış oldum. Son olarak, Cüneyt Arcayürek’le olan büyük suç ortaklığınızdan kısaca bahseder misiniz? Cüneyt’le biz aynı gazetedeydik. Ulus gazetesinde çalışırken, komünistliğe de ilgiliydim. Nâzım Hikmet’e de merakımız vardı. O dönem içinde Nâzım Hikmet komünistse, komünistlik de esaslı bir şey olmalı diye düşünülmüştür. Benim ve Cüneyt’in komünist arkadaşlarımız tarafından Nâzım’ın pelür kâğıda yazılmış şiirleri gelirdi. Biz de Cüneyt’le onları daktilo ederdik. Karbon kâğıtlarıyla da çoğaltırdık. Bir gün gece yazıişleri müdürümüz Nihat Subaşı yakaladı. Eyvah, n’olacak derken, bir nüsha da kendisine vermemiz karşılığında bizi affetti! Altan Bey, Öfkeli Yıllar, 67 Eylül olaylarıyla son buluyor. Yeni kitap ne zaman ve ne kadarlık bir zaman dilimini anlatacak? Yeni kitabı yazmaya başladım bile. O da diğerleri gibi beş yıllık bir dilimi anlatıp 27 Mayıs dönemine kadar gelecek; o döneme gelen süreci anlatacak! ? Öfkeli Yıllar/ Altan Öymen/ Doğan Kitap/ 616 s. SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1037
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle