02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Trende giderken telgrafı düşünüyordum. 'Teyzen ağır hasta, acele gel.’ Bu telgraflar hep böyle yazılır. Ağır hastaymış. Aklıma başka şeyler geliyordu. Kendimi hazırlamam gerekiyordu. Bir süre sonra teyzemin ölmüş olması gerektiğine inandım düşüne düşüne. 'Teyzen öldü, gel’ yazacak, değillerdi ya." Orhan Duru'nun son hikâye kitabı Kazı'nın (Dünya) kahramanı çocukluğunda kendisine bakmış olan teyzesine son görevini yapmaya gidiyor. Bu yolculuk ve evde geçirdiği zaman, onun geçmişi kazısı oluyor aynı zamanda. ÖNERİLER BİR TERSİNE YÜRÜYÜŞ Hürriyet Yaşar'ın derlediği Bir Tersine Yürüyüş (Can Yay.) "12 Eylül Öyküleri" alt başlığını taşıyor. 12 Eylül 1980, yaşadığımız son darbenin tarihi. 26 yıl geride kalmış. Bir başka deyişle o günlerde doğan çocuklar şimdi 26 yaşında birer genç. 12 Eylül'ün öncesini ve sonrasını anlattığınızda onlara doğal olarak birer hikâye gibi geliyor. Nasıl bir vahşet, nasıl bir acı yaşandığını sözcüklere dökmek, karşınızdakini anlattıklarınızın gerçekliğine inandırmanız mümkün olmuyor. İşte bu noktada edebiyat devreye giriyor. 12 Eylül'ün edebiyatımıza pek fazla yansımadığı, yazarların o günleri anlatmadığı düşünülür. Doğrusu bu kanının doğruluğunu araştırdığınızda ilk bakışta hak vermemek elde değil. Örneğin şiirde 12 Eylül'e ilişkin kaç örnek bulabiliriz. Son birkaç yılda yazılan romanları bir yana koyarsak geriye kaç 12 Eylül romanı kalır? Hürriyet Yaşar, Önsöz'de bu antolojisi için "Bu çalışma, yalnızca bir anımsama ve anımsatma girişimi. Efendilerle işbirlikçilerinin yarattığı ve ‘anarşi’ diye adlandırdıkları bir vurkır ortamının kolaylaştırıcılığı altında, tutuklamayla, işkenceyle başlayıp satıp savmacı, işbirlikçi özelleştirmeciliğe, dinsel olanda hiçbir sevimlilik bırakmayan din devleti özlemlerine, emperyalizmi ve sömürüyü unutturmaya değin uzanan, üstümüze giydirenleri yargılayamadığımız için hâlâ üstümüzden çıkaramadığımız, adına ‘12 Eylül dönemi’ denen deli gömleğini ayrımsatma, onun yaşattığı acıları, sıkıntıları, direnişleri, umutları Türk öykücülüğünde arama çabası" diyor. "Nereden?", "Nasıl?", "Nereye?" başlıklı üç bölüm halinde öncesi ve sonrasıyla 12 Eylül hikâyelerini toplamış. Aziz Nesin'den Berrin Kırımlıoğlu'na hikâyecilerimizin bu dönemi nasıl gördüğünü, yansıttığını örneklemiş. Metin CELAL Okuduğum Kitaplar Kazı ve Çiğdem Külahı T eyze telgrafta yazıldığı gibi ağır hastadır. Komadadır. Bilincini kaybetmiş durumda günlerdir yatmaktadır. Hastanın başında beklerken çevresinde gördüğü şeyler kahramana çocukluk günlerinden küçük küçük anı parçalarını hatırlatır. Aslında bunlar birer küçük hikâyedir. Tek başlarına da okunabilirler. Çocukluk yıllarından olgunluk dönemine kadar geçen sürede yaşadıklarından küçük an parçaları… Yoksullukla, yoksunlukla geçen bir çocukluktur bu. Savaş yılları bu yoksulluğu daha da artırır. Uyuz, zatülcenp, sıtma nöbetleri, ekmek karneleri… Hepsi çocuk gözünden ama biraz mesafeli bir bakışla anlatılıyor. Abartma, arabesk yok, acılar hayatın doğallığıyla karşılanıyor. Zaten çevrede de imrenilecek başka hayatlar yok. Hemen herkes aynı durumda. Araya giren yıllar da çok şeyi değiştirmiyor. Eniştenin ölümü, teyzenin hastalığı, ilaç karaborsası, kahramanın uzak bir şehirde tifo tehlikesiyle yaşaması… Albert Camus'nün Yabancı'sındaki anlatımı hatırlatıyor. Kendi hayatına yabancı bir gözle, dışarıdan ve nesnellikle bakıyor. Bu küçük hikâyelerde kronolojik bir sıra gözetilmiyor. Daha çok kahramanın gözüne çarpan eşyanın yarattığı çağrışımlar getiriyor hikâyeleri. Ama bu hikâyeleri bütün olarak değerlendirdiğinizde bir hayat öyküsü ortaya çıkıyor. Hikâye kahramanının çocukluktan teyzesini ziyarete geldiği güne dek geçen hayatını kafanızda canlandırabiliyorsunuz. Zaman akışındaki bu gel gitler hastayı beklerken yaşananlarda da görülüyor. Kahramanın telgrafı alıp yola çıkması, teyzesini yatakta görüşü, iğnecinin çağrılması, kimsenin tanımadığı bir kadının hasta ziyaretine gelmesi gibi bazı olaylar birkaç kez tekrar ediliyor ve her defasında biraz değişikliğe uğruyor. Orhan Duru, kısa cümlelerle, yalın bir anlatımı tercih etmiş. Bu kısa cümleler bir araya geliyor ve derin bir gözlemi ortaya koyuyor. Kitaba adını veren uzun hikâye Kazı'yı izleyen kısa hikâyeler de böyle. Birinci tekil kişi ağzından güncel, sıradan bulduğumuz olaylara ironik bakışlar atıyor yazar. Sanki bizimle, okurla oturmuş sohbet ediyor. O doğallıkla, rahatlıkla anlatıyor. Önceki kitaplarından bildiğimiz, sevdiğimiz satırların arkasına gizlenen mizah bu. Usulca kara mizaha el atıyor. Aslında hikâye ile deneme arasında bir yapı var. Her iki gözle de okuyabilirsiniz bu hikâyeleri; hem deneme hem de hikâye olarak. CUNDA ÖYKÜLERİ Belli bir kavram, konu ya da yer hakkında antolojilere son yıllarda sık sık rastlıyoruz. Bunlardan biri de Cunda Öyküleri (Yitik Ülke Yay.). Kadir Aydemir, Ali Bey Adası olarak da adlandırılmış olan Cunda Adası'nı konu edinen hikâyeleri derlemiş. Alper Akçam'dan Yıldırım Boran'a çağdaş yazarlardan 18 hikâye yer alıyor antolojide. Sanıyorum hikâyelerin çoğu (belki de tamamı) bu çalışma için özel olarak yazılmış. Antolojide yazarlar hakkında bilgi verilmemiş. Birçoğu dergilerde tanıdığımız, henüz kitapları yayımlanmamış genç hikâyeciler. Cunda Öyküleri'nin özel bir boyutu, tasarımı var. Fotoğraflarla bu tasarımın görselliği desteklenmiş. Yapı Kredi Yayınları'nın şiir kitapları için tercih ettiği kare boyutta antoloji. Tasarımcılar bu boyutu seviyorlar ama okur olarak bana hiç çekici ve kullanışlı gelmediğini söylemeliyim. Elde tutmak, okumak pek kolay değil. İç sayfaların görünümü de okuru okumaya çekmiyor. Daha çok alıp saklanacak kitaplar için uygun bu boyut. Fotoğraf kullanımı için elverişli olabilir ama metin kullanımında dezavantaj yaratıyor. Okunaklı değil. Cunda Öyküleri oralara doğru yol alacaklar için iyi bir yol arkadaşı olması yanında çağdaş yazarlarımızın bir yere, mekâna nasıl farklı açılardan baktıklarını, yansıttıklarını görmek, edebiyat tadı almak için de iyi bir örnek. KİTAP SAYI 880 Orhan Duru ÇİĞDEM KÜLAHI "Orada oturmuş her şeyi tersine çevirebilir miyim diye düşünüyordum. Bu mümkün müydü? Altımda çırpınan suya baktım. Dipteki midyelere, sağa sola kıvrılan yosunların arasında gizlenen SAYFA 12 küçük balıklara baktım. Çok çaresizdim aslında. Yine de ayıpladım kendimi. İzmir çok büyük geldi bana. Sokaklarında kaybolurum diye düşündüm. Dizlerim yandı. Eğilip denize dokunayım dedim. Durdum. Bu şehir parmaklarının ucunda sigara tutan bu sarı duman izi çok korkuttu beni." Orhan Duru'nun Kazı'sını okurken geçenlerde bitirdiğim Çiğdem Külahı'nı (Kanat) hatırladım. Çiğdem Külahı'nın yazarı Ahmet Büke. Dergilerde hikâyeleri yayınlanmış. 2004'te de ilk hikâye kitabı İzmir Postası'nın Adamları (Kanat) yayımlanmış. Ama ben ilk kez bu kitapla, Çiğdem Külahı ile tanımış oldum kendisini. Ahmet Büke, İzmirli bir yazar. İzmir'den hikâyeler anlatıyor. İki üç sayfalık kısa hikâyeler bunlar. Sanki birer an parçası. Anı gibi. Çocukluk ve gençlik çağlarından. Bir girizgâh yapmadan başlıyor hikâye anlatmaya Ahmet Büke. Sözün başı yok. Klasik hikâye tanımındaki giriş, gelişme, sonuca yüz vermiyor. Daha çok gelişme bölümünde kalıyor. Kitabın arka kapağında Ahmet Büke'nin hikâyeleri için "sert ses tonuyla dikkat çekmişti" deniliyor. Aksine bana sesi usul, hatta sakin geldi. Bir sertlik varsa olabildiğince yansıtmaya çalıştığı hayattan geliyordur. Kenarda, kıyıda kalmış, itilmiş insanların, bizlerin, sıradan, önemsiz sayılabilecek hikâyelerindeki sertlik bu. Şiddet kabuğun altında, derinde bir yerde gizli. Görerek, bakarak, okuyarak kolayca kavranamayacak bir durum. Ahmet Büke'nin yarattığı o zaman parçasını imgeleminizde geliştirdiğinizde böyle bir sertliğe varmanız söz konusu olabilir. Gerçekçi bir anlatımı var Ahmet Büke'nin. Hayata bu gerçekçilikle baktığında her şeyin biraz acımtrak olması kaçınılmaz. Birinci tekil kişi ağzından anlatıyor. O da Orhan Duru gibi kısa cümleleri tercih ediyor. Yalın bir anlatımı var. Rahat okunuyor. CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle