03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FETHİ NACİ Bir sessizlik komplosuna karşı.... S evgi Soysal olcli ram yirmi yedi yıl olmuş... Bıı yıllar içinde ycni bir kuşak ortaya çıkrı, geçmişte olup bircnlere bakmayan, yaşadığımız günlerdc akıl almaz reklamlarla satış sağlayan, tek amacın para kazanmakoldıığu, "edebiyat"ınycrini "para kazanma "nın aldığı yeni bir ortam gelmiş, cdcbiyatın orta yerine kurulmıış. Sevgi Soysal o günleri görmedi. Genç okurlar da Scvgi Soysal'ın eserlerini görmedi. Sevgi Soysal (1936 1976), Ankara Ünıvcrsitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasık Filoloji Bölümü'nü bıtirmişti. Almanya'da Göttingcn Üniversitesi'ndc arkeoloji eğitimi gördü (195758) TRT Kurumu'nda çalışn (1965). Tutkulu Perçem (1962), Tante Rosa (1968), Hari}AdlıBırÇocuk(1976), adlıhi kâye kitaplan var. Romanlan: Yürümek (1970), Ycmsehır'dehırÖgle VÜ£//(1973), Şafak(V)Tİ). Gazeteyazılanndan seçmeler: Yıldınm Hölge Kadınhır Koğuşu (1976. Hoş Sevgi Sovsal'ı hatırlamak lanna değil, kendi kendilerine sorduklan sorular; yakın geçmi^in özeleştirisi ile gcleceğin sorumlulıığundan çıkan, yaşamak kadar gerçelc sorular... Romanın bitımine yedi sayfa kala Oya hâlâ kenai kendinc sorar: "Eski Oya'yı, onun alı^kanlıklannı unuttu, bıraktı mı gerçekten? Yoksa bıına zorlandığı ıçın öyle mi sandı?" Mustafa, tahliye olduğu gün arkadaşlan nın "unutma bizi" dediklerini anımsar: "Mahkeme dönüşlerini, tahlıyesi reddedilenlerin içlerine gömüverdikleri umutlan, ijkenceden gelcnlerin bir de kendi kendilerine sürdürdükleri işkenceyi, ezilmiş, horlanmış kişiliklerin toparlanmak, eskisinden sağlam ofmak için çektiklcn scssız doğum sancılannı, uzun gecelcrdckı sohbetleri, bir bardak çaya, kahvcye duyulan sevinci, nıektııp dağıtımında unııtmamak, sinınemek, lükenmcmek çabalannı, dostlarla paylaşan acılan unutma. Her şeyi yeniden aüşiin mek, sevmek, inanunı bilemek duygusu nıın verdiği muduluğıı, temiz, yararu, bekletilnıiş kini unutma..." Sevgi Soysal'ın hapishıuıe üzerine yazılmış çoğu şiirlerden çok daha etkili bu satır geldin Ölünı (1980) ölümünden sonra yayımlandı. Yürümek romanı TRT 19/0 Sanat Odülleri Yanşması'nda Haşan Odülü, ikinci romanı da 1974 ()rhan Kcmal Roman Armağanı'nı kazandı: Yenişchtr'deBır Ög!eVakti(\971). Yeni?eWr'deBlPÖg(eV*tJ { Yenijehir'dc Bir Ögle Vaktfm (1973) okurken, insan, bıı yazar bunları yazmadan edemezdi diye düşünüyor. Bunun farkına varınca anlıyorsunuz ki Sevgi Soysal için asıl olan "roman yazmak" değil, söylemek istediklerini okurlara iletmek: Arkadaş, Ankara'da iştc bunlar, bunlar, yaşıyor; işte bunlar, bunlar, bunlar oluyor! Aç gözünü de gör! Romanın basansı da buradan geliyor, ba şansızlığı da. O insan sıcaklığı, o inandıncılık, o gırtlağına kadar gerçeğe batnıaktan korkmamak, o sürükleyicilik... Ve yazılanın roman mı, yoksa hikâydcr toplamı mı olduğuna aldırnıamak, kişilerin romanda gösterilip gösterilmemesine önem vennek, bir roman Kurgusıı için çaba harcamamak... Selamsız sabahsız giriyorlar romana Sev;i Soysal'ın kişileri; sonra da arkalanna bicbakmadançekipgidiyorlarjyada, 3345. sayfiilarda anlatılan emcklı öğretmen Hatice I lanını'la, 4664. sayfalarda anlatılan hazır yiyici Nccip Bey, bıı iki imtiyazL roman kişisi, 235. sayfada şöyle bir görünüyorlar. Sevgi Soysal, başlaııgıçta, galiba, birtakım insanları anlatarak bir tarihsel ve toplumsal kesit vcrmek istemiş; ama romanı yazmaya baslayınca Prof. Salih Bey ailcsi birdcn ağırlık kazanmış ve roman almış başını gıtmiş. Sevgi Soysal, çok iyi tanıdığı, çok iyi göz lemlediği kişileri anlatmakla yetiniyor, oelli. Sorunlar, kışilcr anlatılırken, kcndiliğinden çıkıyor ortaya. Sevgi Soysal, elbette, bir seçme yaparak anlatıyor kişilerini, ama en önemli sonınla n bile ancak kişilerinin seviyesine göre ortaya sürüyor, Arkada elbette kenoisi var: Dünyaya ve insanlara güleç yüzle bakan, bılgisinı gözümüze sokmaya kalkısmayan, "ciddi" pozlardan kaçınan, harra nafirten dalgasuu geçen, zeki bir yazar... Sevgi Soysal'ın romanı, biçimindeki aksamalara, romanın gerektirdiği "sürekli zaman "dan, "sürekli olub,"tan yoksun olmasına karşın alabildiğine canlı, sürükleyici bir roman. Yazar, toplumsal roman yazmak savıyla ortaya çıkmadığı halde toplumsal sorunlan çok ılginç bir biçimde gözler önütıc scriyor. Sevgi Soysal, ılk defa.VaM'la (1975) saglam bir roman yapısı kunnus. Romanın ilk sayfalarında adı geçen Oya'nuı, Mustafa'nın, Hüscyin'in, Maraş^ lı Ali'nin, Cîülşah'ın, Zekeriya'nın roman boyunca derınlemesine tanıtılması. Adana'da ılık bir sonbalıar gccesi başlayan ve o gecenin sabahında sona cren olaylar ıçinde nu kişilerin geliştirilmesi, sonınların bıı ki şilerin gerçelc yaşamlanndan çıkarılışı, bunun için dc her snnınun sahih oluşu, yasanmışveodenmişoluşu... Vesorular,sorular... Şafak, gerçekte, sorular getircn bir roman. Yaşamanın içinden gelcn ve kışılerin başka lanndan sonra Mustafa sorar kendi kendine: "Büriin bunlan, daha nice şeyleri, daha nice şeyleri unutacak mısınr1" Asunda, Sevgi Soysal, Şafak'ı niçin vazdığuu bu unutulmaz giizellikteki satırlarla açıklargıbıdir: "Yaşanılanları unutmamak, bunlardan gerekli dersleri almak Bunun içindir ki Feza'va açıkça "Çiinkü aslında şafak vakti dcöil..." dedırtir. Sevgi Soysal, yalnız işkence göreni anlatmıyor, işkenceciyi de aıîlatıyor. Hem de bü yük birgüçle. Sema'yı, Çiğdem'i unutmak mümkün değil. Işkencecileri anlatırken Sevgi Soysal tutamıyor kendini: "Polis ıniidürü Zekâi'den söz ederken, altı sayfada, sekiz defa "köpek gibi", iki defa "it" dıyor. Sevgi Soysal, Şa/<ık\aki halktan kişilere biiyıik bir saygıyla bakıyor. ( )zellikle Maraşlı Ali'yi, Ali'nin kansı Gülşah'ı anlatırken. Ali'yi tek cümleyle çizer: "EUeri, vücudu işçi, yiizii aydındı." Ne var ki Sevgi Soysal, kücük burjııva aydınlannın göziuıün yaşına bakmıyor. ünlara karşı alabildiğine acımasız. Sevgi Soysal, aynntılan ustalıkla kullanıyor. Güçlii bir eözlem yeteneği var. O da farkında: Oya'dan söz ederken "dünyalar kötüsü gözlem düşkünlügu" dcr. Küçiık ay nntıları kişilerini tanıtmada ram yerinde kullanıyor. Sözgclimi 90. sayfada Atatürk heykelciğinden söz edince, ilkin, gercksiz bir aynntıdan söz ettiğini sanıyorsunuz, ama aynı heykelcikten 101. sayfada söz edince 90. sayfada boşuna söz etmediğini anlıyorsunuz. *** Karar vermiştim, sonbahara kadar yazı yazmayacaktım, eşlc dosda kafayı çekecek tim. Ama Sevgi Soysal'ın romanlan yeniden yayımlanırken (Sevgi Soysal'ın kitaplannı Iletişim Yayınlan yayımuyor.) herkesin sustugunu göriince bu "conspiration du silencc adayanamadım.yıllarönceyazdığım yazılardan da yararlanarak kâğıda kaleme sanldım. • Bir Kıyı'ya çekilmiş olsa da, bu ağır havaya alttan alta dircnen, onu dağıtmaya çalışan kimliği: "(inip kalkıyorlar) martı varsa balık da vardır diyegeçirdim içimden) buzdan kalelere kapatarak kötücül dııygularımızı öteki yanımız bize yetebilir çiinkü günümüz azaldı dünyanın günü azaldı bana değen bize değen çünkü bir gün çünkü o gün herkeslere değebilir çünkü günümüz azaldı" (s. 46) "70"lerden, '80'lerden gelen o öfkeli başkaldıncı sesi, derinden degelsin, dııymakta güçlük çekmiyorum attık. "Biter, ben giderim, olsun / sürdürür sözcükler" diyor o ses, "usulca topluyor" kalmış umutlannı. "Karanlığı sevmem, ben olsaydım / akşamın bütün ışıklarını yakar dım" (s. 21) diyor. "Kimse tanımasın için onlan / şairler kimi sözcuklerini yok (ediyor)" (s. 25) Oysa, "tüy döşeklerde uyuyanlar / yap mıyor, istemiyorlar ne masal ne türkü / F siz oynuyorlar, alf abelerinden düşmüş gi bi" (s. 37); "iktidarölümetutunduğunda / ve zenginlik talana / tel koptu / mavi ku\' şimdi uzak tellerde de görünmüyor" (s. 43) "şimdi uzak tellerde degöriinme(yen)" Mavi Kuş şiirleri, yine de bungunluğa karşı umutlar derliyor, diri tutmaya çalışıyor umudu: "denizin saldığı ebruli kabuk baygın portakal şakacı aalgalar, anaç kuınsal gülün gerinerek kumdan başını çıkaran çiçek dalına sıkıca tutunan elma çözülüp dökülen nar kuşlar onfan duymayalım yok, eşya yok artık demir pas kalın camlar kunt plastik bitsin bu gürültücü saltanat" (s. 42) "sürgün ettiksc de kendimizi yanardağlarımız küllenmedi her gece, caymadık uçmadan arayıp durduk mavi kuş hangi yıldızda mavi kuş nerde?" (s. 50) • SAYFA 13 Uzak Bir Kıvıda Gülten Akın son üç kitabıyla eünlc geçmiş arasında ışık nızıyla mekik dokuyor. MEHMET H. DOĞAN G Şafak ülten Akın, Sonra Işte Yaşlandım ve Sessiz Arka Bahçeler'uen sonraki şiirlerini Uzak Bir Kıyıda'da topladı. Günle geçmiş arasında ışık hmyla mekik dokuduğu bu üç kitabmı doldıı ran şiirler arasında bir yakınlık, bir kan bağı kurmak pekâla mümkün: Âlttan al ta süren bir hiizün, geçmiş zaman özlemi, sevinç arayışı, mutluluk beklentisi, ülumsuzlııklara nerdeyse yüksek sesle bir diklenme; hatta kimi yerde birbirini kar şılayan, anımsatan şiirler Sonra İşte Yaşlandım'ın "Mclahat Hanım"ı ile Uzak Bir Kıyıda'pın "Nahit Hanım"ı; "Mutlıı Bir Ciüne Ön Şiir" (SAB) ile "Mııtlu Bir Gü ne Şiir" (UBK); "Kısa Şiir / bir" (SİY) ile "üykü" (UBK), örneğin. Bıı sonuncular da, iki şiirin de konuşan kişisi aynı sanki. Biri: "Bir roman kadar uzun bir tümce, Sonra işte yaşlandım" (SİY) derken; öbiirii: "Bütün öyküleri yazıp tükerti bir kendi öykiisü kaldı içerde" (UBK) diyor. Ama istenirse daha da çoğaltda bilecek bütün bu ses ruh haligörünum yakınlıklarına karşın. (Jzak Bir Kıyıda'da daha ilk sayfalardan başlayarak, bungtın bir hava giderek egemen oluyor şüre.bana öyle geldi. "Sonra iştc yaşlandım" derken bir yakınma yok, tersine o "uzun tümce"nin içini doldurma beklentisi vardı sanki. Ama öbür şiirde, öyküde bir oldu bitti, bir kestirip atma var, "icerde kalma" var, "içeride (hapis?) kaldıgı için anlatılma/yazıima olasıhgının olmayışı var. Yanılmış olmam olasdığına karşı, bende bu bungun hava izlenimini yaratan sözcükleriAlizeleri bir bir saptamaya çalışıyorum yeniden: "Azaldık" dediO.../dizildiği yerde solan ayva, çürüyen nar/... biz azaldık" dedim, "dünya daeksildi /... eksilenleri topladım, işte hepsi / geride az bir şey kaldı (ss. 10 11). "yalnız paraların sesi, silahların sesi / ve/zifiri gece" (s. 4) "... yok başka hayatun / olsaydı severdim" (s. 27). "Olga büyümeye gitti kendi kcndine / eskiyen gözlerimizden uzakta / dedesine gülen ayıcığını bıraktı / nenesine üzgün bir penguen' (s. 30) "mavi kıış şimdi uzak tellerdedegörünmüyor" (s.43). "birsevgili bir dost bir aşina / beklenmiyor / kimi yaratıklar / asLnı yadsıyan insanın sureti halinde / kınp geçiriyor / sıcaklığı ce sareti (ürküntüyü de) / ruh için gerekli nelerse, onlar... (s. 43) Içinde yaşadığımız zamanın, içinden geçtiğinıiz günlerin kaçındmaz ağır havasıdır diyorıım buna yine de. Ve alıştığımız, bildiğimiz Gülten Akın şiirindeki direngen kimliği arıyorum. Bugün Uzak CUMHURİYET KİTAP SAYI 692
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle