Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Yine mayıs ve yine Uluslararası Arkeoloji Kongresi. Özgen Acar, titizlikle yönettiği ve izlediği Arkeoloji Kongresi’nin bir ön adımı olarak yıl içinde çıkmış tüm arkeoloji, sanat tarihi, araştırma, arkeoloji ve sanatla ilgili dergileri tanıtmayı sürdürüyor. Geçen yılın mayıs ayından bugüne çıkmış 120 kitap içerikleriyle ve künyeleriyle yer alıyor sayfalarımızda. Arkeolojimizin Özgen Acar’a çok şey borçlu olduğunu biliyoruz, ama yayımcılarımızın da giderek ona çok fazla borçlandığını söylemeden de geçemiyoruz. Acar’a bu değerlendirmeleri için teşekkür ediyoruz. Edebiyatımızın ve yayıncılığımızın en önemli adlarından Erdal Öz’ü 6 Mayıs 2006 tarihinde yitirdik. Ardında doldurulması imkânsız bir boşluk bırakıp gitti. Bundan böyle Erdal’la ilişkimizi kitaplarıyla ve kurduğu Can Yayınları’nda yayımlanan kitaplarla sürdüreceğiz. Ayşe Sarısayın geçen yıl Antalya Ansan tarafından düzenlenen 6. Antalya Öykü Günleri’nde Erdal Öz üzerine bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmayı, Faruk Duman’ın, Erdal Öz’ü anlatan bir yazısını ve Necdet Neydim’in üç yıl önce Erdal’la yaptığı çocuk kitapları üzerine söyleşiyi bir araya getirip sizlere sunmak ve Erdal’ı bir kez daha anmak istedik. Bol kitaplı günler!.. midir? Her kim ise, biri(leri) Sedad Hakkı’ya varacağımız yolun tıkanıklığını tez elden gidersin lütfen. CNBCe CANAVARI Enis BATUR Pervasız Pertavsız Bir ağıt, üç çıkma SEDAD HAKKI ELDEM ÇIKMAZI Engin Yenal’la Sedad Hakkı Eldem üzre söyleşiyorduk. Bir ara, hocasının kitaplarının neden dolaşımda olmadığını, arşivinin neden değerlendirilmediğini sordum, fazla ayrıntıya girmek istemedi ama, ailede miras sorunlarının doğmuş olmasının yolu tıkadığını anlamama yetti söyledikleri. Dünyada da, Türkiye’de de sıkça rastlanan bir durum bu: Mirasçılar, zaman zaman yapıtın yazgısıyla oynarlar, uzun ya da kısa süreliğine. Marquis de Sade, Artaud, Svevo "olay"larını anımsıyorum yurtdışından. İsim veremiyorum, ayıptır, bizde de, ilgisizlik ya da açgözlülük nedeniyle karanlıkta bekleyen çok sayıda önemli yapıt olduğunu söyleyebilirim. Sedad Hakkı Eldem’e dönelim. Cumhuriyet tarihinin, mimarlık alanındaki önde gelen figürlerinden birinden söz ediyoruz burada. Yapıları, projeleri, öğretmenliği, arşivciliği ile birinci önemde bir kişilik. Sa’dabad ya da Türk Bahçeciliği gibi kitapları, Boğaziçi Anıları gibi derleme malzemeleri sahaflarda bile güç bela bulunabiliyorsa, işin içinde alaturka bir tuhaflık var demektir. Günışığına çıkmamış malzemenin boyutuna ışık düşürmek adına örnek vereceğim: Engin Yenal’ın elinde, Sedad Hakkı’yla gerçekleştirilmiş 24 ses kasetlik bir söyleşi bekliyor, gerisini siz düşünün. Özel nedenlerle bir başıboşluk, bir ilgisizlik, bir inat sorunu yaşandığında, ilgili kamuoyunun devreye girerek bir tür baskı ortamı yaratması gerekir. Üniversite’ye (Akademiye), Mimar örgütlerine, aydın çevrelerine düşen görevlerdendir bu. Le Corbusier Vakfı’nın nasıl çalıştığına bakmak yeterlidir. Aydın hemşeri haklı olarak yanlış şehirleşmeden, çirkin ve sorumsuz yapılaşmadan, bütün ölçütlerin hiçe sayıldığı temel yaşama alanlarından yakınır durmadan. Sıradan sayılamayacak özellikleriyle Sedad Hakkı Eldem’e talip olmadıkça, iki tuğlayı doğru dürüst üst üste koyamayacağımız belli değil Sedad Hakkı Eldem CENK KOYUNCU İÇİN AĞIT CNBCe, en nitelikli filimleri yayımlayan televizyon kanalı. Kim yönetiyor kanalı, kim seçiyor filimleri bilmiyorum, ama sürekli bir festival, sürekli bir sinematek gibi işliyor genelde. Böyle olunca da, sinemaseverin beklenti çıtası yükseğe kuruluyor. Geçenlerde, Jacques gece seansınRivette da, yaşayan en sıkı sinema adamlarından birinin, daha önce izleme olanağı bulamadığım bir yapıtının gösterileceğini öğrenince enikonu heyecanlandım: Jacques Rivette’in "La Bande à Quatre"ı, başladığı andan sabrımın taştığı ana geçen süre içinde, bu titiz kanal adına beni derin şaşkınlığa uğrattı. Film, her zamanki gibi altyazılıydı ve ne yazıktır, sevgili Adnan Benk’in deyişiyle bir "çevirgen"in eline düşmüştü. İnsanın ister istemez gözü kayıyor altyazılara. Hele, bir de, dur durak bilmeksizin orada mücevherler saçılıyorsa, filmi bırakıp incilerden kolye dizmeye koyuluyorsunuz. Rivette’in sineması zorlu, senaryoları çetincevizdir; senaryo Bonitzer imzasını taşıyordu, kılı kırk yaran diyaloglarıyla ünlü bir isim. Buna karşılık, "çevirgen" en sıradan filimin altyazılarını emanet etmeyi aklınızdan geçirmemenizi sağlayacak özelliklere sahipti: Hem yabancı dil, hem de Türkçe bilmiyordu. Ticarî yanı neredeyse hiç olmayan bir filmi gösterime sokmak, bir televizyon kanalı için, hele ülkemizde, düpedüz gözü peklik. Gelgelelim, dörtdörtlük bir usta gerekirken, bu işin altında ezileceği belli birini çeviriyle görevlendirmek, olumsuz anlamda çılgınlık. Ne kadar kötüydü çeviri, derseniz, şöyle bir tanım getirebilirim: Bazı belgesellerin Türkçe seslendirilmelerinde rastlanan türdendianlayan anlamıştır. C TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk ? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu ve Güray Öz (Sorumlu) ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul ? İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/Reklam Müdürü: Eylem Çevik ? Yerel süreli yayın ? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 enk Koyuncu adını Cumhuriyet Kitap'ta gördüydüm ilk kez : "Okur Panosu"nda bir not, Küçükyalı'dan gönderilmiş, bütün aramalarına karşın kimi sınırlı sayıda basılmış, genel dolaşıma çıkmamış kitaplarımı bulmak için çare arıyor. Böyle durumlarda ortaya çıkamam ben, köşemde büzülürüm. Birkaç ay geçti, Şişli'de sinemadan çıkmıştım, genç bir adam durdurdu beni: Oymuş. Oradan, 15 Mayıs 2006 günkü Cumhuriyet'te yayımlanan ölüm haberine, aradan on beş yıl geçmiş. Görüntüler, sesler, daha doğrusu bir uğultu, konuşma parçacıkları dolaşıyor zihnimde. Onları sıcağı sıcağına toplayıp düzenlemek elimden gelmeyecek besbelli. Kitaplık'ta çalıştı, iki dergi (Eski'z ve Son Kişot) çıkardı, üç şiiri kitabı yayımladı, televizyona Reşit İmrahor kimliğiyle çıktı ve söz aldı, birkaç ayrıntı daha ve işte size 39 yıl sürmüş bir yaşamdan artacak (sahiden de 27 Haziran doğumlu muydu?) biobibliyografik çerçeve. Oysa, yakınları için bu çerçeveden haydi haydi taşıyordu Cenk. Bir kere buraya öylesine, isteksiz gelmiş, kaldığı süre boyunca köklü huzursuzluğunu yenememiş bir ziyaretçiydi. Üçbeş kişinin bildiği, kimsenin tanışmadığı Fakir İdris'le arkadaşlığı da gösteriyordu ki, kendisini sınırlara doğru atmaktan kolay kolay vazgeçemeyecekti. Ondandır, taşkınlık içinde yaşadı, sevdi, yazdı. Bu kadar erken, çabuk, hızlı ölmüş olmasının bir açıklaması "otoben"inde ölesiye gitmekten derin hazlar devşirmesinde bulunabilir belki. İlişkilerinde bunca delikdeşik insan tanımadım. Dilerim birileri, gecikmeksizin bıraktığı izleri toplar, "nankör okur"un önüne sürer tanıyanları nasıl olsa unutamaz Cenk Koyuncu'yu. SAYI 849 SORU Bey kardeşim, kusuruma bakma, sen dün gece televizyonda değil miydin? Olabilir amca, bilemiyorum, kaldığım yerde televizyon yok burada. [uzun sessizlik]. Televizyona çıkmışsan nasıl bilmezsin? Haberin yoksa bilmezsin. Sonra, dedim ya, kaldığım yerde televizyon olmadığı için hangi programı söylüyorsun anlamıyorum. [Sessizlik]. Beyim, şimdi sen televizyona çıktığında orada olmuyor musun? Yok amca, o iş öyle değil. Canlı yayına çıkıyorsan tabiî oradasın, bir de banttan yayın dedikleri şey var, seni filme bugün çekiyorlar, bir hafta sonra gösteriyorlar. [Sessizlik]. Sen hem burada, hem televizyonda olabilirsin yani? Tabiî. Ben de olabilirim, sen de olabilirsin. Yok, beni karıştırma. Neden amca? Bana göre değil o işler. ? Haftanın Kitabı: Doxa Sayı:2 SAYFA 3 CUMHURİYET KİTAP