03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Neden Öldürüldüler”in ikinci kitabı üzerine... Onlar öldürüldüler Bedri Karafakioğlu Abdi İpekçi Ümit Doğanay Sevinç Özgüner ? Muzaffer İlhan ERDOST Bugün pazar. Cumhuriyet'te bir “aile” fotoğrafı. İçlerinden biri bana gülümser gibi. “İlhan” diyorum içimden. Sanisiye gibi bir an. Bir an, Ümit Kaftancıoğlu ne kadar da benziyor İlhan'a diyorum içimden. Yalnız İlhan'a mı benziyor! Sevinç Özgüner'e de benziyor biraz. Biraz Abdi İpekçi'ye, Ümit Doğanay'a. Akın Özdemir, Serdar Alten sanki. Belki Orhan Yavuz benzemiyor hiçbirine. Ama ne çok benziyor Orhan Yavuz'un kalbine saplanan bıçak, Kanlı Pazar’ın sırtına saplanan bıçağa, Turgut Aytaç'a, Duran Erdoğan'ın göğsüne girmekte olan bıçağa. N e kadar da benziyor bıçaklar birbirine. Ne kadar da benziyor birbirine kurşunlar. Nasıl benziyor öldürenler öldürenlere. Nasıl da benziyor birbirlerine sorgularken sorgulamayanlar. Yargılarken yargılamayanlar, nasıl da benziyorlar birbirlerine, yani ipi yargının elinden, yani Doğan Öz'ün katilinin boynundan çıkartıp Doğan Öz'ün boynuna dolayanlara. Nasıl da benziyor Kanlı Pazar tuzağa düşürülmüş Malatya'ya, kapana kıstırılmış Kahramanmaraş'a, kuşatılmış Çorum'a. * Tam da “pazar”ın kanlanacağı Kanlı Pazar günü, 16 Şubat 1969'da, Bugün de, Hac'dan, yani Riyal'lerin CIA eliyle banka hesaplarına taşındığı Merkez'den yazmış Mehmet Şevket Eygi: “Deccallık yıkılsın, Tevhid yükselsin!” diye. Deccal: Kemal Atatürk. Deccallık: Atatürkçülük. Müslümanlara, “Komünizm küfrüne karşı derhal silahlan!” diye yazmış ve sürdürmüş: “Hamle kâfirden gelsin. Gelir gelmez savaş kösleri çalsın. Bayraklar yükselsin. Hareket başlasın.” “Kızıl kâfirlerin, Deccal uşağı dinsizlerin tepelerine birer intihar uçağı gibi insin.” İlhan Selçuk'un “Kanlı Pazarı Tahlili”nden okuyalım: “Üniversite gençliği 16 Şubat Pazar günü “Emperyalizmi tel'in mitingi” yapacak. Yasal izinler alınmış. On bin kişilik bir topluluk Beyazıt'ta Hürriyet meydanından Taksime yürüyecek, burada konuşacak ve dağılacaklar. “Sabah, sağcı ve ümmetçi gazetelerde, Müslümanlar, kâfirleri yok etmeleri için cihada çağrılıyor. “Cihad Ordusu” Taksim meydanında mevzileniyor. “Beyazıt'tan yola çıkan gençlik, 16.20'de Gümüşsuyu'na varıyor. Yürüyüşçülerin bir ucu Taksim meydanına vardığı ve Taksim'de bin kişi toplandığı zaman, Cihad birliklerinin planladıkları gibi, toplum polisi tarafından yürüyüşün önü kesiliyor, gövdesi dışarıda kalıyor. Gençlerden bine yakın bir topluluk, Gümüşsuyu caddesinden kurtulup meydana girdikleri zaman, toplum polisi, yürüyüşün gövdesiyle Taksim'e girenlerin arasını kesiyor, sağ yandan saldırı başlıyor. Mevzilenmiş polis bu saldırıya yardımcı oluyor. Gümüşsuyu caddesi kesilmiş, yürüyüş kolunun dokuz bini savaş alanı dışında kalmıştır. Taksim'deki bin kadar genç, silahsız ve şaşkın Cihad birliklerinin tuzağına düşmüştür. “İkinci aşama: Toplum polisi, İnönü Gezisi cephesini açıyor. Dörtbeş bin kadar saldırgan ellerinde bıçak, zincir ve sopa ile meydanda kuşatılmış bin kadar silahsız gencin üstüne atılıyor. Canlarını kurtarmak için gençler İstiklal Caddesi ve Sıraselviler tarafına kaçmaya başlıyorlar. Toplum polisi orada barikat kurmuştur. Cihat birliklerinden kaçmak isteyen gençleri göğüslüyorlar, durduruyorlar, avı avcıya teslim ediyorlar. “İşte o zaman başlıyor katliam.” Hürriyet, bu planlı ve programlı katliamı, “kardeş kavgası” olarak taşıyor manşetine… Tanrım… Çünkü bağımsızlık coşkusuyla taşan, yurt sevgisiyle ülkesini kucaklayan gençliğin üzerine saldırtılan parayla tutulmuş “kabadayılar”ın işledikleri cinayetleri “kardeş kavgası” olarak nitelemek olanaklı mıydı? Kanlı Pazar'da işlenen cinayetleri, Kanlı Pazar'ın başbakanı Demirel, “Genellikle tahrike kapılan halkın karşı hareketi” olarak nitelemişti. “Tahrike kapılan bu halkın” ne olduğunu, kimlerden oluştuğunu ise, Rauf Tamer, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı, bazı kabadayıları kentin dışına çıkardığında açıklayacaktı. “Memleketin en karanlık günlerinde, diye yazıyordu, anarşist gençlerin Beyoğlu'ndaki tahribat hareketlerini bunların mevcudiyetleri önlemiştir.” (“Kabadayılar”, Tercüman, 13 Kasım 1971.) Aynı tarihlerde, Türkeş'in yönetiminde, 45 ilde kurulmuş olan 49 kampta, Amerikalı iç savaş uzmanları, sabotaj, suikast ve benzeri dersler vermekteydi. Bu kamplarda eğitilen 250 bin komando, gerek devlet kurumlarında, gerek resmi bir kuruluş olmayan gladyo içersinde, gerek oradan oraya taşınan mobil “kuvvetler” olarak, 1 Mayıs, Bahçelievler, Üniversite, Malatya, Sivas, Kahramanmaraş, Çorum gibi kitlesel katliamlarda kabadayıların yerine görevlendirilecekler, yani kabadayılar gerekirse, kentlerin dışına da çıkarılacaktı. BİR NİRENGİ NOKTASI Kanlı Pazar, 1963'ten 1971'e dışarıda, sokakta, 1971'den 1974'e içerde, emniyette, kontrgerillada, cezaevinde, 1974'lerden 1980'lere değin bir cinayetten bir katliama Türkiye'yi baştan başa dolaşan, ülkeyi bir askeri darbe ortamına sürükleyen bir iç savaşın nirengi noktası gibi. Kanlı Pazar parantezi 1963'te açılıyor, 1980'de kapanıyor. Kapanmaktan çok, kimlik ya da gömlek değiştirerek sürüyor. İşte Kanlı Pazar parantezinin açılışına öngelen dönemde, Kanlı Pazar’ın amacını ve hedefini açıklamaya yarayacak olaylardan bazıları: 27 Ağustos 1964 Türkiye'de Amerika ve Yunanistan aleyhine gösteriler yapıldı. 9 Nisan 1966 İstanbul'da 6. Filo karşıtı gösteriler. KİTAP SAYI ? SAYFA 14 CUMHURİYET 931
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle