01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Murat Yalçın îlginç öyküler yazıyor 'İma Kılavuzu'ndan imalar Murat Yalçın, öykülerini olay anlatımına ağırlık vermeden yazıyor; kendi' iie dünya arasında duyarlık bağları, algılama uzantıları kurarak durumlar, görüngüler, düşlemler üzerine içsel yorumlarda bulunuyor. Austerin "öyküler ancak onları anlatabilecek olanların başından geçer," görüşüne kendi seçeneğini getirerek öykü ile arasındaki ilişkinin tanısını koyuyor. n Adnan BİNYAZAR Yalçın, dili savsaklayan yazarlarııı her an yüz yüze gcleceği telılikeyi sezdiriıken bilinçlidir: "Yazılanlar lıafifler, kıırıır, ııç.ır, si linir güneşte; sözcükler, tümcclcr, tüm canlılıklarını, koyuluklarını, tazelikleriııi yilirir ya! Saylalar da agarır, sözcükler solaı. ." (I IMCi, 10.). Çünkü sanatsal nnlamda yazma, bu tehlıkeyı aşarak kâğıt denen o aydınlatıcı aklif*ı sanatsal yaratıcılıgın renkleriyle duldtırınaklır. Ustüne harfler ılöktüı memizi bekleyen kâğıt aklığın, yalınlığın, düzlü^ün, tluruluğun sanatsallıga vardırıldığı bir araçtır. ()nemli olan, bııtün bıınları aklıjiı lekeleıneden yapmaklır. Sanatsiillıgın sağlanmasıiKİa leke'nin en çok ak üzerinde gözc battıgı unutulmamalıdır. ^'alçın, öykü^üııüyor. Heı öyküsünde, 'yazı'yla arasında ki bağlantıyı irdelemenin bir yolıınu buluyor. Orneğin de|*işik toplumların tuza yönelik vorumlarını bir hıntezi öğesi olarak kul landıktan sonra, "Tuz buz etmek içın yazıyorum" diyor (HMG, i1)); tuz buz etmek istediği isc, 'anlamın ve sırrın saklandif*ı camekânlar'dır. Yalçın'ııı öykü yapısi gibi, ca mekân lıem içindekileri ayan beyan edendir, heııı gizleyendir; sağlam görünumlülügtinün v.ınında, sanatsal incelik gibi, çok da kınlgandır. Bu dengevi kurmak, biçinı aravışlanyla, kcııdinc özgü bir biçem (üs lup) yaratarak, 'alışılmış olan'ı aşmaya baj*lı. San.nsal eylemın amaeı, ki^iyi, lopluınu, alışılmı^ olanın egemeııliğinden kurtannakıır. dan yeni yapılar çıkarmayı göze alabilir. 'Anlamın ve gizin saklandığı' camekân, ak varyuındur; suyıı boyıltılırsa, yaptıklarının yazgısı ölii balıklara döner. Yazarken, böyle bir korku hiç gitmiyor Yalçın'ın içinden. Yazara bu korku duvunısalıvor vazmanın bir göze alıııa i^i uldugunu. Daha başlangıçta ya/ısının yolıınıı da, alanını da belırleyen ^r.ıl<,"in, "Yukıınui hatitletmek için yazıyorum," (HMG, 80) dcr ken, somutluklardan soyut çağrışımlar yara tarak, yazmayı da yazmamayı da Afitap'a bağlıyor. Atitap'ı valnızca kendisivle sınııiayarak, 'Ben Alitap mıyım?' denıiyor: "Ben, yaşamın Aiitap'ı ııııyıın ne?" tliye sıoruyor CJökyüziinü dnkluran yıldi/ların çokluğıı neyse, herkes o; evrensel düzenekte bir Afitap! Bu kestirme yorumun ötesinde, okuı, ağırlık Alitap'ta mıdır diye düşünse de baş ka çağrışımlarla ıla donanıyor. Bu noktada, somut bir varlıkıni!) gibi vansıyan Alilap soyutlamasının ver aldığı bölümü alıntılaınak /oııınlu olııyoı: "(...) Alilap, bin tüıiii çılgınlıklar yapıyor. Atitap'ıa kendime bakıyorıım. Kendimi, valnızlığımı nasıl ağırlarım? Soruyorıım diipedüz. Alitap anlatıyor bana, uyuyoruın. ()na bakmaktan yorgıın F.n son ne yazmıştıın, anımsıyor Alitap; bir as,k, bir evlilik, bir ayrılık vs. Yeter artık, çekeuıivorum seni, diyesiye lıoyratça yazdını. Alitap beni deli ediyor, taze ceviz kokusu duytıyomm her açışımda. Daha önce yaşamıştım. Nasıl.'' Bilmiyorum. Güçlii bir kanı, sanı, anı gibi... Ya^amm gevezeliği yeterince baş ağrıtıcı. Ne çok ^ey anlatıyor bana öyle; din lemekten, anlamaktan ıısandım Ben, yaşamın Afitap'ı mıyım ne? Boca edilivor üstüme her ^ey, altmda eziliyorum. Yükümii ha lilletmek için yazıyorum. Delişmen, ama Alitap olmasa kendimi zor tutarım ayakta. Boyuna sıvazlıvorum savlalarmı, kalemiınle lıınarediyorunı. Kalem, üstünde oynayıp ge/indikçe gözlerini yumııyor, mayışıyor Afitap. Hişşşt, uvan canım, bak yazmıyoruııı artık." (HMG, s. 80 81). İNCE DENGE... Yazarlığın, hele de öykü yazarlığının, dı^arıyı da gözlem altmda tutarak biı iç arayi!j, bir 'dil oyunıı', Alitap'la oynanan ya da Alitap'ın oynadığı oyun oldıığıınıı belirtmek için yaptım. Bu bağlamda yazmak, duygunun ağır bir yük oldugu düijünülürse, gerçekten bir 'hanfleme' yaratır ya/anda. Şıı var ki, yazarın, 'Ncdense ve ne dense boş / Sağırdilsiz / Böylesi bir çaresizlik', 'Sızma mürekkep yazısı'ndan mürekkep bir sızı sesimin uzağına düşürdü bedenimi," (İK, 60) türünden sözciik oyunlarıyla ıılaştığı sözcelem, yazmada hatiileme oranında doygunluk da yaratıyor. Sözcelem, hayatı derinliğine kavrayışın, duyguların dip açılımlarına crmenin yaratıcı kaynağı olmadıkça, yazılanların, sanalsallıktan uzağa düşe ceği açıktır. Sanatçı bu düzeye ulaşmazsa, öykü kuru bir anlatı ohır. Yalnızca anlatıya bel bağlayan yazarlarııı anlamakta zorlandıklan ince denge budur. Yalçın'ın, öykiilerinde sözcük uçlarına doğru yol alması, kendine özgü bir sözcelem yaratma çabasının sonııcu sayılnıalıdır. Yazar, bu anlatısal yoğunluğu "Avucumun içinde dönüp dtı ran uzaklıklar", "1976: Uzağın ıızağı olduğu zaman." (IK, 14) türünden düşünsel betimlemelerle sağlıyor. 'AhşıLmı^'ı aşma bu dur. Oykünün genel anlatımında da öyle. "Yağmurlu bir kasım sabahı. Çamlıca tepesinde 'Tannya poz verirken' yıldırım çarpması sonucu öldü. / Yakınlarının anlatmasına bakılırsa, her şimşek çakışında kafasını göğe doğrultup 'Yine patlattı flaşını!' diyerek eğlenirmiş, çocukluğunda." (İK, 40). Özgünlük, yerine oturtulmamışsa hayatın KİTAP S AY I 778 M urat Yalçın bir masa başı sohbetinde, yapacaklarını not etmek için önüne koyduğu ilginç görünüşjü küçük kâğıt kıskacının ne oldıığunu soran bir arkadaşına, hiç duraksamadan, 'tşte bu,' dedi, kıskaca bombos, bir kâğıt geçirdi. Hem ima vaıdı bu tez davranışta, hcm zekice bir buluştu. Yalçın'ııı aylardır, Hafif Metro Günleri (HMG) ile tma Kılavuzu (ÎK) adlı öykü kitaplan üzerine yaznıayı tasarladığım dene meye ipucıı olılıı onıın bu bııluşu. Bu 'anlık' yanit, öykülcrinin hangi saklı 'ima'lardan beslcndiğinin dışavuruşuydu, bir yansı masıydı. "Kaianı Başka Yerde" adlı öyküsüniin başında Paııl Valery'nin "Ne çok şey bilnıcmck gerck, 'eylem'e geçebilmek için!" (ÎK, 41) sözünü gördüğümde de yazarlığın, bosj kâğıtlarl doldurıııa edinıi oldıığu ölçüde, bir ima, çağrışımsal bir sezdirmc olabileceğini de düşiinmiiştıim. Murat Yalçın'ııı öyküde yaratmak istediği 'ima', ressam çiz gileriııdeki kesinliği andırır belirginlikredir. Bu çizgi ima ilişkisi, onıın yazınsal beğenisine de açıklık gctirebilir. Yalçın, ya/.ma edimindc, kâğıttaki boşjuğun doluiuğuna önenı veriyor. ü boşjugu dolduracağını bıl diği ölçiide, kâğıdın dolıı görünen yerlerinin nasıl bos,altılacağmı da biliyor. Yazma, bir yönüyle de, bir çağrışıınlar yumağını di diklemek, gürüııende görünmeyene, görünmeyene görünen bir ima değil midirr' Yazınsal ima ise ancak özenli bir dille yuratılabilir. Yalçın'ııı öyküleıinde denge, sürekli devinim fıalinde olan anlatı dilima sarkacıyla kuruluyor. Bir gün bir bilgisayar programcısı çıkıp, roman ya da öykülerin şişiril ınii} saylalarını çöpe ataeak bir düzenek kursa, yazdıklarında dili savsaklayan yazarlar karşısında Yalçın'ın dilsel özeni daha iyi anlaşılacaktır. Edebiyatın araeı dildir, bu soyııt araçla didişme sanatıdır. 'Yazı'nın dolambaçlı yollarında dolaşanlar, özenli yazmanın ne emekler istcdiğini bilirler. Murat Yalçın, öykülerinde imalarla şaşıi'lıcı durumlar yara tırken 'anlık' buluşjaıa yöneliyor, özenli kaleminı sayfalarda dolaştırarak, çetrelil ayrıntıiarı kurcalıyor. Butıu yaparken duyarlık beğenisinin şakulünü elinden düşürmüyor. Ona anlatıcı olmaktan çok, 'ima'larla sezdirici bir öykücii kimliği kazandıran, anlatısal 'sarkaç'ta yarattığı dilsel dengedir. çın'ın öyküde yaratmak istediği •ima1, ressam çizgilerindeki kesinliği andırır belirginliktedir. Bu çizgiima ilişkisi, onun yazınsal beğenisine de açıklık getirebilirıı IVIuratYal sünün soyuüamalı dünyasında gerçekleştir diği ima'lar, simgeler arasında, ince cleyip sık dokuyarak kâğıdın ak yalınlığmın hakkı nı veriyor. Bu inançla, "Oteden beri, bir telgraf gibi, kısacık ama okuyanı yerinden sıçratan bir yazı olsun isterdim, yazacaksam." (HMCî, 16) diyor. Kuşkusuz, yaşamı donatan simgelerle, anlaını derinleştiren imaların özüne inmenin bilinciyle söylüyor bunu. Buııunla da kalmıyor, üzerinde ince ötüşlü kuşların şakıdığı 'tclgrat telleri'ne bakarak, yazmaya ilişkin açıklamalannı süı dürüyor: "Yüzümden okunur, yazdıklarım." (İK, 18) diyor, bireyi iç donanımıyla irdelerken 'kendi kaosunun aynasına bakma'dan (HMCî, 50) edemiyor. üykülerinin odağında, aydınlığıyla, bulanıklığıyla, hep kendi kaosunun aynası! Yalçın, 'yazma eylemi' üzerinde çok dü Şu betimlemede, ahşılmış olanın nasıl aşıl dığı az çok seziliyor: "Karşısında ütiisüz bir gömlek gibi asılı duracağım. Sen de şemsiyeni unutacaksın bir gün, diyecegım, üst dudağtnı bileyen ruja, elmacık kemiklerini kızartan allığa, 'ben gözüm' diyen gözlerine, yukarı doğnı fırçalanmış orta karar kaşlarına, namlu izi taşıyan sağ şakağına, küt burnuna bakarken" (HMG, 18) diyen ya zar, "Kadının ağzı, uçuk pembe satenli bir inci kutıısu gibiydi" (HMG, 33) demeyi de biliyor; "Kafam, sincap dolıı bir ceviz ağacı..." (ÎK, 4r>) demeyi de... Bir yazar, 'sözcüklerin gücü adına hareket eden bir kahraman olarak", yazı adına 'dünyayı [kendi] başına yıkmayı' yazma eyleminin odağma yerlcijtirmişse (HMG, J3), önü çaklarla ke silmii; yi)lunu bulmak için deformasyon bağlamında bile her şeyi bozmayı, bozuntu SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle