22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sendiğini, yok sayıldığun, yeterince incelenmediğini, öte yandan da genel geçer tüketim toplumu kavramıyla her 'genç ve yeni' olanın fetişleştirildiğini gözlemliyorum. Tüketime dayalı ekonominin en temel, özendirici söylemidir: Eski olan kötüdür, yeni olan iyidir, demek. İki tutumun da edebiyata bir şey katmayacağı ortadadır. Önemli olan ortaya çıkmış olan edebiyat eseridir. Yazanın yaşından, cinsiyetinden hatta dünya görüşiinden bağımsız ola rak değerlendırilmesinin daha doğru olduğıınu düsünüyorum. Edebiyat yalnız başına yapılan bir sanattır. Yazann metninin başında yaşadığı yalnızlık bir oyuncunun sahnedeki yalnızhğından farklıdır. Oyuncıı sahnede yaptığı hiçbir şeyi sonradan düzeltemez, oysa yazar metnini def alarca değiştirebilir, düzeltebilir. Ve bu özgürlük duygu su bir süre sonra yazann naşını döndurebilir. O yalnızlık baştan çıkarıcı olabi lir. Yazan kişi kendi yazdıklarının büyüsüne kapılabilir. Tüm bunlar, bana göre yazının içtenliğini öldürür. Ben yazarken, başımın üzerinde içtenliği denetleyen bir kilıcın sallandığını hissederim. Yukanda sözünü ettiğim dayatmacı edebiyat anlayışlarının gölgesinin yazdıklarıma düşmesini arzu etmem. Ayrıca tüm bu söylediklerimin, edebiyatı okuyarak ve yazarak yaşayanlar için çok da önemii olmayacağının farkındayım. Çıınkü, onlar edebiyatın insanı özgürleştiren bir etkinlik olduğunu bilirler. Içten olma van bir özgürlük anlayışının edebiyata hâkim olması mümkün müdür? Ne söylersek söyleyelim, tarih bize edebiyatın vazgcçmcyenlerin uğraşı olduğunu gösteriyor. Yaratıcılığın ve insanlığın sınırlarını genişletmekten vazgeçmeyenlerin... • Içtenllk rebilir ama sözünü ettiğim durum, öykücülerin / yazarların edebiyatı kurallara, yönetmeliklere, yönergelere bağlamaya yönelik söylemler iiretmeleridir. Bu saptamam, ilk okuyuşta eleştiriye karşı bir tııtum gibi gelebilir. Ama değil. Eleştirinin, okurların ve yazarların farklı okuma / yazma / düşünme biçimlerinin farkına varmalarına olanak tanıyan öncmIi bir akademık bir disiplin olduğunu düşünüyorum. Karşı oldu^um, yazarların başkayazarları değerlendirirken otoriter bir söylem üretmeleri ve bir kast oluşturmaya çalışmaları. Edebiyat, bence her tür kast sistemini ret etmekle başlar. Edebiyat neden güzeldir? Neden ki mi yazarları çok sevdiğimizi, kimi kitapları baş ucumuzdan ayıramadığımızı söyler dururuzı' Neden sevdığimiz bir yazarı sevcn başka birivle karsılaştığıınızda kanımız kaynar.1 Bu soruların yanıtını tüm edebiyatseverler şu anda içle rinden veriyorlardır: Çünkıı, edebiyat insan olma dıırumıımuz hakkında bize bilimin söyleyemediğini işaret eden, bize kendimizi buldurtan, şu kötü dünya üzerinde yaşamamızın bir anlamı oldıığu hissini yaratan insana daiı bir güzelliktir, sanattır. Onu sınırlamaya çalışmak, kurallarla bir sektöre dönüştürmek ne yazarların ne de okurların kabulleneceği bir şey değildir. Dolayısıyla, öyku yazarlarının kendi edebiyat anlayışlarını, olması gereken en doğru tarz olarak dayatmalarına, diğer yazarları kendinden menkul bir kuram.sal çerçeve içine sıkıştırmava çalışmalarına karşıyım. Panel sırasında, övkünün son dönemde moda olduğundan soz edildi. Gerçekten de farklı alanlarda ıhünler ver mesine alıştığımız yazarların öykü yazmaya başladıklarını, öyküyü terk etmiş yazarların öyküye geri döndüklerini ya da genç yazar adaylatının öykü dalında scsferini duyurmaya çalıştıklarını göruyoruz. Bu tek başına ne sevindirici, ne de endişe verici bir durumdur. Kendi başına bir şey demek değildir. Şiir, öykü ve roman birbirleriyle yarışan sektörler değildir. EJebiyatın bır biitiin oldıığıına, yazarın yaratıcılığını istediği torm içinde gerçcklcştirmcyc hakkı olduğuna, deneyselciliğin edebiyatı ilcri götüren bir tavır olouğıına inanıyorum. îîer yazılan, yeni bir söz olsun isteği ile yazılmaz mı? Tersini düşünmek, edebiyata / öyküye bir işkolu muamelesi yapmak anlamına gelmez mi? CUMHURİYET KİTAP SAYI 616 Öyfcu modası Öykünün moda oluşu meselesi biraz daha derin. Kim neden ve hangi dönemde öykü yazıyor sorusu edebiyat sosyolojisini belki ilgilendiıir. Ama bir de şu var: Öykü mocia ama popüler defiil. Popüler roman gibi popüler öyküuen söz etmek kolay cfeğıl. Bu sadece Tiirkiye'ye özgü bir durum da değil. Uluslararası edebiyat pazan roman üzerıne kıırtılıı. Belli ki uzunca bir süre de böyle devam edeeek. Ve ovkıı vazanlar, sıkea karşılaşılan popüler olmanın getırdiği dayanılmaz ağırlık altında ezilmevecekler. Popüler olmayı bir tür düşüklük / değer sizlik olarak gören yazarlar iyin de bu bir şans olarak da değerlendirilebilır. Kı ben böyle düşünmüyorum. Benim kişisel olarak arzum, yazdıklarımın hep daha fazla okura ulaşması olmuştur. t)te yandan, özellikle genı,' yazarların öyküye yönelmelerinde son dönemde yayımlanan öykiı dergılcrinın ve öykü toplantılarınıtı etkisini de eklemek gereklı. Öykünün çok önemlı iki özelliği olduğunu söylemek istiyorum: Birincisi, oykü sürekli evrimleşmeye açık melez bir türdüı. Ona kaynaklık eden hikâyenin ilgınç bir yorumudur. Ben, her ne kadar hikâye demeyi tercih etsem de (yazdığımın hayata ya da baijka bir edebi ürüne 'öykündüğü' ıması hoşuma girmıyor) öykü bizim edebiyatımızda yeni bir kategori olarak çok önemlı bir anlamsal derinlik yaratmaktadır. Hikâye, insanlığın ilk iletişim kurmaya ba^Jauığı çağlaruan bu yana varlığmı sürdüren son derece ivi tanımlanabilecek öğelere ve dinamiklere sahip ilksel ve ana bir turken; bizim edebiyatımızda öykü, hikâyenin sınırlarını zorlayan, şiirle ve denemeyle kom^uluk ılişkileri yaşayan yazıları da bünyesine alan yeni ve modern bir tür olarak ortada dıırmaktadır. Turler arası denemelere izin veren daha amorf bir biçim sunmaktadır. üvkünün ikuıcı onemli özelliği de muhalif' bir tür olması. Öykünün muhalif bir tür olmasının en büyük nedeni öykünün nefes alıp verdiği yerin dergiler ol masıdır. Deıgiler edebiyatın laboratuvarlarıdır. Kurumsallaijmış yazarlar, editörler, eleştirmenler (hatta okuma alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlanmış ve tutuculaşmı^ okurlar) tarafından onaylan mayan öykuler ancak dergiler sayesinde okurlara ulaijir. Bu yüzden de öykü ya zarları, yaratıcılıklarını özgürce gerçekleştirebilirler. Bu bağlamda, muhalefet kemikleşmiş edebiyat anlayışına karşı ya pılmış olur. Birbaşka deyişle, sözünü ettiğim edebivat içi bir muhaJefettir. Onun dışında, öykünün ya da edebiyatın herhangi bir dünya görüşünü yansıtma / savunma / iletme / öğretme gibi bir misvonu olduğuna inanmıyorum. Son olarak da yenilik meselesine de ğinmek ibtiyorum. Edebiyat ürünü bağ lamında 'genç' ve 'yeni' kavramları bolca ve haksızca kullanılıvor. Bir tarafta, 'genç ve yeni' diye nitefenenin küçüm Gençllk / yenilik meselesi STEVEN PRESSFIELD'DEN DESTANS1 BİR ROMAN DAHA "(îecitlenlen yayıltın savas dalgahın dvvam edıvor!" ALKIBİADES Vt PELFPONNHS SAVAŞl'NIN ROMAN I Muhalif bir tür 300 Ispartalt'nm Termopıl'de, laııhın en huyük ordulanndan hiri olan Pers Imparatoru Kserkes'in milyonluk gücü önünde nasıl inanılmaz ve emsaliiz bir sovoş verdiğini, sanki oradaymifçasına okuyor, okuyor, okuyorsunuzi" HINCAL ULUÇ, Sabah Gaıeteji
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle