Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anadilimizin Söz Denizinde Doğan Aksan'a göre göçebe bir ulus olan Türkler, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan büyük yolculukları sonucu dilleriyle birlikte savrulmuşlardır. Özellikle Islamiyetin kabulünden sonra, .devlet yönetimine bir ümmet kültürü egemen olmuştur. Orneğin Uygur döneminde insan vücudu yerine geçen 'etöz', 'yin', 'etyin' kullanılırken sonraları Arapça kökenli 'vücut', 'beden' ve Farsça kökenli 'ten'in kullanılması dikkat çekici. AHMET GUNBAŞ tkilemeler Bölümii Deyimler Bölümü Atasözleri Bölümü Terimler Bölümü Aksan, kimi yöresel sözcükleri kaynağında kalmış ışıltılı anlam yüküyle örneklerken, ikilemelerden başlayarak halk dilinde egemenliğini sürdüren deyimlerle atasözlerindeki ses zenginliğine dikkat çeker. llk ağızda akılda yer eden, çoluk çocuk, ofun sofun, belik bebek, erem perem, ebelek sebelek, eğri büğrü, enkiş ünküş, gıldır güciik, dengil düzen, helik hülük, küpül küpül gibi ikilemelerin yanı sıra canı kılca kılmak, koz kabuğuna komak, boğazı kulu, el arkasını yere komak, bıyığını balta kesmez olmak, ağzını yele açmak, yel kovmak ve sağınç Kalmak gibi hemen hemen yazı diline girmeyen unutulmuş dcyimleri gün ışığında buluruz. Değişmeden bugüne erişen devimler en dirimli örnekler olarak ele alınırken, Anadolu afeızlarındaki deyimlerin tekerlemeli ve karşıt anlam yüklü şiir dili, o engin dil denizinin devasa dalgalarıyla yüzümüze çarnar. Birkaç örnek verirsek, çıkarsamalar hakkında biraz kala yorarsınız: "Hcnı ı\ter cn\csı billı, bcn ıslcrını hclı Jıvıllı" (Samsıın dolaylarından) Doğan Aksan dilimiz üzerine çalışmalarını sürdürüyor ğunu öğrendiğimiz atasözlerimizin potansiyel karşılığı 700()'e ulaşmakta dır. Halktaki dil dama rının açığa çıkartılmamış gücünü 'gizli bir rezerv' olarak adlandırabiliriz. Birkaç örnek de bııradan verelim. Belki bir taşın gediğine girer: "Yiğit harpte, dost kentte, kâmilinsan hiddette belli olur" "Âlim yasadıkça koç olur; cahd yaşadıkça hiç olur" "Çok çocuk anayı şaşkın, babayı düy kün eder" "Eşek çatnura çökerse sabıbinden kuvvetlisi olmaz" "Çakalın enigi kurt olmaz, aslanın yatag'ı yurt olmaz" Terimler konusunda da son yıllardabir geriye çekilişi, hatta bakarkör bir olumlamayı onayladığımız bir gerçek. Hemen hemen Batılı kimlikleriyle dilimize doladığımız ekonomik, sosyal ve kültürel kavramlar, deyim yerindeyse dili bir karmaşaya ve boğuntuya sürüklüyor. Genellikle özel çıkışlı radyo ve televizyonlarda bırakın Türkçenin tadına erişmeyi, dilimizin yerden yere vıırul duğuna tanık oluyoruz. Seçkinci avdın tavrı da her zamanki Tanzimat katası nıhuııu öne çıkarıyor. Türkçeyi öğrenmekten çok küreselleşmeyi en ivi ihıde eden bir dili tüm anlatım özellikleriyle anadil katına yükseltiyor, çocuklanmızın tek tek dil rakiri olmalarına seyirci kalıyoruz. Doğan, halk diline yerleşmiş terimleıin tarihçesi üzerinegöndermelerdebu lunmuş. Ayrıca Batılı kavramlara karşılık üretilen kimi sözcüklerin dilimize yerleştiğinden söz etmiş. Okul kitaplarına giren çatı, etken, edilgen, ünlü, yüklem, sözdizimi, işteşlik, tekil, çoğul; dilbilim dalında anlamını bulan bağdaşıklık, gönderge, gösterge, görünüş, derin yapı, yüzeysel yapı, tutarlılık, sürerlik, dönüsümcülük gibi... Tutunamayan sözcüklerden de dem vuruyor. Şu tümceleri söz konusu panelde de ağzından duymuş, bir kenara yazmıştım: "Elektronik gelişmeler, Uetişteki ilerlemeler, bu alanların yüzlerce lcavramının pek çok dile, olduğu gibi girmesine yol açmıştır. Türkiye ae kişisel çabayla bulunan bilgisayar teriminin yanı sıra bilişim, bilgiişlem, yazılım gibi Türkçe terimlerin yerleşmesine karşın, aynı tutumla dile aktarılması gereken dana pek çokkavram vardır." (s. 189) Dildeki geriliğimizin nedeni, elbette ki 'ümmetçi toplum' yapısına büründükten sonra bilime ve teknolojiye sırt çeviren aymazlığımızdır. Batı, bu süreçte 'bilgi birikimi'ni önemsemiş, Rönesans ve Reformla arayı açmış, giderek bir sanayi toplumu haline gelmiştir. Türkiye'nin böyle bir dönüşümü hâlâ tamamlayamadığı düşünülürse, yayılmacılığın ahtapot kollarıyla uzanan çokuluslu kültürün, yılan diliyle egemen olacağı açıktır. Dil bilinci, sonuçta bir kimlik savaşımıdır. Ekonomik ve siyasal bağımsızlığı bu savaşta başat kılmak, dildeki utkuyu da beraberinde getirecektir. Aksan'ın yitik bir içdeniz gibi dile getirdiği Anadilimizin Söz Denizinde yapıtı, Bu konuda yolumuzu aydınlatiyor.B (*) Anadilimizin Söz Denizinde/ Doğan Aksan/ Bilgi Yayınevi/1. Basım/Şubat 2002/253 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 630 nadilimizin Söz Denizinde (*) demiş Doğan Aksan son yapıtına. Aksan, dilbilim üzerine bir dizi çalışmasıyla tanınır. Frankfurt Universitesi Doğu Dilleri Kiirsüsü'nde Türk Dilbilimi dersleri veren Aksan, 1972'den emekli olduğu 1996 yılına değin Dilin toplumsa) gerekslnimlepi DTCF'de öğretim üyeliğinde bulunAksan'a göre göçebe bir ulus olan mıış. Türkler, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzaAksan'ı Uk kez 2001'de Izmir'de gernan büyük yolculukları sonucu dilleriyçekleştirilcn bir dil panelinde izledim. le birlikte savrulmuşlardır. Özellikle IsAnlattıkları hemen hcmen son yapıtının lamiyetin kabulünden sonra, devlet yöözeti gibiydi. Kısaca Türkçenin kazılnetimine bir ümmet kültürü egemen oldıkça ortaya çıkan damarı zengin bir dil muştur. Orneğin Uygur döneminde inolduğundan söz ediyordıı. san vücudu verine geçen 'etöz', 'yin', 'et'Dil'in, 'ulusallaşma' sürecinin vazgevin' kullanılırken sonraları Arapça köçilme/bir ıınsurıı olduğu bilinir. Dil birkenli 'vücut', 'beden' ve Farsça kökenli liği olmayan toplumlarda, gündelik iliş'ten'in kullanılması dikkat çekicidir. " Vcrme agıicımia Jegıl kilerden kiıltıirsanat yapılanmalarına Aksan, dilbilimde 'ilkel dil' olmadığıalnıa agacuıda bıtnıtş" değin gozle görülur bir iletişimsizlik varnı, her dilin kendi toplumsal gereksi (Kğridir/Isparta dolaylarından) dır. Halkalar bir kez koptıı mu, yeniden nimlerine koşut bir paydada geliştigini o bağı, o sözcük zincirini onarmanın ve söyler. Kimi Batılı araştırmacıların aksi"Sac tavlandı, hanıur tükendı sağlamlaştırmanın işlevi zorlaşır. Bir ülne, gerek ()rhun gerckse Yenisey yazıtkız oğrcndı, timür tükendi" kede 'Dil Dcvrimi' hâlâ tartışılıyor, kimi larında kullanılan dilin hem ritmik, hem (Acıpayam/Denizli dolaylarından) yazarlarca mevcut Osmanlıca sözlüklerdüşünsel bir yanı olduğunu; bunun da de bulunmayan birtakım ağdalı sözcüksoyutlama sonucu yazı dilini oluşturdu"ttenım derdinı inek ile dana ler bir yenilik gibi sunuluyorsa, ortada ğunu savlar. karımın dcrdı sürme de kına" ciddi bir dil sorunu vardır. Sorun salt Yazarın örneksemeleri ve karşılaştır(llgın/Konya dolaylarından) Osmanlıcayla kalsa iyi, küreselleşmenin maları belli bir sırayı izler: hortlattığı Tanzimat kafasına ne deme Sözcükler Böliimü Kimi deyimlerdeki betimlemelerde li? Günuelik dil neredey"kitapsız öğrenen" halk se arapsaçına döndü. Dış adamının betimleme ustaetkilenim, karşısında kulığı göze çarpar: rumsal bir direnç görmeyince (TDK'nın başına "Fiğ yutmuş güvercin gigelenler bu süreci hızlanbi düşünmek" dırmıştır), dili hallaç pamuğu gibi atmaya başla"Kebapçt kedisi gibi yutdı. Onceleri 'siyasal bokunmak" yunduruk'tan söz ederdik, şimdiyse 'gizli bir "Öküzün bıçağa bakttğı kuşatma'dan yakınabiligibi bakmak" riz. Mllt'RlVF.TlN Oysa tarih boyunca K, "Actpayam sırığı gibi 'halkın dili' hep Turkçe uzamak" \ı BIC.CN kalmış. O halk ki, tıpîu özdinamiğinde gizli 'kur"Çi/tçi eltne düşmüş dotuluş bilinci' gibi Türkğana dönmek" çeyi özene bezene korumuş, onu saray ulemasıDeyimler, kimi yörelernın, taklitçi aydınlann de bağdaştırmalara dayaşerrinden uzak tutmuş. nan aktarmalara dönüşür: Sözün burasında, dildeki Kazmayı küreği dama atkarmaşanın nedenini mak, sırtı kavak dibine şöyle açıklar Aksan: gelmek, sevisi akmak, ku" Aydınlarımızın Araplağı tozlu, karnı kasığına ça ve Farsçaya olan güçgeçmek, sandık sepet basfü eğilimleri, yazın ve bimak gibi... lim alanlarındaki modaHalktaki soyutlama dililar Osmanlıca adını vernin erincine ulaşmak istediğimiz karma dilin oluyenler ise, ruhsal ve fizikşumuna yol açarken, sel nitelikli deyimlere göz Tanzimat'tan sonra biratmalıdırlar. llk elde, daçok Fransızca sözcük marı kırık, huy çıkısı, erTürkçeye girmiş, yeni, kek eşek akıllı, veresiye yabancı kavramlar da akıl, avurdu yelli, ağzı kıArapça ve Farsça tamlarağlı, ağzı yumuk gibi örmalarla, sözcüklerle karnekleri sayabiliriz. şılanmıştır." (s. 15) Yine Aksan'a göre, buDilin bugünkü görü Doğan Aksan, halk dlllne yertesmis terlmlerln tarlhcesl üzerine göndermeierde bugün 2000 dolayında oldunümü hakiunda şunlar lunmu$. SAYFA 8 A söylenir: "Bugünkü yazın dilimiz,yabancı öğelerle birlikte yaklaşık 65.000 sözcük içermektedir. Buna karşılık, Anadolu agızlarında söz varlığı aşağı yukarı 80100.000 sözcükten oluşmakta; Türkçenin bütün anlatım gücünü ve türetmekavramlaştırma eğilimini büyük bir açıklıkla ortaya kovmaktadır." lUtunamayan sözcükler