22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yazar Franz Carl Enders herhangi bir Alman gözlemci değil; müttefik Osmanlı askeri aygıtını eğitip reorganize etmek amacıyla 191215 yılları arasında görev yapan bir kurmay. Sıtmaya tutulup Almanya’ya geri dönünce, kendi yurttaşlarının "Boğazdaki yoldaşları" hakkında "ne kadar az bilgi sahibi olduğunu" görerek bu eksikliği giderme kaygısıyla yazmaya başlıyor. Erdoğan AYDIN Kritik D ünyanın kaderi üzerinde ciddi ve yıkıcı bir etki yapmış olan I. Dünya Savaşı, Çarlık Rusyası ve Avusturya’nın yanı sıra Osmanlının da yıkılmasıyla sonuçlanacaktı. Tarihsel ömürlerini tüketmiş olan imparatorlukların yıkımını gerçekleştirmesi anlamında bu savaşın tarihsel olarak devrimci bir sonucundan da söz edilebilir kuşkusuz. Ama zorun tarihteki bu pozitif sonucunu ağır bir şekilde gölgeleyecek denli korkunç bir yıkım, korkunç bir insanlık kırımı ve tabii kazanmış emperyalistlerin dünya egemenliği pahasına gerçekleşiyordu. Almanya hızla yükselen kabına sığmaz emperyalist bir güç olarak elindekinden büyük bir pay isteğiyle dünya dengelerini zorlarken bu bağlamda müsebbibi olacağı savaşı kazanmak için de kendisine müttefikler arıyordu. Balkan Savaşlarının sonuçlarını hazmedemeyen Osmanlı ve onun yeni egemenleri İttihatçılar da, yaklaşan bu fırtınadan imparatorluğu yeniden genişletmek arayışına girince, savaş ittifakının temelleri de kendiliğinden oluşmaya başlayacaktı. Kuşkusuz dünyanın o konjonktürü, emperyalistmilitarist tarafların hiçbirini en küçük anlamda masumlaştırmıyordu; ancak Osmanlının o savaşa girmek için ciddi bir zorunluluğu olmadığı gibi İttihatçıların kendi içlerinde de bunu beyhude dillendiren pek çok insan bulunmaktaydı. Dünyanın yeniden paylaşımı çıkarlarınca gerçekleşen bu dünya savaşı, Osmanlının İttihatçı yöneticileri tarafından, bu arkaik İmparatorluğu yaşatma kaygılarına "fırsat" olarak kullanılacaktı. Ortada onulmaz bir paradoks vardı; çünkü İttihatçıları iktidara taşıyan ve dünyanın tüm devrimci ve demokratlarınca alkışlanan 1908 Devrimi, bizzat bu arkaik devlet yapısına karşı, onu bir halklar hapishanesi olmaktan çıkartmaya yönelik gerçekleştirilmişti. Ne var ki "ya hürriyet ya ölüm" diye gelen İttihatçı iktidar kısa zamanda karakter değiştirerek Abdülhamitleşecek, dahası onu bile aşan meşum bir misyonun uygulayıcısına dönüşecekti. Asla bir vatan savunması olmayan emperyalist savaşa Alman işbirlikçisi olarak katılmak şeklindeki bu meşum misyonun Osmanlı halklarına faturası ise, milyonlarca canın, yüzbinlerce ocağın yok edilmesiydi. Bir Osmanlı panoraması Franz Carl Enders herhangi bir Alman gözlemci değil tabii; müttefik Osmanlı askeri aygıtını eğitip reorganize etmek amacıyla 191215 yılları arasında görev yapan bir kurmay. Sıtmaya tutulup Almanya’ya geri dönünce, kendi yurttaşlarının "Boğazdaki yoldaşları" hakkında "ne kadar az bilgi sahibi olduğunu" görerek bu eksikliği giderme kaygısıyla yazmaya başlıyor. Alman zihniyetine, Osmanlı imparatorluğunda "ilişkiler aramak" için yazılmış bir kılavuz kitap örneği ile karşı karşıyayız. Kitap Enders’in ciddi bir analitik zekâ ve yaratma duygusuna sahip olduğunun göstergesi. Bavyera dağlarında tedavi olurken, "kılıç kullanamayan ellere kalem vererek" söz konusu eseri yaratıyor. Bu kadar kısa sürede bu denli dikkate değer gözlem yapabilmesi, aynı zamanda Batılı görevlilerin ne denli iyi bir eğitimden geçtiğinin de göstergesi. Kitap ciddi bir gözlem gücü yanı sıra aynı zamanda ciddi bir literatür taramasının da ürünü. Nitekim Osmanlının başkentinden halklarının konum ve özelliklerine, tarihinden egemen dinine, ekonomisinden sanatına kadar, gerçekten de ilginç bir panoramasını çıkarıyor. Kuşkusuz her okurun kendi bilinci ve bilgisi çerçevesinde itiraz edeceği, düzelteceği bir dizi sorun içeriyor kitap, ama bu sorunları kitabın öğretici değerini düşürmüyor. Kitabın tartışma dışı bir özelliği ise, Alman militarizminin bu akıllı gözlemcisinin, Osmanlıyı (özellikle Enver ve Talat’ı) "yoldaş" addederek, kollayarak yazılmış olması. olarak" nitelediği Osmanlıya, "Türk devleti" derken, "Almanya veya hanedan devleti Avusturya gibi bir milli devlet değil" kaydı düşmeyi de unutmuyor. (140) MİLLİYETLER SORUNU Kitap boyunca Osmanlılar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Araplar ve tabii Türklere ilişkin tümü doğru olmasa bile çarpıcı bilgi ve gözlemlerle karşılaşırız. Enders, 1897’de Mareşal Golz’un, "Türkiye'nin Avrupa’daki ve Afrika’daki vilayetlerinden kendiliğinden vazgeçmesi" önerisine, Dünya Savaşı öncesindeki yayılmacı misyonu çerçevesinde şiddetle karşı çıkar: "Biraz itibarı olan hiçbir devlet, en azından prestijinden dolayı Halifelik, kendi eyaletlerini, açık arttırmada en fazla sunana veremez. Bu eyaletler ekonomik bir yük, tatsız bir siyasal sürtüşme yaratsa da mümkün değildir. Yabancıların bu isteklerine karşı savaşılmalıdır" (133) Kendisinin de yabancı olduğu gerçeğini unut(tur)an Enders’in, yeni çözümleri dayatan ulusalcı bir konjonktürde, "Devlet onuru için savaş" önerirken, gerçekte tarihsel ömrünü tüketmiş imparatorluk aklını, ona egemen Alman emperyalizmi adına savunuyor. Aynı heyecanla Osmanlının zaptettiği yerleri entegre edemediği, Anavatanı büyütemediği için yakınıyor. Ancak gelinen noktada yapılabileceklerin sınırını da bilecek kadar soğukkanlıdır. Bu bağlamda İttihatçılarda yaygınlaşan Turanizm hayallerine karşı şiddetle tepki gösteren Enders, "Biz Almanların müttefikimizin eteğinden yakalayıp şöyle dememiz lazım: ‘Dinle kardeş, sınırlarının ötesini hayal etmeden önce ülkende acil ihtiyaçlarla ilgilen’. Ben bunun yapılmamasını politikamızdaki en büyük hata olarak görüyorum" (184) der. Yine Araplara ilişkin verdiği bir dizi önemli bilgiyi takiben; "Arap sorunu, Dünya Savaşında Türk siyasetinin en güncel alanlarından biri olmuştur. Araplara karşı haksız kabalıkları ve maddi yardımla özgürlük sözünü tutmayan Pantürkizm, onların Türklere karşı az olan sempatilerini öldürerek düşmana (İngiltere) sadece destek vermiş oldu" (183) diye yazar. Onun çözümü, Osmanlılık zemininde tüm milliyetlerin özelliklerini korumalarına yönelik tavizdir: "Halkın geleneklerine karşı savaşılamaz. Bu arada şiddetli direnişler daha da büyüyecektir. Halklara ait özelliklerin anlaşılması ve korunmasıyla çeşitli milliyetler arasında bu özelliklerin, güçlü Osmanlı devletine bağlanmayla en iyi şekilde gelişeceğinin garanti edileceği bilinci yaratılmalı. Avrupa’nın en karışık devlet teşkilatı olan Türkiye ancak bu şekilde manevi fonksiyon birliğine ulaşabilir." (185) Enders Osmanlı Ermenilerinin bir soruna dönüştürülmesinin, emperyalist müdahaleler yanı sıra Abdülhamit döneminde, peyderpey genişleyen ve çoğunlukla Kürtlere yaptırılan katliamlarla gerçekleştiğini anlatır. Vergi artırımı, direniş, katliam, şiddet eylemleri ve nihayet Osmanlı Bankası baskını sonrasında Abdülhamit’in İstanbul’da silahlandırılmış siviller üzerinden gerçekleştirdiği ve 10.000 Ermeninin ölümüyle sonuçlanan kıyımla dünyaya, "Ermenileri korumalarının faydasız olduğu kanıtlandı, dahası Anadolu’ya da ‘Ermeni kanundışıdır’ parolası uçuruldu" (105) saptaması ilginçtir. Gerçekten de bundan sonra Ermenilerle devlet ve Müslüman halk arasındaki ilişkiler hızla zehirlenecek, 1908 devrimi öncesi ve sonrasında görece bir düzelme olsa da süreç, Abdülhamit’çe belirlenen kaderine uygun sonuçlanacaktı. Sorunun Osmanlıca "çözümüne" ilişkin, "Makamlarımız Ermenilerin acılarını dindirmeye çalıştı"(104) diyerek Alman sorumluluğunu gizlemeye çalışılırken, "Tüm Ermeni halkına karşı tedbirler eleştiri gerektirir, bu eleştiri şimdi olmuyor ama ilerde olabilir"(102) diyerek, aynı zamanda ciddi bir gelecek okuması yapıyor İLGİNÇ SAPTAMALAR Kitap Enders’in ilginç yaklaşımlarına da sahnedir. Çokeşliliğe yaptığı, "tekeşliliğin monotonluğunu ve kötü alışkanlığını yokettiği, daima rekabet nedeniyle kadınları daha sevimli ve dikkatli kılması, nihayet ‘evde kalan’ kızların ve fahişeliğin azalması" (71) gibi erkek egemen güzellemeler, daha garibi, Levantenlerden, "şehri kirlettikleri ve sonradan görme oldukları" gibi gerekçelerle, "eğer Türk olsaydım hepsini Beyazıt meydanında astırırdım!"(31) diye söz etmesi bunun örnekleri. Türklere dair yargıları ise oldukça pozitif: Ağırbaşlı, sakin, terbiyeli, nazik, mütevazı, vb.. Türk insanının "talihsizliklerini adaletsizlik olarak telakki etmemesi, doğumdan ölene kadar kendisini Allah’ın elinde hissetmesi, bu takdiri tenkit etmeye kendinde hak görmemesi ve tabii bu özelliklerin böyle inanmayanlara karşı rekabeti olanaksızlaştırmasından söz etmesi de ilginç.(41) Tabii diğer emperyalist ülke ve kültürlerin zararlarına karşı uyarılar yaparken "Alman ciddiyetinin Türkler için kurtarıcı olacağından" söz etmesi de yazarın misyonu kapsamında anlaşılmalı. Güray Beken’in çevirisi, kolay okuma sağlayan akıcılığı ve Yayınevi’nin özenli baskısı ile birlikte kitap, yüzyılın başı Osmanlı siyasal ve sosyal atmosferi için oldukça ilginç, öğretici, düşündürücü bilgiler sunuyor. ? (*) Bir Alman Subayının Türkiye Notları 18781918, Dharma Yayınları, Mayıs 2006, 262 sayfa KİTAP SAYI 855 TÜRK MÜ OSMANLI MI? Yayıncının da ifade ettiği gibi kitaba seçilen isim problemli aslında; çünkü kitapta işlenen Osmanlı İmparatorluğudur. İmparatorluk ise, "Osmanlı Gerçeği" adlı çalışmamda da ayrıntılı olarak gösterdiğim gibi bir Türk devleti olmanın ötesinde, en ağır baskıyı Türkmenler ve onun otantik kültürüne karşı göstermiş kozmopolit bir devlet. Osmanlı Sarayı’nın Türkçeden farklılaşan kırma bir dil geliştirmesi bir yana kendi içine Türk kökenlileri almayan bir gelenekçe kurumsallaştığı da biliniyor. Bu realiteye rağmen Osmanlı, Avrupalılar tarafından içinden çıktığı halkın adıyla anılagelmiştir. "Avrupalı tarihçiler bugün bile Osmanlı’ya Türkiye demeyi sürdürüyorlar. Oysa Enders’in verdiği istatistiklerden de anlaşılacağı gibi, 1915’lerde bile Türk olmayanların sayısı Türklerden fazladır." Enders aynı cümle içinde, "fetheden azınlığın bölgede yerleşmiş olan çoğunluğa egemen olduğu bir devlet BOĞAZDAKİ YOLDAŞLAR! Güray Beken tarafından "Türkiye ve Türkler" (*) diye çevrilen "Die Türkei" adlı kitap, dünyanın savaşa hazırlandığı, safların belirginleştiği, tahkimatların yapıldığı o konjonktürdeki Osmanlı İmparatorluğu’nun, bir Alman gözüyle fotoğrafını çekiyor. Yazar SAYFA 14 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle