25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Özkök fotoflrafıvla şiiri arasındaki duvnu birligi NECMİ SÖNMEZ aşamını 1951'den beri Stockholm'de sürdüren Liitfi Özkök'ün portre fotoğraflan, Çağdaş Fotoğraf Sanatı'nın en etkin örneklerinden biri olarak "uluslararası" alanda önemli, "tekil" bir konuma sahiptir. Bu özellik hiç kuşkusuz Özkök'ün aynı zamanda şair olmasından, imge evreninde Türk edebiyatında öncesi ve sonrası olmayan "gurbet, göç, yaşamın kıyısında kalma" temalarını doğaötesi bir gerginlikle yorumlayarak, "kimliğini bulma/yitirme" sorununu duyumsatan çokbiçimli (poliymorphe) kurgu diliyle ele almasında yatmaktadır. Teknik açıdan sanatçılığın çektiği fotoğraflann profesyonel çizginin çok uzağında durmasına rağmen, şair ve yazarlann portrelerinde onlann "öteki dünyasına" açılan imgesçj, düşsel yollan gören gözlere açması Özkök'ün kalitesini, farklılığını oluşturur. Bu aktanlması oldukça zor olan "görsel zenginlik", sanatçının portrelerinden adeta "yüzün arkasındakiötekiyüze" ulaşmasını, şiirlerinde de yaşamöyküsel çizgide gelişen bir izlek, kurmasına olanak tanımıştır. Bugün Özkök'ün şiirlerinin 1971 yılında Türkçe'den önce îsveç dilinde Dikter untanför" Dışarda Kalanın Şürleri ismiyle kitaplaştığını birkaç kişi biliyor? Y Lütflözkök evlnde. LasseSöderberge, Yeditepederglsindecıkan "Orhan Vellyldüşünüyonjm" Sllrinln Türkçeslnl okuyor A$ağıda Ise Fransız $air Rene Char lle 1971. Türkiye'de, Türk Edebıyatı'nda ve Çağdaş Sanatı'nda böylesi "duyarlıhkları kavrayacak", bildik çizginin ötelerinde ilk bakışta anlamsız görünmesine rağmen, farklı teknikler (yazıresim, şiirfotoğraf gibi) arasında varılan imgeleri kavrayacak bir sanat olmadığı gibi, uluslararası alanda kendini kanıtlayan sanatçıya karşı gösterilen "yoksayıcılık" düşündürücü, hatta üzücüdür. Içindeki binbir türlü baskı yanlışlanyla dolu, tasarım kaygısı olmayan ikı şiir kitabı ("Içimizdeki Sıla", Yeditepe Yayınlan, 1978; "Uzağın Yakınlığı", Cem Yayınlan, 1993) dışında ülkemizde Özkök'ün ne bir sergi lcataloğu ne de bir foroğraf kitabının basılmamış olmamasını yadırgamamak gerekiyor belki. Çünkü hem fotoğraflan hem de şiirleriyle kelimenin tam anlamıyla "ayrıksı", 20. yüzyılın ak töresi olan "entelektüel göçün biçimlendirdiği, "Türkiye'ye.pol gelen" bir "yaratı evrenine" sahip Özkök. Ana dilinde, doğduğu kültürde kendisine gösterilen ilgisizliğe karşı, kullandığı üçüncü dil olan îsveç dilinde arkası arkasına yayımlanan, ödüllerle, burslarla taçlandınlan şiir kitaplanyla, dünyanın dört bir yanında basılan 20. yüzyıl Fotoğraf Sanatı kitaplannda boy gösteren resimleriyle onun vardığı" uluslararası" düzeyin ülkemizde kavranılabilmesi için, sanata Türkiye'nin değil dünyanın odağından bakmayı bilen yeni bir kuşağın olggması gerekmektedir. Bu açıdan Liirfi Özkök'ün öncü bir karaktere sahip olduğunu, vardığı an görel dilin tadlarının, başardıklarının yakın ve uzak "gelecekte kavranabileceğini savlamak mümkündür. Diğer kültürlerin 19. yüzyılda girmiş olduğu "uluslararası etkileşimuluslararası alanda yapıt üretme" sürecine bizim kültürümüz ancak 20. yüzyılın sonlannda Nâzıtn Hiktnet, Fikret Muâlla, Hâle A,saf, Abidin Dino, tlhan Kotnan, Aras Oren, Burhan Doğançay, Gündiiz Vassaf gibi sayıları ikı elin parmağını geçmeyen aydın tarafından zorunlu ya da kişisel kararla verilmiş "göç" kararıyla girilebildi. Liitfi Özkök ün konumunu, şiiri ve fotoğrafında yakalamış olduğu ortak duygu birlikteliklerini böylesi bir çerçeve içinde incelemek gerekir. SAYFA 6 Yaşamını şiirle fotoğraf arasındaki "garip diyalog" üzerine konumlandırmış olan sanatçının bunu nasıl temellendirdiği, duygusal mı, kurgusal mı bir rota çizdiği, belli yörüngeler oluşturup oluşturamadığını, dahası yeniden üretmek, bulgulamak için hangi "duygukn" büyüteç altına aldığını sorgulamak gerekiyor. "Garip diyalog" derken, biri sözcüklerin diğeri ise görüntülerin imgelerini oluşturan iki yaratı alanında çalısmalarını sürdüren sanatçının bu sayede yakalamış olduğu "gizemlı anlatun dilini" vurgulamak istiyorum. Yaratıcı kişüerin "yüzlerindeki" ifadeler yoğunlaşarak, o kisinin ruhundaki atmosferi ele veren "anjan" yakalamayı, betimlemeyi başaran Özkök, böyleceİO. yy Modern Fotoğraf Sanatı içinde pek az fotoğrafçının ayak bastığı bir alanda çalısmalarını yoğunlaştırarak, sözcüklerle tanımlanması kolay olmayan bir bütünselliğe varmıştır. Bunu şiirlerine taşırjçen melankolinin peşinden aynlmayan Özkök, dizelerinde açık ve özlü biçimde çocukluğunun, ilkgençliğinin geçtiği kültürel coğrafyanın ekseninde gezinir. Burası, flora ve faunasıyla Feriköy'den Taksim'e, Galata Köprüsü'nden Sultanahmet'e uzanan Istanbul kentinin dar bir kesitidir. Ne pahasına olursa olsun geleneklerden koparak modernleşmeyi hedefleyen Atatürk devrimleriyle büyümüş lcentli ilk Cumhuriyet Kuşağı'ndan gelen Özkök 1940'larda "bedelini ödemeden" düşüncede, yaşamda özgürlük arayan diğer arkadaşlanyla birlikte bu dar coğrafyada hep kendınden yana olan; karşıtlık, yalnızlık değil yanaaşlık, gruplaşma arayan kişilerden oluşan yakın çevresiyle "arayış içindeki genç nir şairin" portresini çizer. Onun bu yıllarda edinaiği yaşam tecrübeleri, tstanbul'un kendine özgü yoğun yaşam temposu, ilk aşkı, Fransız edebiyatından çevirileri, arkadaşlıkları şiir dcnemeleri, hayal kırıklıkları daha sonra içerik açısından kalıcılık sağlayan imgelerini, şiir kurgusunu besleyen önemli özkaynaklardan biridir. Bu yıllarda Sabahattin Kudret Aksal, Fahir Onger'le birükte sadece 4 sayı yayımlayan "Sokak" dergisini çıkaran genç şair Özkök, burada Rimbaud ve Pierre Reverdy'den çeviriler yayınlar. 1942'de II. Dünya Savaşı'nın ortasında Viyana'ya înşaat Mühendisliği okumaya gittiyse de burada fazla kalamayarak Istanbul'a geri döner. 1949'da bir daha dönmemek üzere.Jstanbul'dan Paris'e hareket ettiğinde Özkök, Orhan Veli'nin, Garip Akınu'nın etrafinda kendi sesini arayan genç şairler kuşağı (Cahit Irgat, Muzaffer Tayvip, Salâh Birsel, Sabahattin Kudret Aksal vb.) içinde yer alıyordu. Demir Özlü, yayımlanarak ona uluslararası bir ün kazandırmıştır. 1965'te Författarportratt/Yazarların Portreleri" başhğında ilk fotoğraf albümü yayımlanan Özkök, kısa sayılacak bir sürede aranılan portre fotoğrafçılanndan biri konumuna yükselir. Bir otodidakt fotoğrafçı olarak onun yazar, şair portrelerini böylesine özgün kılan, onlarca meşhur profesyonel fotoğraf sanatçısı arasından sıyrjjıp ön plana çıkmasını sağlayan nedir? Ozkök'ün yaratıcı kişilerin yüzündeki iç yangını, bitmez tükenmez tutkuları, yaşam acılarını dışarı vuran "o" anları yakalaması mı? Yoksa kelimenin tam anlamıyla eşsiz duyarlıhktaki Beckett, Celan, Clhar, Nâzım Hikmet portrelerinde duyumsanan, gösteriş düşkünlüğüne yakalanmadan, bu şairlerin yüzünü, çok iyi bilinen bir patika yolda yürürcesine yorumlaması, düşlemsel boşluklan yakalaması mı? Bu soruların yanıtını bulmak için Özkök'ün şiirlerine bakmak, evet bu şürleri sadece okumak değil, onlara bir suluboya resnıe, Edward Munch'un guvaşlanna, Oyvind Fahlström'ün desenlerine bakar gibi, bakmak gerekiyor. Çünkü şiirlerinde karşılaştığımız imgeler: "Lapon çiçekleri, karlî dallar, gölgesiz yaz akşamlan" şairin içinde taşıaığı gumet, hasretlik duygularını, Türkçe'den ve Fransızca'dan çeviriler atıslannı duyumsattığı gibi, onun bir dilaen ötekine geçerken hiç zorlanmadan o dilin kurgusuna rağmen kendi imgelerini kurduğunun da altını çizer. Hem Türkce, hem de Isveççe yazdığı şürleri birbirlerine bakarajc kararsınlar diye yan yana yayımlanan Özkök, böylece kullandığı dilden çok, belleğinde kalanlarla oluşturduğu, maskesiz, kavramlara biçim vermediği için "taşkın", bu yönüyle öykünme kutuplarının ötesinde bir söylem geliştirdiğini duyumsatır. Onun klasik Fotoğraf kurgusu, hatta perspektifi kuramı bilmeden, çektiği totoğraflarının temeline yerleştirdiği de, bu "söylemin" biçim değiştirmiş bir halidir. Bu tekil özelliği sözcüklere tajşıyarak tartışmaya açmatc için belki de Özkök'ün şürini ve fotoğraflannı yan yana getiren, açık yürekli bir serginin düzenlenilmesi gerekiyor. Bu minör tonu duymanın, ondan neyecan almanın başk.a bir yolu ne olabilir ki? Yazıyı Liitfi Özkök'ün en sevdiğim şürlerinden biriyle noktalamak istiyorum. • "Geçen Gençliğimdir Naim Tirali'yeBir toz bulutu üşüştü alnıma Yosunlar koyulaştı günlerimin taşında Düşler eridi düş içinde Geçen gençliğimdirlcuzey şehirlerin Ozlemdoluyüpak Stockholm'de yayımlanan Yeni Birlik dergisinde (Nr. 19/809) sanatçı üzerine yazdığı ilginç bir yazısında bu durumu şöyle yorumlamaktadır: "... Ama Lütfi Özkök'ün şiir dünyasının Orhan Veli Garip şiir dünyası içinde biçimlendiği söylenemez Oteki şair dostlarından da çok ayn biryerdedir bu dünya. 'Içimizdeki Sıla' dikkatle okununca görülecektir ki, Lütfi Özkök'ün şiir dünyasının ardında duran şiirsel varoluş Verlaine'den başlayıp Rimbaud'dan geçerek Apollinaire'e kadar uzanan Fransız şiir dıinyasıdır." (Yazım ve noktalama konusunda özgün metne sadık kalınmıştır N.S.) 19491950 arasında iki yıl, II. Dünya Savaşı'nın yıkıntılarını üzerinden atmaya çalışan Paris'te yaşayan, Sorbonne'da Şerıir Planlarn^sı Enstitüsü'nde eğitim gören Liitfi Özkök, burada tanıştığı ÂnneMarie Juhlin'leevlenincel95rdeParis'tenayrılarak eşinin ülkesi olan Isveç'e gitmiştir. Bu ülke, Iskandinav kültürü onun şiir serüvenine yeni bir acılım getirdiği gibi, fotoğraf çekmeye başlamasına da neden olmuştur. "Jçim kannyarak Kuzeye sürüldüm" Özkök'ün 04.21.93 tarihli mektubundan). 1953'ten başlayarak aktif olarak Stockholm'de eşi AnneMarie'yle birlikte Türkçe'den ve Fransızca'dan çeviriler yapan Özkök, şairlerin fotoğraflarını yayımlamak istediğinde bir yanda kenaisine sunulan örnekleri beğenmemiş öte yandan da fotoğrafçılara ödenen yüksek telif ücrederinden ürkmüş ve bu masraftan kurtulmak için 1957'de aldığı küçük bir Zeisstkon lcamerasıyla birçoğuyla yakından dost olduğu şairlerin, yazarlann, ressamlann siyanbeyaz portrelerini çekmeye başlamıstır. Önceleri amatör bir çerçevede sürdürdüğü fotoğrafçılık 1960 yılından itibaren onun temel uğraşlarından biri olmustur. Uluslararası yazar kongrelerinde, lcendi deyişiyle "yan karanlık köşelerinde" çektiği portreleri önce Kuzey Avrupa gazetelerinde sonra dünya basınının önemli gazetelerinde dergılerinde Tüpkça'ıian ve Fransızca'dan ç8vkHtor de Mutluluk dediğin ne? Kar yağıyor şimdi Geçmiş zaman şiirlerimin esenliği üzerine Tuzdan yürek, yanan avuç, solan vatan gö gü Tütüyor özlemin isli lambası de Geçen gençliğimdir kuzey şehirlerin Vurun ellerinizi ey uzak tanrılar Parlasın gurbetin ateşten özgürlüğü Ölümün ve aşkın dar geldiği bu göğüste. 1956" (*) Sergi Yapımast, Essen'dekiMuseum Folkıvang'ta çahşıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI S73 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle