Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HASAN BASRİ ÜNLÜ A ntolojileri şiır dünyamızın neresine koymalı; oııları hangi kıstaslarla değerlendirmelıyız:' Antolojı hazırlamanın kesin kuralları var mıdır? Antoloji yayımlamanın şaşmaz sonuçlarından birisi dc hcr seferinde çatlak seslerin, sızlanmaların.. kulakları tırmalaması mıdır? Salt kişisel beğenilerden oluşan bir toplam antoloji olnıanm şartlarını ycterince sağlar mir' Mehmet II. Doğaıı'ın Ocak 2001'dc Yapı Kredi Yayınları'nca yayımlanan "Yuzyılın Tiirk Şiiri / (19002000)" antolojisi üzerıne tartış(ama)malar hayret verici. Görülen, bazı şairlerimizin şiirlerine ve şiir dünyamıza karşı taşıdıkları so rıımluluklara koşııt kişiliklere sahip olmadıklannı düşündürtüyor. A/ Antolojiler, başlıklarında çizilen çerçeve bağlamında, doğaları gereği birer 'önerme', 'belirleme' araçlarıdır. Dolayı sıyla bir antolojiyi değerlendirmek, aynı zamanda değerİendirmenin değerlendirmesini yapmak demektir. Antolojiyi kuran kişinin bazı kısıtları ve özgür alanları vardır. Kısıtlarını, antolojilerin başlığına ve varsa kapsadığı döne me, konuya.. ızleğe göre: akımlar, dönemleı, eğilimler; ve bıınlar içerisınde belirleyici, yönlendirici olmuş şairler; "...hiçbır öneme, akıma, eğilime girmeyen, kendi başına adacıklar oluşturan..." (I. cilt/syf. 15), kiminin şiir ömrii dönemlerden, akımlardan çok daha uzun sürmüş şairler; şiir ömrii çok kısa olsa da şiirimizin bazı imgeleri, duruşlan borçlu olduğu şa irler; zamanın süzgecinden geçmiş, kalıcılaşmış şairler; olarak tanımlayabiliriz. Benzeri kısıtlar şürlerin seçiminde de vardır: "Şairlerin saJt en güzel şiirlerini değil de, şiir seriivenlerinde geçirdıklerı aşamaları ortaya çıkaracak örnek şiirleri seçmeye çalıştım" (I.cilt/syf. 15). Bıı kısıtlar için Mehmet H. Doğan kısaca, 'üznelliğin sınırlarını daraltan nesnellik' divor. Antoloji çalışmasmın özgıir alanıarından kastedilen ise çalışmayı yapan kişının kendi şiir beğenisiclir. Daha uzak dönemleri de kapsasa bile, zamanın henüz acımasız elemesini yapmadığı yakın dönemlere gelindikçe bu özgüröznel seçimlere ister istemez daha fazla pay düşecektir. Beğenilerin onaylannıasını, kabulünii sağıayacak olan ise, elbette seçime konu olan şairler ve şiirleri kadar bıı seçimi yapan kişinin 'şiir üst başlıklı' tüm çalışmalandır. Antoloji üzerine tartış(ama)malar ya da... Yüzvılın Türk Siipi Mehmet H. Doğan'ın "Yüzyılın Türk Şiiri" antolojisi üzerine tartışmalarbir türlü hız kesmiyor. Ama giderek neyi tartıştığımızı da unutmaya başladık gibi... Hasan Basri Ünlü bu tartışmalardan çok sıkılmış anlaşılan ve aşağıdaki yazıyı yollamış. Bir okurun ilginç yaklaşımı örnek olmalı bize. ledilmeye çalışıldığını düşünmemek elde değil. (7 Bunlardan yalnızca ıki kişinin yorumlarını (!) ve duruşlarını açmak ycterli olacaktır. Önemli olan, şiiredebiyat dünyamız üzerinde söz sahibi olmaya çalışan bu kokuşmıış mantığın, yöntemlerın anlaşılmasıuır. (Jzdemır Ince'nin antolojiye yönelik aslında antolojiye değil şiirin naifliğinden oldukça uzak tavrı onu yeniden gözden geçirmeyi gcrektiriyor. ("). Ince yapması gereken son şeyi en başta yapıyor ve yayınevine noterden tasdiklj bir ihbar mektubu göndererek antolojinin bundan sonrakı haşımlanndan şiirlerini çektigini açıklıyor. Üstdik bunu vaparken yaralanmışincinmiş bir insandan öte karşısındakini yaralamak, ona zarar vermek isteyen hasmane bir görünüm sergiliyor. "Ben mafya lideri miyim", diyor. "Kendi şiirinin yanında ona koşut olarak yürüttüğü şiir çevirisi çalısmaları yurtdışında birtakım ilişkiler sağladı ona." (H.cilt/syf.215), cümlesinin 'neredeyse mafya tarzı ilişkileri ima ettiği' görüşünde olduğunu, söylüyor. Oysa antolojide bıı cümlenin devamına bakıldığında, aynı paragraf içinde, bu ilişkilerin neler oldıığu ve neyin kastedildigi bütün açıklığıyla görülebüiyor. Bu sakat algılayışın söz lconusu çalışmadan öte, başkaşiir dısı (!) rahatsızhklardan kaynaklandığını aüşünmemek mümkün degil. Istanbul 19. Nloterliği'nden yayınevine gönderdiği ihbarnamenin tarihini de veriyor: 17 Mayıs 2001. Antolojinin 1. basıın tarihi ise Ocak 2001'dir O. Ince'nin kendısine böyle ağır bir hakarette' bıılıındugunu anlaması nedense ancak beş ayda mümkün oluyor (?\) Bu zaman farkını anlamlandırmak ilk bakışta pek de olanaklı değil. ü halde bu beş ay içinde, yani antolojinin yayımlanmasmdan sonra bir şeylerin yaşanmış olması gerekiyor. Bu zaman dilimine hem de tam isabetle denk düşen bir örnek mevcut: kitaplık dergisinin MartNısan 2001 tarihli 46. sayısındaki, Mehmet H. Doğan'm "KÖKÜ KURUMAYAN ŞİİR" başlıklı yazısı; sayfa 187190. Bu yazının ozellikle son iki sayfası, O. lnce'nin '80 sonrası şiıre ve genç şaırlere duyarsızlığına ayrılmıştır. Yazı şöyle sonlanıyor: "Ince, Ataç'ın ve yasça büyük şairlerin kendisini okuduğunu bildiği için, şiir yazarken onlan omzundan kendisini seyrediyor hissedermiş. Doğrudur. Bugünün genç sairleri yirmi yıldır yazdıklan şiirden haLersiz lnce'yi ne diye, nasıl omuzlannda hissetsin ki!" Hak etmediği halde genç şairlerin omuzlarına oturmak isteyen (!) Ö. înce'ye izin vermediği için ^Mehmet H. Doğan'a düşman olunmuştur! Çareyı antolojiden çekilerek zarar vermekte bulmuştur O. Ince, çünkü yazıda söylenenlerden sonra Mehmet H. Doğan'a yapacak bir hamlesi kalmamıştır. Aslında ü . Ince bu davranışıyla şiir okunınun elinden şiirlerini çekip almış, bugünün genç şairlerinden biraz daha uzaklaşmış, Mehmet H. Doğan'ın yazısında söylediklerini bir kez daha doğrulamıştır. Halbuki antoloji girişinde, "Okumalar ve eleştiriler sonunda ortaya çıkacak bu noksanlıklann bundan sonraki baskılarda giderileceği umuduyla..." (I.cilt/syf.16), denilmektedir. Her seye rağmen ortada bir hata (!) var deniliyorsa doğru davranış, eleştirip düzeltilmesini beklemek olmalıydı. Şiir okuruna sunulmuş bir toplamı zayıflatmaya, yıpratmaya çalışmak olmamalıydı. Tarus(ama)ma örneğinde ikinci kişi ise Ismet Özel'dir; kısaca, "Mehmet H. Doğan'ı ciddiye alnıam" demektedir. Kendisini ciddiye almakta hayli zorlanacağınız t. Özel, şiir tarihimizde örneğine rastlanmayan bir reddiyeciliği sembolize eder. Bu isim, kısaca: 1960'hyıllardaTlP'li; Daha sonra FKF ve ardından da DevGenç içinde; Dönemin işçi sendikalarıyla devrimci eylemlerde; FKF Marşı'nın sözlerini yazmış (Kavga Dergisi, 15 Nisan 1967, syf.8); "Halkın Dostları" dergisinin Ataol Behramoğlu ile birlikte kurucusu (on sekiz sayı çıkan dergi, sıkıyönetimce kapatılmıştır); 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra siyasal yelpazenın karşı kııtbıına katılan ve artık 'Islamcı inançları doğrultusunda' şiirler yazmaya başlayan; "1971'den sonraki kcsin döniişten sonra şiirinde önce nıcelik, daha sonra da nirelikyonıınde duşmeler..." gorıilen 1. C)zel, "Islamcı kesimin, 1992'deki Sı vas kıyımını onaylayacak kadar sivri yazarlarından biri...""(ll.cilt/syi.387). Evet, 1. Ozel'in dıırıışu artık sözle tanf edilemez dımımdadır! Bunca çelişkiyi Mehmet H. Doğan, antolojisindeki 1. Özel sayfasında neden bir kez daha tekrarlamış ki (?!) Ancak unutulmak istenebilecek bir geçmişin belli ayrıntılarını antolojiye alarak iyice kalıcılaştırmıştır. î. Özel in kıni kendi geçmişınin hatırlatılmasından kaynaklanıyor olsa gerek. "Mehmet 11. Doğan'ı ciddiye almam" diyerek aslında 'Benim hakkımda yazdıklarını ciddiye almayın' demek ıstı yor. Ama bu geçmiş sizindir 1. Ozel, ne yaparsanız yapın onunla anılacaksınız! Fakat tüm bunlara rağmen, tutarsız olmayı bir özellik haüne getirmiş olmanız, kendi dışınızda bir tutarsızlık (!) goruyorsanız onu eleştirme hakkını yine de elinizden almaz. (Yine yeni bir tutarsızlık yaratmamak kaydıyla!): 3 Haziran 2001 tarihli Radikal gazetesinin ki'ıltür/sanaf sayfasında, "Kızdıran şiir antolojisi" başlıklı bölümde (Milliyet Sanat, sayı 505; 1 Haziran 2001, syf.î435) bir kez daha "Mehmet H. Doğan'ı ciddiye almam" sözünü okursunuz t. üzel'den. Ama aynı yazının 10 cm. uzağında (!) yer alan, Enis Batur'un antolojiyi yayımlayan yayınevi adına yaptığı açıklamasında; "Çalışmasını tamamlayıp teslim ettiğinde, Yapı Kredi Yayınları olarak sonuçtan çok memnun oldtık: Ismet Özel'in de vurguladığı gibi, 'Yüzyılın Türk Şiiri' antolojisi yayınevimizin genel düzeyine ııygun bir uründür", deniliyor. 1. Özel aynı ürün için ürün sahibine baş ka yayınevine ise bambaşka konuşmaktadır. Yazık! D/ Turgay Fişekçi, antolojinin tanıtımındaki "Türk şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeni" tanımlamasına karşı çıkıyor. (Hâlâ ürün hakkında konuşan yok.) Fakat bu karşı çıkışın ardından F'işekçi 'en önemli eleştirmen' sıfatıyla Memet Ftıat'ı ilan ediyor. Birine karşı çıkılırken diğeri önerilmeseydi; şiirin 'en önemli', 'en büyük' sıfatlanna ihtiyacı olmadığı söylenseydi belki daha anlamlı olabilirdı bıı bakış açısı. Evet, 'en önemli eleştirmen' sıfatı fazla bulunabilir ama eleştirmenlerimizin fazla olmadığı kesindir. Hele bir de '80 sonrası şiirimizin halen "kendi eleştirmenlerini" çıkaramadığını duşunıırsek... Bu yüzden ne Memet Fuat ne Meh met H. Doğan.. ; hensi de hayli önemli eleştirmenlerimizdir nâlâ. Fişekçi, kitabın değerlendirme yazısında Can Vücel gibi bir ismin yalnızca bir kez geçmesinin anlamsızlığını vurguluyor. Biraz zahmetle kitabın içine bakılsa, kitabın oranlarına göre hiç de azınısanmayacak bir Can Yücel bölümü oldıığu görülecekti... Fişekçi, antolojide '80 sonrası şairleTe gereğinden fazla yer ayrıldığı eleştirisini getiriyor. Fişekçi'nin söylediğinin tam tersine Mehmet 11. Doğan, "...Seçkinin oylumunu aşırı büyütmıiş olmak korkusuyla umut vaat eden bu şuirlerden daha fazlasını almadığıma üzgunüm aslında. Antolojinin en fazla tartışmaya neden olacak bölümünun bıırası olacağını da daha şimdiden bildiğim halde." (I.cilt/syf. 14), demektedir! '80 sonrası şairlerine gereğinden fazla yer ayrıldığını söyleyen Fişekçi, bu eleştirisinin ardından da yine ozellikle '80 sonrası şiire dahil edilebilecek bazı isimlerin anto • CUMHURİYET KİTAP SAYI 600 B/ Antolojiyi hazırlayan kadar onu tartışacak olanların da uyması gereken kısıtlar ve özgür alanlar vardır: "Yüzyılın Türk Şiiri" başhğı vekapsamından kopuk; bütünsel yapı bir yana dönemlerin, akımların oluşturduğu oylumlara bile dokunma cesareti gösteremeyen; nesnenin iç tutarlılığını, iç yapısını çö zümlemekten ve tartışmaya açmaktan uzak.. çatlak seslerle, sizlanmalarla karşılaşıyoruz. Şiirin doğasına kirlilikten başka bir şey katmayan bu değerlendir(eme)melerde görünen başlıca özellikler: parçalara takılmış; tek tek isimlere, ben'lere bağlı; sistematik olmaktan uzak; söz konu.su edilen üründen öte... başka amaçları, niyetleri cağrıştırıyor. Belki bu çalışmayı yapan Menmet H. Doğan'la şahsen; belki yayıneviyle ya da yavınevi yönetiminden bazı kişilerle; belki de geçmişe uzanan ve bugiın unutulmuş gibi (!) görünen polemiklerden kaynaklı çelişki lerin "Yüzyılın Türk Şiiri" üzerinden halSAYFA 14