Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nemi îstanbul'u; kurtuluş sevinci; Cumhııriyet; Osmanlı ile modernizmin uzantılarında örülmüş bir yaşam... Hatıralar arasında Atatiırk, Cemal Reşit Rey, Neyzen TevHk, Şehzade Ömer Faruk Efendi, Muhsin Ertuğrul, Mazhar Osman, Fahrettin Kerim, Yahya Kemal'e dair olanlar da var; bir dönemin ünlü matematik hocası Bedros Adruni, Cumhuriyet'in unutulmuş komutanlarından Sakallı Nurettin Paşa, son Melamî'lerden Osman Kemali Efendi, Süreyya Paşa, Kont Ostrorog, Çürüksulu Belkıs Hanım, Necmettin Molla'yı anlatanlar da... Özünde bir anneyle oğulun, geneldc bir dönemin hikâyesini anlatan Melek Annem ve Ben, yakın geçmişin gündelik aynntılannı göz önüne sererken insan denen varlığın da, sürdürdüğü hayatın da siyah ve beyaz gibi tek katmanlı olınadığını hatırlatıyor: Kadın, erkek ya da eşcinsel olmak, zenginliği, fakirliği art arda yaşamak, kıskanç veya olgun davranmak, aşk acısı çekmek, "kader" kavramını kabullenip hayatını bu doğrultuda yönlendirmek... tki ömür boyunca olup bitebilecek her şey! Hayat kadar sürprizlerle dolu bu kitap, bir roman kadar akıcı bir dille kaleme alınmış; zamanda birkaç saatlik bir yolculuk için... On Bin Kedet/Elızabetb Ktm/Çevtren: Füsun Doruker/Altm Kitaplar/207 s Hepimizin kendine özgü bir hikâyesi var. Yaşam boyu sırtımızda taşıdığımız hÛcâyemiz ailemiz, içinde milyonlarca insandan biri olan Kim'in de bir hikâyesi var. Ama onunki az rasdanır bir zorluğu ve mücadeleyi içinde taşıyor: Kim, annesinin Amerikah bir subayla yaşadığı ilişkinin sonucu olarak dünyaya gelir. O dönemlerin şartlanna ve geleneklerine göre bu oldukça ağır bir suçtur. Çoğuna göre namus için de olsa, Kim'in annesi, babası ve erkek kardeşi tarafından öldürülür. Bu yasak ilişkinin meyvesi olan Kim çöp torbası gibi, savaş sonrası Seul'deki bir Hıristiyan yetimhanesine atdır. Daha sonra da, aşın dinci bir Amerikah aileye evlatlık verilir. Tekrar o yetimhaneye dönmemek, bir melez ve piç olduğu için aşağılanmamak adına elinden geleni yapar. Ama bir tnclez olmak zordur ve gittiği her yerde aşağılanır. Kurtuluşu olacağım düşünerek yaptığı evlilikte de mutluluğu bulamayan Kim, annesinin yapmadığını yaparak çocuğuyla bir yere kaçar. Ne olursa olsun, bu onun seçtiği, "kendi" hayatı olacaktır. Türkçe'ye çevrildi. 276 sayfadan oluşan çeviri kitapta onbir anabaşlık altında, nitelikli gazetecilerin özellikleri, araştırma yöntemleri, çeşitli haber teknikleri (söyleşi, röportaj, yorum, analiz, niciv vs.), haber dili, yazı işleri ve servisler, meslek etik'i, gazetecinin geleceği, Âlmanya'daki gazeteci eğitimi, önemli gazetecilik okullan ve giriş koşullan gibi konular yer almakta, yazarlann deneyimleriyle zenginleştirilmiş teorik bilgiler, öneriler ve uyanlar eşlığinde sunulmaktadır. Ağırlıklı olarak gazetecilik mesleğinin inceliklerine dikkatin çekildiği, uygulamadaki yanlışların eleştirilerek vurgulandığı yapıt, mesleki açıdan yararL bir başvuru kaynağı. I lılmı t.ıvıı/ lar" da da kurmacayla özyaşam ayrıntılannı başanyla birleştiren yazar, Cezayir'deki toplum yaşamını, gelenek ve göreneklerini, insan ilişkilerini romanına ustaca yerleştiriyor. Yalın diliyle, evrensel duyguları, acıları, özlemleri, yaşamın çelişkilerini ve karmaşasını, bir kadının geçmişinden uzunca bir zaman diliminde veriyor. Aşkın Büyüaü/François Olivier Rousseau/Çeviren. Sınem Yenel/Can Yaytnlart/223 s. George Sand ile Alfred de Musset: On dokuzuncu yüzyıl edebiyatına damgalannı vuran bir kadın ve bir erkek. Yapıdan ile olduğu kadar sıradışı kimlikleriyle de Paris sanat ortamında yer alan bu iki yazar, aynı zamanda tutkulu bir aşk öyküsünün de iki kahramanı. Toplumun kurallarının karşısına kendi hayat görüşleriyle dikilen sanatçılar ve edebiyatçılar arasına, taşrada yaşayan bir baronun kansıyken, Paris'e demir atmayı başaran George Sand da katılmıştı. Tudculu, bağımsız, iddialı ve akıllı bir kadın olan George Sand'ın karşısına ruhsal bozukluklan olan, çift kişilikli, çelişkilerle dolu, acı çekmeden yazamayan, ama dehasıyla göz alan şair Alfred de Musset çıktı. Asıl adı Aurore Dupin olan George Sand, kadınlara yüklenen ikinci sınıf kimliği reddederek, gerek yazarlığı, gerek yaşama biçimiyle öne çıkmak istiyordu; erkek adı kullanmakla kalmıyor, erkek giysileriyle de dolaşıyordu. Paris'in bohem hayatına dalan, besteci Chopin dahil pek çok sevgilisi olan, ama siyasal kimliği ve idealist sosyalizmi ile de adını duyuran George Sand ile Alfred de Musset'nin bir araya gelmesi, bir fırtınanın kopması gibiydi. Sevgilisinden altı yaş büyük olan George Sand'ın zaman zaman anne rolünü üsdendiği bir ilişki yaşadılar. Birlikteyken Paris'te yapoklan her şey olay oldu. Füme de çekilen ve Juliette Binoche'un George Sand rolünü üsdendiği "Aşkın Büyüsü", on dokuzuncu yüzyılın sanat ortamında gelişen, kavgalarla, kuşkularla yoğrulan bu olağanüstü, tutkulu, çılgın, fırtınalı aşkın romanı. • Ceviz Sandıktaki Anuar/Hılmt Ya Eski evlerin bir köşesine kurulan ceviz sandıklardan neler çıkmazdı ki. Kenan dantelli örtüler, yatak çarşaflan, bohçalar, oyalı mendiller, işlemeli yastıklar, natta sararmış fotoğraflar... Ililmi Yavuz'un sandığından ise tadına doyulmaz anılar çıkiyor. Hilmi Yavuz, en bilinen özelliği olan şairliğinin yanında bir düşünür, felsefeci ve yazar. Andannın 195060 arasını kapsayan bu ilk bölümünde, yeniyetmeüğinin ve ilkgençlik ydlarının dünyasını anlatıyor. Kimler yok ki bu sayfalarda: Doğan Hızlan'dan Cemal Süreya'ya, Edip Cansever'den Erdal Öz'e, Hasaıı Pulur'dan Özdemir Asaf a kadar bir dönem Türkiye'sinin kültür mozaiğini oluşturan önemli adlar yanında, dönemin siyasal ortamının baş kişileri olan Ismet Inönü, Adnan Menderes gibi siyasetçiler de var. Türkiye'nin siyasal ve toplumsal geçmişinde çok önemli bir donemi kapsayan bu on yü, aynı zamanda edebiyatımızın gelişim sürecinde önemli adlann ortaya çıktığı yülardır. Gazetelerin edebiyat sayfalannın önemsendiği, dergilerde birbirinden yetenekli yazar ve şair adaylarının boy gösterdıği, edebiyat matinelerinin hıncahınç dolduğu, çırağın ııstaya saygı duyduğu, ustanın çırağı küçümsemediği yıllar. Anılann arasına serpiştirilmiş okuma parçalan ise, Hilmi Yavuz'un o yıflarda yazdığı, kimisi yayımlanmış ama hiçbir kitabına girmemiş şiir, öykü ve roman çalışmalan; genç bir edebiyat sevdalısının iç dünyasını yansıtan metinler. Kendi deyişiyle: "Bukitaptaki metnin kendisi, benim 195060 yıllan arasındaki Îstanbul yaşamının kamıısal alanıdır, okuma parçalanysa özel alaıu." l i.\ 1/ S\NUlkl.\kl \MI.\K vuz/Can Yaytnlan/lİ6s. " 'Kimdim ben?' Katil ve kurban. Ellerimde başkalannın kanı var başkalarının ellerinde benim kanım. Bir cinayet işledim; belki de pek çok cinayet işledim. Nasıl olsa bütün ipuçlarını temizledi hafızam. Bir cinayete kurban gidiyorunı. Belki de pek çok cinayete kurban gidiyorum. Nasıl olsa inanmıyorum ardından tııtulacak mateme. Katillerimin yüzlerini seçemiyorum; isimlerindense geride harfler kalacak sadece. Binlerce kelime, onlarca hikâye var boğazımda düğümlenmiş. Susuyorum konuşmam gereken yerlerde; dilimi tutamıyorum ne zaman susmam gerekse. Anlatacak çok şeyim olsa da, emin değilim anlaşılmak istediğimden" diyor Elif Şafak. Gazetecinin El Kitabt/Wol/SchneiderPaul]oseph Raue/Çevıren IşıkAygun/KonradAdenauerVakfi/276 r Çağımızda yaşanan bilgi patlaması, özellikle mesleğinde yetkin gazetecilere duyulan gereksinimi giderek arttırmaktadır. Bu gereksinim de gazetecilik eğitimine gösterilen özenle ancak giderilebilir. Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilcisi Dr. Wulf Schonbohm ve îstanbul Üniversitesi Dekanı Prof Dr. Suat Gezgin işbirliği de bu amaç doğrultusunda sürdürülmektedir. İki deneyimli gazeteci yazar, Wolf Schneider ve Paul Joseph Raue tarafından kaleme alınmış gazetecilere yönelik yeni bir yapıt I.Ü Detişim Fakültesi Öğr. Gör. Işık Aygün tarafından "Gazetecinin El Kitabı" adı altında Almanca'dan SAYFA 22 !>KURIN AVNALARI Şehrin Ayntlan/ElifŞa/ak/Metts Yaymlan/2781. M.ııu ( .uılıiı.ıl .V>k... A^KUVR Aşk... AşlıİBt/Marte Cardinal/Çevtren Ümtt Moran Altan/Can YayınlaGüney Fransa'nın köşesinde, her zamanki gibi evinin önündeki çardağın altında oturan Bayan Lola, çardağı onarmaya gelecek ustayı beklerken, geçmiş yaşamj bir fılm şeriti gibi gözlerinin önünden akar. Doğup büyüdüğü ve uzun yıllar önce aynldığı Cezayir'de uzun yıllar kalmış bir Fransız yazar. Orada geçirdiği yüIann izdüşümleri bu romanında açıkça görülüyor; romandaki kahramanla kendi yaşamı neredeyse bire bir örtuşüyor. Daha önceki kitaplarında olduğu gibi "Aşk... AşkCUMHURİYET KİTAP SAYI 582