Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. *" Fotoğraflar ve anılar. Ydlar önce Stockholm'ün Kültürevi'nde üniversiteli Türk öğrencilerin düzenlediği bir programa katılmıştım. Lütfi Ağabey, dia görüntüleri eşliğinde ünlü yazarlarla olan görüşmelerıni anlatmıştı. Işte size hiçbir yazıda aktaramayacağım bir izlenimdi o gıin, o öğleden sonra yaşadığım. Fotoğrafları, şiirleri ve çeviri şiirleri. Hepsi bir yana. Bunların bir Lütfi Özkök'ü var ki, o ağzından bal akarak, anılannı anlaarken yeniden yaşayarak devleşen bir insan var ki, görmek, buluşmak, dinlemek ve resmen yaşamak gerek. Peki, nasıl oluyordu bunca ünlü yazarın portresini çeken fotoğrafçı olmak? Çoğuyla, fotoğraflarını çekme dışında bir ıliskim olmadı. Nasıl olacaktı ki?! sokakta bir yerde yakalıyorsun, tak tak resimlerini çekip, 'Hadi eyvallah' diye teşekkür edip gioivorsun. Zaten resim çekerken konuşulmaz. Ama bazılanyla dostluğum uzun sürdü. Örneğin Rene Char'la. Dostluğumuz 1961'debaşladıve o ölene, 1988'e kadar sürdü. Fransa'ya her gittığimde görüşürdük. Şiirin fotoğrafım çeken adam Lütfi Ozkök las pandıras lokantanın minicik tuvaletine götürmüş ve 60 watt'lık ampulün ışığında rcsmini çekmişti. Daha sonra, Brodsky Nobel'i alınca bütün dünyaya bu fotoğraf yayılacaktı: Başkası yoktu çünkü!" Lütfi üzkök'ün en değerli ve en çok kullanılan fotoğraflarından biri Samuel Beckett'inki. Kesinükle röportaja ve benzeri durumlara katılmayan, izın vermeyen Bekcett'in resmini çekebilmesi hâlâ pek anlaşılamayan sanat gızemleri içınde. Lütfi Ağabey ise bu özgün ve ünlü anısını bana şöyle anlattı: Yıl 1961, aylardan marttı. Paris'teydim. O zamanlar Paris'te boru sistemiyle mektup gönderiliyordu. Beckett'in Montparnasse'daki evine bir mektup çönderdim. Kendisine bazı dostlann seamıııı iletmek istediğimi söyledim. Bana hemen yanıt verdi, "Oğleden sonra saat üçte gel," dedi. Gittim. Tanıştık, ortak dostlann selamını ilettim ve fotoğraf makinemi çıkardım. O zaman o ve eşi sinirlendi. "Biz fotoğrafçı âşığı değiliz," dedi eşi. Beckett, ben başım önümde giderken herhalde pejmürde halime üzülmüs olmalı ki "Gel bir çay iç," diye seslendı. O zaman biraz sohbet ettik. Ona Ankara'da Küçük Sahne'de sanınm Haldun Dormen'in sahneye koyduğu Godot'yu Beklerken adlı oyununun üç gece oynanmasından sonra polis tarafindan "Komünist işi" denilerek yasaklandığını söyledim. Beni ilgiyle dinledi. Birden, "Bak hava kararıyor, resim çekeceksen çek bakalım!" dedi. Çok nıutlu oldum. Işte o resim orada objektifime yakalandı. Sonra duydum, Life Dergisi'nden gelip fotoğraf çekmek istemişler. Onlara, "Stockholm'de bir Türk var, ondan alın," demiş. Bana gittiği her yerden 1945 Sonrası tsveç mektup yazar, kart atardı; namuslu, kiŞiiri Antolojişisel özgürlüğüne si/Lütfı Ozkök/Yadüşkün bir insandı. pt Kredı Yaymlart Mektuplaşmamız çok uzun sürdü. Samuel Beckett va Nâzm Mkmet ti. Stockholm sokaklarında fotoğraflannı çektim. Arkasından fotoğrafları Moskova'ya gönderdim. Eline geçip geçmediğini bilmiyorum. Efendıliği, paşazadeliği ve alçakgönüllü davranışlan Ibeni çok etkilemişti. Kendisinden hiç bahsetmezdi. Biz sormazsak kendisinden bir şey söylemezdi. Bizlere nelerle uğraştığımızı sorar ilgiyle dinlerdi. Ben şunu yanıyorum, bunu yapıyorum diye asla konuşmazdı. 1959'aa Stockholm'e bir kez daha geldi. Onu son olarak 1962 'de Floransa'da gördüm. Yanında hanımı vardı. Çok modern bir kişiydi. Jidinov tipi parti edebiyatına yaklaşmadığını ve o zamanlar Fransa'da yeni görülen belgesel roman türünde bir roman yazmak istediğini söylemişti. lçinde halk tipi bir 'anti kahraman' olacaktı. Parti edebiyatı kahramanlarla doluydu. O ise halktan insanlan seçerek yan kahramanlar yaratmak istiyordu. Nâzım benim de coilgimi çekmişti ama, ne yazık ki mektuplaşmak kısnıet olmadı. Lütfi Ozkök'ün yazar ve ozan portreleri Türkiye'de de defalarca sergilendi. En son 1998 Nisan'ında Maçka Sanat Galerisi'ndc "Yalnızca ölü ozanlann" portrelerini sergilemişri. "Neden?" diye sormuştum, "yani resmini çektiğin herkes öldü mü?" Kahkahası kulağımda. "Yok, canım," demişti, "Onu koydun, beni koymadın diye dostlar danlmasınlar istedim." Fransa'nın en köklu sanat kurumu olan FNAC 1999 Eylül'ünde Paris'te Lütfi Ozkök'ün fotoğraflanndan oluşan dünya sergisini baslattı. Bu sergi önce bu kuruluşun 59 şubesini dolasacak ve daha sonra dünva turuna çıkacak. Aynı zamanda, Stocknolm'deki Nobel Kiitüphanesi, Nobel'li yazar ve ozanlann ÎÖ'unun sergilenmesi hakkını aldı. Daha sonra oluşturulacak olan Nobel Müzesi'ne konulmadan önce bu yapıdar kütüphanede sergilenecek. Lütfi Ozkök'ün az bilinen iki yanı daha var: Belgesel film kahramanı olması ve belgesel film çekmesi. Ozkök'ün yaşamını, FeriköyParisStockholnı üçgeninde irdeleyen ve Türkçesi "Riizgârlann Yolu" olan belgeseli Elisabeth Marton çekmişti. Bu filmi Stockholm'deki Sinematek'te dostlarla izleyişim, Lütfi Ağabey'in tadı telaşı gözlerimin önünden gitmıyor. Bu film daha sonra Montreal Film Festivali'nde ödüllendirilince hiç şaşırmamıştun, her ne kadar taraf tutmaaiğımı söyleyemezsem de. Lütfi Özkök dalıa önce 1970'li yıllarda Rene Char ve Lorca üzerine iki ayn belgesel film çekmişti. Lütfi Özkök, geçen yıl Balders adlı şirin bir yazın dergisine kapak konusu oldu. Kapakta bu lcez kameranın arkasında değil, onünde dunırkenki nefis fotoğrafı var. Denise Grünstein'in çektiği o iotoğraf, Balders Yayınevi'nden çıkan "Drömmen andas t grâset" (Düsler çimenlerde soluk alıyor) adlı şiır seçkisinin arka kapağına da konulmuş. 5 bolümden oluşan Kİtaptaki şıırleri yazar ve editör dostıı Jonas EUerström seçmiş. (Yazdığı önsözübuyazıyaekliyorunı.JEllerström, aynı adı taşıyan yayınevi tarafindan Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday'ın şiirlerini de ilk kez îsveç'te kıtap halinde yayımlamıştı AnneMarie Ozkök'ün çevirilen ve Lütfi Özkök ile Lasse Söderberg'in katkılanyla. Lütfi Özkök, bir yaşama birden çok ve gerçekten anlamlı yaşam sığdırabilen, paylaşmayı seven ve her zaman içinden geçtiği gibi davranan bir insan. Çalışmalarının kronoloiik sıralaması iki sayfa tuttu. Sanınm o da bu yazıya ek olarak yer alacak. Şimdi sorsam, eminim daha ne projelerden söz edecektir. Çünkü o, her zaman için, bundan öncesini unutmayan ama bundan sonrası için yaşayan bir insan... • CUMHURİYET KİTAP SAYI 573 Dünya turundaU fotoğraf aorajsl lUvalene çekllen klasik portre Bo E Akermark'a bir kez daha söz verelim: "Lütfi bir totoğraf makinesi edindi ve dolaşıp ozanlann resimlerini çekmeye başladı. Çok iyi görüntüler yakaladı, dostluklar kurdu. Birçok ünlü ozanla tanıştı, arkadaş oldu. Kamera Lütfi'nin eline eldiven gibi uydu. Herkes onun çok iyi resim çektiği görüşündeydi; o da aynı görüşteydi, zaman zaman utangac gözükse bile. Lütfi artık büyük metropollere de gidiyordu. Her dönüşünde çantasında, ılginç ortamlarda karşdaştığı ozan ve yazarlann resimleri vardı: Andre Breton, Rene Char, Andre Malraıuc, William S. Bor ( Fotoğraf Madeletne Gmtaffson rotıghs gibi. Joseph Brodsky'yi, o daha Nobel'i almadan önce onurlandırmıştı: Gamla Stan'daki (Stockholm'ün eski kent adlı semtinde) bir lokantanın tuvaletinde! Yemeğe davetli olan Lütfi, adamcağızı pa LUTFI ÖZKÖK Çağdaş tsveç Şiiri/L«/// / Özkok/Yedıtepe Yaytnlan The Wu> <>f üw Wım Uzaklığın Yakınlıgı/L«//ı Ozkök/Cem Yaytnevt tçimizdeki Sua/Lutft Ozkök/Yedıtepe Yaytnlan Kardan Düsler/Lutfı Özkök/Yapt Kredt Yaytnlan Mr*llı<V«!«<\ıxlly JAG Mft WınA*/Lütfı Özkok/1994 TheWayofthe Pa Nomadhavet/Melth Cevdet Anday /Çev Lütfi Özkök/1995 Jag Lyssnar Tıll latanhvA/Orhan Velı /Çev: Lütfi Özkök/1991 Vindarnas Vag/Lütfi Özkök/1984 Brödet och Karleken, Fem Turkıska Poeter/Çev Lutfı Özkök/1976 Lutfi Özkök, Nâzım Hikmet'le de tanışmış. Çektiği fotoğraf hcpimizin tanıdığı fotoğraf. Anlatıyor: Nâzım 1 likmet'i ııç kez gordüm ve beni çok etkÜedi. Ilk kez 1958'de gördüm. Bir bans toplantısı nedeniyle Rus heyetiyle birlikte Stockholm'e gelmiş "Oüfter çmMnlepde 8ohık Afeyor" Utanför /Lütfi Özkok/1971 Drömmen andas i gtaset/Lütfı özkök, Toplu jtirler Nordiska Poet Portratt/ Lutfı Özkök/1968 Warszawa/ Lutfı özkok/1964 Biilent Ecevit, Idag Imorgen/ Lütft Ozkök, Şttrler lncelemeler/1983 En by i Turkeit/I ütfı ÖzkokGoran Palm SAYFA 4