Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VECİHİ TİMUROĞLU edense, içinde bulunduğumuz şıı kokuşmuş, bizi her gün yeni bir yılgınlığa sürükleyen düzende, Ceyhun Atuf Kansu'nun, unutturulmak istendiği duygusunakapıldım. Böylesi günlerde, biz toplumsalcı (sosyalist) aydınların en büyük dayanağı "yurtseverlik"tir. Geniş halk yığınlarına, toplumsalcı dünya görüşünü anlatamayabiliriz, ama herkese, yaşadığı yurdun, nasıl elden çıkarıldığını, somut biçimde gösterebiliriz. Halk yığınlarını, bu yolda bilinçlendirmek, önce "yurtseverlik" duygusunu harekete geçirmekle başarılır. Çünkü, "yurt" hepimizindir. Hepimizin ekmeği, yurdun üretim güçlerinden elde edilir. Bu duygunun en arınmış Cumhuriyet kaynağı da Ceyhun Atur Kansu'dur. Yazık ki, kimse bu kaynağı kullanmıyor. Beni, sözünü ettiğim duyguya yönelten budur işte. insanı iyi bir yurttaş yapan ahlaksal erdemlerin ve davranışların tümüne "yurtseverlik" deniyor. Ceyhun Atuf Kansu, salt iyi bir yurttaş değil, eksiksiz bir insanseverdi. Evrensel insanı en iyi özümsemiş şairlerimizden biridir o. En başta, iktidarı elinde bulunduranların, yurttaşlarına karşı dürüst olmaları düşünülmelidir. Iktidarda bulunanlar, halkın oturduğu, eğitildiği, yaşamını sağladığı toprak parçastnı, yurttaşların gönencini sağlayacak biçimde korumalı, bayındır yapmalı, geliştirmelidir. Ceyhun Atuf Kansu, 1944'te,îstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirip çocuk hastalıkları uzmanı olduktan sonra Ankara'ya geldi. İyi anımsamıyorum ama uzmanlığını Ankara Tıp Fakültesi'nde de tamamlamış olabilir. Bildiğim, her akşam saat 17'de, Altındağ Halkevi'ne gelip hastaları iyileştirmek için çırpındığıydı. Her gun, çantasında ilaçlar getirip, o yoksul halka bedava verirdi. 1950'de, Demokrat Parti iktidara geldi. O canavar 1946 ruhu, tüm yurdu karanlığa boğmaya başladı. Bir gün, Halkevi'nde çalışırken, başrmıza ateşlerin düştüğünü gördük. Kendimizi dışarıya zor attık. Hiç unutmuyorum, biz birkaç arkadaş. Biroyunu sahnelemeye çalışıyordıık. Sahne tutuşunca fırladık. Ceynun Atuf Kansu, bir kamyonun üzerinde "milliyetçi naralar" atan sarhoşlara laf atmaya çalışıyordu. N Cevhun Atuf Kansu Unutulmaz yurtsever rım, Beraber yaşıyoruz aynı topraklarda (Bir Köy Hekiminin Akşamı'ndan) Bu şiirde, gerçek yurtseverliğin özdeksef tanımını görüyoruz. Yurtseverlik, "yurt"a ilişkin bir kavramdır. Ceyhun Atuf da, aynı toprak üzerinde yaşayan insanların yurttaş olduklarını söylüyor. Tarihsel özdekçiliğin (maddecilik, materyalizm) siyasal, ekinsel ve toplumsal anlayışına uygundur bu tanım. Üzerinde bir ulusun yaşadı&ı, belirlenmiş toprak parçasındaki toplumsal kurumların ve ilişkilerin tümünü kapsayan bir kavramdır "yurt". Bu kavram, sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Beylerin yabancılara mülk kiralamalarına karşın, gecekonduların tek bir gözü kiraya vermemeleri, yurdun sınıfsal olarak algılanmasındandır. Kaynağında, uzlaşmaz sınıflı toplumlarda, egemen sınıfların "yurt" içindeki konumları, sömürülen sınıflarınkinden tümüyle farklıdır: Ben çaltşttm diyenın güzelligı, Ben yoruldum diyenın güzeîlig'ı, Bölünmüs taze ekmek gibi tüter ınsanın yürep Çalışumıs günlerın akşamüstlerınde (Bir Köy Hekiminin Akşamı'ndan) Yurt, egemen sınıf için, sömürülen sınıfların yararlandırılmadığı, salt artı değerlerinin sömürüldüğü, toplumsal düzenin kurulmasında ve işlemesinde sorumluluk üstlenmesine izin verilmeyen, düzenin yeniden kurulmasına katkıda bulunması engellenen emekçilerin ezildiği bir üretim alanıdır. Egemen sınıflar, her ne değin, "kutsal vatan" diye yaygara koparsalar da yurt tehlikeye girdiğinde, servetlerini korumak koşuluyla, yabancılarla işbirliği yaparlar. Oysa, emekçi sınıflar, her türlü savaşım yollarını bufarak yurtlarını kurtarırlar. Tarihsel gerçeklik, bu durumu belgeliyor. Marx ve Engels, "Işçilerin yurtları yoktur. Sömürüldükleri düzen vardır." diyorlar. Her şey düzgün giderken, burjuva, kutsal değerlerden, geleneklerden, töreden, yurtseverlikten söz eder, ama emperyalist güçler, yurdu sömürmeye başladığında, bütün bu değerlerden uzaklaşır, kârını yükseltmek, servetini çoğaltmak için, yabancılarla işbirliği yapar. Işçi sınıfı ulusalcıdır, ancak onlar, burjuva sınıfının anladığı biçimde bir ulusalcdığı kavrayamazlar. Işçüer ve tüm emekçiler, tarihsel görevlerini yerine getirirken, siyasal, ekinsel ve toplumsal savaşımın koşullarına yabancı kalamazlar. Üzerinde yaşadıkları ülkenin yazgısıyla yakından ilgüenirler. Işçilerin yurtseverlikleri, burjuva yurtseverliğinin tam karşıtıdır. lşçi sınıfı, tarihte sahneye çıktığı günden bu yana, burjuvanın sömürü alanını, halkın "yurt"u yapmaya çalışıyor. Emekçiler, tüm halkın yurdunda, toplumun gelişme yasalarına koşut bir özgürleşmenin savaşımını veriyor. lşçi sınıfı, salt bir sınıf için demokrasi değil, tüm halk için demokrasi kavgası yapıyor. Bu savaşım, uluslararası bir savaşımdır. Öz yurduna olan sevgisi ve bağhlığı, tüm insanlığa sevgisiyle ve bağklığıyla özdeşleşmiştir. Çünkü dünya, insanlığın ortak yaşama alanıdır. Yurtseverlik, kavimsel ve siyasal toplulukların doğmasıyla, birlikte sürdürülen yaşamın siyasal, ekinsel ve toplumsal ortamına, emekçi yığınların savaşımına duyulan ilgiyi ifade eder. Ceyhun Atuf Kansu, "ulusal bağımsızlık ülküsünü, evrensel insanlığın mutluluğu için bir başlangıç sayar: Ulusal bağımsızlık diye atılıyorum ortaya, güzel! Ama yetmez1 Sınınarı kurtartlmıs vatan güzel1 Ama başlangıç. (Sivas Yollarında'dan) • CUMHURİYET KİTAP SAYI 630 Işçiler ve emekçllep Ceyhun Atuf Kansu'nun TurhalŞeker Fabrikası'na gidişi, bu olay üzerine olmuştur. "Yanık Hava", 1946 ruhunun karşıdevrimci siyasasını protestodur. Ceyhun Atuf Kansu, bu olayla, Cumhuriyet'in genel siyasasını da özümsemeye çalışmıştır. Allahaısmarladık Ankara Yirmidokuz muztarip yıldan sonra Lincoln'ün mavi askerlerigibi Düsüncemi hayatla birleştirmeye, Vatandaşltğı vatandaşlıkla birleştirmeye, Birleşmenin gök hayrağt altında, Vatandas olmaya gıdiyorum... Allahaısmarladık Ankara, Unulma benı, şı/asız şehri kalbimin, Allahaısmarladık Ankara, Kaçıp iğvalarından düştüm yollara. (Şimali Şarkiye Doğru'dan) Bu dizeler, devrimci umutları kırılmış bir aydının dizeleri değildir. Karşıtı, devrimin nerede, nasıl yapdacağına karar vermiş bir devrimcinin dizeleridir. Bir gün, "çocuk bahçesi"nden bir çocuk çıkar, "halk çocuğu olur", bütün sanrılarından ve adlarından, olanaklarından vazgeçer, Katılır halkın arastna... SAYFA 10 "YarakHava" însanı iyi bir yurttaş vapaıı ahlaksal erdemlerin ve davranışların tümüne "yurtseverlik" deniyor. Ceyhun Atuf Kansu, salt iyi bir yurttaş değil, eksiksiz bir insanseverdi. Evrensel insanı en iyi özümsemiş şairlerimizden biridir o. Halktır denizlerin en güzelüdiyerek karşı devrimcilerle savaşır. Doğrusu, o günü yaşamış biri olarak şunu söylemek zorundayım: "Milliyetçi naralar atılırken, halkın kılı kıpırdamadı. Ceyhun ağabeyim, alevlerin arasında yalnızdı. Masasının öniinde kuyruğa giren halk, toz olmuş, dumanlara karışmıştı. Kül olmamıştı, toz olmuştu." Ceyhun Atuf Kansu, kurulu düzenın, yurdumuzu sattığını kavramıştır, ama nalka güvenini sürdürmüştür. Egemen güçler, apartmanlar dikerler, halkın sırtından kazandıkları bu mülkleri, yaban cılara satarlar, tath kârlar yaparlar, ama gecekondularda oturanlar, tek göz odalarını bile vermezler: Kıralanmakkiralanmamak tşte bütün sorun bu!.. Veredursun beyler dayalı döşeli evlerierişebilmesi, önce, kendi dışına çılcmastna, ezilen halk kitlesine hizmet etmesine bağhdır. Ceyhun ağabey, Kuvai Milliye'ye katkıda bulunmuş, emperyalizme karşı savaşım içinde yer almış, Cumhuriyet'in önde gelen ailelerinden birinin oğludur. Dileseydi, en yüce makamlara gelebilir, çok büyük servetler edinebilirdi. Ama onun bir muayenehanesi bile olmadı. Simin kızım, üniversite öğrencisiydi. Hastalandı mı, doğru Ceyhun amcasına giderdi. Kızım, derdim, Ceyhun ağabeyim, devlet dairesinde çalışıyor. Orası, bir bankanın memurlarına özgii. Adamı zor duruma düşürme." Bu sözlerimi dinlememiş gibi, "Ama o, salt doktor değil kü... Ben yüz yaşına da gelsem, Ceyhun amcama giderim. O, yüce bir insan. Ona hiç kimse bir şev yapamaz. Ben reçetemi alıyorum, geliyorum. Reçete, Şekerbank'ın değil.' Demem o ki, Ceyhun ağabey, kendi dünyasına kapanmamıştı, hizmet gücünü, bütün insanlara sunmuştu. Onun için, "Yaşatmak, yaşamak kadar güzel"clir. O, "yürekten sever, beraber yaşamayı sever insanlarla". Ve şöyle söyler: Yalan değil bu düşünce! Bu insanlar vatandaşlanm yurttasla Tek göz oda vermez gecekondularda halkımız (To Let Not To Let'ten) Gerçekten yurtseverlik, kendi huzurunu duşünen kimselere yabancı bir kavramdır. însanın yurtseverlik düzeyine nı I