Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Basitliğin içinde çöken Orman kuşlarıyla anlatılan Yalnızlığın hafifliğisin Düşlerin geçişine uyan kemer gibi. Karanlığa tutunduğun yerde yıldızlarının neye tutunduğunu görüyor musun? Ey gurbetin yıldızı nerede parlıyorsun? Yangının seni hırslandırır Kapalı yüzler karanlıkta seni bekler Kişiliğin dağılır utangaçlığın alışkanlığında Kanatları tamamlanan gecede ruhun zarif olur. Ey gurbette oluşan kişiliğim Eridiğini sayarlar Odun gibi yanan sen sende Döküldüğümüzü varsayarlar ikimizi sende Uzaklarda gezinen ondaki ne. Yüzünü yok eden maskeyi kim çıkardı. GECEYE DÖNÜŞ Ben ilahi geceyim İki gece ölümden döndüm. Ben hapisten dönen geceyim Unutulan beyazla, İki gecenin babası olan ilaha. Doldurulmayanı doldururum İçtiğim bardağa Şimdi dünyanın heykeli olan. Hiçbir şeyin bedelini bırakmam İçinde boğulduğumu sanılmaması için. Toparlanırım ve çoğalırım Kişiliğimle zerremle yaratırım çoğulu, Sonra aşkımı öldürürüm İkimizi açıklamak için Beni tanırlar. Ben gecenin meleğiyim Meleklerden önce. Yaraların yolunu açarım Erkeğin irini tufanımın önünde. İki kişiyi bir araya getirmem Oluşmayan iki cinsten Soyumun dönmesi için temizleyip seçerim. Ne uysal ne de inatçı bir atım İlk saldırıdan ürkecek kadar. Ben gecenin ayetiyim elmanın. Beni yazın Okumadığınız kitaba. Falların lezzeti Kartalın eşi Yarış tamamlandığında Büyük damar üretilecek. Beni üreten her şey Ölümü hak eder Beni üretmeyen hiçbir şey Pişmanlıkla öldürülecek. Ben kutsal bir geceyim cennetin. Âdemin ilk atıyım İblisin yoldan çıkardığı. Soylu atın döktüğü çığlık hüznümdür. Şimdi biriken suyla bahçemi suluyorsun Şimdi suladığınla ekinlerim güzelleşir. Beni cennet taşır kovulan ekinde Yeryüzünde bir kötülük olarak Soluksuz yatakta idare ediyorum Etrafımdaki çobanlarımı. Ben kuyunun dilsiz gecesiyim Zıtlıklarla yüzleşen. Bedenimde eriyen erkeği kabul ettim İkimizin isteğiyle. İniltimizden hüzünlü şarkılar yükselir Şarkılardan çıkar lanetler Yeryüzündeki suyun içinden. Ben övgülerin babasıyla dönerim Âdemin ağzından bağırırım Ve erkeği yuvasında kışkırtırım. Ben ölümün eserinden dönen geceyim Ölümün acısını getirerek. SAYFA 25 Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Cumana Haddat/ Şiirler/ Arapça Aslından Çeviren: Metin Fındıkçı Anılar okşandıkça var olursun ey gurbet 1970 yılında Lübnan'da doğdu. Şair ve çevirmen. 1997 yılından bu yana, Lübnan'da çıkan “El Nehar” gazetesinin kültür sayfası sorumlusu. Eserlerinden bazıları: Düş Zamanı 1995. Gizimin Akşam Yemeğine Davet 1998. Kimliğin Sonsuzluğu 2000. Gemiye Yüklenenler Yeterli Değil 2004. Geceye Dönüş 2004. ŞİİR İki kişiliğimle Sana bağladım Kalbimin şiddetini yok etmek ve kalbinle beslenmek için Kimliğinle sözleşmek içimde oluşan derin köklerime inmek için Ömrümü heder ettim dilin ve ömrünle çoğalmak için. Sana bağlandım Ot olup kayalıklarında bitmek için Otların gölgesinde kayalık olmak için Nehirle karışıp aksın diye benim ve senin arasında doğan gün için Seninle karşılaşayım diye dağda gezmek için Bendeki yüksekliği keşfetmek için Bendeki derinliği keşfetmek için Tehlikeli ışıkların arasındaki köprüyü sendeki gizle kaldırmak için. Sana bağlandım Seni arzuyla elmayı koparır gibi beni istemen için Kopardıktan sonra bir elma gibi yanmak için Yayılmadan sana batmak için Senden geceyi ve üstündeki bulutu yaratmak için Ağacındaki dallarda unutulmak için Ağaçtaki dallarda seni unutmak için Seninle başaracağım yaşam beni aşması için. Sana bağlandım Ellerimi özgür bıraktıktan sonra Sözcükler yalnızlıktan zafere ulaşması için Kaderimde duran iki kişinin gölgesinde. OLASI Dalların eşi meyveleri karanlıkta okşaması yeterlidir Geçen bulutlara çam ağaçlarındaki bahar yeterlidir Yıldızların saklı olduğu Çetin kışta soğuk yayılır Kucak kucağa Nehrin yataktan kaçmaması için Elma veya elmanın düşüncesiyle Dişiliğimin şehvetinde ağaçlar gizli Kaya kayanın korkusu olur Yarını nasıl yaracağını öğretir pınar Akarsuyun gülüşü gökkuşağı Yağmurun altında orman açar Yıldızlar sabrını döker Ay uykusuzluğunu ilan etmesi için Gemilerin gölgesinde Güneşin gurbetindeki kuşlar şükretsin diye Yağmurun şimşeği delirmeden Bedenindeki altınla yıldızlar ışık olması için Otlar birbirlerine fısıldar Ay yeşillere bürününce Bir tek olası yeter kalbin görevi değişmesine Tek erkekte Ona tek başına yeterli olacağını söylüyorum Ben kadını olacaksam. ŞEHRİN, BU GECE YANGINI Bu uzak gurbette olsan ne olur? CUMHURİYET KİTAP SAYI 931 Bu kör pencerede bedenin yaşamın maskesinde bölünür Önemli olan uykunda çaldığın bu şimşektir Düşlerinde titrerken kabaran Sen bu bedenin cehenneminde bağlıyken Parçalanarak açan iniltinde Kalbinin yastığında nasıl yalnızlaştıysan Bedeli günlerde boğulan Gözlerin hüzünle nasıl kapanırsa Akşamların öyle şiddete hazır olur Kimliğinden sıyrılınca yüzün? Anılar okşandıkça var olursun ey gurbet Gurbetin kökleri kaçmaktadır Açılan bulutlar gibi gömülü olan da açığa çıkar mı Parçalanan odun gibi? Susuz bedenin şehvetini gösteriyor Kumun susuzluğundan dağılan sahra gibi Aşkın bağrından geniş sahalar daralır toprağında Ayın battığı yer çıplaklığından damlar Ağaçlar suret olmadan Mevsimlerde karanlığın tamamlanmadan Kapıların kapalı Taze lezzetler açarken Yaşamın bahçesinden çıkarsın hayaletine kapanarak Yıldızların arasında nazlanarak izlerin Oradaki suyun ağzımı yakıyor Başın Derinde Derinde Sureti görünür. Göğün yükseklerde gölge olur Karanlığı yumuşatarak Sonunda karanlığı boyar Yenik düşen ufuk gibi Dediğim: bu cevhere düşlerin nasıl inanır Gündoğumunda bu uğraşın nasıl toplanır Çıplaklığınla düşerken yangına? Garibin ayetine bütün bıçakların ışıltısı nasıl oluşur Nasıl onlarla yayılırsın! Gecende dinersin Dökülen ekinlerin içinde Ama gölgen çoğalan iki elinle okşar Gökkuşağı altında seninle koku salar. Sen gurbetin İki tanımı Bu gölgenin üstüne kırılan Duvardan sonra ve Gidiş tamamlandıktan sonra bekleyen. Şehrin bu gece yangını Güneşin doymadığı Dalların yüküyle yeşilliğe yönelir Hepsi Döner Israrla Ormana. Şehrinin ne adı olur ne de gurbetin sonu Ruhun ulaşacağın yerde oluşur Uzakların yarattığı. Sen garipsin, ey garip Yalnızlığınla geç kalan iki kişisin