05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Gün Ortasında Arzu nuyor bizlere. Geri dönüşlerin, eskiyle olan hesaplaşmaların iz bırakan etkileridir bunlar, okuyucunun kalbine ağır aksak akan. Koskocaman kalabalıklar atıp geçer dalgayı. “Bitmişsin sen,” der. “Ben daha başlayamadım,” diyemez susarım. Kaç kez karşılaşmışızdır yaşamda böylesi bir duyguyla. Hayatın hızla akıp geçen olayları elimizden kayıp giderken yaşamaz mıyız böylesine bir duyguyu. Elimizden kayıp giden şeylerin bir daha geri dönmeyeceğini bildiğimiz halde, süreci etkileyemediğimiz, etkilemeye gücümüzün yetmediği anları bu karşılıklı suskunluktan daha iyi ne anlatabilir… Tutmayan fallar kapatırız kimi zaman. Her şeyi kitaplardaki gibi sanırız. Kitaplardan ya da söylenen sözlerden alıntılar yapmamız bundan değil de nedir. İyi ama kitaplar, Behçet Çelik’in öykü kitapları gibi sahiden de hayatı anlatıyorsa onlara sığınmaktan başka çıkar yolumuz olabilir mi? Öykülerde ele alınan konularda yaşama sıkı sıkıya bağlı duygular anlatılır da dostluklar unutulur mu?.. “…dostluk bundan ibaret. Basit bir eşzamanlılık. Makas açılıyor bir zaman sonra. Bir de çok gerekliymiş gibi benzemeyi sürdürelim istiyoruz. Bir dolu benzemezin yanında, o benzesin hiç olmazsa diyoruz kıskançlıkla. Bir dolu benzemez yanında en çok onun benzememesine yanıyoruz.” Sürer gider hayat. Bu sürgitten geriye tozlanmış duygular kalır. Bir yağmur duyguların üzerindeki tozları alır. Gün Ortasında Arzu’da yer alan öyküler, arı duygularımızda günlük yaşam koşuşturmasıyla oluşan tozları silerek berraklaştıracak, edebi bir yağmurdur belki de. Herkes bir yerde birbirine çarpar bu âlemde. Herkesin herkese anlatacağı birileri vardır. Bir yerlerde adı anılır herkesin. Sözün tükendiği yerde bir isim, kısa ömürlü bir kıvılcım olur. Uzun ömürlü kıvılcımlardır oysa belleğimizde kalıcı iz bırakan nesnelerin yansıması. Bu yansımalar olmadan, kısa ömürlü sözlerle çıkış yolu bulmamız olası mıdır!.. “Bazen tek bir anda oluyor ne oluyorsa, bir tek seçim hakkı oluyor insanın.” Küresel ısınma yüzünden yağış almaz oldu topraklar. Yağmur yağmayınca duygular da kurur mu acaba? Kış bitti. Yaz yağmurlarına kaldı umutlar. “Yaşadıklarımız yaz yağmuru ise, yağar geçer, ortalığı serinletir buğu yükselir.” ÖYKÜLERDEKİ ANLATIM hızlı ama yüzeysel yaşanan kimi duygu durumlarına karşı, bakış açımızı yenileme yolunda iç seslere kulak vermemizi, bağırıp çağırmadan, kırıp dökmeden, sanki bir fısıltıymışçasına salık veriyor. Sözün bittiği yerde, gizler ve geri plandakiler bu öyküleri okuduktan sonra edebi belleğimizde su üstüne çıkıyor. Öykülerindeki yalın sözcükler de tutunacak bir dal oluyor bizlere… ? [email protected] Gün Ortasında Arzu/ Behçet Çelik/ Kanat Kitap/ 123 s. ? Coşkun ONGUN nsan yerinde duramaz, gezer dolaşır küçük bir serçe misali. Yeni insanlar, uzak kentler ve ülkelere gitmek ister. Açılmak ister gizemli ve bilinmedik dünyalara. Yaşadığı yerler an olur dar gelir insana. Kısacık ömrüne yeni serüvenler eklemek ister. Ve de kaçmak ister insan, bir şehirden, bir durumdan ya da bir duygudan. Doğrusu kaçar da. Kaçar kaçmasına ya, kendinden de kaçabilir mi? Behçet Çelik öykülerinde, kendinden kaçamamayı anlatır. Aradan çeyrek yüzyıl geçse de döndüğünüzde sokak ortasında çalınan bir çalgı tanıdık gelir sizlere. Eski dostları özlersiniz. Hayatınızda bir daha karşılaşmayacağınızı sandığınız bir eski arkadaşınızla, alışverişte rastlaşıverirsiniz. Geçici ve “öylesine” sanılan bu karşılaşma özel bir konuma bürünebilir. Ya da ailenizden bile sıkıldığınız anlar olur. “Ben kendi hayatımı kuracağım” der gidersiniz, ama ne kadar zaman geçerse geçsin gitmenizle gelmeniz anlıktır. Babadan kalma işyerinin başına geçersiniz. İşler bıraktığınızdan çetrefillidir. Durumlar ve duygular geçmişe kıyasla oldukça değişmiştir. İç açıcı değildir hiç bir şey. İşte o an, eskiye olan özlem depreşiverir içinizde. Daha önce okuduklarımız yanlıştı, eksikti; daha doğrusunu bulacaktık elbette. Eskisi gibi kalabalık gruplar içerisinde tartışıyorduk okuduklarımızı. En çok o tartışma gecelerini özlüyorum şimdi. …yaşadım diyebildiğim bir tek o geceler var sanki. Çoktan yaşanmamış oldular, ama kalan tortu içimi titretiyor. Yazarın bu satırları, “yaşadım” diyebildiği zamanlara götürür okuru. Ya da “yaşadım” diyebileceği anları bellek yoluyla ayıklar, yaşadığını sandığı artık anlardan… İ Mübadelenin Öksüz Çocukları Behçet Çelik, öykülerinde şiirsel bir dil kurmak için ayrı bir çabaya girişmez, ancak yazdığı öykülerde tutturduğu akıcı anlatım biçemi, onun öykülerini kendiliğinden şiire yakınlaştırır. Doğrusu yazarın bu tutumu bilinçli olarak sürdürdüğünü, konu bütünlüğü ile dil arasında kurduğu dengeden anlaşılmaktadır. “Hayatlarımızın aldığı hallerdir bunlar. Sıcak yaz akşamlarında sessiz, sakin bir çay bahçesinde hayatlarımızın aldığı hallerden konuşmanın bir anlamı yoksa tadı vardır. Susmanın da… Yıllarca o kadar konuşup durmuşuzdur, bir gün bir yerde susmamız kaçınılmazdır.” İşte bu tür anlarda yazının gücüne sığınmalıdır insan. Duyduklarımızın, gördüklerimizin, yaşadıklarımızın anlamsız kalmaması ya da yeni anlamlar kazanması için bir uğraşıya girmelidir. Biliriz ki, aradığımız anlam ya da anlamsızlıklar, şiirdedir, öyküdedir, romandadır. Behçet Çelik’in öyküleri, ? Ahmet ÖZDEMİR İ ÖYKÜLERDEKİ DUYGU Gün Ortasında Arzu’yu okumaya başladığınız an, yaşamınızdaki iç seslere, çevrenize söylediklerinize, söyleyemediklerinize, dostlarınıza, gidip de geri dönmelerinize yöneliverirsiniz bir anda. Gün Ortasında Arzu’daki öyküler, bu tür duygu durumlarını, yaşam karşısındaki hafif çekingen duruşları buruk bir gülümseme gibi suSAYFA 18 skender Özsoy’un 2003 yılında yayımlanan kitabı “İki Vatan Yorgunları” adını taşıyordu. Üç yılı aşkın bir süredir, yurdun dört bir yanında yaşayan, mübadele acısını yaşayanları arayıp buluyor, onlarla röportajlar yapıyordu. Bu röportajlar, Bizim Gazete ve Cumhuriyet gazeteleri ile Popüler Tarih dergisinde yayımlanıyordu. Anılan yazılar “İki Vatan Yorgunları”nın içeriğini oluşturmuştu. İskender Özsoy daha sonra da röportajlarını sürdürdü. Türkiye’den Yunanistan’a göçmek zorunda kalmış mübadillerle görüşmek için turlara katıldı. Eski Türk köylerinde yaşayan, Türkiyeli Rumlarla konuşmalar yaptı. Duygu dolu, anlar yaşadı. Gözlerin buğulandığı bu anları fotoğrafladı, yazıya döktü. Bir kez daha Yüce Atatürk’ün “Muhacirler kaybedilmiş toprakların canlı hatıralarıdır” sözünün ne kadar doğru olduğunu anladı. Özsoy’un 2003’ten sonra yaptığı ve birçoğu gazetelerde, dergilerde yayımlanan röportajlarını, yine Bağlam Yayınları “Mübadelenin Öksüz Çocukları” adıyla kitap haline getirdi. Kitapta yetmiş altı yazı yer alıyor. Bu yazıların on ikisi “Yüzleri Türkiye’ye Bakanlar” başlığı altında Türkiye’den Yunanistan’a gönderilen ve oradaki Türk evlerine yerleştirilen Rumlarla yapılmış söyleşiler. Behçet Çelik MÜBADELE SORUNU Türkiye ile Batılı devletler arasındaki savaşı sona erdirmek amacıyla topCUMHURİYET KİTAP SAYI ? 899
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle