Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
» "Bir duygu var içimde, aşk gibi, kardeşlik gibi, annelik gibi." Uk defa orada yakalamıştım bu duyguyu, o günden sonra kafamın içinde yer etmiş. Yanı bu Elem'tn Handan Sarp'tan yaşça kıiçük olmaundan kaynaklanan bır şey değıl de, ıltşktye bakışından kaynaklanan bır şey, öyle mı? Evet, bütiin aşk ilişkilerinde böyle. Yani aşkta koruyuculuk... Korumak, saklamak... Mesela John Fowles'un Koleksiyoncu'sunu olağanüstü buluyorum, yani oradaki adamı ben suçlayamıyorum. Kendime çok benzettiğim birisi. Bıraz kıtabın kurgusundan da söz edelım Farklı bır kurgusu var Bır yandan Handan Sarp'tn sayıklamalart dtyebileceğtmız elyazdart var, diğer yandan Handan Sarp'tn anlattıklarından çıkan bır roman var Bır yandan Seltm tlerı de romanda var, hatta bır de Selim Hert'ntn dıpnotları var Bu dıpnotlann farklı bır dıl oluşturduğunu düşünüyorum, çok da rastlanan bır şey değıl Teşekkiir ederim. Sen de biliyorsun ki, onu son anda buldum... Son ana kadar dipnot koymayı düşünmemiştim, fakat sayiklamaları aşırı duygusal buldum, ben duygusallığa asla karşı değilim, ama aşırısı bazen iyi olmııyor. Kırptım fakat büsbütün ortadan kaldırmayı göze alamadım, çünkü orada bir insanın ruh dünyası var, çökmüş bir insanı başka türlü veremedim. Roman boyunca pek üzerinde durulmuyor ama çok daha önemli bir meselesi var kadının, sesini kaybetmiş. Aşırı gururundan bunu hep saklamakla meşgul. O çöküntüyü, o psikozu ancak sayıklamalar getirebilir diye dü şündüm. Aşırı duygusallığın yarısını kırpsam bile bir kıs j mı kalınca da, dipnotlarla onları biraz soğuklaştırabilirim diye düşündüm. Okurun gözünde hiç olmazsa ikisinin arasında bir mesafe olsun istedim, dipnot öyle ortaya çıktı. Bu da pek hoşuma gitti. Artık bulduğum her yere birer dipnot düşürdüm. Bu arada, romanın bir yerinde de Selim îleri'nin dipnotu olarak kiiçük bir oyun var. VARILAN NOKTA Bıraz önce üstii kapalı bır sekılde konuştuk aslında, ama bıraz açalım ıstıyorum Bu romanda operamn ve Handan Sarp'tn sestnı kaybetmesının yert ne? llk başta Handan Sarp'ı opera sanatçısı olarak diişünmedim ben. Bir tiyatro oyuncusu olarak, star bir tiyatro oyuncusu olarak düşündüm. Tiyatroyu çok daha iyı bildiğimi sanıyorum. Tiyatronun mutfagını bir defa iyi kötü biliyorum, kulisini biliyorum. Fakat operanın kulisi pek o kadar bildiğim bir şey değil. Ama yazmaya başladıktan sonra kadını birdenbire soprano yapmaya karar verdim. Bir defa ben operaya çok tutkun bir insanım, opera çok sevdiğim bir sanat benim. Ama bizim toplumumuzda operanın aşırı bir lüks konumunda kaldığını görebiliyorum. Ve bu bana üzüntü veriyor. Ama bugünkü koşullarda başka türlü olamayacağının da idrakindeydim. O vakit bu düşünceleri Handan Sarp'a aktarabilirsem kadının dramını iyi aktarabileceğimi düşündüm. Hem operaya karşı müthiş bir bağlılığı var hem de onun belli çevreler için ilgi çekici bir sanat olmadığını, birçok kişi için sadece alay konusu haline getirildiğini görüyor. Sesini, zannediyorum ki, bile isteye kaybediyor. Yani orada suçu ne Elem'le ilişkilerine atmaya hakkı var, ne ayrdığa. Sanatında olmak istediği yerle, varılan nokta arasındaki uçurum onu sürekli bilinçaltı 'bunu yok et' düşünceSAYFA 6 sine sevk ediyor. O yüzden yapmaması gereken birtakım şeyleri gönül rahatlığıyla yapıyor, bir yandan da kendisini dinleyen insanlara fazla bir değer vermiyor. Şımdı sana çok garıp bır şey ıttraf edeceğım Ben bu romanla son romanın Bu Yaz Ayrılığın llk Yazı Olacak arastnda bır çestt kan bağı görüyorum. Çok başka kahramanlar, çok başka bır tarz olmasına rağmen, bır yakınlık htssediyorum Gerçekten de böyle bır yakınlık var mı, yoksa ben hayal mı kuruyorum '•> Çok ilginç bir tespit. Bence hiç yanhş bir tespit değil. Tam tersine doğru bir tespit. Zaten herhalde böyle bir akrabalık olması gerekiyor ki, Handan Sarp da eğer gerçekten varsa o romanı okuduktan sonra gelip bunları anlatıyor. Zannediyorum ruhsal atmosierinde bir aynılık var. SON MEKTUP... Pekt ya o son mektup? Handan Sarp'ın Selim llerı'ye yazdığı, hıkâyesını yazmaktan korkmakla suçladığı mektup . Gerçekten de Seltm îlerı boyle bır hıkâyeyt yazmaktan zaman zaman tereddüt ettı mı? Zaman zaman çekındı mı> Evet, kesinlikle çekindim. Yanı çekinmek de değil. Tam o mektupta Handan Sarp'ın söyledikleri gibi bir duyguy du denebilir. "Zamanı mıdır bunları yaznıanın" diye diışımdüğüm oldu. " Yoksa heniiz olgunlaşmamış bir ortam Anlama ve Yorum Armasan Kitabı 3fc». "Belkl bir gün Handan Sarp kendi romanmı kendl yazar veya bu kez belki Elem konuşur. Bircok duşünce geçti içimden. Hatta belki yazar meselelere baska turlü yaklaşabilir. insan bir şeyi butünlükle yazabildiğine inansa, bir daha başka bir şey yazmaz. Her yeni şey aslında öteklni yazamamış olmasından kaynaklanıyor. Her roman eksik kalmıştır, bir daha sefere tamamlanacaktır. Hep bir hayaldir bu." içerisinde miyiz?" Ama sonunda bu tereddütlerimin hepsinin saçma olduğunu, yazılacak kitapların ille de günün kof değerleriyle özdeş tutulmaması gerektiğini, eğer gerçekten bir anlamları var ise daha sonraki zamanlara kalabileceğini düşünerek huzura kavuştum. Zaten o cesaretle o mektubu da yazabildim. Ama kitabı yazarken zaman zaman geriye döneyim, tekrar ilk kurguya döneyim, yani tırnak içinde her şeyi normalleştireyim, o normalin, sıradanın içerisinde hareket edeyim dediğim çok oldu. Yarısına geldikten sonra üşenmcyip başa döneyim, hatta zaman zaman yazmaktan vazgeçeyim diye düşündüğüm oldu. Pekt herhangi bir tepkt aldtn mı kıtap yaytmlandıktan sonra? Tam tersine, çok yüksek düzeyde, gerek Hürriyet gazetesindeki röportaj olsun, gerek o röportajdan sonra sokakta karşılaştığım insanlarda tam tersi oldu. Benim toplumun çok gerisinde olduğum ortaya çıktı gene. O son mektupta da sanki bu roman yazılmamts, yazilmayacakmıs gıbı bır şüphe uyantyor insanın içinde Neden böyle bir şüpheyle bıraktın? Şöyle ki, belki bir gün Handan Sarp kendi romanını kendi yazar veya bu kez belki Elem konuşur. Birçok düşünce geçti içimden. Hatta belki yazar meselelere başka türlü yaklaşabilir. İnsan bir şeyi butünlükle yazabildiğine inansa, bir daha başka bir şey yazmaz. Her yeni şey aslında ötekini yazamamış olmasından kaynaklanıyor. Her roman eksik kalmıştır, bir daha sefere tamamlanacaktır. Hep bir hayaldir bu. • Yarın Yapayalnız/ Selim 1leri/ Doğan Kitap/448 s YAMAN BAŞKUT .'AFERÎN IYİYDÎN.. Bir diplomatın unıhın INKJLÂP com K İ T A P S AY I 740 C U M H U R İ Y E T