22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B U L M A C A 1 B 2 A 1 B 2 I 3 L 4 J 5 A 6 C 7 İLKER MUMCUOĞLU K 8 G 10 C 9 C 10 B 11 J 12 J 13 C 14 L 15 A 16 C 18 A 17 B 18 B 19 B 20 G 21 B 22 F 24 I 23 A 24 C 25 A 26 B 27 G 28 G 29 B 30 F 31 F 32 F 33 F 33 A 34 E 35 H 37 G 34 F 38 G 39 B 40 F 41 H 41 H Feyza HEPÇİLİNGİRLER 27 Şubat Çarşamba erhangi bir dilin yok oluşu insanoğlu için telafisi olmayan bir kayıptır. Tam boyutları bilinmese de dünyanın pek çok bölgesinde dillerin hızla yok olduğu kesindir. Bazı hesaplara göre 6 000 dilden sadece 600 tanesi güvendedir.” Dillerin Katli” (Profil Yayıncılık) kitabının arka kapak yazısından bir alıntı… Kitabın yazarı David Crystal, Türkçe çevirisine ayrıca bir önsöz yazmış. Bileşmiş Milletlerin 2008’i uluslararası diller yılı ilan ettiğini haber veriyor. Yine bu yıl Barselona’da dünyanın ilk “Diller Evi”nin kurulacağını söylüyor ve şöyle diyor: “Aynı projenin Londra, İstanbul veya Ankara’da gerçekleştirilememesi için hiçbir sebep yok. Her ana şehir kendi ulusal müzesine, sanat galerisine, bilim merkezine sahipken neden bir dil merkezine sahip olmasın?” Kitapta konu başlığına taşınan sorular şunlar: “Dilin ölümü nedir?”, “Neden umursamalıyız?”, “Diller neden ölür?”, “Nerden Başlamalı?”, “Ne Yapılabilir?” Tehlike Altındaki Diller Vakfı adı altında bir vakıf kurulduğunu da haber veren Crystal, Türkçenin tehlike altındaki diller arasında sayılıp sayılmadığını söylemiyor; ama onun söylemesi niye gereksin? Dilimizin tehlike altında değilse bile tehdit altında olduğunu bilmeyen var mı? Başka bir şey söylüyor Crystal: “Türkiye, dünyada ciddi bir şekilde tehlike altında olan dillere (Kafkasya) komşu bir ülkedir. Asya’ya yayılmış olan, etkileyici Türk dil ailesinin geri kalan üyelerinin çoğu ciddi bir şekilde tehlike altındadır.” diyor ve bunu demekle Türkiye’ye bu konuda görev düştüğünü anımsatıyor. Ayrıca kendi kendimize vermemiz gereken bir görev de ülkemizdeki dillere sahip çıkmak. Yalnız Türkçeyi düşünmek, yurdumuzun dillerine, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecek dillere karşı duyarsız olmak, insanı ve dili seviyorsak bize yakışmaz. Türkçe Günlükleri nek vereceğim. Yiyorum mu, Yiyiyorum mu? Birinci e’nin i’ye dönüşmesi bir kenara yiyiyorum yanlışsa yiyeceğim nasıl doğru olabiliyor?” “Yiyiyorum” diye yazan yazarlarla da karşılaşmışlığım olduğundan oradan başlayayım. “Yiyiyorum” yanlış elbette. Eylemin kökü “ye“, gelen ek, şimdiki zaman eki “yor”, geriye kalan “um” da 1. kişi eki. Sözcüğün ekini, kökünü, şöyle ayrı ayrı yazarak göstereyim: Yeyorum. “Ye“ kökündeki e’nin i’ye dönüşmesinin nedeni, “y” sesi. Özdemir Asaf, şimdiye kadar anımsatmaya çalıştığım hiçbir “güzel”in anladığını görmediğim o kısacık şiirinde, “Sana güzel deyorlar / Sakın olma” derken olduğu gibi, bu daralmayı yapmaz şiirlerinde. “Yiyeceğim”deki (yeyecekim) “y” ise yalnızca yardımcı ses olmasına karşın kendisinden önceki sesi daraltır ve eylemin kökündeki e’yi i’ye çevirir. “Ye“ ve “de“ tek heceli kökler olduğu için, y’nin etkisiyle oluşan değişiklik köke yansıyor; kökteki sesi daraltıyor. Yoksa “yor” eki, bu etkiyi, geniş ünlüyle biten çok heceli köklerde de gösterir. “Başlayorsun”, “başlıyorsun” olur; “isteyorum”, “istiyorum”; “fokurdayor”, “fokurduyor”. Olumsuzluk ekinden sonra geldiğinde de gösterir; “ma, me”nin ünlülerini daraltır. “Gel meyor”, “gelmiyor”; “konuşmayor”, “konuşmuyor” olur. Daraltıcı etkiye sahip bu “y” sesi, pek kural tanımayan “yor” ekinin içindeyse bu kadar kesin etkiliyor (Bu sözcüğe de bakınız: etkileyor) ve kendisinden önceki sesi, etkisi yazıya da geçecek biçimde daraltıyor. “Y”, yalnızca yardımcı sesse etkisini yazılışı değiştirecek kadar kesin gösteremiyor. Okunuşu değiştiriyor; ama yazılış, değişmeden kalıyor. “Gelmeyecek”, “gelmiycek” diye söylense de (Şimdi internet gençliği tarafından “gelmiycek” diye yazıldığına bakmayın; böyle söylenir; ama asla böyle yazılmaz.) “gelmeyecek” biçiminde yazılır. 42 I 43 D 44 D 45 B 46 B 47 B 48 J 49 F 49 C 50 F 51 G 52 D 53 J 54 J 55 B 56 F 57 F 58 B 59 E 60 I 61 B 62 F 63 C “H 63 B 64 F 65 L 66 G 67 E 68 E 68 H 69 D 70 E 71 A 72 F 73 E 74 B 75 E 77 A 76 K 77 E 78 G 79 C 80 G 81 E 83 H 84 B 85 B Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse şairin dizeleri ve şiir kitabının adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Müşfik ...” (tiyatro sanatçısı). 23 5 15 33 71 25 B. Osman Şahin’in bir öykü kitabı. 10 39 61 55 17 18 47 26 29 74 58 21 46 1 45 63 19 C. Şehir dışı, ıssız yer. 49 79 6 13 24 9 16 D. Ağaç oymaya yarar kesici araç. 52 43 44 69 E. “Güzeldir öğle ... efendim” (Mehmed Kemal). 75 77 70 59 73 34 67 81 F. Lev Tolstoy’un bir romanı. 64 57 37 40 31 56 22 50 62 32 72 30 G. Pınar Kür’ün bir romanı. 1 Mart Cumartesi Marmaris’ten bir saat on dakikada geldim; ama İstanbul içinde, güzel havayı görüp evlerinden dışarı uğrayan İstanbulluların yaşattığı trafik kargaşasından dolayı ulaşmak istediğim yere varmam üç saati geçti. Marmaris bildiğimiz gibiydi, bütün turistik yerlerimiz gibi. İngilizce, yarı Türkçe yarı İngilizce, İngilizceymiş gibi yazılan Türkçe, Türkçeymiş gibi yazılan İngilizce... C. Şefik Koldaş da İzmir’de bir işyerinin İngilizceymiş gibi görünen adını bildirmişti geçenlerde: “Exixiz”. İzmirlilere sesleniyorsa bu ad, böyle yazılması çok anlamsız. Yok, yabancılara seslensin diye böyle yazılmışsa o daha da anlamsız. Müşterisinin tabelada ne yazdığını anlamasını istemez mi bir dükkân sahibi? Hangi yolla ayıplamalı bunları, nasıl utandırmalı? Yaptıklarının saçmalığını kavrasalar yapmazlar, diye düşünmek, kendi kendimize uydurduğumuz bir avuntu mu? Bizim gibilere saçma gelen bu davranışlar, kimilerine doğal ve mantıklı mı gelmekte? Ah, bir bilsem! “Yemek ve benzeri demek fiillerinin çekimleri bende hep tereddüt uyandırmıştır.” diyor Şefik Bey ve asıl şunu soruyor: “Dikkatle bakarsanız bütün çekim hallerinde farklılıklar oluşuyor. Bütün bu oluşumlar belki de bu iki fiilin mastarının tek heceli ve sesli (e) harfi ile bitmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu konuda bir kural var mıdır? Yemek fiilinden bir iki ör 4 Mart Salı Mustafa Yıldırım, bir yeğenine internet yazışmalarında Türkçeyi kurallarına göre kullanması gerektiğini anımsattığında, yeğeninin, “Mustafa Amca, o zaman arkadaşlarım bana acayip acayip bakıyorlar.” dediğini yazmış. İzmir’de bir lise öğrencisi, kitaba uzak durma nedenini anlatırken, “Kolumuzun altında kitap taşıyalım da bizi entel mi sansınlar?” demişti. Yirmi yirmi beş yıl oluyor; aklımdan hiç çıkmadı: O zaman kitap taşımak ayıptı, demek şimdi de Türkçeyi doğru kullanmak ayıp. “Pozitif enerji yaymak, pozitif enerji dağıtmak” sözleri ile ilgili ne düşündüğümü de sormuş Mustafa Bey. “Negatif enerji” olmadığına göre, “pozitif enerji”nin de olmaması gerekir. Onun sormadığı bir de “pozitif elektrik almak” var. Üstelik bu elektriğin pozitifi de var, negatifi de. Birilerinden pozitif elektrik alınırken başka birilerinden negatif elektrik alınabiliyor. Oysa elektriğin de enerjinin de pozitifi negatifi olmaz. “Olumsuz elektrik” gibi bir sözü, AKP’nin ampulünü gördüğümde hissettiğim duyguyu tanımlamak için kullanabilir miyim acaba diye düşündüm bir an. Orada olabilir belki. Sadece orada. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü, Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. SAYFA 35 80 38 78 36 8 51 66 20 27 28 H. Eski başkanı şair olan siyasal parti. 68 41 35 I. Göğüs kafesini oluşturan kemiklerden her biri. 42 60 2 J. Nargileyi kolayca içmeyi sağlayan ve nargileye takılan hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru. 48 12 11 53 54 4 K. Duman kiri. 7 76 L. Yazıdaki mürekkebi kurutmak için dökülen çok ince ve renkil bir tür kum. 3 14 65 942. sayının çözümü: A. MUHTEŞEM GATSBY, B. UNUTULMUŞ, C. KAHİRE’NİN, D. ABİDİN DİNO, E. DARISI, F. DOOR, G. İLHAN İREM H. MAHABHARATA, I. ERHAN. Şiir: “Ateş gibi bir nehr akıyordu, Ruhumla o ruhun arasından, Bahsetti derinden ona halim Ahmet Haşim” CUMHURİYET KİTAP SAYI 943
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle