23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

okurlannı. Yazann daha nice öykü kitaplarına yetecek birikimi vardır kanısındayım. • Bir tlkyaz Sabahı/ Muammer Yüzhaşıoğlu/ Çızgi Tanıttm ve Matbaaalık Ltd. Şti. Bîr İlkyaz Sabahı MAHMUT ALPTEKİN uammer Yüzbaşıoğlu, edebiyat dergilerinde yayınlanan öykülerinden kimilerini bir kitapta topladı: Bir ilkyaz Sabahı. Kitabın kapağı gökyüzü mavisi. Mavi ve güvercin özgürlüğü, iki bitki yaprağından birisinin ucunda bir damla gözyaşı umudu, bitkinin üzerinde bulunduğu talan edilmiş, sanayi ile kirletilmiş toprak da düzensiz dünyayı simgeliyor. Kitap, yirmi dört övküden oluşuyor. Kimi öykülerin konuları okulla, öğretmenle, eğitimle ilgili. Bu da doğal, yazar öğretmen. Kimilerinin konulanysa özgür. Günlük hayatla, sokaktaki hayatla ilgili. M. Yüzbaşıoğlu'nun kimi öyküleri bana göre Sabahattin AliSait Faik öykülerinin yanında duruyor. Kurgu, buluş, anlatım özgün. Oyküler mozaik gibi işlenmiş. Duygu, düşünce yoğunluğu...sözcük seçiminde yazar çok titiz. "Yargılı" (mahkum, hüKİimlü) sözcüğünü yazarın rahat kullanışı dikkat çekici: "Güneş alışılmadık ya da unutulmaya başlanan bir şeydi. Bundan olacak, hava almaya çıkarılan yargılılardan çoğu, eezaevi avlusunun duvar diplerini seçmişlerdi." " İki yargılı, avlunun uzakça bir köşesine çekilmişlerdi." Pek bilinmeyen kimi Öztürkçe sözcükler var. Yerel... Halkın anlatım, niteleme özellikleri cuk oturmuş. M M. Yüzbaşıoğlu'nun dili an ve duru... Yeğlediği konuşma dili başanlı. Yabancı sözcük kullanmiyor. Bu özellik de dil konusundaki tutumunu belirliyor. 'Kısa öykü' özelliğini, ölçüsünü eksiksiz uyguluyor. Metinler ne eksik, ne de fazla...Oylesine ölçülü biçili. Dil işlek. Cümleler kısa. Konuşma dili başaruı. Bu öykülerde yazann çakşmaktan, hakça bölüşümden, emekten yana olduğu ilk göze çarpan özelliklerden. Çoğu, dcrinliği olan öyküler... 'Bezeci', 'Rüşvet', 'Gülmek', 'Güvercinler', 'Baba', 'Bir îlkyaz Sabahı', 'Haciz', 'Yankesici', 'Grev', 'Gaz', 'Emekli' ilginç bulduğum öyküler. M. Yüzbaşıoğlu'nda anlatım yoğunluğu belirgin birözellik. Bu anlatım yoğunlaşması öykülerin adlarına da yansıyor. Bir öyküsü üç sözcükten oluşuyor: 'Bir İlkyaz Sabahı', iki öykü ikişer sözcükten oluşuyor: 'Insanca Yaşamak', 'Kâğıtlı Şeker . Geriye kalan yirmi bir öykü adı tek sözcükten oluşuyor. Bunların kimileri: Bezeci, Rüşvet, Haciz, Yankesici, Grev, Emekli vb. Haciz öyküsünde Ahmet, onurunu kurtarmak (kansının çeyiz sandığını da kurtarmak) için tahsildan, muhtan, jandarmayı vurmak zorunda kalmıştır. Ortama, temnoya koşut şöyle bitirir yazar öyküsünü, kısa, eylem yuklü sözcuklerle: "Ahmet dayanamadı, kurtardı kendini kansının sıkan, sarmalayan kollanndan. Usulca, incitmeden. Donuk gözleri çözülmeye başladı. Aradı Ayşe'nin gözlerinin içini. Ayşe'nin gözleri dipleri yosıın tutmuş bir çift pınar. Sildi gözyaşlarını kasılmış parmaklarıyla. Yürüdü kapıya doğru. Açtı sokak kapısını ağır ağır. Bir süre eşikte kaldı. Dip köşe kaçan kalaballğa, pencerelere, kapılara baktı acı acı. Mavzer elinde köyden çıktı, tuttu dağla ra varan yolu." Yazar kimi öykülerinde çocuk kahraSAYFA 16 Anveckru... manları öne çıkanyor. Kimi zaman geriye dönüşlerle, kendi çocukluk dönemini öyküleştiriyor. Bunu yaparken eğitimciliğinin etkisiyle sevecen yaklaşıyor çocuk konusuna. Mekânvekişibetimlemeleri dikkatli bir gözleme dayanıyor. Insan duyarlığı, insan sevgisi tüm öykülerde kendini duyumsatıyor. Yazann öykülerde kimi 'ağız' özelliklerini okuru bıktırmadan serpiştinnesi anlatıma renk katıyor. Kimi yerel sözcükler de öyle. Yazar müfettiş karşılığı 'denetmen'i kullanıyor. Dilimize yoğun olarak yerleşmiş sözcükleri ayıklamak, atmak zor. Gogof'ün 'Müfettiş'ine Denetmen desek olur mu? Hele Orhan Kemal'in 'Müfettişler Müfettişi'ne Denetmenler Denetmeni, desek uygun olur mu? Doğal ki olmaz. M. Yüzbaşıoğlu, 'Müdür' karşılığı' Yönetmen'i yeğliyor. Dilimizde yönetmen başka alanlarda kullanılıyor: Sinemada, sanat dallannda, gazeteciükte, iletişimde, medyada. Yazar DU çelişkiyi görmüş olmalı ki daha sonraki bir öyküsünde bu kez 'Yönetmen'i kullanmiyor, 'Müdür'ü yeğliyor. Sanıyorum dilde yenileşme için bir deneme girişimi. Kitabın ilginç öykülerinden biri de 'Gülmek'. Konusu da 'Gülmek'le birlikte 'hava'. Şu bildiğimiz hava yani. 'Hava' ile birlikteliğini, arkadaşlığını, dostluğunu öykülüyor yazar: "Hava ile enikonu arkadaşız. Kışın penceremi açtığımda da odama sokuluveriyor. Birlikte ısınıyoruz. Yazın açıyorum. Hem ardına kadar. Dışansı güzel. DikiUyor penceremin önüne 'Sen gel' diyor. 'Gel hadi!' inadı inat. Sen, ben...Derken, onun dediği oluyor. Kendimi sokakta buluyorum. ilginç bulduğum öykülerden biri de 'Yankesici'. Mayalanmış, oya gibi işlenmiş bir öykü. Hayatı derinden algılayış, şaşırtıa portreler ve yoğun gözlem: " ü herif, bizim mesleğin çingene takımındanmış. 1 ler meslekten böyleleri çıkar. Fakir kısmı çarpılmaz. Bir öğrencinin cebine el atmaması gerekirdi. Kimin ne olduğunu, nerden bflecek, diyeceksiniz. Bu meslekte ilk şart, adam sarrafı olmaktır. Şöyle bir bakınca anlayacaksın. Giyiminden, ellerinden, yüzunden, yürüyüşünden. Köylü mü, işçi mi, memur mu, parababası mı? Yankesicinin soylusu gariban takımını çarpmaz. Derin bir gözleme dayanan damıtılmış öyküler. Bir ressamın fırça darbeleri gibi kısa ve çarpıcı betimleme gücü: "Bir iç bükey ayna gibi uzanmış kıyı. Otel, motel ve çadırlarda yansımış durgun, ışdtıli bir deniz. Ve insanlar... Denize, kuma, güneşe koşan. Gönül avına, keyif çıkarmaya, avunmaya gelen kimileri de. Çadırlarda ekmekpeynirkarpuzla doyanlar... Otellerde diskolu, misKolu, etli sütlü yaşayanlar..." Muammer Yüzbaşıoğlu'nun öyküleri başanlı. Diliyle, izlekleriyle, kurgusuyla, konularıyla, yoğun işçiliğiyle...Özgün ileti ve ilgili yerlere göndermeleriyle... Dileriz yeni bir kitabından yoksun bırakmaz İstanbul Yolcusu Kalmasın FİKRET DEMİRAĞ avuz Özd e m ' in Yön Şiir Özel Dizisi'nden yayınılanan "İstanbul Yolcusu Kalmasın" acllı şiir kitabı, şairin 4. yapıtı. Kitapta, birbiriyle ilişkili ve şairin 'yaşam serüveni'yle örtüşen, neredeyse kronolojik bir seyir izleyen üç ana izlek gözlemleniyor. Bu izlekler, giriş şiiri "Işaretler Vermek Beyaza" dışta tutulursa, üç bölüm altında toplanmış: 1. "tstanbul Yolaısu Kalmasın", 2. "Beyoğlundan Yüzler ve Günler" ve 3. "Kuyu Başındayım/Uşümeye Başladım/ Benim Yapmadığımı Yap". Şairin 1956 doğumlu olduğuna ilişkin yaşamöyküsü bilgisinden yola çıkarak, "istanbul Yolcusu Kalmasın" başlıklı 1. bölümde toplanan 11 şirin, Ozdem'in de içinde yer aldığı Istanbul'a yönelik 'göç seli'ne, bu toplumsal olguya ilişkin uzunça bir ağıt olduğu söylenebilir rahatlıkla. Üzerinde yaşayan insanlann çok büyük bir çoğunluğunun ağır sosyal ve ekonomik koşullann ezdiği bir coğrafya parçasından, daha iyi koşullara kavuşma umuduyla çıkılan bir yolculuk olarak özedeneoilecek bu 'serüven'de, geriye dönüşlerle, anımsamalarla, varılan 'umut noktası'nda yaşanan düş kınklıklan arasında gidilip geliniyor. Geride kalan coğrafyada yaşananlar 'yorgunluk ve acı'yla özetlenir ve altı kalııı lcalın çizilir: "Kesiliı^ ken bütün biletler/ istanbula bu eş zamanda/ yorgunuz amtna/ saklanz yorgunluğumuzu/her temmuzda" (Yorgun duk ve Kesildi Bütün Biletler İstanbula 1 / s. 9) ve "Biz hepitniz yorgunduk/ Çarşı göğünün altında/ ...Biz hepimiz yorgunduk/ Diikkân önü oturmalarında /... Biz hepimiz yorgunduk/ Vişneli bir sevinçle/... Yorgunduk egede yıkanrruş ataiyle/ Dişiliğine tez bir kadında/ Elso: leri terzi" (Yorgunduk ve Kesildi Bütün Biletler istanbula 2/ s. 10) dizeleri, sözü edilen kalrn kalın çizişe iki örnek. Y men. Çok katmanlı eleştirel bir bakış egemen. Panoramik bir bakıştan, bir kamera çalışması gibi özel durumlara, yüzlere, öykülere gecişin şiirleri. Şehrin (özellikle Beyoğlu ve uolayfarının) geçmişine ilişkin hüzünlenmelerfe hale yöneltilen sisteme ilişkin bir eleştiri yoğunlaşması: "Hep seyyar hep tebdil/ Gönlümüze çok yalun aklımıza uygun/ Hem öfkeli hem kibar/ Meyletmenin en mahrem yeri/ Beyoğlu/ genel bakışından, "Herkes gitri ama nerkes gitti/ Kendi kehanetleriyle kendi yangınlanyla/ Kendi oyunlanyla/ Çok şey bitti/ Ama bu buğulu bakmalar her şey içinden/ tşte bu bitmedi" gibi daha yakından bir bakışa ve "Her fiile bir ad düşündiik/ Ve buldukça şartmış gibi/ Patronu saydık kendimizi/ Bütün yüzlerin" (Bir Fotoğrafı Daha Okumak, s. 33) daha daha yakın bir bakışa geçilen sinematografik tavır, kendini yakın plan çekimlerine odaklıyor sonunda; 'kamera', tek tek yüzlere ve özel durumlara 'zoom' yapıyor: "Hâlâ Kimsesiz Gömülür Orospu Tavşan Nursen" (s .38), "Hâlâ Üsür Elleri Eski Nazmiyem" (s. 39), "Ciimbüşte Kör Hafız, Beyoğlunda da Ta; Döşeli Yalnızlığı" (s. 40), "Cumhuriyeti Hâlâ Çok Sever Midyeleriyle Haralambo" (s. 41) vb. "Kuyu Başındayım/ Üşümeye Başladım/ Benim Yapmadığımı Yap" başlıklı son bölümde ise şairin, o 'uğııltulu orman'da (IstanbulTürkiyeHayat) kendisiyle hesaplaşmasının (kendine çıkardığı 'fatura'nın) ve kendinden sonra 'Gelen'e bazı umutlannı devredişinin şiirleri yer alıyor. Yavuz Ozdem'in poetikasına ayrıntılı bir bakış ise daha geniş bir yazıyla mümkün. Bu yazının boyutlannı aşar. Benimkisi, "tstanbul Yolcusu Kalmasın"a daha çok tematık düzlemde bir bakış. Ama bir şiir kitabına daha farklı ve yakından yaklaşılması gerektiğini de biliyorum. Poetik olanayoğunlaşma... Bazı şiirkitaplan bunu hak eder, bazılan da etmez. Yavuz Özdem'inki, hak eden bir yapıt. Bu bakışın, daha çok Türkiye şiirinin 'içinden' gelmesini düşünüyorum, aynca. • İstanbul Yolcusu Kalmasın/ Yavuz Özdem / Yön Yaytncıltk İM erkek, bir kadm, her zamanki sonuç MİCHİKO KAKUTANİ ok iyi dost olan iki erkekle her ikisinin de sevdikleri güzel kadın: Julian Barnes'ın Seni Sevmiyorum" başlığını taşıyan romanının kanramanlanndan birinin dile getirdiği üzere, "Tıpkı üçünün de bisiklete bınmeye gütıkleri şu Franstzfilminde olduğu gibiydi" Ç Sık sık ad ve sıfat tamlamalan kullanarak, yer yer imge ağırbldı, yer yer yalın bir anlatımla dile getirdikleri arasında boşluklar bırakarak, eksiltmelere başvuraralc olusturduğu şiirin üretilmesini (aradaki boşluklan doldurmayı, eksiltmeleri tamamlamayı, arkaplanı 'okumayı') okura bırakıyor üzdem. "Beyoğlunda Yüzler ve Günler" başlıklı, 2. bölümde ise, lstanbul'la tanışıknasından bir süre sonra gelen 'çatışma ve çarpışma'nın şiirleri (gene 11 şiir) yer aüyor. Odak noktası,' istanbul 'un kalbi' Beyoğlu'dur. Hâlâ Levanten dönemden izler taşıyan Pera'nın Cumhuriyet dönemi versiyonu Beyoğlu'su. BatıDoğu çokkültürlülüğünün yerini, Doğu ve Dana Doğu'nun KÜİtürel çatışmasının aldığı, Türkiye'nin dört yanından taşınan bölgesel kültürlerle Istanbul'unkinin 'çarpışmasından' oluşan bir mozaiğin oluşrnasından aldığı Beyoğlu. Bu bölümdekı şiirler gerçekten de tam bir 'lstanbul'a çarpışma' şiirleri. Hüzünle kanşık bir ironi ege Çahşma ve çarmçma'nm şlrtari François Truffaııf'nun klasik filmi Jules ve Jim, elbette, Seni Sevmiyorum'a modellik ediyor. Julian Barnes'ın üç genç Ingiliz yuppy'sinin olusturduğu aşk ücgenini konu olan keyifli yeni romanı bu. Barnes'ın yorumu, Truffaut'nun başyapıtından daha hafif ve daha az titreşimli. Barnes'ın, aşkın ya da ahlaki özgürlüğün sonuçları ya da duygulann ve sosyal törelerin zaman içinde değişikliğe uğrama biçimleri konusunda söyleyeceği pek bir şey yok gerçekte. O daha çok, bu aşk ücgenini, cinsel kıskançlık ve bılginin öznel doğası konulanndakı başlıca ilgileri ihtiyat ve özenle giydirebileCUMHURİYET KİTAP SAYI 573 Üçmuttuzif*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle