04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MATS AHLBERG ££ Tsveç'te bir Türk var! "LIFEderI gisi, Samuel Beckett'c telefon JLedip, gelip bir resmini çekmek için izin istedığinde bu yanıtı aldı. Yıl 1967 idi; Beckett'in adı Nobel Ödülü adaylan arasında giderek daha sık olarak geçiyordu. Biraz önce davranmak istemişlerdi. Ama, Stockholm'deki bir Türk, onlardan önce, çok önce davranmıştı. Bu kişi, Lütfi özkök'tü. Onun 1961 'de Beckett'i ziyaretiyk ilgili farklı öyküler anlatılır. Burada Lütfi'nin ta kendisi anlatıyor: "Onun yazı masasının karşısındaki köşedeki koltukta oturuyordum. Heyecanhydım, terliyordum. Isvec'te, Eriksson çiftinden, ona hayran olan Arthur Lundkvist'ten ve gurbetin gölgesinde şi ir yazan ve çeviren bir Türk şair olan kendimden söz ediyordum. Dostça gülümsüyor. Çantamı açıp fotoğraf makinemi çıkarıyorum. O zaman sesleniyor: Suzanne, Suzanne! Karısı mutfak kapısında beliriyor: Cher Monsieur, uous n'etes pas ches lesfervents de la pbotographie! Sayın Bayım, fotoğraf meraklılan nuzurunda değilsiniz. Babamın Tunus'ta bir fotoğraf stüdyosu vardı. Hep benim taburede otururken fotoğrafımı çekmek isterdi. O zamandan beri fotoğrafimın çekilr ılmesinden nefret ettim. Kocam da hoşl[anmıyor, n'est cepas, Sam? Ama, diyorum, sizin fotoğraflannız her yerde var. Buna karşı yapabileceğiniz bir şey yok. O fotoğraflar gerçeği tam yansıtmıyor. Ben, gazete fotoğrafçısı değilim. Ben bir şairim ve sairlerin fotoğraflarını çekiyorum. Ünlü yıldızlar beni ilgilendirmiyor. Siz izin vermeden hiçbir fotoğrafı yayımlamamaya söz veriyorum. Ensemde koca bir ter damlasının oluştuğunu hissediyorum. Samuel Beckett belki de bana acıyor olmalı ki kalıp onunla bir bardak çay içmemi istiyor. Mütevazı mutfaklarına gidiyoruz, çay içip konuşuyoruz. Ona, "Gooot'yu Beklerken" adlı piyesinin Îstanbul'da üç gösteriden sonra yasaklandığını anlatı yorum. Türk polisi, Godot'nun komünizmi temsil ettiği kuşkusuna kapılmıştı. Dikkade dinliyor. Biraz sonra, hava kararmadan birkaç fotoğraf çekip çekmeyeceğimi soruyor. Stüdyosuna geri dönüyoruz. Iki rulo film çıkarıyorum. Son dercce yumuşak başlı bir model gibi bana itaat ediyor. Stüdyonun geniş penceresi, can sıkıcı ve gri bir binaya bakıyor. Montparnesse'ın çatısı geride bir süuet halinde seçiliyor. Beckett, gri fona gizemli bir gülümsemeyle işaret ediyor: Sante Hapishanesi, diyor. Yorum yapmadan. Cömertliği beni şaşırtıyor ve derinden etkiliyor. Ayrılmadan önce, bana telefon rehberinde olmayan numarasını veriyor, Paris dışındaki Ussy sur Marne'daki vazlığınınkini de. Bana, "Godot'yu Bekferken" kitabını imzalayarak veriyor. Paris'e bir daha geldiğimde ona uğramamdan zevk duyacağını söylüyor." İsveç'te bir Türk var! fotoğrafçılanndan. Arşivinde 1.500 yazar, şair var. Bunlardan 31'i, 1960'dan sonra Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış kişiler. Bundan sonra bu ödülü alacak olan birçoklarının da bu arşivde olduğu kesin. Sessiz ve yüksek sesli, alçakgönüllü ve kendini beğenmiş, hüzünlü ve kahkahalı, yalnız ama, dünyanın her yerinde sairler, gazeteciler ve yayıncılardan dostları olan; lstanbullu, Paris'li ve Östberga'h bu cömert adam kimdir acaba? Yasamı nasıl böylesine ilginç bir biyografi naline geldi? Rastlantı bu kez çok mu inat etmişti? îstanbul'da, bu Müslüman ülkenin göbeğindeki Musevi okulu G>1lege Sainte Jeanne d'Arc'ın kadın öğretmenlerini balıkçı babası nasıl ikna edebildi? Lütfi orada öğrenciliği başladıktan sonra her gün birkaç balık nasıl sahip değiştirdi? Ya da Paris'ten Stockholm'e gioen trenden tam inecekken, daha önce yolculuk sırasında sohbet ettiği bir Fransız fotoğrafçıdan davet alması? Bunun sonucu Isveç'te daha iki hafta bulunduktan sonra bir grııp Isveçli genç şairle bir partiye katılır. Onceleri çok ilginç gelmişti bu şairlere Fransız şiiriyle ilgili her şeyi bilen bir Türk'le tanışrnak. Sorulanmı unutup, filme yeniden bakıyorum. Lütfi fotoğraf çekmeyi sürdürüyor; çoğunluğu genç ve henüz tanınmayan şair ve yazar. Fotoğraflanm cekmesinin bir nedeni AnneMarie'yle Dİrlikte onları Türkçe'ye çevirmiş olması. Türkiye'deki dergiler, bu uzak ülkedeki Isveçlî sairlerin fotoğraflarını da istiyorlar ama, Stockholm deki fotoğraf acenteleri fazla pahalı geliyor. Başka zamanlarda; Kopenhag, Floransa, Lahti, Berlin ve Paris'teki yazar kongrelerinde bulunuyor. Isveç gazetelerine; Gombrowitz, Austrias ve Qaude Simon gibi garip adlı sairlerin fotoğraflarını öneriyor. Dk tepki aynı oluyor: "Kimbuyahu?" Yavaş yavaş Lütfi'yi aramaya başbyorlar: "Lütfi, hani şu fotoğrafını gösterdiğin..." Zamanla daha fazla ınsan tarafından tanındı. Bütün dünyada fotoğraf sergileri acıldı. Halen Paris'te sürmekte olan büyülc sergi dört yıl Fransa'nın diğer kentlerini dolaşacak. Stockholm'deki devlet kütüphanesinde onun resimlerinden oluşan bir sergi var. Nobel Kütüphanesi'nde de. Filmler çevirmiş, birçok şairin fotoğrafı ve onlarla ilgili anılar olan fotoğraf albümleri yayımlamış, bir f Onlardan Uri çok şairden çeviriler yapmış ve siirler de yazmış. Böyle çekingen şairleri lcamerasının önünde poz vermeden durmaya nasıl ikna etmiş? Verdiği yanıt hep iddiasız, neredeyse özür diler gibi: Şanshydım. 1960lı ve 1970'li ydlarda kimse yazarların fotoğrafını çekmiyordu. Kullandığım bir yöntem yoktu. Birlikte çalıştığım bir içmimar (Fred Forbat) bana ısığın anlamını öğretti. Bir Estonyalı da filmi banyo etmeyi. Her ne kadar biz ona delikanlıhk yıllannda ilk fotoğraf makinesinin hedıye edildiğini ve fotoğraf çekmeye devam etmesi için bir Ermeni fotoğrafçının onu cesaretlendirdiğini biliyorsak da, Lütfi'ye kalsa hiçbir başarısı onun becerisi değil! Hepsi, belli ki bütün hayatı boyunca yanından eksik olmamışa benzeyen rastlantı sonucu! Aynı zamanda şair olan bir fotoğrafcı olmanın ona yardîm ettiğini belki kabul edebilir. Onun o dahice fotoğrafları çekmeyi nasıl başardığını anlamak, onu görev başında görünce kolaylaşıyor. Fotoğraf çekerken zaman geçirir, oyalanır gibi çalıştığını söylemiyorum ama, diğer fotoğrafçılardaki gerginlik onda yok. Ve filmi banyo ettikten sonra mııtfakta musluk altında yıkarken suya zarifçe sokup çıkardığı sey resim yerine bir çift gömıek de olabilir. Şimdi artık basarısına hangi büyülü özelliğin neden oldıığuna takuıp kalmamak belki de iyi olur ama, bunlardan biri, ozanlann kendilerini Lütfi'nin yanında yabancı hissetmemiş olduklarıdır; Lütfi onlardan biriydi. Boğaziçi'nden kalkıp gelmiş bir balıkçı oğluydu ama, asla yabancı biri değildi. Lütfi Özkök'ün adı giderek daha fazla tanınmaya başlayınca, ozanlardan başkalan da ona gelip portrelerinin çekilmesini istediler. Bir süre politikacılann ve genel müdürlerin de fotoğraflarını çekmeye başladı. Ama bunun birden çok yanı vardı! Ne olduğunu, omuz silkip özür dilerce anlatıyor: Ben yalnızca gördüğüm şeyin fotoğrafını çekebilirim! Bir banka müdürü gelip fotoğrafını çektirmişti. Fotoğraflar gelince müdürün eşi bağırdı: Onu tanıyamıyorum! Gangstere benziyoryahu! Ondan sonra Lütfi yalnızca şairlikle yetindi. Lütfi 1923 'te Îstanbul'da do|du. Viyana'da ve 1949'da AnneMarie yle karşılaştığı Paris'te öğrenim gördükten sonra Isveç'e, Stockholm'e geldi. Şimdi 76 yaşında ve kendini kocamış fillerle karşılaştınyor, yaşlanınca vatanına geri dö nen fillerle. O da artık sılaya dönmek istiyor. Lütfi'nin bütün hayatı sürgünde geçti, gönüllü, ama yine de sürgünde. Bu konuda yalnız değil. Bir tek Milocz'ün hayat öyküsünü okumak yeter. Konuşmamız bir an için durunca bakışlan değişiyor; dışarıdaki tipik Isveç kasım akşamüstüsüne bakmaya devam ettiği halde. Neleri görüp anımsadığını doğal olarak biz bilmiyoruz. Ama gördüğü yerler daha sıcak, daha sesli, kokulu ve insan ve hareket dolu. Filmde Isveç'teki yıllarının başlangıcını anlatıyor, nasıl sessizliğin onu korkuttuğunu. Uyuva mıyordu ve canavarlara karşı kendini koruyabilmek için yatağının altında bir balta bulunduruyordu. Yalnızlık bizim doğamıza aittir ve bütün sanatçılar aslında sürgünde yasarlar. Ama ben yine de pek cmin değilim; yanlış zamanda ve yanlış yerde mi yaşıyorum? Sanki anadılimi rehinciye vermişim. Ama ben bu beyaz boşlukta yaşamaya devam etmeliyim. Ama biz ona Claude Simon'un onun fotoğrafçı özelliği hakkında söylediklerini anımsatınca yüzü aydınlanıyon "özkök fotoğraf çekince zamanın heykeli ortaya çıkıyor. O fotoğrafçı bir şair, şairken fotoğrafçı. Geçip gideni yakalayıp resme yapıştınyor. tlk önce, dergimizin gelecek sayısında, çeşitli kişilerin resirnlerinden bir dize olmasına karar verdik. Portreler, yüzü ön plana alan, bir insanın alnı, burnu, yanaklan, dudaklan ve bakışlan. O zaman Özkök adı öne çıktı. Onun yazar ve şair portreleriyle geçmişti gençliğimiz. Fotoğraflar öyle olacaktı; sanki yalnızca resimlerini gördüğümüz bir insanı tanırmış gibi. Ama kime danışabilirdik ki? Kim böyle fotoğraf çekiyordu ki? Kimse aklımıza gelmedi. Lürfi'den başka. Kendı mizi cesaredendircrek ona telefon ettik. "Alo!" Arkadan küçük bir partiyi duyuran keyifli sesler geliyordu. Kanada'dan dosdanrun gelmis olduğunu öğrenecektik. Lütfi özür diliyor gürültü nedeniyle; hiç kuşkusuz bir röportaj yapabilecektik ama, önce dergimizin bir sayısını görmek istiyor. Birkaç resimden fazlası doğdu; siir, şairler ve şiirin önemi hakkında bir kapak yazısı ortaya çıktı. insanın ne olduğu hakkında. Kişi bunu bilmek istiyor muydu? Eğer istiyorsa, ben kimim, sen kimsin, sorulannın yanıtını almak icin dinlemesi gerekiyordu. Kamufle eailmiş kanatların bir anlık görüntüsü, şiirde, şiirle ilgili metinlerde, şairierin fotoğraflarında bulunabilirdi... • Çeviren: Gürhan Uçkan Sürgünde Ur yaşam Kadsrs donufMrastbHtı 1999'un Aralık ayında, Nobel töreni başlamak üzereyken, Elisabeth Marton'un Lütfi Özkök'ün hayatıyla ilgili filmini görüyonım: "Rüzgârlann Şarkısı" (1994). Türkiye, Fransa ve Isveç'ten nefis manzaralar. Çocukluğundan fotoğraflar; anne ve babasından, karanlık odada çalışırken. Bütün dünyadaki dostlarının ve sairlerin fotoğrafları, bu küçük apartman dairesinde karşılıklı birer odada otururken ve şüryazarken, çevirirken, fotoğrafla uğraşırken seslendiği karısı AnneMarie'nin fotoğrafları. Lütfi, dünyanın en önde gelen portre SAYFA 8 Lütfi özkök, Oktay Akbal (üstte) ve Mekslkalı salr Octavio Paz ile CUMHURİYET KİTAP SAYI 573
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle