29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Salih Bolat’la “İletişim ve Edebiyat” üzerine... ‘Popüler kültür anti estetiktir, sanat karşıtıdır’ Salih Bolat, düşünsel yazılarıyla okur karşısında bu kez. “İletişim”, “Kültür” ve “Edebiyat” başlıklı üç bölümden oluşan son çalışmasında Bolat; küreselleşmenin çeşitli boyutlarını, iletişim teknolojilerinin bu yapılanmadaki işlevleri bağlamında değerlendiriyor. Yazarla bu yapıtını konuştuk... ? Cenk GÜNDOĞDU letişim ve Edebiyat” adlı kitabınızda yer alan yazıların tümünü dergilerden okumuştuk. Bu yazıların kitap olma süreci nasıl gelişti? Yazıları baştan beri bir kitap bağlamında mı temellendirdiniz? Doğrusunu söylemek gerekirse, yazıları baştan beri bir kitap bağlamında düşünmedim. Yani ürettiğim düşüncelerimi bir kitap tasarımı olarak biçimlendirmedim. Her yazı bağımsız olarak yazıldı, yayımlandı. Zaten ben yazar yanımla gerçekte bir dergi yazarıyım. Ama insan ne yazarsa yazsın, birbirinden kopuk olmuyor ki! Çünkü düşüncelerin kaynağı sizsiniz sonunda. Bu nedenle, bir süre sonra yazıları bir araya topladığımda, bir kitap bütünlüğüyle pekâlâ yayımlanabileceğini gördüm. Her ne kadar süreli yayınlar olan dergilerde yayımlanmışlarsa da, güncel olmaktan çok genel sorunları tartışan yazıların dergi sayfalarında kalmasına gönlüm elvermezdi. Kitap böyle bir kaygı sürecinden geçti. Yazılarınız günümüz dünyası için bir eleştiri olarak okunabilir mi? Örneğin “iletişimsizlik”, “popüler kültür”, “küreselleşme” konularındaki yazılar... Bir bakıma evet. Ama öncelikle günümüz dünyasını anlama çabası, sonra da itiraz denebilir. Çünkü küreselleşme, kitle olgusunu, sonra da popüler kültürün oluşumunu pompalamıştır. Baudrillard’nın da belirttiği gibi, ‘toplumsal’ın yerini kitlesel almıştır. Toplum organik bir yapıyken, kitle şematik bir yapıdır. Toplum, ortak değerler bütünüyken, kitle değersizlik bütünüdür. Toplum birer organizma olan bireylerden oluşmuş bir yapıyken, kitle kişiliksiz bir yığındır ve kaygan, şekilsiz, geçirgen olmayan bir yapıdır. İşte popüler kültür bu yapının yaşama biçimidir. Ne yazık ki popüler kültür anti estetiktir, sanat karşıtıdır. Bir tüketim kültürü olan popüler kültür üretim odakları, yani TV, reklam, gazete gibi iletişim araçları, bu ideolojiyi besleyen ve geliştiren mekanizmalar haline gelmişlerdir. Yazılar, “İletişim”, “Kültür”, “Edebiyat” diye üç başlık altında toplanmış olsa da, bir bütünlük gösteriyor. Hatta eleştirel denemelerde bile bir kültürel arka plan kaygısı var diyebilir miyiz? Olmaz olur mu? Her yazı, o yazıyı yazan yazarın kendi kültürlenme sürecinin bir yansımasıdır. Örneğin, “Yazınsallık ve Yazınsal İletişim” adlı yazıda şu SAYFA 6 “İ tümcelere yer veriyorum: “...Demek, yazının bir üst basamağı olan yazınsalı, yazıdan ayıran niteliksel bir özellik, iletişim konumudur. İletişim konumu, okur tarafından metnin anlam katmanlarının araştırılması, metnin dokusunda yer alan temel kavramlar örgüsünün irdelenmesi, bu örgüyle gerçek yaşam arasındaki ilişkiyi görme çabası olarak belirtilebilir. Bu yüzden, okurun metinle ‘doğru’ bir iletişim konumuna girebilmesi durumunda ancak, o metnin yazınsal türünün (metnin şiir mi, roman mı olduğunun) ne olduğu saptanabilir.” Bunları yazmadaki amacım, çıkış noktam nedir? Elbette ülkemizdeki bilinçsiz, eleştirel beğeni geliştirememiş okurla ilgili kaygılarımı belirtmek ve onlara katkıda bulunmaktır. Bildiğiniz gibi ülkemizde kitabın adına ya da kitabın tasarımına hayranlığı yüzünden kitabı satın alan okur biçimi yaygındır. “Dil ve Medya” adlı yazımdaki şu tümceler de bir entelektüel sorumluluğun sonucu değil midir: “Modem toplumlarda insanların dille ilgileri, dili yaşama biçimleri, onların toplumsallaşma süreçlerinde önemli rol oynuyor. Dilin oynadığı bu önemli rol, okuryazarlık biçiminde somutlanıyor. Sanders, okuryazarlığın düşünebileceğimiz en güçlü araç olduğunu, insanın dünyaya bakışını bile değiştirebildiğini öne sürerek, okuma yazma bilen herkesin dünyasının aynı biçimde değişikliğe uğrasa da kimsenin bu büyük değişimin nasıl gerçekleştiğini anımsayamayacağını vurguluyor ve bunun nedeninin ise okuryazarlığın insanların anımsama biçimini de değiştirdiğini belirtiyor. Sanders’e göre, okumayazma öğrenmeden önce, yalnızca deneyimleri yaşamakla kalmayız, kendimiz de birer deneyim oluruz, çocuklar gibi. Okuma yazma bir ayrılışı zorunlu kılar. Çocuğu ‘nesne olmaktan’ uzaklaştırır, onu ‘kendisi olmaya’ zorlar. Dil dünyasına bir kez girdikten sonra, çocuk ne zaman bir nesne görse, o nesneyi inceler, betimler, beyninde evirir çevirir ve sınıflandırır. Çocuk bu dünyaya ait nesneleri gerçek birer metin gibi ‘okuyarak’, onları aynı anda yorumlayıp inceleyerek bilince doğru adım atar. ROMAN ÜZERİNE YAZMAK Bir şair olarak roman üstüne yazmanız, düşünce üretmeniz doğrusu şaşırtıcı. Şairler genellikle romanı bir yük gibi görürler ve uzak dururlar, öyle değil mi? Şairlerin romanı bir yük gibi görüp görmedikleri konusu genellenebilir mi, bilemem. Ama bu gözleminize bir yerde katılabilirim. Ülkemizde şairlerin yalnız romanla değil, başka sanatlarla da pek ilgilendiklerini söylemek zor. Birkaç şair dışında, şairlerin örneğin bir resim sergisine, bir tiyatroya gittikleri pek görülmez. Onlar biraz duygu ve biraz da melankoliyle işi götürüyorlar. Tabii benim bu konularla ilgileniyor olmamın bir nedeni de, üniversitede “İletişim ve Edebiyat”, “Uygarlık Tarihi”, “Dramatik Yazarlık” gibi dersler vermemden de kaynaklanıyor. Şunu da belirtmeden geçmemeliyim: Benim şiir yazma sürecimde romanın önemli bir yeri vardır. Roman ve öykü okumalarım, şiirsel esin kaynaklarımın önemli bölümünü oluşturur. Bu okumalar, giderek roman ve öykü üzerine birer yazınsal tür olarak düşünmemi güdüledi. “Küreselleşme farklı refah düzeyindeki ekonomilerin aynı pazarda buluşmasıdır” diyorsunuz. Bu yaklaşımı öne sürerken, iletişimin bir eşitlik sağladığını anlayabilir miyiz? İletişimin küresel yapı içinde aktörlerin çıkarları açısından bir eşitlik sağladığını ileri sürmek akılcı olmaz. Ancak iletişim küresel yapı içine katılmada eşitlikçi bir işlev görür. Küreselleşme bir pazar buluşması olduğuna göre, pazardan çıkar elde etmeye yönelik olanaklar açısından bir eşitlik söz konusu olamaz zaten. İletişim teknolojilerinin dünya ölçeğindeki hızlı gelişmesinin ve yaygınlaşmasının, çeşitli toplumların, kültürlerin ve bireylerin de aynı hız ve yoğunlukta yakınlaşmasına yol açtığı görülmektedir. Gelişen iletişim olanakları, öncelikle ekonomik çıkarların karşılanması yönünde kullanılırken, “küreselleşme” adı verilen yapılanmada, bu olanaklar açısından pek şanslı olmayan toplumların ekonomik çıkarlar açısından da şanslı olmadıkları açıktır. Kitle iletişim araçlarının, içinde yer aldıkları sistemlerin var olması ve yaşaması için gereken ideolojik göndermeleri “manipüle” etme işlevlerinin olduğu, en azından kuramsal düzeyde bilinmektedir. Günümüzde de küresel dünyanın kitle iletişim araçları, küreselleşme kültürünü oluşturmaktadır. Teknolojik gelişim ve bilgilerin hızlı dolaşımı, iletişim çağı ya da bilgi çağında yaşadığımız söylemini yaratırken, temelinde küresel ekonominin yer aldığı küresel kültürün yaratılmasıyla ve dünya çapında geniş iletişim ağlarının kurulmasıyla yeni model tüketicilerden meydana gelen bir tüketim toplumunun oluşturulması hedeflenmektedir. ELEŞTİRİNİN BUGÜNÜ Eleştirinin görevini tartıştığınız bir yazıda, Roland Barthes’ın, “Eleştirinin görevi gerçekler değil, geçerlilikler bulmaktır” sözüne gönderme yaparken, bu görüşe katılıyor musunuz? Ülkemizin bugünkü edebiyat ortamında, eleştiriyi nasıl görüyorsunuz? Roland Barthes’ın bu yaklaşımı da aslında bir eleştiri anlayışının ifadesidir. O da yapısalcı eleştiridir. Ama her eleştiri anlayışında, herkesin kabul edeceği ortak doğrular vardır. Ben yapısalcı eleştiriyi eksik bir yaklaşım olarak görsem de, Barthes’ın burada belirttiğiniz ifadesine katıldığımı söyleyebilirim. Çünkü eleştiri, bir sanat yapıtını, gerçeği ne ölçüde karşıladığına indirgenemez. Yani yapıtın sosyal hayata katkısı, kimi olup biten şeyleri sorun edinmesi, onun tek belirleyici ölçütü olamaz. Eleştirinin ölçütleri, bana göre, öncelikle bir sanat yapıtının kendi türüne uygunluğu ile ilgili olmalıdır. Yani bir roman önce ne denli romandır, bir şiir önce ne denli şiirdir? Yapıtın kendi dışındaki dinamiklere katkısı gibi şeyler sonra gelir. Hatta Barthes’ın belirttiği gibi, hiç gelmez. Hatta ünlü Marksist yazar Antonio Gramschi, sanatın işlevinin en çok tartışıldığı 1940’lı yıllarda, şöyle bir söz edebilmiştir: “Sanat, sanat olduğu için eğiticidir, eğitici olarak sanat hiç bir şeydir.” Dikkat ederseniz burada Marksist Gramschi ile yapısalcı Barthes’ın aynı şeyleri söylediğini görebilirsiniz. Yani bu yaklaşım, bir eleştiri anlayışının temel çıkış noktası olmalıdır: Bir sanat yapıtı, önce sanat yapıtı mıdır? Eğer öyleyse, sanat yapıtı niteliğinden ödün verme pahasına ondan birtakım işlevler beklemek, anti sanat yaklaşımlardır. Kitabınızda şiir kitaplarıyla ilgili eleştirel denemler de epey yer tutuyor. Günümüzün düşünce üreten bir şairi olarak, 2000’li yıllar özelinde şiirimizin bir fotoğrafını çıkarabilir misiniz? Fotoğraf çıkarmak elbette kolay bir girişim değil. Ama şunu öne sürersem, abarttığım ya da şovenist olduğum anlaşılmamalı: Modern Türk şiiri güçlü bir şiirdir ve dünya çapında şairlerimiz vardır. Dilimizin dünya dilleri içerisinde yer edinememiş olması, başka dillerle konuşanlar ve yazanlar tarafından bilinmemesine neden oluyor. Bu durum da bizden çok onların bir kaybıdır diye düşünüyorum. Örneğin ben Philip Jacotte’yi bir şair olarak biliyorum, oysa o Türk şiirinden yalnızca Yunus Emre’yi bildiğini söylüyor. Oysa Jacotte, örneğin Oktay Rifat’ı bilseydi, kesinlikle daha büyük bir şair olacaktı. Ya da ben Bonnefoy’u biliyorum, onun şiirinden etkileniyorum, oysa o Melih Cevdet Anday’ı bilmemekle çok şey yitiriyor. Gerçekten de bugün Melih Cevdet, Oktay Rifat, Turgut Uyar, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nâzım’ı zaten saymıyorum bile, İlhan Berk dünya şiirini etkileyecek düzeyde şairlerimizdir. 80’li ve 90’lı yıllarda gelişen şiirimiz de görece farklı ve benzer yataklarda ilerlemesine karşın, epey özgün sesin bir toplamıdır. ? İletişim ve Edebiyat/ Salih Bolat/ Varlık Yayınları 264 s. KİTAP SAYI 941 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle