Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B U L M A C A 1 D 2 D 3 H 4 D 5 F 6 A 7 G 8 İLKER MUMCUOĞLU D 9 K 10 D 11 E 12 B 13 C 14 G 15 D 16 G 17 K 18 E 19 D 20 J 21 K 22 I 23 D 24 L 25 A 26 L 27 D 28 A 29 D 30 I 31 D 32 G 33 B 34 G 35 D 36 J 37 J 38 D 39 D 40 D 41 D 42 C Feyza HEPÇİLİNGİRLER 30 Kasım Cuma Türkçe Günlükleri “huruc”, havaalanında “mahrec” sözcükleri yazıyor “exit”in yanında. Bildiğim kadarıyla her ikisi de “çıkış” demek. “Huruc”ta, “dışarı çıkma”; “mahrec”te ise “çıkılacak kapı” anlamı daha belirginleşiyor yanılmıyorsam. Havaalanında “Marhaba Service” ile karşılaşmak da şaşırtıcı. Bir de anonslarda kulağınıza çalınan “sıfır” sözcüğü, Türkçe bir şey duymuşsunuz gibi irkiltiyor ilkin; ama sonra düşünüyorsunuz ki evet, “sıfır” sözcüğü Arapça. Dubai Havaalanı, Babil Kulesi gibi. Bir örnek giyinmiş Endonezyalı hacı adayları çok yorgun olmalılar. Yerlere oturmuşlar, kimileri kefene girmiş gibi sarılıp sarmalanmış, upuzun yatmış halının üzerine. Ağzına kadar dolu naylon torbasını elinde değil, başının üstünde taşıyan kadınlar geçiyor yanımdan. Nereli olduklarını bilmiyorum. Hintli kadınları, sarilerinden tanıyorum; ama ötekileri tanımak kolay değil. Asyalılar ve Uzakdoğulular çok; ama hangisi Çinlidir, hangisi Japon, Vietnamlı, Koreli var mı içlerinde, bilmiyorum. Belki Kırgızistan’dan, Tacikistan’dan gelenlerdir şunlar; belki Türkmenistan’a, Tataristan’a gidenler. Sekiz saatlik molanın ilk birkaç saati havaalanında geçiyor. Çıkış işlemimi yapması gereken görevli, o sırada yan masadaki tartışmaya kulak verdiği için, işini tam yapmamış. Bir mühür için geri dönmem ve yeniden beklemem gerekiyor. Bu arada otel servisi gitmiş. Yürüyerek ve arayıp sorarak bulduğum otel, aynı adı taşıyan, daha lüks bir otel değil miymiş meğer? Orada duş alıp kahvaltı ettikten sonra bu kez servisle öteki otele götürülüyorum. Aracın radyosu açık. Hayır, şu duyduğum müzik, bizim müziğimize benzemiyor. “Arap’ın yalellisi” dediklerinden, bitecek gibi olurken yeniden başlayan, uzayıp giden şarkı, sonunda bitiyor. Yeni bir şarkının başlamasını beklerken ezan sesi yükseliyor radyodan. Aynı sözcükler, bizdekinden farklı bir tınıda okunuyor sanki. Onların anadilleri bu. Söylediklerinin anlamını biliyorlar. Camiler ve minareler de bizdekilerden farklı. Kubbeler daha sivri ve küçük, minareler kısa, kalın. Şerefeler ince sütunlardan örülmüş bir fener gibi. Dubai’yi yarım yamalak gördüm; ama yorumumu zaten gördüğüm kadarının üzerinden yapacağım. Dubai zengin bir kent. Baktığınız her yer, zenginliği vurgulamakta; hatta gözünüze sokmaya çalışmakta. Görgüsüzce sergilenmiş bu zenginlik, kente bir ruh katmaya yetmediği gibi, kendine özgü bir güzellik de verememiş bence. 43 E 44 I 45 L 46 L 47 G 48 K 49 G 50 G 51 B 52 B 53 D 54 E 55 E 56 E 57 D 58 D 59 K 60 F 61 D 62 K 63 C 64 D D 65 F 66 D 67 C 68 L 69 D 70 G 71 H 72 J 73 G 74 D 75 G 76 C 77 A 78 D 79 C 80 A 81 G 82 F 83 K 84 L 85 F Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Yitik Anlam Peşinde adlı şiir kitabının çıktığı yayınevinin adını oluşturacak, bulmaca karelerindeyse, aynı şiir kitabından dizeler ve şairin adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Zorlu, katı, şiddetli. 65 85 60 82 5 G. Pratik Usun Eleştirisi adlı yapıtı olan Alman filozof. 34 81 70 49 7 14 16 73 75 32 47 50 H. Neodimin simgesi. 3 71 I. Letonya para birimi 44 30 22 J. “... İpekçi” (öldürülen gazeteci) 77 28 25 6 80 B. Bestecinin, besteleniş sırasına göre numaralanmış müzik yapıtı. 51 52 12 33 C. “Perihan ..” (yazar). 67 76 13 63 79 42 D. Susanna Tamaro’nun ünlü yapıtı. 27 58 29 19 40 69 35 74 57 38 39 23 41 53 8 2 10 61 15 4 31 64 1 66 78 ünyanın doğusu ile batısı arasındaki fark, Avustralya’dan bakıldığında kuzeyi ile güneyi arasında yok gibi görünüyor. Avustralya için “Küçük Amerika” deniyor. Oysa burası hâlâ Britanya’ya bağlı. Paraların üzerinde Kraliçe Elizabeth’in resmi var. Tıpkı Kıbrıs gibi, trafik soldan akıyor, arabaların direksiyonları sağda. Her yerde Noel hazırlıkları, Noel telaşı… Herkes denize girerken, şortlarla, askılı bluzlar, tokyo terliklerle dolaşırken kuzey yarımkürenin kalın giysili, kürklü şapkalı Noel Baba’sı buraya ne kadar yabancı. Anglosaksonlar ülkenin sahibi gibi görünse de bu sahiplenme, Avrupa ülkelerindeki gibi değil. Halkın tümü göçmen; dolayısıyla herkesin kendi kültürünü koruması için gereken koşullar sağlanmaya çalışılmış. Beni buraya davet eden ve benim “cumartesi okulları” adını verdiğim okullar (Victorian School of Languages) ülkedeki bütün göçmenlerin çocuklarına kendi dillerini öğretebilmesini sağlamak için kurulmuş. Çinceden İtalyancaya, Yunancadan Arnavutçaya, Portekizceye her dilin eğitimi veriliyor bu okullarda. Türkçe eğitim programı da dopdolu. Sınav sorularını görmek isteyip istemediğimi sorduklarında, istediğimi söyledim ve kendimi test biçiminde bir sınav görmeye hazırladım. Hayır, test değildi. Yanıtlanması için üç buçuk saat süre tanınan 28 sayfalık bir sınav (kitapçığı değil) kitabıydı elime verilen. İngilizce yapılan bir Türkçe sınavı. Dinleme, okuma, yazma olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor. Her bölümde bir buçuk iki sayfalık dört ya da beş metin… O metinlere yönelik sorular… Konuşma metni, makale, bilgilendirici mektup türünde yazmalarını isteyen yazı konuları. Böyle bir sınavı kendi öğrencilerime, Türk dili dersinin sınavını test biçiminde yapıp yapmayacağımı soran, tek paragraftan oluşan metni bile “uzun” bulan üniversite öğrencilerine uygulamaya cesaret edemezdim doğrusu. 30 Kasım Cuma (Belki de 1 Aralık Cumartesi) Z 37 20 36 72 K. “Edmond ...” (Cyrano de Bergerac adlı oyunu yaratan Fransız yazar). 17 9 59 83 21 62 48 L. Hafif ışık. 24 68 46 84 45 26 E. “Tam bir düşünce denemezdi buna. Sakız gibi uzayan, .. bir düş gibiydi bunlar.” (Oktay Rifat). 54 55 11 43 18 56 F. Yutmak işi. 931. sayının çözümü: A. YAĞMURUN, B. AĞIR AĞIR ÇIKACAKSIN, C. ZİLKADE, D. SİDDEHARTA, E. OBLOMOV, F. NUŞ, G. ULAY, H. RADİKA, I. ETİKA, J. MAKAL, K. ZULA, L. IŞKAL. Metin: “Ve uzak, dokunaklı bir şarkı: Şimdi uzaklardasın... Yağmurlar hiç olmayacaktı sanki. Adalet Ağaoğlu” amanın ne kadar göreceli olduğunu, takvimlerin değiştiği, saatlerin birbirini tutmadığı böyle yolculuklarda çok iyi anlaşılıyor. Cuma günü bitti mi? Hangi saate ve nereye göre? Melbourne ile Dubai’nin arası 16 saat 15 dakika. Singapore’da kısa bir mola; sonra aynı uçakla yola devam. Bu arada bir yerlerde kasım ayından aralık ayına geçmiş olmalıyız. Uçakta durmaksızın ikram yapılıyor. Oturduğumuz yerden kalkmadan, parmağımızı bile oynatmadan, her şey ayağımıza gelse… Pek arzulanacak bir durum gibi görünüyor; oysa işkenceye dönüşen şey, tam olarak bu. Oturmaktan yoruluyorsunuz, bir iş yaptığınız için değil, hiçbir şey yapmadığınız için yorgun düşüyorsunuz. Uçakta anonslar önce Arapça, sonra İngilizce yapılıyor. Pilot söze başlarken besmele çekiyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin havayolu şirketi Emirates’in bir uçağındayız. Yemek ikramından önce sıcak, ıslak bezler dağıtılıyor yolculara. Daha önce dağıtılan “menu”, neler yiyeceğinizi söylemiş bulunuyor zaten. “Beverages” sözcüğünün anlamını çıkaramamışsanız karşı sayfada Arapçaları var. Eski yazı biliyorsanız “meşrubat” sözcüğü, “beverages”tan daha tanıdık gelebilir. 1 Aralık Cumartesi (kesin olarak) B 1 Aralık Cumartesi (Artık, herhalde) izim gözümüz hep batıdadır. Doğuyu merak edip gitmişliğimiz pek olmaz. Oysa Müslüman doğu toplumlarını görmek, umulandan çok yarar sağlar insana. Bir kez, bizden batıdaki ülkeleri her görenin, “Ooo, bizim bunlara yetişmemiz için daha kaç fırın ekmek yememiz gerek.” diye, aşağılık komplekslerine kapılarak dövünmesinin yerini, “Meğer ne kadar uzun ve zor bir yolu aşmışız biz.” güveni alır. Atatürk sayesinde yaşanan köklü değişiklikleri daha derinden kavrama şansı, ancak doğuyu görünce elimize geçer. Birden anlarız ki Türkiye, batıdan bakanların görmek ve göstermek istedikleri gibi, öteki yanına geçmek istediği kapıyı durmaksızın zorlayan, istemleri geri çevrildiğinde kızan, küsen, güçsüz bir ülke değil, BÜYÜK bir ülkedir. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com B izde neredeyse “çıkış” sözcüğünün yerini almış olan “exit”, iki ayrı sözcükle karşılanmış Arapçada. Uçakta Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 932 SAYFA 31