05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Taner’den ‘Çevre Çitin Üzerinde Yağmur’ Vazoya sığmayan glayöl Mehmet Taner ‘Çevre Çitin Üzerinde Yağmur’ ile almıştı geçen yılın Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü. Kitap o tarihten başlayarak çok yazılıp konuşuldu. Mehmet Yalçın Hoca ise farklı bir noktadan bakıyor Taner’in şiirine. ? Mehmet YALÇIN belirli ortak çizgiler taşıyabilir: Sonuçta “Mehmet Taner’in şiiri” diye bir olgu vardır. Ben daha da ileri giderek diyebilirim ki Mehmet Taner’in Çevre Çitin Üzerinde Yağmur’unda amaçlı bir bütünlük arayışı duyumsanıyor, bir raslantıya dayandığı izlenimi veriyor olsa bile. Ozan, kitabının adını Temas başlıklı şiirden almış. İlk dört dize şöyle: Bir palmiye gibi uzak, müziğinden senin Geçen kışı bahçede geçirdim Çevre çitin üzerinde yağmur (Vurgulama benim, M. Y.) Ç Bir kitap, bir şiir : evre Çitin Üzerinde Yağmur’u nisan 2006 ortalarında edinmiştim. Bu satırları da nisan 2007’nin ortalarında yazıyorum: Tam bir yıl olmuş. Kitabın sunduğu kimi dış belirtilerle birlikte, içerdiği şiirler bir şeyler yazmaya kışkırtmıştı beni. “Yazacağım” dedim; o gün bugündür de diyorum. Dönüp dolaşıp, birinden ötekine gittim şiirlerin. Kitap geçtiğimiz bu bir yıl içinde oldukça da ilgi topladı; değerlendirildi, tanıtıldı. Benim gecikmem, yalnızca tembelliğimden değil sanıyorum; biraz da şiirlerin kendini kolay ele vermeyen niteliğinden: Bir yerlerde kimi özgün şiirsellik belirtilerine rasladığımı sanırken, bir de bakıyorum her şey gözümden kaçıvermiş; ama okuduğunuz her betik, “Bu, şiirden başka bir şey olamaz” dedirtiyor insana, çünkü öylesine etkileyici. Yani çözümlemesi ne denli zor görünüyorsa, okuması da o denli kolay ve akıcı: Kimileri için “Böylesine anlamsız sözlerle yazılmış bir şiir nasıl bu denli okunaklı olabiliyor?” diyorsunuz. Demek ki ozanımız doğal dille anlatım mantığını dilediğince çarpıtmış, ama sağlam bir şiir söylemi kurmuş. Ama bu benimki bir önsezi; sorun şiir dilinin öğelerini yakalamakta. Yapıtın bütününü tanıtmak gibi bir amacım yok benim, daha doğrusu böyle bir savda bulunamam; tek bir şiirini bile bütüncül bir yaklaşımla incelemek böyle bir yazının sınırını aşar. Çünkü roman türünde bir kitabın tersine şiir kitabı yapısal bir bütünlük sunmaz; daha başka yerde birçok kez belirttiğim gibi, içerdiği her şiir ayrı bir yapıt niteliği taşır. Yine de bir ozanın kitabına verdiği ad, o kitabın bütününe yönelik bir anlam taşıyabilir; en azından ozanın kendisi böyle düşünmüş olabilir ve biriktirdiği şiirler arasında belirli bir bağlantı kurabilir. Çoğu kez, böyle bir bağlantı olsun olmasın, herhangi bir şiirin başlığını kitabın bütünü için kullananlar oluyor. Kısacası ozan nasıl bir düşlemle, nasıl bir esinlenmeyle o adı seçmiştir, bilinmez. Önemli olan bunun yapıta somut olarak nasıl yansıdığıdır. Her şiir başlı başına bir yapıttır diyorum, ama yine de aynı ozanın şiirleri “bir” ozanın ürünüdür ve bundan dolayı Gizler bahçeleri, soğutur Ola ki bu dize hoşuna gitmiştir, kitabın da adı olsun demiştir. Bir ileti olarak söz konusu dizenin yapısıyla şiirin bütünü arasında bağlantı kurmak ilk yaklaşımda güç görünüyor; ama her şiirin bireysel niteliğini aşan kimi belirtiler var: Örneğin Bâkî’den bir dize yapıtın ilk sayfasında başsöz (prologue) olarak kullanılmış (“Deşti fenâda mürgi hevâ durmayub döner”). Ola ki bu söz, şiirlerin ana izleğine bir göndermedir. Öte yandan, kitap içeriği üç bölüme ayrılmış ve her bölüm ayrı bir adla belirtilmiş: 1) Asal Zaman, 2) Sebil Zaman, 3) On İki Ayrı Metin ve İncili Maniler. İlk bakışta bu, bir bütünü bölümleme eğilimi olarak karşımıza çıkıyor. Ama başlıkların belirlediği her bölüm kendi içinde nasıl bir bütünlük sunabilir? Bölümler arasında bütünleştirici bağlar var mıdır? Yer yer Osmanlıca ya da bir biçimde Osmanlılığa özgü birşeyleri çağrıştıran sözcük ya da deyimler kitaba belirli bir eskilliğin (arkaizmin) sindirildiği izlenimi uyandırıyor: Bütünleştirici bir etkisi var mıdır bunun? Tek tek şiirlerin bütünlüğünü ve bağımsızlığını etkileyebilir mi? Yoksa şiirlerin bireysel niteliklerini etkilemeyen bir tür üst yapı mı oluşturuyorlar? Ya da gerçekte olmayan bir bütünlük yanılsaması yaratmak için mi bu yola başvurulmuştur? O da değilse, kimi eleştirmenlerin görüşüne göre, Mehmet Taner bu yapıtında imgeci bir şiir kitabı mı yazmıştır? Sonuçta bu şiir kitabını bir roman gibi mi okumalıyız, yoksa şiirlerden birini rasgele seçerek mi?... Bunları araştırmaya değer görüyorum. Bir duyarlılıklar dizgesi: Büyük yazar, eleştirmen ve yazınbilimcimiz Tahsin Yücel, bana zaman zaman, şiirle ilgilenmemi anıştıracak biçimde, “Ben şiire değinmekten korkarım” der. Mehmet Taner’in şiirini okurken, ona şimdi daha çok hak verdim. Doğrusunu isterseniz, ben de şiire hep sakınımlı yaklaşmışımdır. Örneğin insanı etkileme koşullarını tinbilimcilerin, beğeni düzeyini de güzelduyu uzmanlarının ilgileneceği konulardan sayarım. Ama ne olursa olsun, ortada somut bir gerçeklik olarak duran bir şiir betiğinde dil kuramcısının ortaya koyup betimleyebileceği birtakım özel oluşumlar vardır. Bunların şiir adına bir anlam taşıyıp taşımadığı da herhangi bir kişinin ya da eleştirmenin değil, bütün bir şiir kuramının ortak tartışma konusudur. Önemli olan böyle bir kuramsal süreci iyi izlemektir. * Her şeye karşın bir yıldır kendime verdiğim sözü tutacağım ve Mehmet Taner’in kitabından edindiğim izlenimleri burada dile getirmeye çalışacağım. Ama bunun daha iyisini yapmak için, daha uzun soluklu bir inceleme, belki de bir tez çalışması gerekebilir. Bir ozanın şiirlerini nasıl yazdığı konusunda herhangi bir kestirmede bulunmak fala bakmak gibi bir şey olur; ne kadar gereklidir, onu da bilmiyorum. Bu konuda kendisinden bilgi alınabilir; örnek olsun diye genç ozanlara ya da ozan adaylarına anlatılabilir; ama bu yolla sağlanacak bilgiler, şiiri inceleyen için yalnızca bir merak gidermeye yarar, şiirin özünü fazla aydınlatacağını sanmam. İşte bu anlamda, İzmir’de düzenlenen son “Uluslararası Şiir Buluşması” (15 18 mart 2007) etkinliklerinde Mehmet Taner’in kendisinden öğrendiğime göre, Temas şiiri için çok yoğun ve çok uzun süre çalışmış. Buna hiç şaşırmadım, çünkü söz konusu şiir ucuzuna elde edilmiş bir ürüne benzemiyor: Her öğesinde, her bağlantısında, noktalama imlerine varıncaya değin her ayrıntısında ince bir duyarlılıkla karşılaşıyorsunuz; hiçbir şe yin boşuna olmadığını görüyorsunuz. Önemli olan, Mehmet Taner’in kendisinin de açıklayamayacağı böyle bir ileti dizgesinin nasıl şiire dönüştüğünü açıklamak. Onun için diyorum ki, “Çevre Çitin Üzerinde Yağmur” çok daha kapsamlı bir incelemede ele alınmalıdır. Ben, ilk yakaladığım belirtilerden yola çıkarak, kimi ipuçları bulmaya çalıştım. Bu fırsatla da, biraz kitabın tümünden, biraz da Temas şiirinin içinden, kimi şiirsellik belirtilerini sizlerle paylaşarak, kitaba ilişkin belirli bir araştırma yolu açabileceğimi düşünüyorum. “Temas”tan bir anlamlama örnekçesi: “Temas” başlıklı şiiri, dergi sayfasında tutumluluk sağlamak için, dize önlerine sıra sayısı vererek aktarıyorum (Çift kesme imleri [//] bağlamları [kıtaları] ayırmak için kullanılmıştır. Bu yöntem gerektiğinde dizelere gönderme yapmayı da kolaylaştıracaktır): (1) Bir palmiye gibi uzak, müziğinden senin (2) Geçen kışı bahçede geçirdim // (3) Çevre çitin üzerinde yağmur (4) Gizler bahçeleri, soğutur // (5) Kimsesiz miydim, hiç değil (6) Pencereler yanar durur, söner durur // (7) Payınca kederli, yeterince mağrur (8) Başka dilden bir şeydi ama içimde hayat, (9) Art arda devrilen ufka bu körpe (10) Tepelerden ağrı dalgaların önünde (11) Ona ondan da tenha, ondan da elgin (12) Üstünde, kolları ıssız sahilin (13) Bir kaybolmuş enik, bir susmuş sema (14) Bir ücra gömüydü dilim benim (s.25) // KİTAP SAYI ? SAYFA 8 CUMHURİYET 899
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle