Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A T 2 0 0 1 • Fethi Naci, Eleştiri Günlüğü'nde bu hafta, Katherine Mansfield'in öykülerinideğerlendiriyor 3.sayfada • Metin Cengiz, A. Budak'ın "Ahşap Anahtar'ını değeriendirdi ıo sayfada • Deniz Durukan, Hatice Meryem'le "Siftah" üzerine konuştu 12 sayfada • Y. Çotuksöken, D. Aksan'ın 'Türkiye Türkçesi"nideğertendirdi 15.sayfada Cumhuriyet I Z E K Liitfi Ö ö Özkök GÜRHAN UÇKAN Şiirin fotoğrafını çeken adam "îsveç'in Stockholm kentinde, AIvsjö semtinde bir Lütfi Özkök... Bir Türk şairi, aydını... 1940'ların genç kuşak şairlerinin, yazarlarının ayrılmaz arkadaşı...(...) Bir gitti Paris'e, yıl 1950 miydi, daha öncesi miydi; gidiş o gidiş! Oradan Stockholm'e..." diye yazmıştı Oktay Akbal. Lütfi Özkök Hâlâ Stockholm'de ve tüm dünya yazarlarının dostu artık. Özkök'e saygıyla... B azı insanlarla tanışmak, onları yakından tanımak bır ayrıcalıktır. Yalnızca yanlarında güzel saatler geçirdiğiniz, iyi duygularla ayrıldığınız için def;il. Size bır şeyler kazandırdığı, yaşama bakış ve yakaşımınız; de&iştirdiği, en azından etkıledıği içın. Lütfi Özkök benim burada tanıştığım, saygı duyduğum ve hakkında defalarca gazetemizde yazdığım bır dost, sanatçı ve düşünür. Türkçe, Isveççe ve Fransızcaya sığdırdığı yazın yaşamını, dil farkı gözetmeyen ve dilsel sınır tanımayan fotoğraf sanatıyla zenginleştirdi, pekiştirdı. Onun ozan yanı daha çok ülkemizde ve ikinci vatanı Isyeç'te biliniyor. Ama 30'dan fazlası Nobel Edebiyat Odülii almış olan ozan ve yazar protreleri bütün dünyanın bu konudaki klasiklerinden; hatta denilebilir ki, dizeleriyle ünlenen ozanlann görünüşleriyle de akıLlarda yer etmesini sağlamış olan ilk ve tek kişi. Benim için Lütfi Ağabey, büyük bir kahkahadır. "Yapmaaa!..." diye bağırductan sonra pencere, avize sallandıran bir insan sevgisidir o. Isveçu ozanlarla geçen yüzyıLn ikinci yarısında başlayan dostluğu, ortak çalışmaları ona bu ülkenin yazın dunyasında geniş bir yer kazandırdı. Dostları ondan her söz edişlerinde şu kahkaha meselesine değinmeden olamazlar. îki yıl önce 75. vaşını kutlarken kendisiyle söyleşi yapmak istediğimae bana, "Yahu ne soracaksın? Her şeyimi biliyorsun!" demişti. kolaydı sanki onun her seyini bilmek!.. Lütfi Özkök, lstanbul'da Feriköy'de 1923 yüında üç erkek çocuğun en büyüğu olarak doğdu. Annesi ve babası Kırım Tatarı'ydı ve 1917'de Romanya'dan Istanbul'a göç etmislerdi. Sainte Jeanna u'Arc Koleji'ne 3 yü devam ettikten sonra 1942'de devlet lisesmden mezun oldu. Fransız kültürüyle ilk tanışması böyle oldu. Baudelaire, Rimbaud gibi ozanların şiirıne gençlik yıllarında ilgi eöstermeye bajladı, 1943 bajlannaa Viyana'ya gitti. Söz holoğra/ Dentse CırunUem de inşaat mühendisliği öğrenimi görecektı ama, haylazlık yapmayı ve Alman romantikJerinin şiirini incelemeyi yeğledi. Müttefik güçlerin bombardımanlannı orada yaşadı. Türkiye'nin 1943 'te Nazi Almanyası ile diplomatik ilişkileri kesmesi üzerine Türkiye'ye döndü. 194647 ue askerlik görevini yerine getirdi. Sonra, bir burs bularak 1949'aa Pans'e gitti. Orada, Isveçli bir güzelle, AnneMarie Juhlin'le tanıştı. Ve yaşamı aeğişti. AnneMane'yle evlendi ve 1951'de Isveç*e yerleşti. O yerleşiş, bu yerleşiş. Kaldı gitti. Daha önce Fransız ozanlardan çeviriler yapmış ve Yeditepe Dergisi'ne göndermişti. Dergi tarihimizde cok özgün bir yeri olan Hüsamettin Bozok'la düzenli yazışıyordu. Zamanla, başta Lasse Söderberg olmak üzere çağdaş îsveçli ozanlarla arkadaşlık kurmaya başlayınca, Isveç şiirine ilgi duydu. Bozok, gönderdiği çevirileri değerlendiriyordu. Ama bir isteği de vardı. "Yahu, Isveçli neye benziyor? Biraz fotoğraf gönder." Lütfi Özkök bana bunlan anlatırken gözleri dalıp gidiyor: "Resim, mesim yok ! Bulsan, para nerede?!.. Hüsamettin şiirleri yayımlıyor ama ille de fotoğraf diye ısrar ediyor. Nereden bulup nasıl yapacaksın?! Baktım olacak gibi değil, edindim elden düşme bir kamera, başladım kendım resim çekmeye..." Elden düşme kamerayı ondan sonra elınden düşürmemış. Burası kesin! O zamanlar eminim aklının ucundan geçmemı§tı bu tutkusunun veya gerekli olduğu için yaptığı şeyin onun kalan yaşamına imzasını atacağını. Şimdi, 2001 yılında sorsam gülüp geçer, biliyorum. îki yıl önce, özkök'ün 75. yaşgününü Dagens Nyheter gazetesindekı bir yazıyla kutlayan Isveçli yazar Bo E Akermark şöyle yazmıştı: Geçen gün bir arkadasım, 'Bir zamanlar o kadar ünlüydüm ki az daha Lütfi özkök resmımi çekecekti,' de di. Bu arkadasım halen küçük dergilerde yazmakta. Dediği bir espri gibiydi ama, doğruydu. Hiç kimse, bu elleri Kolları aralıksız kıpırdayan Boğaziçili adam gibi başaramamıştır yazın dünyasının kocabaşlarının portrelerini yaratmayı." Devamı 4. sayfada. <*" CUMHURİYET K l T A P S / t / l 5 73