03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İskender Gökalp ve François Georgeon'dan 'Kemalizm ve İslam Dünyası' ... İslam ülkelerinde Kemalizmin etkileri Kaynak Yayınları İskender Gökalp ve François Georgeon'un Kemalizm ve İslam Dünyası adlı çalışmasını Cüneyt Akalın'ın çevirisiyle ikinci kez okuyucularıyla buluşturdu. Çalışma, Beşeri Bilimler Merkezi Vakfı'nın Çağdaş Türkiye Grubu tarafından, 1984 yılında düzenlenen "Kemalizm'in Magrib ve Doğu'daki Etkileri" başlıklı toplantısının bildirilerine, dışarıdan istenilen bildirilerin eklenmesiyle oluşturulmuş. Çalışma kapsamında yer alan Suriye ve Irak, Elizabeth Picard'ın; İran, Yann Richard'ın; Sovyetler Birliği, İlber Ortaylı'nın; Mısır, Maged Mansy'nin; Hindistan, Feroz Ahmad'ın; Cezayir, Benjamin Stora ve Malezya A.C. Milner'in kaleminden çıkmış. François Georgeon ise Kemalizmin İslam ülkeleri üzerindeki etkilerini genel bir değerlendirmeye tabi tutarak, bir anlamda çalışmanın giriş ve sonuç bölümlerini oluşturmuş. kurtuluş süreci içinde oynadığı rolü hatırlattı. Dahası günümüzde Müslüman ülkelerde tanık olduğumuz İslamcılığın gelişmesi, bu ülkelerin aydınlarını ve araştırmacılarını Türk modernleşme tecrübesi ile kendi ülkelerinin tecrübesi arasındaki ilişkiler üzerine eğilmeye itmiş olabilir" sözleriyle, bu olguya işaret ediyor. İslam Ülkeleriyle Dayanışma Kitap, Türk devriminin başlangıcından itibaren yapılmış olanların İslam toplumları üzerindeki etkisini inceleyip araştırırken yapılmış pek çok çalışmadan fazla olarak söz konusu etkiyi 1923'ten değil 1919'dan başlatıyor. Georgeon bu etkinin iki dönemde kurtuluş ve devrimler ele alındığını, birinci dönemin 19191924, ikinci dönemin 19241938 yıllarını kapsadığını belirtiyor. İşgal edilen ve hayat hakkı elinden alınan Osmanlı topraklarının Türklerden sonra en büyük çoğunluğunu oluşturan halk Müslüman Araplardır. Şüphesiz ki, bu süreçte Yakındoğu, Ortadoğu ve Anadolu'yu birleştiren ortak payda İslamiyet olgusu olmuştur. Hıristiyan Batı'nın sömürgeci emellerine karşı ancak Müslüman Doğu birleşerek karşı koyabilecektir. Bu karşı duruşun önderi ise Osmanlı devletidir. Osmanlı devleti, Müslüman Doğu'nun Batı'ya karşı koyabilecek en büyük gücüdür; İstanbul ise hilafetin merkezi. Bu bağlamda Arap dünyası Anadolu hareketini evvela İstanbul'dan ayrı görmemiş, fakat İstanbul ve Ankara'nın karşı karşıya geldiği tarihten sonra esas olarak Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer almıştır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa'nın İslam âlemi'ne seslenen beyannamesinde belirttiği gibi, "İstanbul işgal altında bulunduğundan Halife vatanın ve Müslümanların kurtuluşu için gereken kudreti göstermekten men edilmiştir." Bundan sonra, İslam ülkelerinde Mustafa Kemal Paşa bir sembol haline gelecek, II. Meşrutiyet'in Enver Paşasının yerini alacaktır. İslam Ülkelerindeki çeşitlilik ve Kemalist Etkiler Ege ve İstanbul'un işgali ile Sevr Antlaşması Müslüman dünyanın Türklerle dayanışma içine girmesinde temel nedenleri oluşturmuştur. Bu tarihten sonra Kurtuluş Savaşı'nın talepleri Müslüman ülkeler tarafından son derece desteklenirken, bu bölgelerdeki bağımsız mücadelelerin hızını da artırmıştır. Georgeon, Müslüman ülkelerdeki bağımsızlık mücadelelerini ortaya çıkaran nedenleri şöyle tespit etmektedir: "Milli hareketler ülkelere göre farklı düzeyde gelişkinlik seviyelerinde idiler, ancak bu hareketler savaş tarafından genel olarak güçlendirildiler. Bunda yerli birliklerin savaşa katılması, Müttefiklerce verilen vaatler (örneğin Ortadoğu'da bir Arap Krallığı'nın kurulması), Rusya Devrimi'nin etkisi, Wilson İlkeleri'nin yarattığı umutlar rol aldı." Bu dönem ortaya çıkan "bağımsızlık mücadelelerinde" İslam ülkeleri baş sırayı almıştı. Ancak bağımsızlık mücadeleleri, Müslüman ülkelerin farklılıklarına koşut seyretmiştir. Ülkelerin farklılığı, Kemalizmin İslam ülkeleri üzerindeki etkisinde de belirleyen olmuştur. Georgeon bu farklılığa şöyle dikkat çekmektedir: "Fas'tan Endonezya'daki eski Hollanda sömürgesine kadar büyük farklılıklar gözleniyordu. Türkiye'nin etkisi feodal düzeni sürdüren bir Yemen'le, dış etkilere uzun süredir açılmış parlamenter Mısır'da aynı olmayacaktı. İran ve Afganistan'ın siyasal rejimleri çok farklıydı, bu nedenle Kemalizmden aynı ölçüde etkilenmediler. İran ya da Afganistan'da Kral'ın iyi niyetine bağlı olarak şu ya da bu reform taklit edildi. Oysa Mısır'da bu reformlar siyasal partiler arasında, basında vb. tartışmalara konu oluyordu." Kemalist Reformlar Karşısında İslam Dünyası Kemalizmle ilişkilerin ikinci döneminde "Hilafetin Kaldırılması" belirleyici olmuştur. Bu gelişmenin ardından şaşıran, heyecanlanan, öfke duyan İslam âleminin tepkisi yine Müslüman ülkeler arasındaki farklılığa paralel olarak seyretmiştir. Hilafetin Kaldırılması, İslam dünyasında kurumsal büyük bir boşluk yaratırken, en şiddetli tepki Hindistan Müslümanlarınca verilmiştir. Mısırlılar bu gelişmeyi heyecanla karşılarken hilafete aday olabilme fırsatının yakalanması, tepkilerin şiddetini azaltmıştır. İran ise Sünni iktidarının bu vesileyle yıkılışına sessiz kalmıştır. Gerçekten de Hilafetin Kaldırılışı, Türkiye ile Müslüman ülkeler arasındaki ilişkiyi kopartan temel etken miydi? Bu sorunun yanıtı çok net verilememekle birlikte yaygın anlayış, gelişmenin tepkiyle karşılandığı kadar taraftar da bulmuş olduğu ve en önemlisi, tepkilere rağmen asla Mustafa Kemal Paşa'ya karşı kitlesel bir harekete geçilmemiş olmasıdır. Dahası, hilafetin kaldırılmasına rağmen Müslüman ülkeler Mustafa Kemal Paşa'yı büyük bir yurtsever olarak görmeye devam etmiştir. ? Kemalizm ve İslam Dünyası / François Georgeonİskender Gökalp / Çeviren: Cüneyt Akalın / Kaynak Yayınları 200s. KİTAP SAYI 931 ? Hadiye YILMAZ Georgeon, kitabın başında, Atatürk'ün 1935'te dünya literatürüne kazandırdığı "Kemalizm" kavramının nesnelliğine işaret ederken, Kemalizm'in dünyada yarattığı etkiye dikkat çekiyor: "Kemalizm, Avrupa dışında daha sınırlı bir literatüre yol açmış olsa da güçlü yankılar uyandırdı. Bugün Üçüncü Dünya adını verdiğimiz Latin Amerika'dan Uzakdoğu'ya kadar uzanan alanda, Türkiye'nin 1919'dan sonraki atılımı ve ülkeyi modernleştirmek için uygulanan reformlar çoğunlukla tutku dolu bir dikkatle izlendi. Bağımsızlığı kazanmak ve ekonomik, sosyal kalkınmayı sağlamak için uygulanacak reçetelerle ilgili Kemalizmden alınacak dersler araştırıldı." Ülkemizin kurtuluş savaşı ve devrimler süreci, gerçekleştiği dönemde tüm dünyanın ilgisini üzerinde toplamıştı. Tuhaf olan, günümüze gelindiğinde elbette bir başka sürecin neticesi olarakdünya milletleri ve özellikle Doğu coğrafyası için Atatürk Türkiyesi'nin taşıdığı önemin unutulması ya da yok sayılmasıdır. Ne yazık ki günümüzde, bu yeni bilincin temel uzantılarından biri olarak, Kemalizm kavramının "yasaklı" haSAYFA 8 line geldiğine şahit oluyoruz. "Kemalizm ve Müslüman Ülkeler" 1919'dan itibaren Kemalizm'in Müslüman ülkeler üzerinde yarattığı etki, Batılı ya da Doğulu tarihçilerin çok fazla ilgisini çekmemiş, bu konuda sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır. Georgeon bu durumu şöyle açıklıyor: “Bu etkinin doğası, araçları ve sınırları fazla sorgulanmadı. Bu eksikliğin nedenleri kolayca ortaya çıkarılabilir. Müslüman ülkelerin bütününe, yarım yüzyıldan beri iç etkileşimleri ve dış etkileri (Batı'dan gelenler dışında) hesaba katmayan, geçmişin dar bir yorumu egemen oldu. [Türk tarihçiler] araştırmalarının esasını reformların Anadolu mekânı içindeki incelemesine ayırdılar. Batılı araştırmacılara gelince, bunlar Müslüman ülkelerle Avrupa arasındaki ilişkileri ön plana çıkarmaya, seçkinlerin Batılılaşması sorunuyla ilgilenmeye eğilim gösterdiler." Bu durumun değişmeye başladığına ve tarihçilerin çeşitli kaygılarla bu konu üzerinde yoğunlaştığına dikkat çeken Georgeon, "Mustafa Kemal'in 100. doğum yıldönümünü Müslüman ülkelerin bazı tarihçilerine Kemalizmin iki dünya savaşı arasındaki dönemde ülkelerin F. CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle