25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Taha Akyol’dan Atatürk kitabı.... rabekir’in kendi anıları... Bu çok insafsız bir yargıdır. Mustafa Kemal’e en son yakıştırılması gereken bir durumdur. Mustafa Kemal’in Osmanlı Meclisi’nin feshi olan 21 Aralık 1918’den itibaren Anadolu’ya geçmek için çalışma yaptığı bilinmektedir. Ancak Akyol, Karabekir’in görüşünü benimsemiş, bunu kesin kabul etmiş, ve bu kesin yargı üzerine yorum yapabiliyor. Bu fikre dayanak olarak da Rauf Orbay ve İsmet İnönü’nün hatıralarını gösteriyor. Orbay’ın hatıralarına bakıyoruz. Rauf Orbay ne diyor: “(Karabekir)... hiçbir şey yapılamayacağından hepimizin buradan ayrılarak Anadolu’ya, tercihen Şark’a gelmemizi tavsiye ediyordu. ...Ayrıca veda için ziyaretine gittiği Mustafa Kemal Paşa’ya da durumu anlatarak aynı tavsiye ve daveti yaptığını söyleyip benim de bu fikri destekleyerek... bu yolda çalışmamı rica etti. Ben de kendisine tamamen aynı fikirde olduğumu...esasen Mustafa Kemal Paşa’nın da başka türlü düşünmediğini... söyledim.” (Orbay Siyasi Hatıralar, Örgün 2003, s. 288) Şimdi, ilk kez Anadolu’ya geçme fikrini Karabekir’in ortaya attığını belirten Akyol’un bu düşünceye dayanak olarak gösterdiği Rauf Orbay: “...esasen Mustafa Kemal Paşa’nın başka türlü düşünmediğini” Karabekir’e söylediğini yukarıda açıkça belirttik. Ancak Akyol, Orbay’ın anılarındaki bu son cümleyi görmezden geliyor. Akyol İnönü’nün anlattıklarının da ilke düzeyinde Karabekir’i doğruladığını belirtiyor. İnönü’nün hatıralarını açıyoruz. Akyol’un belirttiği sayfalara bakıyoruz. Hiç de böyle bir düşünceyle karşılaşmıyoruz. İnönü şöyle diyor: “Atatürk İstanbul’da herkesi uyarmak, memleketin kurtuluşu için resmi kudret sahiplerinin, muktedir memleket evlatlarının bir hükümet halinde memleket çabasına girmelerini sağlamak için bütün tecrübeleri sarf ettikten sonra, nihai kararını şu şekilde tespit etti. Bir an evvel vazife alarak Anadolu’ya gitmek...” (S: 167) Bundan Karabekir, Mustafa Kemal’i ikna etti anlamı çıkıyor mu? Kaldı ki, Akyol’un referans olarak çok kullandığı Prof. Erik Jan Zürcher de böyle bir şey söylemiyor. Mustafa Kemal’in İstanbul’da çözüm arayışlarını sürdürdüğünü, İstanbul’da bir şey yapmanın imkânsızlığı netleşince, Anadolu’ya geçiş fikrinin doğduğunu “...o sırada Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşa’lar, Mustafa Kemal’le görüşerek, Milli Mücadele düşüncesiyle tayinlerini Anadolu’ya yaptırıyorlar.” diyor. (Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, (Bağlam, s.153 vd.) Görüldüğü gibi Zürcher; Karabekir karar verdi, Mustafa Kemal’i de Anadolu’ya geçmeye ikna etti demiyor. Üstelik Zürcher’den yaptığı bu alıntıyı Akyol da, kitabında Karabekir konusundaki yorumunu yapmadan bir önceki sayfada (s.23) yapmış bulunuyor. Kaldı ki, yerli ve yabancı hiçbir kaynakta Karabekir’in Mustafa Kemal’i ikna etmeye çalıştığına dair bir belge ya da yargı yoktur. Bir tek istisna; o da Karabekir’in kendi yazdıklarıdır. Kazım ÖzalpKazım Dirik olayı Sayın Akyol kitabında Mustafa Kemal, Orbay ve Karabekir’i bir kenara Ama Hangi Atatürk T aha Akyol’un Ama Hangi Atatürk adlı kitabı geçen ay yayımlandı. Akyol önsözde kitabın Atatürk’ün değişik dönemlerde uyguladığı politikalar, bu politikaların anlatımı için geliştirdiği görüşler üzerine yapılmış bir araştırma olduğunu, temel olarak Atatürk’ün “politikacı ve diplomat yönü”nü ortaya çıkarmayı amaçladığını belirtiyor. Kitapta Ulusal Bağımsızlık Savaşı sırasında Bolşevizm ve İslam siyasetleri ayrıntılara inilerek ele alınmıştır. Mustafa Kemal’in günün koşulları gereği Sovyet Rusya ile dostluk çizgisi izlemek zorunluluğu öne çıktığı için yarattığı politikaları ve İngiliz sömürge yönetimi altında yaşayan Hindistan’daki Müslümanlara dönük izlediği politikalar üzerinde durulmaktadır. Ayrıca Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın kazanılmasından sonra Lozan ve Batı’ya yöneliş konuları ele alınmaktadır. Biz bu yazımızda kitabın ilk bölümünde (ilk 100 sayfa) Akyol’un kimi yorumları ve kimi yanlışları üzerinde duracağız. Mondros Ateşkesi’ne Osmanlı generalleri arasından yüksek sesle ve belgelere dayalı olarak karşı çıkan sadece Mustafa Kemal olmuştur. Mustafa Kemal, Mondros’tan hemen birkaç gün sonra İstanbul’a Sadrazam’a çektiği telgrafta şöyle diyordu: “Büyük Osmanlı Devleti, bu ateşkes antlaşması ile kendini hiçbir koşula bağlı olmaksızın düşmanlarına teslim etmeyi kabul etmiştir. Yalnız kabul etmiş değil, düşmanların ülkeyi ele geçirmesi için ona yardıma da söz vermiştir.” Konu böyle iken Sayın Akyol kitabın 19. sayfasında Mustafa Kemal’in, “mütarekenin feshinden korktuğunu” Ali Fuat Cebesoy Paşa’ya söylediğini aktarıyor. Mustafa Kemal sanki mütarekeyi beğeniyor ve feshedileceğinden korkuyor biçimde bir yorum getiriliyor. Oysa yukarda bunun karşıt belgesi verildi. Ali Fuat Paşa’nın “Milli Mücadele Hatıraları”na baktığımızda “mütarekenin feshinden korkanın Mustafa Kemal olmadığını, Osmanlı hükümeti olduğunu anlıyoruz.” (**) İngilizlerden görev alma isteği Lord Kinross’a dayanılarak, Mondoros antlaşmasından sonra İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, İngilizler’den bir görev koparmak isteyen kişi olarak gösteriliyor. (s.21) Bu yanlış saplantının kaynağı İngiliz gazeteci Ward Price’dir. Price, Mustafa Kemal’le İstanbul’da 14 Kasım 1928 günü konuşmuştur. Dikkat edilmesi gereken husus, Mustafa Kemal, İstanbul’a bir gün önce gelmiştir. İngiliz, Fransız, İtalyan işgal güçlerinin İstanbul’u fiilen işgal ettiğini görmüştür. İngiliz yazar Ward Price hatıralarını 1957 yılında yayımladı. Atatürk’le konuşmasına dair başkaca bir belge de yoktur. Prof. G. Jaeschke kitabında bu konuşma için şöyle diyor: “Neticenin üzerine bir sual işareti koymak lazım gelse bile, Mustafa Kemal’in mevsukiyeti âşikar olan bu sözleri gene de izaha muhtaç kalmaktadır. Onun bu sözleri, İzzet Paşa Kabinesi’nde Harbiye Nazırlığı’na tayin edilmesi için gösterdiği gayretlerin izlediği aynı istikamete yönelmiş olsa gerekir” diyor. (***) Gerçekten o sırada Ahmet İzzet Paşa’nın tekrar hükümet kurma umutları vardı. Sayın Akyol 23. sayfada da Mustafa Kemal’in yine görev almak için İngiliz Siyasi İrtibat Subayı Yüzbaşı J.G. Bennett ile de görüştüğünü belirtiyor. Bu belgenin kanıtı Yzb. Bennett’in Contemporary Reviev’de yazdığı bir makaledir. Atatürk’ün İngilizlerin casusu Papaz Frew ile görüştüğü biliniyor ama Bennett’le görüştüğünü Bennett’in başka yazan yok. Daha birkaç yıl önce Çanakkale’de İngilizleri yenen General Mustafa Kemal’in İngilizlerin irtibat subayı bir yüzbaşıya “İngilizlerin kontrolü altında bir Türk ordusu teşkilatlandırmayı önermesi” akla yakın gelmiyor. Sayın Akyol’un böylesine çarpıcı bir iddiayı kitabına alırken konuyu gerçekçi diğer belgelerle irdelemesi bu konuda inandırıcı bir belge bulamadıysa, bunu ihtiyatla kullanması gerekirdi. Anadolu’ya geçiş Akyol’un kitabında Rauf Orbay ve Kazım Karabekir özellikle korunmaktadır. Akyol’a göre ilk aşamada Anadolu’ya geçmek fikrinde olan Karabekir’dir; hatta Akyol ileriye giderek o sırada Anadolu’ya geçmek istemeyen, ayak direyen Mustafa Kemal’i de ikna etmeye çalışan Karabekir’dir. Örneğin, atandığı Erzurum’daki kolordusuna gitmeden önce, Nisan 1919’da Mustafa Kemal’i Şişli’deki evinde ziyaret eden Kazım Karabekir, Mustafa Kemal’e şunları söylüyor: “...Behemehal Anadolu’ya ordu başına geliniz. Hem de Doğu’ya, milletin kurtuluş anahtarı Doğu’dadır... Planım basittir. Milli bir hükümet teşkili...” Mustafa Kemal’in yanıtı “Bu da bir fikirdir, ahval günden güne size hak verdiriyor. İyi olayım, size katılmaya çalışırım.” (s.25) Bu konuşmanın kaynağı kimdir? Ka Ë Alev COŞKUN T Mondros Ateşkesi aha Akyol Mondros Ateşkesi’nin ilk aşamada “ümit ve ferahlama” duygusu yarattığını, Mustafa Kemal’in, “arkadaşı Ali Fuat Paşa’ya mütarekenin feshinden korktuğunu” söylediğini belirtiyor. (S. 19) Bu tamamen ters bir yargıdır. Mondros Ateşkesi aslında İstanbul hükümetinde ve İstanbul basınında “ümit ve ferahlama” yaratmıştır. Mütarekeyi imzalayan Rauf Bey, İstanbul’da basına verdiği demeçte “Mütareke sonrasında devletimizin bağımsızlığı, saltanatımızın hukuku bütünüyle korunmuştur. Bu mütareke, galip ile mağlup arasında yapılan bir mütareke değil, iki denk kuvvet arasında bir anlaşmadır.” demiştir. Buna da içtenlikle inanıyordu. İstanbul basını da mütarekeye övgüler yağdırıyordu. Bu tuhaf durum karşısında İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Balfour, Ateşkes Anlaşması’ndan hemen 9 gün sonra İstanbul’daki Yüksek Komiser Amiral Calthorpe’ye gönderdiği talimatta şöyle diyordu: “...Türkler Doğu usulüne sadık kalarak görünüşü kurtarmak ve yapılan anlaşmanın... bir yenilginin sonucu olmayıp, kendi arzularıyla bizimle uzlaştıkları ve bu antlaşmayı imzaladıkları havasını yaratmak için ellerinden gelen hiçbir gayreti esirgemiyeceklerdir. Mısır ve Hindistan’daki Müslüman tebamız Türklerin tamamen yenildiklerini anlamalıdır.” (*) ¥ SAYFA 20 CUMHURİYET KİTAP SAYI 943
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle