24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İlhan Çiloğlu’ndan ‘Allah ve Asker’ Yaşam reçetesi: maz, böylece, her iki toplum ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık günümüze dek kanayan bir yara halinde sürüp gitmektedir. SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI “Siz Ne Yaptınız da Başınıza Bu Geldi?” adlı yazısında İlhan Çiloğlu, dostumuz ABD’nin (Amerika Birleşik Devletleri’nin) sözde Ermeni soykırımı tasarısı hakkında, Türkiye karşıtı bir yasa çıkarmaya çalıştığını anlatır ve sav (iddia) sahiplerine şu soruyu sorar: “Beş yüz yıldır Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan Ermenilere, onlardan hiç esirgenmeden, devletin en ciddi ve güvenilir görevleri nasıl verilmiştir?” Bazılarına paşalığın bile yakıştırıldığı Ermeni görev sahiplerinin birkaçının adları şöyledir: Maliye Bakanı Agop Kazaysan Paşa, Dışişleri Bakanı Gabriyel Noradokyan, Berlin ve Viyana elçilikleri yapan Garabet Artin Davut Paşa, Adalet Bakanlığı danışmanı (müsteşarı) Serkis Karakoç, Artin Şinasi Pekmezoğlu, Osmanlı Bankası ortaklarından Mihran Düz, Abraham Allahverdioğlu, Maksut Serimyan, PTT Nazırı (Bakanı) Andon Tıngır Yaver Paşa. Ayrıca Osmanlı Parleamentosu’nda Padişah tarafından seçilmiş Ayan Meclisi üyeleri (Senatörler), Birinci Meşrutiyet Meclisi’nde dokuz, İkinci Meşrutiyet Meclisi’nde on bir Ermeni milletvekili bulunmaktadır. Ayrıca sahne sanatçısı, besteci ve icracılarıyla kültür, sanat yaşamımıza da girmişlerdir: Şark Tiyatrosu’nun kurucusu Mardiros Manikyan, besteci Kemani Tatyos Efendi, Kanuni Artaki Terziyan, Udi Levon Hancıyan, Arşak Çömlekçiyan vb. 18901895 yılları arasında Ermenilerin yaşadığı bölgelerde yapılan sosyo ekonomik ve etnik araştırmalarda nüfus dağılımı şöyledir: Erzurum’da, 134.967 Ermeni, 500.000 Müslüman; Van’da 79.998 Ermeni, 241.000 Müslüman; Adana’da 97.450 Ermeni, 158.000 Müslüman. Diğer illerdeki bu rakamlara yakın olan sayımları da göz önüne alır ve toplarsak, bölgede 810.285 Ermeni, 3.635.086 Müslüman yaşamaktadır. Kaldı ki, Rusya’ya, Amerika’ya ve diğer ülkelere giden Ermeni nüfusunu da göz önüne alırsak, nasıl oluyor da 1915’te 1,5 milyon Ermeniye soykırım uygulayabiliyoruz? Çiloğlu’nun Kuleli Askeri Lisesi hakkında yazdığı tarihsel bilgileri ve anılarını duygulanarak okudum, nedeni, ben de aynı okulda eğitim gördüm. Bugün, geçmişi 162 yıla dayanan okulumuzda, daha 17 yaşında iken okuldan kaçıp, İstiklal Savaşı’na katılan, yurdumuzu işgal eden düşmanlarla savaşıp şehit olan öğrenciler vardır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında okulda, İran, Afganistan, Fas gibi Müslüman ülkelerin çocukları da okur, İmparatorluk sınırları içinde bulunan Tunus, Cezayir, Kıbrıs, Girit, Mısır, Libya gibi ülkelerin öğrencileri de ders görürmüş. Yapıtın diğer bölümlerinde daha birçok ilgi çekici konular yer alır. İlhan Çiloğlu’nun güzel, akıcı bir Türkçeyle kaleme aldığı, ülkemizle ilgili birçok sorunları mantık süzgecinden geçirerek irdeleyen, onlara çözüm arayan, “Allah ve Asker” adlı yapıtını tüm okurlara öneririm. ? Allah ve Asker/ İlhan Çiloğlu/ Toplumsal Dönüşüm Yayınları/ 256 s. KİTAP SAYI 932 Atatürkçülük İlhan Çiloğlu, 256 sayfalık yapıtında ülkemizin, ulusumuzun çok önemli sorunlarını ele alıyor, inceliyor, çözümler arıyor, endişelerini ve kıvançlarını okurlarıyla paylaşıyor. ? Yılmaz ÇONGAR lhan Çiloğlu, “Allah ve Asker” adlı yapıtına ‘Atatürkçülük’ ile başlamış. Onun için Atatürkçülük; Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş nedenlerinden çıkarılan dersler üzerine kurulmuş bir ‘yaşam reçetesi’dir. İmparatorluğun çöküş nedenlerinin başlıcaları: Batı’da ‘Ulusçuluk’ akımının doğuşu ve hızla yayılıp genişlemesi. Öğretim ve eğitim noksanlığı, genel bilisizlik (cehalet). İslamiyetin yanlış algılanması ve uygulanması, akıncı ruhu taşıyan dinamik Türk insanının mistiklik sembolü olan ‘derviş’ tipine dönüşmesi. Ticaretin, Müslüman olmayan kesime bırakılması. Türk kültürünün ihmal edilmesi, vb. Yazarın, ‘yaşam reçetesi’ olarak nitelendirdiği Atatürkçülüğün kapsamında ise: “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir”, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek ulusumuza uygarlık yolunun gösterilmesi, “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle, ülkede Türklük onurunun pekiştirilmesi, “Yurtta barış, dünyada barış” diyerek ulusça mutlu bir yaşam sürmenin ancak barış içinde olabileceğinin vurgulanması ve daha nice yaratıcı, ışıklı ilkeler, koşullar vardır. Çiloğlu, yapıtına adını verdiği “Allah ve Asker” için, yüzyıllar önce Cebeli Tarık’ta bir nöbetçi kulübesinin kitabesinde yazılı olan şiirin anlamını okurlarına sunar: “Allah ve asker, her ikisi de daha önce değil de, ancak bir tehlike vukuunda hatıra gelir. Tehlike atlatılıp, bütün işler yoluna konulduğunda Allah adı unutulur. Asker de küçümsenir ve horlanır.” (sayfa 143) Gerçekten son elli yılda, ülkemizde yaşanan olaylar aynen böyle olmuştur. ULUSAL SORUNLAR Eski bir asker olarak (Emekli Albay) vatanımızın birçok bölgelerinde ve Kore’de, Kıbrıs’ta da görev yapan İlhan Çiloğlu, 256 sayfalık yapıtının ilerleyen bölümlerinde ülkemizin, ulusumuzun çok önemli sorunlarını ele alır, inceler, çözümler arar, endişelerini ve kıvançlarını okurlarıyla paylaşır. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmalarla, ülkemize 24 mil Yunanistan’a ise 60200 mil uzaklıkta bulunan Ege Adaları Yunanlılara bırakılmış ve Lozan Antlaşması’nın aksine bu adalar, onlar tarafından silahlandırılmıştır. Bununla da yetinmeyen Yunanistan, karasularını 6 milden 12 mile çıkarmak ve bizlerin Akdeniz’e açılmak olanağını yok etmek istemektedir. Türkiye ise böyle bir durumun “Harp ilanı” olacağını hem Yunanistan’a hem de uluslararası hukuk birimlerine bildirmiştir. Kıbrıs konusu, Yunanistan ile Türkiye arasında sürekli kanayan bir yaradır. Güneyde askeri bir tatbikat izleyen Atatürk: “Efendiler, Kıbrıs, düşman elinde olduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmış demektir. Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu ada bizim için önemlidir” der. Ada, tarihte birçok el değiştirdikten sonra 15701571 yıllarında Osmanlılar tarafından Venediklilerden alınır. Üç yüz yıldan fazla Türk yönetiminde kalır. 1878 Osmanlı Rus Savaşı sonucunda, egemenlik hakkı bizde kalmak koşuluyla, idari bakımdan İngiltere’ye devredilir. Ada, İkinci Dünya Savaşı’dan sonra çok karışık politik ve askeri olaylara sahne olur. İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasındaki uzun görüşmelerden sonra, 1959 yılında adadaki Rum ve Türk toplumlarına eşit haklar tanınarak bağımsız bir devlet haline gelir. Fakat Rumlar bu aşamada, adadaki Türk toplumunu yok etmek veya göçe zorlamak için, soydaşlarımızı tek tek ve topluca öldürürler. 20 Temmuz 1974’te Türkiye garantörlük hakkını kullanarak askeri harekâta girişir, adanın kuzeyinde % 40 a varan toprakları işgal eder. Kuzeyde Federe Türk Devleti kurulur. Rauf Denktaş devlet başkanı olur. Yine Rum tarafıyla tam bir anlaşmaya varılamayınca 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adıyla özgür bir devlet kurulur. Ne yazık ki Rum toplumu bu durumu da onayla İ SAYFA 10 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle