04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Enstitüler için kâbusa dönüşen ortamını çiziyor. Benim öğrenim görduğüm 195056 döneminde de çağdaş kitaplar, Varlık vb. dergilcr yasaklanırken, öörenciler o zamanın sağraşist dergileri Orkun ve Komünizmle Mücadele'yc, zorunlu abone edilmişti. Gövde güzeli bir miidür, neler okuduğumu saptamak için, güleç yüzlü öörcncileri bulup, okuma cvim olan ağaç altlarına gönderiyordu. Amacını önceden sezip eşek sııdan gelinceye kadar dövdüğüm öğrenci, casuslann sonuncusu olmuştu. Köy Enstitüsünü bitirmek, cehcnnemden kurtulmak gibi bir şeydi. Öğretmen, cehcnnemin harlı ağ/.ıyla köyde karşılaşıyordu(8). Yıl 2002; değişen ne? Politika adına, kültür adına ortada birtakım cici beyler dolaşıyor. Hdebiyat alanında da bu cici beylerden çok yar. I Ialk ncrede? I lalk yok! Baykurt'ıın Özyaşam'ı, yok edilmiş bir halkın; batağa saplanan, kurtuluşu olmayan cğitimsel bir çöküşün öyküsüdür. Devlet okulları 'yardım' diye alınan ianeyle ayakta kalma savaşımı vcriyor. Okulun önünden geçen anababa suyulmaktan korkuyor. Elverişli okullara paralı olanlar gidiyor. N ice değer, parasızlıktan dolayı dağda çobanlık bile yapamıyor. Köylerden kentlere, ucunu hiç kütleştirmediği kalemiyle, halkın gerçeğini anlatmaya çalışan Fakir'in yokluğu bu ortamda ne büyük yokluk! Elini kolunu bağladılar; o diyeceğini dedi. Görev verdiler; görevini yerine getirememesi için ellerinden ne gelirse yaptılar. Çocukluk, delikanlılık, Anadolu'nun en uç köşesinde öğretmenlik.TÖS'te öğretmen kitlesine öncülük, genç denecck yaşta emeklilik... ve gurbet yurdunda bir fakir Baykurt! Gurbetin ne olduğunu bilen bilir. Fakir Baykurt daha çok bildi. Kitabına koyduğu adla, gurbet yalnızca 'sıladan uzakta' olmak değildir. Her şeyi yitirip, bilinmcyen ortamlarda yeni bir nayat kurmaktır. Yuva yapmak isteyen kuşun bile gagasında bir dal parçası olur da, gurbete çıkanın olmaz. Fakir Almanya'ya gittiğinde dalsız budaksızdı. Özyaşam'ının 7. kitabı olan Sıladan Uzakta, o yoklukta nasıl bir varlık yarattığının öyküsüdür. Sıladan uzakta yaşadı, ama, insanımızm oralarda yarattığı Anadolu'nun havasını soludu. Ozyaşam'ını yazıp bitirmek için gece demedi gündüz demedi ça lıştı. Acele işi olanların tclasıyla, kaJcminin hız tanımaz yolunda yürüdıi. Bu, 'ölüm'le yarıştı. 'Ölüm'le yarışı Fakir kazandı. Elimizin altındaki yüzlerce sayfalık özyaşam, romanlar, öyküler, denemeler, şiirler, masallar... bu dünyadan 'Fakir' diye gelip geçen büyük sanatçının onur tacıdır. • (1) Fakir Baykurt'un 'Özyaşam' diyebelirl.ediği anı, gözlem ve değerlendirmeleri 1. Ozüm Çocuktur (302 s.), 2. Köy Enstitülü Delikanlı (351 s.), 3. Kavacık Köyünün Öğretmeni (487 s.),4. KöşeBucak Anadolu (458 s.), 5. Bir TÖS vardı (535 s.), 6. Genç F.mekli (352 s.), 7. Sıladan Uzakta (422 s.) adlartyla Papirüs Yayınlarınca yayımlanmıştır. Sekiz ciltlik dizinin sonuncusu ise aynı yayınevince Dost Yüzleri (Portreler) adıylayakında çıkacaktır. (2) Fakir Baykurt, Benli Yazılar, Papirüs Yayınları, lstanbııl 1998, s. 11. (3) Yedi cilt 2907 sayfa tutuyor. Herhaldc Dost Yüzleri (Portreler) ile 3500 sayfa dolaylarında olacak bulacak... (4) Sıladan Uzakta, S. 351353. (5) Özyaşam'ının ilk biçimi olan bu taslak üzerindc dahasonra çalışmış, yayımlanan biçim ortaya çıkmıştır. Fakir Baykurt, yazdık farını bir kompozisyon ödevi düzeltir gibi yeniden gözden geçirdi. Yaptığı, tam bir dil işçiliği idi. Köygöçüren'i yazmadan önce, be! ki bir iki metrekare tutan büyük bir kâğıda, bir yazı mimarı gibi, romanın planını çıkarmıştı. Onun bu yazma özeninden çok yararlanmışımdır. Bir yazımda 'Köy F,nstitülü Ağabey' dediğim Fakir Baykurt'un, tutarlı ve özenli çalışmalarıyla çok yazara örnek olduğu bilinmelidir. (6) Aziz Nesin kâğıt atmazdı. Ters çevirip kullandığı zariları eörünce, onun bir santimetrakarelik kâğıdı bile değerlendirdiğine inanmışımdır. (7) Özyaşam 2: Köy Enstitülü Delikanlı, s. 188. (8) Mahmu' Makal, Bizim Köy (Güldikeni Yayınları, Ankara 2000); Anımsı Acımsı (Güldikeni Yayınları, Ankara (1996). SAYFA 10 Canıma can katan yazar: Fakir Baykurt BİRNURŞENER S evgili Cumhuriyet okurları merhaba! Canıma can katan yazar diye başlık koyduğum bu yazıyı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğum şu an aklımda dolanan sözleri sıraya nasıl dizecegim diyerek heyccanlandım. Azıcık düşününce heyecanımın yerini coşku aldı. lçimdeki sevinç çocukluk günlerimdeki şenlikleri bayramları andınyor. Bilgisayanmın hızına ulaşacakmış gibi acele ediyorum.Gazetemizin Kitap ekinde bir yazımın yayımlanacag'ını duyalı elim ayağıma dolanıyor. Değerli yazarımız Fakir Baykurt'u anlatmaya nereden başlayacağımı düşünürken içimin coşkusu artıyor. Kendi kendime gü lüyorum. "Kendi kendine gülene "deli" derler!" Ama sizler bana "deli" demeyin. Sesimin beni bilenlere, bilmeyenlere ulaşması ne güzel! Sekiz yaşındayken diş çektirmek için gittiğim berberde ününü duyup, kırk selciz yaşında yüzünü görebildiğün Burdurlu yazar Fakir Baykurt'un kitaplannı bulup okumaya başladığım yülar, onun ve birçok yazarımızın hapislerde tutulduğu yıllardı. Bir kadının aklına güvendiöi yazannın hapishaneye konulduğunu radyodan duyunca nasıl üzüldüğünü bilenler çoktur, ya da ben öyle sanıyorum. Gece yarısı uykularımdan zıplayarak uyanıp tutunacak bir dal, derdimi anlatacak bir insan bulamamanın acısını çok yaşadım. Gece gündüz yanaklanmı avuçlayıp düşünüyordum. Sevgili yazanmın, onun gibi bir çok yazarın, şairin, avdın insanlann ne suçu vardı acaba? Yazdıklanndan elime geçenleri okuyorum; kimsenin malında eanında gözleri yok! Yazdıklarıylabenim gibi okutulmayan, üstelik çocuk yaşta gelin edilen binlerce kadına, yine binlerce erkeğe çok çalısmayı doğru düşünmeyi öğreten bu insanfar neden hapisteler? Fakir Baykurt Burdur'umuzdan olduğundan en çok onun hakkında bilgi edinmeye çalışıyorum, sorup soruşturuyorum. Birilerinin namusuna mı ef uzattı.1 "Yok öyle bir şey" diyorlar. Avuçlarımın ateşi yanaklarımı yakıyor; eli kolu bağlı oturmak ne zor. Yine aynı günlerdc aydınların en çok da öğretmenlerin kitaplarının toplatıfdığını duyuyoruz. Eşimin, tanıdığı bir öğretmen kitaplarını bizim evde saklamamızı istiyor. 1 Kitaptan güzel emanet mi olur. Eşim bir gün sevine sevine eve geldi, elindeki kocaman torba kitaplarla doluydu. ü giinden sonra çoğu Fakir Baykurt'un olan kitapları doya doya, döne döne okudum. O zamana kadar bolca kitap bulup okuyamayan bir kadınken, bir anda dünyam değişti. Bir gün radyodan haberleri dinlerken Fakir Baykurt ve bir çok arkadasının berat edip hapishaneden çıktıklarını auydum. Yattıkları yanlanna kar kalmıştı. Bu arada çok akıllı olduğunu duyup yıllarca ona yazıp atamadığım mektupları yazmayı da niç bırakmadım. Kitaplan okudukça yaşama bakışım da değişti; dünya kitaplarda saklıymış iyice anladım. ükudukça direncim arttı, kimseleri ezmemeyi ezilmemeyi öğrcndim; kısacası canıma can katıldı. Sevgili yazarım Fakir Baykurt'un kitaplarıyla tattığım okuma serüvenini daha başka bir çok yazann kitaplanyla sürdiirdüm. On dokuzyaşında okumaya başladıfiım Baykurt'un kitaplanndan bilmediğim bir çok olayı, bildiğimi sandığım olaylann benim bildiöim gibi olmadığını öğrendim. Derin uykıilarda uyuduğumun ayrımına vardım. Yazanmın ilk kitaplanndan biri olan Yılanlann Ocü adlı romanda adı geçen Irazca nineden bir aynmımın olmadığını düşünüp onu kendime örnek aldım. Aynı onun gibi dinıdik durmaya, hakkımı vetmeyen varsıl habcıdan hakkımı almak için halıcıya karşı direnmeye başladım. Bu kadarı ycter mi? Amerikan Sargısı adlı kitabındaki Köy bekçisi Temeloş gibi ince ince düşünmeliydim, onun Amerıkalılara ka^ fa tutuşuna bayıldım. Sağlık ocağında kuy Faklr Baykurt Akçaköy'de arkadaslan İle. 1998. zaffer ablayla birlikte evime geliyordu. Her gelişlerinde saatlerce kitap okuyorduk. Bir gün onun için yazdıklarımı ortaya çıkardun. "Bunlan yıllardır size yazıyorum ama elinize ulaştıramadım alın götürün artık." "Hadi okuyalım neler yazmışsın?" Okudukça duygulanıp ikimizde ağladık. Ondan sonraki gelişlerinde bana birçok kitabını armaöan etti. Yıllardır biriktirdiği kitaplanyla kendi köyü Akçaköy'e kiitüphane açacağını söyledi. 1998 yılında bu isteğini gerçekleştirdi. Kitaplann kolilerden boşaltılma işini gönüllü üstlendim. Tam iki gün yardımcı bir gençle kitap kolilerini boşalttık. Yine 1998 yılında Papirüs Yayınevinin basmaya başladığı sekiz ciltlik Özyaşam öykülerini okumaya başladım. Önceleri bu kadar uzun özyaşam öyküsü nasıl olur diye düşünürken baktım ki okunması kolay insanı oradan oraya sürükleyen bir l'ürkiyc belgeselinin tam ortasında buldum kendimi. Bu kitaplan okuyan birçok kişiyle tanıştım hepsi de aynı kanıdaydı. "Fakir Baykurt kendini anlatırken birçok insanı, olayı anlatıyor" diyorlardı. Ne vazık sevgili yazanmız bu kitaplardan sadece birinin basıldığım görebildi. 20 yıldır yaşadığı Almanya'nınDuisburgşehrinde 11 Ekim 1999 yılında yaşamını yitirdi. O benim için hiç ölmedi ne zaman özlesem açıp bir kitabını okuyorum. Elliden fazla olan o güzelim kitaplardan sadece birini bulamadım. Bulamadığım kitabı Bir Uzun Yol adlı şiir kitabıdır. Öteki şiir kitabının adını Ateş Dikenleri koymuş. Canıma can katan yazanmın Tüm kitaplannın adlannı Papirüs yayınevinde basılan kitaplann baş sayfalannda görijyonım. Bir dakıka boş zaman geçirmeyen yazanmın hapishanede bile durmadan yazıp kitaplaştırmasını şaygıyla anımsıyorum. Kendisi anlatmıştı, Üstünü arayan hapishane görevlileri cebindc altı tane kalem bulunca şaşırıp "Nerene sokacaksın bunca kalemi?" demişler. Bu sözleri düşünürken hâlâ içim sızlıyor. Aydınlarımız bundan sonra niç acı çekmesin diyorum. Dileklerim hiç bitmiyor; insanlar çok okumalı, okuduğunu anlamadan o kitabı elinden bırakmamalı. Fakir Baykurt'u okuyarak başladığım bu güzel alışkanlıkla yurdumuzdan ve dünyanın birçok yerinden yazarların yazdıklarını okuyarak yaşamaya çabalıyorum. Son yıllarda alabildiğim kitaplarımla ve oğullarımm yardımıyla Çeltikçi llköğretim Okuluna bir kitaplık kurdum. Şu günlerde de aşağı mahalledeki ilkokula kuracağım kitaplığı açmak için uğraşıyorum. Cîönlümü açan bu uğraşlarımın hepsi Fakir Baykurt sayesinde oluyor. Onu Zincirlikuyu Gömütlüğüne son yolculuğuna uğurlarken Teşvikiye Camiinue tanıdığım birçok yazardanbazılarıylahâlâhaberleşiyorum. Kitap sevdasıyla başlayan akrabalıklann çoğalması dileğiyle yüreği sevgi dolu herkesi kucaklıyor, doyasıya öpüyorum. • SevgHyazarm ruğa girip aldığımız süt tozunu bebeklerimize içirirken Amerikalılara karşı eziklik ve gönül borcu duyduğumdan bir Amerikalı görsem utanıp boynumu cğecektim. C)ysa Amerikalıların önünde eğilmemem gerektiğini de bu kitaptan öğrenmiştim. Bu kitabı da bir kez okumak yetmedi dönüp yinc okudum. Kitaplan okudukça kimsenin kimseden üstün olmadığını anlamak da içimi rahatlattı. Oysa bizleri yetiştiren ailemiz, çevrcmizdeki büyüklerimiz bize tam tersini öğretmişlerdi. El etek öpmemeyi çok çalısmayı öğreten bu kitaplan okudukça yazanmı görmek ona yazdığım tüm mektuplan vermek için her gördüğüm insana onu sordum. Sorduğum insanlardan onun yerini bilen olmadı. Hapishanede değildi ama yine de onu bulmak benim için zordu. Onu göremememin üzüntüsüyle yıllar geçip gidiyordu. Sonradan öğrendim, yurdumuzun birçok yerine sürgüne gönderilmişti. Daha sonra da Almanya'daki Türk işçilcrinin yaşamlannı inceleyip, yazmak için Almanya'ya yerleştiğini duydum. Onu görebilmeumudumkalmamıştı. Burdurlu yazanmı görüp kutlamak, boynuna sarılıp teşekkür etmek istiyorum olmuyordu. Çok geçmeden Almanya'da yazdığı kitaplan da bulup okumaya başladım. Yokluktan bunaldığım yıllarda Almanya işçisi olmak için çabaladığım günleri düşünüyordum. Orada yaşayan işçilerimizin acılarını, özlemlerini okudukça Almanya sevdam geçip gitti. Almanya'da yazdığı kitaplardan biri olan " Yarım Ekmek" romanındaki Kezik Acar'ın başına gelenleri kah ağlayarak kah gülerek okudum. Yıllar bir bir geçti. 1997 yılında Fakir Baykurt'un Burdur'a konuşma yapmaya ve kitaplannı imzalamaya geleceğini bir hafta önceden duydum. O bir haftayı zor geçirdim. Bir hafta sonunda imza günü sabah erkenden kalktım. Son yıllarda alabildiğim tüm kitaplannı çantama doldurdum. Oğullarımla Burdur'a vardığımızda kitaplannı imzalayacağı yapıda onu bcklemeye başladık. Çok geçmeden yazarım göründü. Çevremi sımsıkı kuşatan baskılar yüzünden herkesin içinde ona sanlamadım. Şükür elini tutup sıkabildim. O heyecanla onun oturduğu masada tam karşısına oturdum. Ona yıllardır sormayı düşündüğüm her şeyi soımaya başladım. Her sorunîla şaşkınlığı biraz daha artıyordu. "Aaaa bende izi bile kalmamış konularla ilgili sorular soruyorsun, çok sevindim. Sen benim hakkımda ne kadar çok şey biliyorsun?" "Erbetbiıirim yazdıklannızı yutarak okudum, kırk yıldır sizi arıyorum." "Işte buldun bundan sonra birbirimizi çokçagörürüz." "Benim evim Çeltikçi'de." "Olsun bizim bir evimiz de Antalya'da oraya giderken sana uğranz." Sevinçten her yanım titriyordu. Saygıdeğer yazarım sözünü tuttu; o günden sonra ne zaman Türkiye'ye gelse sevgili eşi Mu TüridyelMlgesal Aknanya sevdas CUMHURİYET KİTAP SAYI 660
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle