Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 2 N I S A N 2 0 0 1 • Fethi Naci, Eleştiri Günlüğü'nde bu hafta, Tuıtıan Gürkan ve Cemil Kavukçu üzerine yazdı 3 say/ada LJUIviyeAlpay, N. Odyakmaz'ın 'Bektaşilik...'inideğer1endirdi ıo say/ada • Bedrettin Aykın, S. Khalifa'nın 'KudüsGüncesi'nideğeriendirdi... ıi say/ada • HayriKakoYetiKTÜBlTAKveTEMA yayınlannıdeğertendirıyor 14 say/ada Cumhuriyet I Z E K Mehmet Ergüven Çeyrek yüzyılı aşkın bir süredir çeşitli dergi ve gazetelerde yazan Mehmet Ergüven 'in bu süre zarfında on dört kitabı yayımlandı. Gösteri dergisinin 1982 yılındaki deneme yarışmasında birincilik ödülünü kazanan yazar, bu türe duyduğu özel ilgiyi kendisiyle tanışma arzusuna bağlıyor. Deneme, sabit doğruyu yıkmamn en kestirme yolu, ona göre. Dolayısıyla operadan rotoğrafa, resimden tiyatroya kadar çeşitli sanat dalları arasında kalem oynatmak, maskenin ardındaki maske ile yüzleşmek için bir vesile burada. DİNÇER SEZGİN ılersen Golgenın Utuncla aıilı son kıtabından baslayalım sö'ze Bu denemelerde de görsellık hep on planda Bıınu bıraz açar mtsın ? Once şu noktanın altını çizeyım: Kayda geçen her görüntüde aslından suretine Dorçlu kalan bir şey çıkar karşımıza: Ben. Hiç kuşkusuz burada söz konusu olan özne, yaratıcı ile izleyıcınin buluştuğu kaygan bir zemini temsil ediyor. Görüntünün deşifre eailmesinde sanatçı ile bilinç ve yaşantı niteliğinin uzantısındaki bakış natlarımız lcesişir; yorum, alev alev yanan bu kesişme noktasında yalınayak dolasıp, mümkünse dans etmektir. Ben, tam da bu gerilimli DÖİgede, hiç değilse ayakta durabilmek için kalem ile kâğıda sarılıyorum. Boş kâğıdı, kitaptaki bir yaztda da açıkça dile getirdiğim gibi, kalem ile hakkını vereceğimiz bir dölyatağı olarak görüyorum ben. Kalem yahut firça, kadın/erkek ayrımının ötesindeki bir duhul aracı olarak, değdiği her şeyin bekâret zarını bozmaktadır ilkönce. Gel geîelim duhul ne denli başarılı olursa olsun, kalem ile kâğıt arasındaki ilişki, buna katkıda bulunanın son nefesine kadar kabullenmek zorunda kaldığı bir coitus interruptus'tur; boşalma yarıda kaldığı için yaşam boyu kalem elimizden düşmez. Görmeyi söz diline aktarıp, orada bir başka malzeme aracılığı ile yeniden üretmenin bu sorunlu boşalmayı büsbütün kışkırtıcı bir hale getirdiğini düşünüyorum. Görmek, dünya ile aramıza koyduğumuz mesafeyi önce kanıtlayıp, daha sonra bu mesafeyi başkalan ile birlikte katetmektir; dil'de "görüyorum"a isaret eden her şey, "görüyoruz"a bir çağndır ashnda. Bütünüyle bana ait olan bir görme modelini baskaları ile paylaşamıyorsam, öyle görüyor olmamın hiçbir anlamı yoktur. Ne var lci, görmeyi böylesine kışkırtıcı hale getiren şey, aynı şeyi görüyor olduğumuzun hiçbir Ses ile goruntuye bölünmüş bir yazar D zaman temenniden öteye geçmeyişidir; ve belki de salt bu vüzden gördüğümüz şeyler nakkında birbırimize söyleyeceklerimiz asla bitmez; en azından daima farklı olabilmenin gerekçeli güvencesi söz konusudur burada. Gölgenin Ucunda, bir denemeler seçkısı, ancak Ne}'e Erdok ve Devrim Erbilgtbt ressamlarla ılgılı yaztlar da yer altyor bu kıtapta. Deneme ile eleşttn arastndaki stntr çizgisint belirter mtsin? Sınırh sayıdaki birkaç yazıyı bir yana bırakırsak, bugüne kadar hiç eleştiriye girmediğimi rahatça söyleyebilirim. Ne var ki, sonuçlanna katlanmaktan korktuğum için değil, olaya daha farklı bir perspektiften baktığım için eleştiriye gırmekten kaçındım hep. Herhangi bir sanat eserine yaklaşırken, gerekçelerini sıralama koşuluyla bile olsa, beğendim ya da beğenmedım ile sınırh bir hesaplaşma modeli bana göre değil. Bu yüzden eleştirmek yerine, eleştiri hakkını saklı tutma kaydıyla, değerlendirmeyi tercih ediyorum ben. Ashnda bir sanat yapıtı ile kendimle buluşmak için diyaloğa girerim; buluşma ne denli içten ve tutarlı ise, ben de söz konusu esere o ölçüde güçlü dahil olur. Önerilen görme modeline çökelmiş ben'lerin sayısı art tığı ölçüde, resim de o kadar derinleşip, sonuçta daha geniş bir kesime hitap eder doğalhkla. Buna göre Mona Lisa hakkında yüz kitap okumuş bir kişi, hiç okumamış olandan yüz kere daha fazla görür o gizemli gülümsemeyi. Burada hazır sırası gelmişken söyleyeyim: Geçenlerde Maleviç'in Siyah Kare'siyle ilgili bir kitabı okurken, ilk kez bu metin sayesinde o karenin eğik durduğunu ve ilk bakışta böylesine sıradan görünen bir ayrıntının, ashnda söz konusu resim için ne denli büyükbir önem taşıdığını öğrendim. Dahası, bu çözümlemeden hareketle bundan böyle Sabri Berkel yahut Adnan Çoker'e de yeni bir gözle bakabileceğimi fark ettim. Yine aynı şekilde, Klee'nin Kibir adlı resmini irdeleyen bir kitabı okuduğumda, yıllardan beri karşılaştığım bu yapıtı maalesefhiç görememış olduğum ortaya çıktı. Hiç kuşkusuz, bu konuda sıralayacağımız örneîcferin sonu gelmez; o halde resimle aiyaloğa girerken düş kınklığı ile noktalanması muhtemel hesapîaşmada düze çıkmanm en emin yolu, o resmi başkalarınm nasıl gördüğü hakkında yeterince donanımlı olmaktır. Devamı 4. sayfada. *• CUMHURİYET K İ T A P & 4 / / 5 8 2