09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

pitalizmin en parazit sınifları yüz yıl önce sahneledıklerı oyıınıı, yenı koşııllar altında ti'krar sergılemeye basjadılar" diye ya zıyor Tancr Tiınur. A/alan kâr oranları eğilimini tersinc çevirmeleri gerekiyordu. "Bunun içın de işçı ücretlerini kontrol altına almak; Fordizm dış,ında, yeııi bir yönetim lelsefesi gelis.liımek gerekiyordıı. Borsada lıisse senctleııne, I tıizine tahvillerıne hııcum yenıdcn başlami!jtı..."(s.37) Paııl Krugman'ın Washington Uzlaşrnası adını vcrdig'i on maddclik "dört başı ma mur liberal pıogıam'ın içeriği sonraki yıllarda yarıp kalktığımız tüm kavram ve olguların sözlügü gibiydi. Sermayenin "özgüı harckctini kisitlayan her türlü engelın kaldınlması: "Yenı para politikaları, faizler, kur politikası, vergi reformu, tiearel özgürlügü, özelleştirmeler..." (s.38) I inans sektörü özcrkleşıyor ve yeniden tüm ekonomıye egemen durııma geliyordu. Örnegin Tancr Tiınur lstanbul Borsası'nı "Dünyatun en uçıık borsası!" ola rak niteliyor.(s.lOO) Marks da yanılmıyorsam borsa için gcnel anlamda, "Kapitaliznıiıı kerlıanesidiı!" tanımını yapmıştı. "Aıtı deger yaıatamayan bir kapitalist ekonomı varlık ncdcnını yıtırmiş, krize girmiş bir sistem demektir.' diyor Tancr Timur. Çünkü, "Kapitalizmin kaderi ka çınılmaz olarak üretim sürecine bağlıdır"! (s.44) Rıı tcspit 80'li yılların rüzgârı alttnda anlaş,ılamadı, en azından dönemin kültürel lüzgârlarına, "pazarın özgürlüğü" gihi ıdeolojık bir köpüge sahipti. Ya bugünün Turkiye'sinde, "üretim süreci"nin öneminin iarkında olunmamasına ne demeli? Sakın farkında olup da borç ve faiz sarmalından kımıldayamaz durumda olmayalım r1 ; Turgut Özal ve Türkiye'yi Çökerten 32. Sayılı Karar! Taner Timur, bugünün kriz baskısı altında yaşaınak zorunda oluşumuza, "Türk parasını hııkuki olarak konvertibl kılan ve böylece ekonomiyi sermaye hareketlcrinc açan 32 Sayılı Karar"ın neden olduğunu yazıyor. llk başlarda Özal felsefesinin, neoliberal ııygulamaların sıradan bir önlcmi olarak göriilen ve bir kimyasal bomba gibi uzuıı yıllara yayılaeak öldüıücü elkisi lark edilmeyen bu karat, gerçckte, "Turk ckonomisini ulusal kontroldcn çıkaıan, onu, devlet adamlarmıızııı bile aıılamakta /orlandığı dış, seııııayc dalgalarının ortasına atan vc sonuç olarak dışarıya akıl almaz oranlarda" (Maliye Teftis, Kurulu'uun bu karardan soıırasmı özel olaıak inceleyen Nisan 2004 taıihli rapomna göre, 200 milyar dolar 1 ) para ödeyen ekonomi haline sokan, "Ülkenin tüm gclcce$ini ipotek altına alacak" olan, "Cumlıuriyet tarihimizde alınmış en dramatık karar" dı. (s.63) Üzal ekibınin umdugıı gibi döviz girmiyor, tam aksinc, teşvik, borç, borç faizleri, ithalat aıacılığı gibi lürlü yollarla artık savunnıasız kalmış ülkeden dışarıya para çıkıyordu Arrık, para, faiz ve döviz kuru üzennde devlet hareket serbestisini kaybetmis,ü, bunun yerine, tıpkı intemet akıs,ı gibi, ııluslararası ıııalı piyasalarla Türkıye'dckı bankalar arasında karijilıklı fon akı^ı mali egenıenliği ele gcçirmişti. (Bunca taklalara rağmeıı, Yabancı Ser maye Derneği Başkanı'nın resmi açıklamasına g(ire 1954'ten 2000 yılına kadar olan sürede toplam yabancı sermaye giri şi 13.5 milyar dolar civarında kalmıştı!) Taneı I imur, bu kararın Türk halkı, Tiirk aydınları, basını taralmdan yeterin ce kavranmanıasınm pcrde arkası ve önünü acı bir lıiçimde irdeliyor. Bu karara çok önem vcnyor. Neredeyse kıtaptaki tüm yazılarında bu kararı relerans alıyor. Sanırım, üzallı yılların panoramasını be timleyecek en çarpıcı özcllik hangısi diye sorsalar, tek başına 32 Sayılı Karar bu işe yeterli diyebiliriz rahatça. Kararın alındı fjı Af^ustos ayı ic,inde ABÜ'nin Irak'a saldırısiyla isimlerinı dtınyanın öğrendiği "karanlıklar prensi" Richard Perle AnkaSAYFA 18 ra'da cirit atıyordu. O dönemin Ankara büyükelçisi M. Abromovvitz'in ise araba sında dolaşıp duran Ozal'la baş başa neler konuştuğtınu kimse bilmiyordu. Sonuçta, Taner Timur'un saptamasıyla söylcrsck: "32 Sayılı Kararın ilk büyük şokıı beş yıl sonra, 1994'tc hissedildi. Çok daha şiddetli bir deprem gibi Türkiye'yi sarsan 2000 2001 krizi de aynı nedenlerden kaynaklanıyordu. Türkiyc küreselleşme sürecine en kcitü biçimde eklemlenmişti." (s.75) Bugiin hâlâ yeni krizlerin, başka deyiş le 2000 yılının bcnzcri ekonomik biı tsu nami tehlikesinin altındayız. l lükiimcîin borç alma hastalığıyla ilgıli cngelleyici hiçbir girişimi görülmüyor. Aksinc lıeı !jcy küresel güçlerin islediği gibi tıkır tı kır yürüyor Ar tık bir esrar bagımlısı gibi, kontrol dı^ı bir borç politikasiyla, borç alınıyor, ana paralar, faizler, yetimin, yoksulun, emekçinin boğazından kesilcrek bir avuç aç gözlü işbirlikçinin ve ulııslarara sı sermaye güçlerinin boğazma aktarılıyor. Bir yıl daha geçiyor, işte bir yıl daha ve bu tatlı hayat devam ediyor. Yıllar, katlanan borç yumaf>ı altında ezilerek, ama çoğu kez ezildiğimizin ayırdında olmadan geçip gidiyor. Yiğit Bulut, Kıırban Bayramı'nda halkımızın kurbanlık koyun görüntüsünden sıyrılması dileğiyle "F.y halkım, ayda 1 milyar dolar faiz ödüyorsıınuz!" diye yalvarıyordu. (Radikal,20 Ocak2004) Taner Timur, "Türkiyc Nasıl Küreselle§ti?"de buna isyan ediyor. Bu sessizlige şaşıyor, ülkenin bu kadar vuı dumduymaz olmaması gcrcktiğine inanıyor. Çin'in, Uzak Doğu ülkelcrinin, Rusyanın hatta Latin Amcrika ülkelerinin akıllı davranarak, gerektiğinde rest çekerek bu sarmaldan kurtulduğunu vurguluyor. 1M1' eliy le gerçeklcştirüen bu acımasız komplo nun tuzağında yalnızca Türkiye kalmıştır! Peki bundan, bu yoksul, çaıesiz halk vc dolayısıyla ülke nasıl kurtıılıır' kurtulunabileceğini ileri sürüyor. Merkantil devletin çıkar dagıtıcı karakteri, doğal olarak kısa sürede baskın konııma yükseldiği için, bu görüş, her çıkar grubunun isteği doğrultusunda çıkarılmüj bir takım kararnamelcri, kanunları uygulayan sjşkin bürokrasisinin de marifetiyle siyasallaşır ve devlet artık, ülkenin geleceğiyle ılgili büyük "iktisadi operasyonla n" uygulama yeteneğini yitirir. (Ülkemi zin niçin kımıldayamaz halde oldıığıı anlaşılıyor!) De Soto bunu "oligarşik düzen" olarak tanımlıyor. Bu düzende iilkc yararına fikir ve çözümlerin tartışılmast dc^ıl, "(%'.ıkar kavgasınm yapıldıgı, gazetccilerin is, takipçiligi yaptığı biı medya nın dogmasma, bu medyanın da dağıtılan çıkarların pay oranlarına göre hasım ye soruyor. "Sıkı sıkıya kendi çıkarlarına sarılmış ve küreselleşmcyi de bu çıkarlarını genişletmenin bir aracı olarak görcn burjuvazi mi?" diye, itiıa/ ettiği noktaları vurguluyor. Peki "Sınıt kavgasına neden olmadan ahenk içinde bütün bıınlar nasıl gerçekleşccck?" dive soruyoı. Halk Cephesi Oluşturmak... Demokratik Cüçler... Taner Timur, "Türkiye Nasıl Küresellc§ü?"de "Kapitalist Enternasyonal ve Imparatorluk", "Irak, Kirli Savaş ve Türkiyc", "AKP, Finans ligemenliği, Yaııgın vcTürban", "Demokıat Paıti'ılen AK Parti'yc Bir l'akıvyedcn Otekıne", "Dcmokrat Parti ve Kalkınına Politikası. !je lıirlilcı, Köylüleı ve Alacaklılar" gibi ba/ı başlıklarla çok önemli sorunlara ilgililcrincc tartışılması gcreken yinc çok önemli teorik açıklamalar getiriyor. "Devletçi liğe solun kars,ı çıkması" gibi düşünccleri, bu tartışmayı hak ediyor. Yıırtdişında yapılan yatırınıları clesjtiriyor. Bu ülke is,sizliklen, yoksullııktan ki rılırken dışarıya yatırım yapmanın övünülecek neyi vardıri1 Çözüm olarak da: "Son yirmi yıl içinde devlet aygUtnı ele geçirmij, borçlandır mış ve onu tam bir ihsan dagıtma aracı haline getirnıiş, bir çıkareılar oligaı>isi karşısında tüm işçi, ücretli ve diger yok sul sınıf ve kategorılerden olıışan bir halk cephesi oluşturmak tck çıkii; yolu olarak düşünulmelidir.L.) Bu misyonun 'sol adı altında sağcı politikalar yürütmüş partilerden temizlenmesi ve gcrçckten demokratik ve toplumcu olan giıçler ta ralından (parti, dernek, fraksiyon vb ) üstlcnilmcsidir Yine de lıilime, mılıtan rııha ve ezilcnlcre cmpaiıye dayanan devrimci kadroların, zaten gerçek anlamda kitlelerin çıkarına olan biı pıogıamı hal ka mal etmeleri o kadar da ?or olmamaiıdır. (s 110) (îcrçckten de kriz kapıdadır. Boıçlar azalacak yeıde katlanmaktadıı Bütçe açığı Kasim 2003 setimleri sırasımla 2 milyar dolardaykcn bugün 1}.") milyar dolara hrlamıijtır. Urctimi artıracak ye gâne alanlaı oldu^una inandığım (çiinkii bizinı topraklanmı/ u/crındcdırlcr vc somııtlar 1 ) tarımıla vc madcneiliklc, biı a kalım koruıııa öıılcııılcııııi, vaı olan dcs tek de kaldırılmaktadır Bu laız odemclcri ne kadar siırccektirr1 lyımserlik havasıyla ayakta tutulan hükümct politikaları ne kadar güvenilirdirr" Ne var ki Taner Tımur'un Dc Soto'va yaptığı clcjjtıriyi kendisine de yöneltebiliriz: "C.ephe" likri sınılsal deği^ik kat manlaıl da içinde banndıı.ın bir tanım dır. "Ulıısal Demokrarık Dcvrım" fikriııe kadar uzanır. Orta sıııılları, asker, sivil bürokrasi ve kemalist aydın zümreyi, AB'ei politikalarla lyıcc yoksulların yanına ıtilmiş köylülüğiı, hatta De Soto'nun önemsedig'i üretim yapmak istcycn ulusal burjuvazi tanımını hak eden güçleri (ör neğin USlAD'ı) aynı potada buluştııracak ideolojik yapıştırıcı kimya ne olacakrırr* C'ephc için kapısıııı çalacag^ımız, ct nik ve dinsel ideolojıyle korkutıılmuş, uyuşturıılmıış yoksulların "Kim or1" sorusuna, "ulusal" bir ideolojik kimlik ve sınır edinmeden nasıl yanıt vereceğiz ve ikna edeceğizr1 Ornegin ÜSlAD'ın (İJrctken Sanayici ve îşadamları Dernegi) ba^kanının söylediklerini nasıl reddedece giz: "Türkiye'ııin ekonomik sorunlarının çözümü için önce üretimın artırılması gcrekir. Urctmek istcycn kiiçük ve orta öl çekli sanayiciııin desteklenmesi gerekir. Bunun için de borç batağından kur tulunması gerekir..." (Yeniçağ, 25 Ocak, 2005) Taner Timur belki de yanıt vcriyor: "Hortumcııların ve aymazların tetiklcdiği zelzelc yakla^ırken, önümüzdc, zeminimizi sağlamlaştırmaktan başka bir yol görünmüyor"! • "Türkiye Nasıl Kiireselleşti?"/7rt«er Timur /Imgc Kıtahcvı Yayınları, Ankara, Eylül2004/2iU. K İ T A P S AYI 793 TanerTimurun saptamasıyla : "32Sayılı Kararın llk buyuk soku beş yıl sonra. 1994te hlssedlldl Bir deprem gibi Türkiye'yi sarsan 20002001 krızı de aynı nedenlerden kaynaklanıyordu. Turklye kuresellesme sürecine en kötu biçimde eklemlenmişti." larıyla bo^a/la^maya, sahte gündem yaratarak kideleri uyuşturmaya neden olacağı" tespıtinı y.ıpıyor. Dc Soto, Peru'da burjuvaproleter temelli sınıf kavgasını geçerli bulmuyor. Kültürel, etnik çelişkilerin de bir anlamı yok. De Soto için önemli olan çelişki "kapalı ve dısjayıcı bir iktisat ve siyasal sistcmin dağıttığı avanta ve ayrtcalıklarla yaşamaktan mutlu olanlaı"la, "iiretmek, rekabel ctınck vc hcrkcse açık bir toplumda geli^mek" istcycnlcr arasmdaki çclişki. De Soto'ya göre azgelişmiş ülkelerde, dünya kapitalist sistenıi içınde de üretim güçlerini artıımak, "kalkınma"yı sa|*lamak nıiimkündür. "Hatta bunun ba^ka yolu da yoktur!" Yctcr ki kavga mcrkantil ılevle te kaışı verilsin ve bu kavga kazanılsın!(s.K3) De Soto'nun önerileri Cumhuriyeün ilk yıllarında vcrilcn kalkınmacı çabayı anımsatıyor! Tancr Timur, "De Soto'nun özledigl devrimi hangi sınıl gerçekleştirecek?" di Merkantilizm ve Hernando De soto'nun önerileri [•inans egemenliğinin bu serı ve acımasız saldırısı karşısında, hele Sovyetler Birliği'nin dağılmasınm da etkisiylc sol par tiler ve guruplar çaresiz kaldı. Birtakım liberal isitııler bile (Lenin'in sağa kaydıkları için Likıdanir olarak adlandırtnasının tersıne) soldan daha radikal tliışün rcler ileri sürduler. Bu anlamda, Perulu iktisatçı Hernando De Soto'nun göriışlerini Tancr Timur ilgınç vc üzerinde dıırulmaya dcgcr görüyor. Türkiye vc Latin Amcrika ülkeleri gibi (Az gelişmis,, yarı sömürge, gelışmekte olan!) ülkelerin "iiretimi de^il payla^ımı ön plana çıkaran", yani avanla dağıtıcı bir mcrkantilist sisteın içiııde kürck çek tiklcrini tespit eden De Soto, bundan C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle