Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ tam da böyle olmuş olabilir. Ancak şiire sokulduğunda, olağan olmaktan çıkıyor ve bize bir şeyi göstermeyi, duyurmayı amaçlayan bir seçim halini alıyor. Günaha girme arzusunun dinsel bir motifle yatıştırılması mı, kışkırtılması mı, yoksa bir yalnızlığın daha soğuk bir yalnızlıkla yoğunlaştırılması mı? Birinin diğeriyle olan derin ilişkisini bir bilinçaltı duygusu olarak bize duyumsatmaya çalışan ve gerçekliği yeniden kuran bir seçim var burada. Hemen her kitaptan pek çok örnek verilebilir bu iki gerçekliğin Cansever şiirindeki yerine ilişkin; ama biz şu iki örnekle yetinelim: “Ben sadece armasıyım o katedralin/ Dünya ise çalmaya hazır/ Koskocaman bir org gibidir.” (Bezik Oynayan Kadınlar) Ve Çağrılmayan Yakup’tan şu dizeler: “Baylar! İnecekler insin, öyle değil mi/ Herkes çiçeklerini isterse bıraksın/ Bir iki şey var zaten yapacak, yolumuz uzun/ Hem size söyleyeyim, benim aklımda kadınlar dizili/ Bir sürü evler duruyor/ Yataklar, perdeler, kolonya şişeleri/ Ve çiçekler, prezervatifler/ Rengârenk perşembeler dizili/ Bir sürü evler duruyor/ Ben istersem oralardayım, haberiniz olsun.” TAHTEREVALLİNİN İKİ UCU O, daha Yerçekimli Karanfil’de, varlığını iç’le dış’ın gergefine gereceğinin, odalarla dışarının o ince çatlağını derinleştirip duracağının, bir ‘doğa vatandaşı’ (Tomris Uyar), bir tanrı tutanakçısı gibi çalışıp duracağının işaretini vermiştir: “Kapılar pencereler tabiatla oynaşacak.” Bu dizenin ışığı daha sonra yazılacak Cansever şiirinin üzerine düşüp duracaktır. Odalar ve doğa, tahterevallinin iki ucu gibidir. Her iki gerçek de ritmik bir şekilde yükselir ve düşer. Birisinin öne çıkması, yükselmesi, ardından gelecek dibe çökme, o yoğun tortulaşma için gerekli malzemeyi toplamak içindir sanki. Ne diyordu Albert Camus: “Bir tek gün dışarda yaşamış birisi yüz yıl hapis yatabilir. Çünkü canının sıkılmaması için yeter derecede hatıraya sahip olmuştur artık.” (Yabancı) Odalar dışarıdan korunmak için değildir. Bir çeşit Nuh’un gemisidir. Yoğunlaştırılmış bir dışarı/doğa ile inildeyen bu varlık, bizim onu tekrar tekrar yaşamamız için özelleştirilmiş, bize ait kılınmış, pertavsızla büyütülmüştür. Her şey ses halini almıştır. İçinden, kenarından, uzağından geçtiğimiz doğa, üstümüze başımıza, kirpiklerimize parmaklarımıza bulaşmış, eve, odalara dolmuş, bir yankı halinde sürüp durmaktadır. Bu, bir yanıyla da doğanın bizi kendisi kılma ayinidir. Bir aidiyetin doğuş ritüelidir, görünüşteki bu sessizlik ve yalnızlık. Ölümün bilincinde olan varlığın, insanın, kendisini doğaya ekleyerek sonsuzluktan pay edinme çırpınışı, iniltisidir. Bu kadar büyük bir tutkuyla doğayı/dışarıyı severken dönüp dönüp eve kapanmanın, evi/odayı bir tapınma duygusuyla yaşamanın ardında böyle bir sonsuzluk arzusunun çaresizliği, bir trans seansı vardır sanki. Bizi bu yargılara götüren elbette bütün bir Cansever şiiridir ama özellikle Bezik Oynayan Kadınlar’ın sondan bir önceki şiiri, Uyanış şiiri, hepimizin yerine inildeyen bir bilinçaltı sergisidir: Uyanıyorum uyanıyorum/ Dört duvar/ Evet, dört duvar/ Peki duvarın arkasında ne var// Duvarın arkasında ne var/ Bir çocuk, bir çocuk daha, çocuklar/ Duvarın arkasında ne var/ Bir kadın, katolik, yas giysilerini çıkarmış/ Duvarın arkasında ne var/ Yaşlı bir CUMHURİYET KİTAP SAYI 953 adam, dinleniyor güneşte/ Duvarın arkasında ne var/ Bir gemi, yolcu gemisi, ışıklar içinde/ Duvarın arkasında../ Bir çim makası, bir havuz/ Duvarın arkasında, duvarın../ Bir piyano, büyük çok, bir de viyola/ Duvarın arkasında ne var/ Avdan dönüyor balıkçılar, balığın ‘deniz içi’ renginde/ Duvarın arkasında ne var/ Ne olsun, bir lunapark, kartopu kadar o da/ Duvarın arkasında/ Çünkü, işte, şimdi, sonra../ Duvarın arkasında, duvarın/ Beyaz, beyazlık/ Duvarın arkasında ne var/ Bir şarkı, anlamlı çok/ Duvarın arkasında ne var/ Bir melek üç kanatlı/ Duvarın arkasında../ Ne olsun duvarın arkasında/ Yıkanmış arınmış bir gök/ Köpük köpük bir dünya// Dört duvar?/ Evet, dört duvar.” Hayır, duvar erimiştir… Edip Cansever’in asıl salınımı, sadece birkaçını andığımız birbirine aykırı gibi duran yaşantı parçalarını da içeren, onların üstünde bir gökyüzü gibi duran asıl salınım, ölüm sevgisi ile yaşama tutkusu arasındaki büyük salınımdır. Ölümle yaşam Cansever’in bütün bir şiirinde öyle birlikte işlenir ki, okur, birini sevmeden ötekini anlamanın olanaksız olduğuna inandırılır: ‘Ah güzel yaşam! Sevgilim ölüm!/ Ben yalnız ikinize hayranım.’ (Bezik Oynayan Kadınlar) Bu, ölüm korkusunun yol açtığı yaşama kötürümlüğünün, doğrudan ölümün kendisiyle bir yaşama mucizesine dönüştürülmesi, tanrıların elinden insanı küçük düşüren ölüm silahının alınmasıdır. ‘Sen ölüm!/ Seni hiç düşünmeden yaşadık/ Seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra da’ (İlkyaz Şikâyetçileri) Ben bu dizeleri şöyle okumak istiyorum: Ölüm, sen bizim gizli hayat bilgimizsin. Ne kadar eksikli olursa olsun, yaşadığımız hayatı sevmede altımızdaki toprak, üstümüzdeki gök sensin. Sen olmasaydın, hiçbirimizin hayatı bu kadar değerli, büyük ve biricik olmazdı. Sonsuzluğu küçücük bir hayatın içine sığdıran gerçek tanrı sensin… O, ‘Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: Yaşamak’ (Nerede Antigone), bilgisinden, ‘Ölüm/ Sen en güzelsin bu saatlerde/ Büyütmüş yetiştirmişsin beni/ Söyler miyim hiç sana hayran olmasam.’ (İlkyaz Şikâyetçileri) dizelerindeki büyük sevgiye gelecektir. Belki de şu bilgidir, ‘imgesiyim ölümün’ (Kirli Ağustos), dedirtecek kadar ölümü bir yaşama ‘meselesi’ haline getiren o büyük sevginin ardındaki gerçek: Ölümü tolere etme, kaçınılmaz sonun acısını bütün bir yaşama yayarak hafifletme, sıradan görünen her şeyi yücelterek ölümden intikam alma, bir çeşit kahramanlık duygusuyla yaşama; kısaca, ‘ölüme alacağı hiçbir şey bırakmama’ (Kazancakis)… Bilgisi ne olursa olsun, bütün bir Cansever şiirinin bize sunduğu, mutsuz, uyumsuz, acı bir dille bize sunduğu, mevcut hayat bilgimizi tersyüz eden, ölüm dahil tüm yenilgileri bir yaşama mucizesine dönüştüren, derin bir dünya sevgisidir. *** Bu büyük sarkaçtan bana kalan can alıcı şiir bilgisi mi? “Şiirin güç anlaşılırlığı kolay anlaşılırlığından sonra gelmelidir. İlk okuyuşlar çoğu kez yanıltıcıdır. Şiirin gizilgücü kendini çok geç ele verir de ondan. Demek oluyor ki derece derece bir yükseltiye ulaşmamız, böylelikle şiirin gerçek değerine en yakın yerde durmamız söz konusu olabilir ancak. Yoksa kolay anladığımızı sandığımız şiirlerden, giderek pek bir şey anlamadığımızı anlamak kalır geriye.” ? Futbolla ilgili KHUîH\ 2008 )ñ.67¶5$)ñìñ +('ñ<(/ñ EURO 8 Eu ro 2 Ma ç Pr og ram ı “DUYGU LARINI KORU” TAKIMLAR ñ69ñ¡5( ¡(.&80+85ñ<(7ñ 3257(.ñ= $/0$1<$ 7¶5.ñ<( 32/21<$ +,59$7ñ67$1 P O G B M A $YUXSD)XWEROìDPSL\RQDV? 6WDG\XPODU ëVYL¸UH$YXVWXU\D Salzburg Basel Zürih Bern Innsbruck Klagenfurt Viyana Cenevre ìHKLU Innsbruck Klagenfurt TAKIMLAR $986785<$ P O G B M A 6WDG\XPëVPL TivoliNeu Wörthersee Stadion WalsSiezenheim Ernst Happel St. JakobPark Stade de Suisse Stade de Genéve Letzigrund .DSDVLWH 30 000 30 000 30 000 50 000 42 500 32 000 30 000 30 000 Salzburg Viyana Basel Bern Cenevre Zürih A GRUBU +D]LUDQ %DVHO +D]LUDQ &HQHYUH +D]LUDQ &HQHYUH +D]LUDQ %DVHO +D]LUDQ %DVHO +D]LUDQ &HQHYUH ñ69ñ¡5( 3257(.ñ= ¡(.&0+ 7¶5.ñ<( ñ69ñ¡5( ¡(.&0+ B GRUBU +D]LUDQ 9L\DQD +D]LUDQ .ODJHQIXUW +D]LUDQ .ODJHQIXUW +D]LUDQ 9L\DQD +D]LUDQ 9L\DQD +D]LUDQ .ODJHQIXUW $986785<$ $/0$1<$ +,59$7ñ67$1 ¡(<5(.)ñ1$/ 0$¡ +D]LUDQ %DVHO <DUÜ)LQDO $JUXEXVL %JUXEXVL 32/21<$ 7¶5.ñ<( LEL 0$¡JDO <$5,)ñ1$/ 0$¡JDOLEL 3257(.ñ= +,59$7ñ67$1 $/0$1<$ ñ69ñ¡5( 32/21<$ $986785<$ ¡(<5(.)ñ1$/ 0$¡ +D]LUDQ 9L\DQD %JUXEXVL $JUXEXVL +D]LUDQ %DVHO 3257(.ñ= $986785<$ $/0$1<$ 7¶5.ñ<( ¡(.&0+ +,59$7ñ67$1 32/21<$ )ñ1$/ P O G B M A <DUÜ)LQDOJDOLEL +D]LUDQ 9L\DQD <DUÜ)LQDOJDOLEL TAKIMLAR +2//$1'$ P O G B M A TAKIMLAR <81$1ñ67$1 ñ69(¡ ñ7$/<$ ñ63$1<$ 520$1<$ 586<$ )5$16$ C GRUBU +D]LUDQ =ÖULK +D]LUDQ %HUQ +D]LUDQ =ÖULK +D]LUDQ %HUQ +D]LUDQ %HUQ +D]LUDQ =ÖULK 520$1<$ )5$16$ D GRUBU +D]LUDQ ,QQVEUXFN +D]LUDQ 6DO]EXUJ +D]LUDQ ,QQVEUXFN +D]LUDQ 6DO]EXUJ +D]LUDQ 6DO]EXUJ +D]LUDQ ,QQVEUXFN ¡(<5(.)ñ1$/ ñ63$1<$ 586<$ 0$¡ <81$1ñ67$1 ñ69(¡ &JUXEXVL 'JUXEXVL +2//$1'$ ñ7$/<$ +D]LUDQ %DVHO <DUÜ)LQDO +D]LUDQ 9L\DQD &JUXEXVL ñ7$/<$ 520$1<$ ñ69(¡ ñ63$1<$ EL 0$¡JDOL <$5,)ñ1$/ 0$¡JDOLEL )5$16$ +2//$1'$ 586<$ <81$1ñ67$1 ¡(<5(.)ñ1$/ 0$¡ +D]LUDQ 9L\DQD 'JUXEXVL +2//$1'$ 520$1<$ <81$1ñ67$1 ñ63$1<$ ñ7$/<$ )5$16$ 87& GÌ]HQOHQPLíWLU. ñ69(¡ 586<$ 0DºVDDWOHUL7ÌUNL\H\HUHOVDDWLQHJÇUH www.tudem.com SAYFA 25