23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. Bütün bunları günümüzle koşutlııklar kurduğıım için anlattım. Rir ülkenin edebiyatı, şıirı, öykusü kendi birikimınden, o ulkenin var olma biçimin den ve insanının yaraticı macerasından ayrı olama/.. Bunlar isieı isteme/. etkileşim içindedırler. ()ykıı birikimi açısından hor görulen, yetmis.ler soıuı ve seksenli yıilarda bır yandan ekonomik liberalleşme öte yandan birey hak ve özgürlüklerine askeri anayasa ile getirilen yasakçı yapılanmanın loplumda yarattığı çıkışsızlığın yarartığı çelişkiler, ııyum sancıları, çalkantılar vekolaycdıöın, boşluk vc lüketinı telsefesinin yukselişi, edebiyata, öykiıye ilginin azalması, yayınev leri'nin daha iyi satan romanı yeğlemelerı, bırçok onemli oykucünün roman yavmılaması, öykünün neredeyse romanın çıraklık aşaması olduğu duygusu uvandudı. Öykü, dergılerde daha az yerbuldu. Öyku eleştirinin daha az konıısıı oldu. Övkü adı yerine anlatı, mctin denmeye başjandı. Yazınsal türlerın ıç içe geçisjeri savıınularak, avnmların gereksizliği uzerinde duruldu. Tam burada, Turk oykücülüğü son nefesini verdi verecekken itirazlar yukseldi. Birkaç oyku dergisi yayına başla dı. Fanzinler görüldü. Dergilerde gençlerin sesleri dııyıılmaya basjandı. Doksanlı yılların ba^ından bu yana öyküde veni kavrayışlar, eğilimler, arayış sancı ları gündeme geldi. Öykü türüne ilgi arttı. Dergiler, okurlar, yayıncılar öyküyü yeniden önemser oloular. Yayınevlerinin yeni yazarların kitaplarını basmaya gösterdikleri özen bu yogunkığa destek verdı. Oykü adı yeniden gündemde. Borges, hîandke, Duras, Bukovski, Calvino gibi yabancı yazarlann yapıtları çarçabuk bizde de yayımlanıyor. Öte yandan bireysel yaratma süreçleri açtsından bakarsak, küreselleşme ve iletişim devrimi sanal bir özgürlük ortamı varatmak la birlikte kişileri bağımsız kılamadı ve bir anlamda kimlik bunalımına düşiir dü. Oykü özü dolayısiyla muhaliftir, çıkışsız olanın kapısını zorlar. Dolayısıyla hem toplumsal, hem de bireysel arayış dönemlerine uvguıı bir tiirdür. Besbelli, aradan geçen zamana rağmcn, laıklı boyutlarda olsa da ovkü bugün, temelde, 1950'letdekine benzer gelişme ve arayış sıireclerinin i(,inde. Ama burada eıı önemli nenzerlık; nicelik yükseliiji nin nitelik arayiijinda da o döneme benzer çeşitlilik ve zenginlikle yol alnıası ol gusııdur. F'lllilerden altmışlara ıızanan süreçte I ürk öykücıiluğunün yükselen eörisini vakalamak zaman alabilir, bu olasıdır ya da değildir, ama umut veren dıırum bu yeni yükselişin ilk on yıl sonunda önümüzdeki dönemde daha da olgıınlaijacak ve belirginleşecek öykücü aularını kendi içinden çıkarmaya baijla miş olmasıdır. Bunların arasından, Aslı Erdoğan, Su zan Samancı, Nalan Barbarosnğlu, Miıge lplikçi, Sema Kaygusuz, Sezer Ateş Ayvaz, raruk Duıııan, Ahmet Umit, Yekta Kopan, Mıırat Gulsoy, Karin Ka rakaşlı, Zehra Tırıl, Attila Şenkon, Ahmet Yıldız gibi adlar izleyebildiğim ve önemsediğim öykücüler oldıı. Bu gençler iiıünlerini art arda yayıınlayarak ilgi topladılar ve hızlı bir biçimde yazın dıınyamızdaki yerlerini aldılar. Elbette ben, son dönem öykücülü^iımüziin yalnızca genç yazarlarla sınırlı ol madığını düjjünüyorum. Çünkii sözünü ettigimiz dönemde, aynı zamanda, uzun yıllardır türc emek veren, diinden bııgune sağlam bır geleneöi olan Türk öykü cülüğünü bicjinı, dil, kuıgu, atmostcr yaratına yeteneklerıyle geliştirerek ustalık lannı kanıtlamış yazarlar da verimlerini sürdürdüler. Bunlar arasında uzun süre dir öykü yayımlamamış yazarlann da yeni kitaplarıyla öyküye dönüşlerine tanık SAYFA 4 Bir panelin ardından *" Son donem Turk oykuculugunde arayışlar, vönelisler oldıık. Öte yandan çok daha erken rarih lerde doğmıış olan ve öykümuzıin tarih sel birikimine katkıda bulunarak kendilerinden bonra gelenleri etkilemi^ bazı vazarlar da bugün hâlâ yazmakta, yayımlanıııakta, okunmaktalar ve kesinlikle es kımemişlerdir. Bilgi Kurasu, Nezıhe Meri<,, l'ahsin Yücel, Tomris Uyar, Yusui Atılgan, Furuzan, lirdal C )z, Oğuz Atav, Orhan Durıı, Demır Özlü gibi bu adla rın vanında seksenli yıilarda ortaya çıkıp bugün hâlâ öykü uğraijlarını sürdüren başka yazarlar da var kuşkıısuz. Konumları kesınleşmiş, okıırlarıyla sı£ı bağ lar kurmıış bu yazarlardan da birkaç ad saymak gerekirse ilk anda Selim Ileri, Hıılki Aktunç, Ayla Kutlu, Necari Güngör, Hıendiz Atasii, Nazlı Eray, Murathan Mungan, Nedim Ciüibel anılabilirler. Bu aulan izleyen ve daha cok genç öykücüler grubunda saydan birkaç öyküeüyü i.se ben başlangıçlarını ve başarılarını kanıtlayan kilap sayılaıını dikkate alaı ak daha önceye koyuyor ve son dönemde çok öne çıkmış olsalar da gençler aras,ında saymıyorum. Bunlar da Cemil Kavukcu, Özcan Karabulut, Mahir Özta^ ve Ayter Tunç. Görülciüğü gibi bugün çok dinamik, zengin bir öykü ortamı içinde yaşıyoruz. Bir dönem, yazar, okuı ve yayınevlerince oldukea itilip kakılan öykünün yükselen yıldızı öykü günleri, haFtaları düzenlenmesine, günümüz öyküsünün ve Dergllerde gençler öykücülerinin konuşulduğu etkinliklerin çoğalmasına da neden oldu. Hdebi yat dünyamızın düşünsel ve eleştirel planda canlı, sağlıklı bir tartışma ortamının dışında yol aldığı düşüniilürse bu tür toplantı ve tartışmaları olumlu bıılmak gerekiyor. Birkaç yıldır bu tiır toplantdarda dönemin özellikle genç öykücüleri cleştirilip tartışılıyor. Birçoğıına benim de katıl dığım toplantılarua, doksanlı yılların öy kü yazaılarındakı sayısal patlamanın or taya çıkan ürünlerin niteliksel yapısıyla örtüşmediği göriişü egemen oldu. 12 Eylül'ün depolitizasyon ortamında yetişmiş bu gençler, çaresiz biçimde, içe dönük, birbirine benzer, karamsar bunalım mc tinleri üretıyorlardı. Yaşadıkları ülkenin tarihsel, coğrari ve insani çeşitlilik ve zenginliğine arkalarını dönerek dört duvarla sınırlı, insansız öyküler yazıyor, insanlar varsa da onları konuşturamıyoılardı. Dillerine gereken özeni gösterdikleri ise pek söylenemez di. Aynea, onların, kendilerınden onceki öykü birıkımıni yeterinee okumadıkları, deöerlendiımedikleri karanna varılmıştı. Gençler ise, ne diye okuyalıın, on larbizi okuyorlarmı ki! diyorlardı. Kendi hesabıma bu eleştirilere yer yer katılıyor, aneak bütün bu karamsar yargılara varmada ele alınan sürenin çok kısa oldugunu, bu olumsuzlukların zaman içinde aşılabileceğine inanıyordum. KUI?KU suz çeijitli aravışlar, yönelişler, zaaflar ve yenilikler gözlemleniyor günümüz öykü sünde. Ama çoğtınlugu henüz dergilerde görünmüs ya da bir iki kitap çiKarmış bu öykücüler üzerine kesin yargılar belirlemek, onları toptancı bir biçimde mah TÜPkiveli olmak dünvalı olmak MÜGE İPLİKÇİ S anıyorum bizim gibi ülkelerde yazarlann tepesınde Demokles'in kı lıcı gibi duran çok önemli bir kavram var. Toplumsal gerçekçilik... Yaz dıklarınız, kendi kendısının nesnesi olma durumıında bile, içlniz bu yönden ra hat olsa bile o önemli ve iç burkucu kav ram pesinizi bırakmıyor. Yıllar degisse de, farklı kılıflarda karsınıza çıkmaya devam ediyor. Bu noktada hep şunu soruyorum: Toplumsal olan neüir günümüzde ya da gerçek olan? Bir fikir mııhascbesıne girilmesi gerekiyor burada. Kendi gitti adı kaldı yadigâr, bu kavramı nasıl tanınılavabiliriz? Her anlamda anomi * Mİ KSIIL yi (kültürel ve toplumsal olanın cekişti ği o karmaşayı) yaşadığımız böyîesi bir toplumda, bir dünya düzeninde nasıl ve tabii ki niçin, edebiyatın ya da sanatçının yeni bir paradigma, yeni bir sistem yaratması beklenebilır.'' Bizler de burada yaşıyoruz ve toplumsal sjzotrenınin her alanından nasibimizi alıyoruz. ürta ya koyduğunuz etik, politik ve estetik anlamda yepyeni bir diınva olsa da bu sj zo hayattan nasibimizi alıyoruz, evet ve sanırını almasa da en sağlıklısı. O anlamda ülkemiz 90 sonrası edebiyatını öyku sünü?, pek kabııl edilmeye yanaşılmasa da, ciddi anlamda toplumsal buluyo rum. Ustelik bir temsil değil bu, olanı biteni yansıtmasıyla değil yani, metin içersinde kendi gerçefiini yaratması anlamında da çok gerçekçi. Öyküde bir patlanıa var deniliyordoğrudur ve benee öykü bugün bir ön tesbisi koyma gorevini kendiliğinden ııstlenmistir bu yas,a dığımız hezeyanların vansıtılması açısından. Ancak bu önteşnisin kendi mes/u iyetini ve olurluöunu ortaya koyması ve ne yazık kı kanıtlaması için zamana ihti yacımız var. Belki daha çok insanın daha ayrı perspektiflerden daha çok şey yazması, ya da yazılanların farklı çeşitliklere doğrıı gitmesi gerekiyor. Böyle ba kıldığında birelin parmakları kadar azız. Sonra ^u soru gelecek elbet: Metindeki gerçek dışarıdaki gerçege müdahale edebilir mi peki* Böyle bir şansı var mı, böyle bir müdahaleye gerek var mı* Dili ve vazını bir ifadenin içerdiği dilsel özelliklerden çok kim kime hangı amaçlarla ne söylemiştir' sorusuyla birlikte düşünemediğimiz, hayal edemediğimiz müddetçe bu müdahaleyi istemek, beklemek, ummak durumundayız. Aksi hal de metinler her anlamda yalnız kalmaya mahkumlar bu koşullarda. Bu müdahaleyi mecburen istemek durumunda kaj Güven va cesarat "Kafa tutacaksınız. Ve kafa tutacaksanız sonuna kadar kafa tutacaksınız. Bunun ama'sı yok. Sivlı itaatsizlik. Buna Ihtlyacımız var" dlyor Ipllkci CUMHURİYET KİTAP SAYI 616
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle