04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türk edebiyatının ölmez adlarından Fakir Baykurt, 11 EKÎM 1999'daki ölümünden önce yazıp yayinevine teslim ettiği anıları, yazarın programladığı biçimde sekiz cilt olarak yayımlandı. Bunu fırsat bilerek sevgili yazarımızı bir kez daha anmak istedik. BERTAN ONARAN e demisti Nâzım Hikmet: " Aniamak scvgilım, anlamak gidenı ve gclmcktc olant " Rütün yetilerimizi, yeteneklerimizi evrenden ödiinç aldığımıza inandığım için, hani şu çok övünnıemize yol açan akılı caıılı cansız bütün varhk biçimleriyle paylaşttğımı/ı sözle kanıtlayamasam da sezgisel olarak hildığimden. öbiir varlıkların "şu iki kapılı han'da ncreden gelip nereye gittiklerıııi ııasıl algılayıp yorıımladıkları konıısunda, onlann yerinc söz edemem; ama bizimkini ktndimı bildiın bileli merak ettim, çö /.üp anlamaya ıığraştım, biçim değiştirene dek de uğraşacağım: Işinı de, tadım da bu zaten. Evreni ve yerküreyi, üzerindeki canlı can a z varlıklaı ı bir yere oturtabilmenin, biliyorsunıız iki yolu var: Ya her şeyi Olimpos'ta oturdukları söylenen doğaüstü, doğadışı yaratıklarayaratıcılara yüklemek ya da "anam yer, babam yağmur" diyebilenler arasında kalabilmek için dışardan gelen kesintisiz koşullandırma sağanaöına lcafa tutmaya çalışmak. tkinci kiimedeki insanlar, her şeyin, tanıma, ölçüye geltnez bir "kara delikte sıkışıp kalmış evrensel enerjinin, günün, anın birinde "patlayıp genleşmeye başlanması"yla oluştuğuna inanırlar. Yetenekli insanlarcfan Marx'la Engels, ilksiz sonsuz enerji dönüşiimiinün özellikle insan dünyasındaki biçimlenmesi üzerinde durmuş, parayla simgelenen dirimsel enerjinin, insan emeğinin yarattığı değerleri, sorunları irdelemişler, Wilhelm Reich'sa, bununla yetinmemiş, evrensel enerjinin insan biçimine yapılanabilmesi için kaçınılmaz ilk işlev, cinsel işlev üzerinde çalışıp akıl yüriitmüştür. Ölümünün üçüncü yılında anılanyla yaşıyor Fakir Baykurt'un dünva serüveni köprüsü, barajı, ener)i üretimlikleri, öbiir gecim kaynakları körelmesin, ulusların gücü insan sağlığına, nuıtluluğuna kullanılsın isterim. Bence bütün silahlar zararlı, silah vapımına giden paralar ziyandır. Savaşlar çoğu zamankom>u uluslar arasında olııyor. Bir akıl1 sizlık yok mu bıında. Birbinne çay çorba içmeye, kafa çekmeye gidip gclecek, kızlarının oğullarının düğiınünü birlikte vapacak yerde, denı/deki, karadakı kaynakları birlikte ışletip ülkelerındeki mutlııluğu yükseltecek yerde savaşa tutuşmak sanımca aptallıktır. Hele ucu dinsellige varan mezhep savaşlarını hiç noş görmem. Dünyayı din Ue yönetmeye kalkan usuyitikleri önlemek gerekir. Din ile yönetim olmaz. Dinde sorıı yoktur, din yönetimleri halka hesap vermez. Eleştiri yoktur. Din yönetimleri aydınların, hem de halkın kendilerine yönelttiği, eleştirileri hoş gömıcz. Oysa insan yönetimini eleştirmeü, ona soru sormalıdır. Toplumların yönetimi akılla, bilimle olmalıdır. Dinde kıışku yoktur. Kuşku olmayınca akıl başta eyleşmez, kuşkıı olmayınca bilim yapılamaz. Bu nedenle din kendi sınırına çekilmelidir. Ben dindar değilim, ama dindarlara saygım var. Dindarların da bana, benim gibilere saygıh olması gerekir. Dindann bana bir yaran var mı? Benim dindara bir zararım var mir1 Kafaca geri kalmışlar dışmda kimse bugün din yüzünden birbirleriyle uğraşmıyor. Ancak halkına doğru dürüst abece'yi bile öğretememiş, bilimce yükselememiş toplumlarda bu yüzden hırgür var. Bizimse en az beş yüzyıflık egitim açığımız bulunuyor. Basımevini de üç yüz yıl geç aldık. Bu nedenlerle bocalıyoruz. güçleri sürekli destekleyen kurumların başında din ile endüstri geliyor. Bir din, bir endüstri üzerinde durmuyor, genel konuşuyorum. Din günümiizc gelinceye kadar her zaman hem savaşanları, savaştıranları kutsadı. Karşı çıktığı binde bir, o da yarım aöızla oldu. Buyurganlar savaşa karşı çıkan dindarları, din auamlarını ezdi. Obiirleri ses çıkarmadı. dayanışma göstermedi. Savaşa karşı çıkmayan, karşı çıkacağı yerde arka çı kan güçlerle benim ne alışverişim olsun, değil mi? Ben, çok emekli aylığı alıp köşeye kıvrılacagıma, halkımız üstünde DU türden kültür politikası uygulayanlarla, kadınlarımızı karanlıkta bırakanlarla savaşımı daha doğru bulurum Bir gün bız bu kaf'ada olanlar, karşıtnızdaki demagog takınıını yeneceğiz, buna ina nıyorum. ()nünde sonunda, hem yurdumda, hem dünyada savaşımı kazanacak Don Kişotlar takımında ben de bulunacag'ım. Dcğerimi bılen bilsin, bilmeycn ardımdan gülsün. Vız gelır, tırıs gider bana." Yukarıda anlattıklarım, inıecenin, dayanışma'nın son birkaç yüzyıldır sanıldığı, savunulduğu gibi "toplumsal", "Minlsal" başka bir deyişle, altbütünseldeğil, "evrensel" olduğunıı yeterince anımsatmıştır sanırım. l'akir'in sağlam, şaşmaz bilinci, tutarlılıöı, kendisinin de açıkça bilip güzelim dilıylekim bilirkaçkezanlattığı gibi, Atatürk'ün inanılmaz sezgisiyle yurdumuzun, bence bütün dünyanın "ctendisi" saydığı "toprak insanlan" ile, "köylüler" ile bağıannı, ilişkisini, etkileşimini koparmamış olmasından gclir. Ben yaştakilcr "Kaplumbağalar'ı, zaman içinde, birçok kez okumuştur elbet; kitabın başında, "Yılanların Ocü"nden yola çıkarak yapılmış filmin gösterimi sırasuıda, Ankara Ulus Sineması'nda yaşadıklannı özetler. Yapıtı, Ankara dolaylarında eğitim denetmcnliği yaptığı 19621966 arasında yazmış. Bu yıllar, Fakir'in hem kitanları, hem toplumsalsiyasal etkinlikleri dolayısıyla an arda soruşturmaya uğradığı, içeri tıkıldığı dönem; hem bedenseldüşünsel olarak, hem parasal olarak büyük sıkıntılar çekiyor. O güzelim sağlıklı imeccyi hiç aksatmadığı için, büyük ölçüde oluşturdıığu "Kaplumbağalar' ı Akçaköy'e gittiğinde, köydaş lanru toplayıp okuyup anlatıyor, dahası tiyatro oyuncusu gibi canlandınyor. Köydaşlan, elleri çenelerinde, kaşları çatık, soylu bir ciddilikle dinliyorlar; okumacanlandırma bittiğinde yaşananı şöyle anlatıyor Fakir: "Etkilendiklerini görüyordum. Ellerini çenelerinden çektiler. Yüzüme ışıyan gözlerle bakıyorlar. Ben bitirince, komşumuz Haçça Akdoğan birden ayağa kalktı. Uyanık, açıkgöz bir anaydı komşumuz. İki kızını Köy Enstitüsü'nde okutup öğretmen çıkartmıştı. Zorluklara, kahırlara katlanmıştı. Öbür komşulanmıza kıyasla görmüş geçirmiş bir insandı. "Sivrelt halam kalemini, sivrelt de yaz!" diye bağırdı. "Istemeyenlerin ağzına tüküreyim! Dünyada insanın sıkıntısı bir çanak bulgurla bir kuru ekmeğe mi? Topal eşeğime yükler, ben ilctirim senin çocuklarına! Sivrelt kalemini, durmadan yaz!" "Uykusu kaçan köylülerim, "Yaz halam yaz! Yaz dayım yaz! Yazemmim yaz! Pazara kadar değil, mezara kadar yaz!" diyerek dağıldılar. Otumpyazdım: 'Kaplumbağalar', odur, onlanndır. Acı, buruk bir roman oldu. Onu kentlerde, kasabalarda oturup günlük işiyle uğraşan okuryazarlar, yumrukçu ya da nemegerekçi aydınlar okuyacak. Belki de kapilacaklar, belki sıkılacaklar. Ama ben romanımı asü o akşam anamın geniş odasında bağdaş kurup beni dinleyen komşularımızın, dört mevsimi karanlık, bütün ömrü kömür olan köylülerimin okumasını, severse onlann sevmesini, ıslıklarsa onlann ıslıklamasını isterdim. Yurdumun biryazan olarak bcni en çok bu sevindirirdi. Belki bir gün o da olur. Düşünüyorum, mutlaka olur. Cîün doğmadan neler, ne tosun kızlar, oğlanlar doğar!" • ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 660 N Biiyük »kııniar "Kmkakıyaner Enerji döniişümünün yeryüzünde canlı varlikları oluşturmasından sonra, evrim, amip aşamasında kalsaydı, iş bir bakıma yalın ve kolaydı: Sonsuza dek kendimizi çoğaltır, sonraki evre'nin karmaşık sorunlanyfayüz yüze gelmezdik. Ama evren ve evrim, çift eşeyli çoğalmaya geçmiş, dolayısıyla kadınla erkeğin "çiftleşmesi' gerekmiş: Reich'ın açık seçik, giizelim, tutarlı anlatımına göre "kızılca kıyamet" de bundan sonra kopmuş. Marx'la Engels gibi, Reich da, enerjinin asal özelliğinin "iş görmek" olduğunu eksiksiz algılamış; dolayısıyla, evrenin temeli, birbirine eklenen, sonsuza dek sürecek "işlevlerdir", "işleyiş"tir demiş. Bunun için de, evrensel enerjinin, canlı dünyasındaki biçimine "dirimsel enerji", "örgensel enerji" anlamına "or^on" demiş. Bu enerjinin Biiyük Patlama dan önce ve sonra sürüp giden halkalanması canlı dünyasında bizi başka bir kavrama taşımış: Evren birimlerinin siirekli birbirlerini oluşturması, desteklemesi, kendine katması. "Canlı varlığın ilk ve tek ereği, varolmaktır" der başka bir dirimsel enerji uzmanı, Henri Laborit. Insanların varolabilmeleri için, varlıkları nı sürdiirebilmeleri için, Reicnın da belirttiği gibi, ilkin "çift olmalan", "çiftleşmeleri'; ardından, oluşan basamaklı birimlerde, oymaklarda, kümelerde, uluslarda, sınıflarda, evrensel enerjinin varolan ya da emekleriyle yaratacakları biçimlerini her bireyi, kümeyi, ulusu ayakta tutacak biçimde paylaşmaları gerekmiş, gerekiyor. Bugün de bütün sorunların temelinde o var: Tıpkı bedendeki kanserli hücre gibi, kimi birinıler eldeki ya da yaratılacak enerjinin (toplumsal terimle, artıdeğerin) hepsini, tüketemeyecekleri, varlıklarına hiç gerekli olmadığı nalde, tekellerinde toplamaya özendiği için, başımız dertten kurtulmuyor. SAYFA 8 1950'den sonra Reich'ın açtığı yolda arayıp araştırmayı sürdüren dirimsel enerji uzmanlan, varolan ya da oluşan enerji birimleri arasındaki temel işlevi açıklamak üzere, matcmatikten, güdümbilimden (sibemetikten) kimi kavramları ödünç aldılar: Yapı, bütün, altbütün. Evrensel bütünün sonsuz altbütünlerinden biri, cansız diye adlandırmak şimdilik hoşumuza ve özüncümüze uygun düsen "canlılar". Canlıların canlı kalabilmeleri için, Marx'tan bu yana, sanki yalnız insana özgüymüş sanıp saydıgımız artanenerjiyi paylaştınna, yeniden canlı dünyasına yatırma işinde, önümüze tatsız bir çatal çıkmış: Yatınm öliime mi, dirime mi olacak? Şimdilik öncelik ölümde, savaşta, silahta. Bütün öbür "su yorumculan" gibi Fakir Baykurt da bu temel seçimle yüz yüze geldiğinde, Atatürk'ün açtığı evrensel ışık nenüz yurdumuzu aydınlatırken, lnönü'nün, I lasan Âli Yücel'in, Tonguç'un sürdürdükleri tarlada yeşeren köy okullannda okuyup aydınlanabilme iırsatını bulabildiğinden, Marx'la Engels'i kuşkusuz tanıdığmdan, Wilhelm Reich'la Henri Laborit yi hiç okumamış olsa bile, altbütünler, toplumsal sınıflar arasında elbet ezilenlcri, dirimsel enerjileri çalınanları kucaklamış. Bakın ne diyor, Papirüs Yayınlan'nın ne mutlu ki basabildiği "Benli Yazılar" adlı kitaptaki "Ben" başlıklı yazıda: "Besbelli ben hiçbir biçimde savaştan yana değil, her zaman banştan yana bir yazarım. Evler, köyler yıkılmasın, uyuyanlann üstüne bomba yağmasın, uluslann yolu. Erdeme kavuştnak Son yıllarda bırbırı ardından açtıjhmız üniversitelerin altı boştur diye kaygı auyanm. Buralardan yetişen gençlerin niteliğini batı ülkeleri üniversitelerinden yetişen ençlerin niteligıyle kıyasladığımda, bizimilerin diplomayı aldıktan sonra da okuyup öğrenmeyi canla başla siirdürmesini gerekli bulurum. Değilse yapılan yollar üç gün sonra bozulur, köprüler yıkılır, spor sarayları çöker, doktorun ameliyat ettiği göz kör olur, ameliyat ettiği beyin mikrop kapar, hasta ölür. Politikaya atılanlar Meclis'e girdiğinde, hükümete seçilip devleti yönetmeye başladığında ortamı mafya kaplar, devleti erdeme kavuşturmak zorlaşır. Savaş çıkaran, çıkmış savaşlan sürdüren f
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle