28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Gitmek Zamanı'nda Sisvnhos Gitmck Zamanı, Metin Celal'in ikinci romanı. 2000 yılında yayımlanan "Ne Güzel Çocuklardık Biz"in ardından bu roman da konusunu yitirilen devrim düşünccsinin örgütlü devrimciler üzerinde yol açtığı travmadan alıyor. Kopuşlar, içe dönmeler, savrulmalar, yitmeler denizindc bir hüzünlü yolculuğa çıkanyor bizi Gitmek Zamanı... A. ŞULE SÜZÜK Metin Celal ikinci romanıyla okur karşısında ramların ne denli içi boş şeyler oldu ğunu" diyor. Ekliyor, "Ne çok şeyden utanıyor, ne çok şeyi unutmak ıstiyor dum. Sadece üyelerinin önemsediği bir örgütte yer kapmak için değer miydi o kadar uğraşmaya, kendimden taviz vermeye?" Ama gölgesi bırakmıyor Engin'i "Bencildim. Duygusuzdum. Hem de herkese karşı. (...) Düşündükçe daha da çoğalan kaba, duyarsız harekeketlerime rağmen utanmazca bir tavırla ilgi bekliyordum insanlardan" diyerek kendinden haberli olduğunu gösteriyor. Mülteci olmanın ağır havası hissediliyor roman boyunca. tstanbul fotoğrafları tüm evleri süslüyor. Her kadeh Istanbul şerefine kaldırılıyor. Çocukluğun kentleri, yakınların yüzleri bir bir silikleşirken, memlekete bir gün dönebilme ihtimali delice sıkıştırıyor yürekleri. Sedet ve Fuat'ın evindeki konukluğunda yoldaşlarının özlemlerine yakından tanık oluyor. Engin. Sedef'e şöyle dedirtiyor yazar "Yarın Türki ye'ye dönecekmiş gibi bir ruh hali içindeydim hep. En çok altı ay sonra döneriz diye düşünüyordum. On yılın geçip gideceği aklıma bile gelmemişti." Halbuki Sedef en uyum sağlamışlarıdır içlerinde. Dili öğrenmiş, bir işe irmiş, iyi bir Alman olmuştur nereeyse. Ama gurbetlik zor iştir ve devrimin kıvılcımı "orada"dır. Gidilemeyen ülkede... Ama Engin'deki yorgunluk ve umar sızlık diğer yoldaşlarda da vardır. Oyle ki, Berlin Duvarı yıkılmış, sosyalizmin kaleleri teker teker düşmüş ama bunlar bile tartışılmamakta ve konuşulmamaktadır. Uzun sessizlikleri bö len anılar, anılardan anlatıla anlatıla unutulan ayrıntılar uzayıp gitmekte dir. Zaten "Kimse diğerinin öyküsünü nıerak etmiyordu. Sadece kendisininkini anlatmak için diğerinin bitirmesini bekliyordu." Kendini hep yazar olarak inandıran Engin'in romanı Gitmek Zamanı. Sevgilisi Rüya'nın, Engin'in sarhoşluklarının ardından "îkinci bir Tutunamayanlar mı yazacaksın?" sorusunu küçümseyerek sorduğu anın romanı san ki. Eski eşi Şükran ve kendini unuttıırduğu oğlu Mahir'den kaçışın romanı, izlemenin ve susmanın romanı, kabullenmişliğin ve boyun eğmişliğin roma nı, iradesizliğin ve edilgenliğin roma nı, köksüzlüğün ve bağımsızlığın ro manı, yabancı düşmanlığının ve modern Avrupa'nın karanlık yüzünün romanı, derneklerde devrimcilik yapmanın ve sloganlarla bağırmanın romanı ama... Metin Celal'in Engin'e söylettığı gibi "günler uzuyor" ve roman boyunca şaşırtmıyor okurıı yazar. Sürprizlere açık bir roman değil Gitmek Zamanı. Yazar romanın nasıl bir seyir izleyece ğinin ipuçlarını açık seçik veriyor oku ra. Engin'in A1DS olması bile şaşırtmı yor okuru. Belki de Engin'in kayıtsız lığı bize geçtiği için. Engin'in kayıtsızlığı bize geçtiğinden... • sulesüzük@ekritik.nel Gitmek Zamanı/ Mettn Celal/ Çağ<ii Kültür/ Mart 200} CUMHURİYET KİTAP SAYI 689 Bu kantte, bu ülkede yaşamak... Î ££ T T içbir şey yapmadan büII tün bir hayatı geçirebilir JL JL miinsanr1 Evet, önüne sürekli yeni hedefler koyarsan ya da belli tarinler, erteleyerek ya da onları bekleyerek tiim hayatının tükendiğini görebilirsin." Gitmek Zamanı, Metin Celal'in ikinci romanı. 2000 yılında yayımlanan "Ne Güzel Çocuklardık Biz"in ardından bu roman da konusunu yitirilen devrim düşünccsinin örgütlü devrim eiler üzerinde yol açtığı travmadan alı'or. Kopuşlar, ıçe dönmeler, savrulmaar, yitmeler denizinde bir hüzünlü yolculuğa çıkanyor bizi Gitmek Zamanı... "Devrim bir ihtimal olarak güzeldi" diyor'l'ol adlı romanında Murat Uyurkulak. Bu cümledeki edilgenliğin, nüznün bir süredir 78 kuşağını anlatan romanlarda sıkça işlendiği söylenebilir. Hatta bir süredir, darbe sürecini ve öncesini anlatan romanların sayılanndaki artmadan söz edilebilir. Oysa yakın tarihimiz üzerine yazılanlar ağırlıklı olarak geçmişe küfür, geçmişinden utanma, örgütlülüğe olan düşmanca tavrı kitap yolııyla sergileyerek annma gihi başlıklarda tonlanabilirdi. Darbenin toplumsal bellekte bı raktığı, "kötü, karanlık, tekinsiz devrimciler" izi, geçmişine tüküren, geçmişinden hararetle soyunmak isteyen bir insan malzemesiyle birleşinee "o güzel günler" ve "o güzel öyküler" heba edildi. Bizler de "o günleri" romanların sunduğu hayatlar çerçevesinden izleme olanağını yitirdik. "Devrim bir ihtimal olaralc güzeldi" evet, ama bu, bugünü katrana boyayıp karşısında şaraba batmış sakallarla geçmişe kadeh kaldırmayı mı getirmeli her zaman? Gitmek Zamanı, kayıp bir insanın, Engin'in romanı. Engin öylesine edilgen, öylesine savrulmaya hazır, öylesine dirençsiz ki bir roman kişisi olarak Engin'e kızamıyorsunuz. 80'li yılların sonunda ülkeyi terk edcrek Almanya'ya gidiyor. Eski yol daşlarının yaşadığı kente, Dom'a... Orgütüyle yolları ayrılalı uzun zaman olmuş ancak darbe siirecinin yarattığı sancılarda zaten herkes bir şeylerini yitirmiş. Dolayısıyla "içerde" yada "dı şarda" olmak yoldaşlarıyla ilişkisini de ğiştirmiyor. Kaçıyor Engin. Yaşamı boyunca her şeyden kaçtığının bilincinde bir Engin olarak kaçıyor. Bu kez kaçma alaıunı genişletmiş olsa da, temeldeki zor kar S Metln Celalln İkinci romanı 'Citmek zamanı' kayıp bir İnsanın, Engin'in romanı. şısında çöziim bulmak yerine kaçmayı tercih etme özelliği pırıl pırıl parlayarak kaçıyor. Şaşırtmıyor kendi ni. ()kuyucu da roman kah ramanı karşısında şaşkınlığa düşmüyor. Belki de Metin Celal'in romanında düştüğü bir hata bu. Öyle tanıyoruz ki Engin'i, onun iç mek ve kaçmak üzerine kıı rulu yaşamını, için içın çurü yeceğını ama bu çürümeye kızamayacağımızı... Roman bizi şaşırtmıyor tıp kı Engin gibi, olması gerektiği gibi, ya tağını bilen bir akarsu gibi devam edi yor roman. Yükselen bir gerilime eşlik eden ve okuyucunun "şımdi ne olacak?" somsunun cenderesinde kıvrandığı bir roman değil Gitmek Zamanı. Sessizvesııskun, yaşam karşısında ka yıtsız ve kayıtsız oldıığu için de edilgen kalan, bundan dolayı da "san bir yaprak" gibi savrulan bir Engin var karşımızda. San yaprağın kayıtsızlığı saçma kahraman Sisyphos'un yazgısına mahkumluğunu hatırlatıyor. Hiç sarsılmıyor Engin. Kayıtsızlığı karşısında ona kızaınadığınıza göre, bulunduğu yere sağlam bastığı söylenebilir. Durmasının yarattığı kaygıya karışan bir saygı serpiyor içinize. Duruyor, içki içiyor, sarhoş oluyor, Rüya'yı özlüyor, Manuella ile sevişiyor, başlangıçtaki hayali şuyken; "Rüya yanımda olsun, bir evim, bir işim olsun istiyordum. Hayal edebildiğim ancak buydu." Daha sonra bu hayalini de bı rakıp, yabanı bir ülkede, dil bilmeden, evsiz, işsiz, öylece duruyor, yaşam yorgunu ve kendine kollarını açan herkese sarılmaya hazır bir mutsıızlukla duruyor. Ustelik öğrenilenler de var hayattan. 12 Eylül'le birlikte öğreniyor Engin. "O umarsiz halimle öğrendim, arkadaşlık, dostluk, yoldaştık denilen kav SAYFA 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle