08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

başka kültür biçimi de öykükültürüdür. Bu kültürün en belirgin ömekleri arasında F. Dupont Asineus Aureus ("Altın Eşek") öykülerini ve Doğu edebiyatlarından Binbir Gece Masalları'nı ayrıcalıklı bir pıştnıs yere konumlandırır. seçian kültür Edebiyatın en demokracomıssattomın öpücüğü tik anlayısla paylaşıldığı cinsellikten arınrmş çift türdür öyküler. Soylular (katıksız şarap, sarhoşluk) için dcğil, yolculuk edenlerle çalışanlar için ve on\ larca üretilmişlerdir. Şarçururnu; kaba sarhoşluk Barbarlık (Yunan ya da Kelt) kı, şölen içinse öykü de çalışmak içindir. Öykü cinsd birleşme oğlancı veya aşağılayıcı kültürü sarhoş etmez, Priaposçu erkeklik edilgen cinsdlık büyülemez; yün eğiren kadınlann anlattığı seyAntik Roma edebiyatı, Yunan sympö dir. Dolayisıyla sözcelem öznesiyle DUsion şiirlerini yazıya aktararak bunlar ara öykünmeye büyük bir yer verir. Edebiyatta "Latin kitabı" kavramının kökeninde bu uygulama yer almaktadır. Yukarıda değinildiği gibi yazıya nesnelleştirilmiş bellek işlevi yükleyen Romalıların bu uygulayımı, F. Dupont'un §u savı öne sürmesine olanak taıumıştır: "Her söz türü, zaman ıçinde ve farklı tarihlerde yazıyla olan ilişkisini değiştirmiştir" (s. 17). Eskilerden bugüne kalmış söz parçalannı inceleyerek tüm Antik dünyanın edebiyatını anlamaya çahşmak, birçok kavramın bir arada kullanılmasını gerektiriyordu. Sıcak kültür/soğuk kültür karşıtlığından yola çıkarak günümüz dünyasıyla antik dünyanın kültürleri arasında koşutlukları saptamanın yanı sıra Eskilerin edebiyatlannı anlamada F. Dupont kültürel entropi kavramını da ustalıkla kullanmıştır. Kültürel entropi, "kitabın Yunanlı ve Romalı'ya verdiği hazla sözlü kültür uygulamalannın verdiği eksizsiz haz" (s. 21) arasında tanık olunan azalmayla ortaya çıkmıştır. Sözcelem kosullarının yıtmesi nedeniyle sözlü edebiyatın değerlerini yeniden oluşturamauığımız durumlarda, çevriyazı yazısından yazıt yazıya, olay kültürden anıt kültüre geçişte entropi kaçınılmaz olur. F. Dupont, bu yapıtta antik edebiyatlardaki kültürel entropinin boyutlarını yetkin bir biçimde ortaya koyuyor. Entropi ve sözcelem aracılığıyla geçmiş edebıyatlann izlerinin süriılduğü bir mizde bulundursaydık, bu aynı derecede eğitici ve heyecan verici olur muydu? Bugün savaş öncesi tiyatro oyıınlanndan alınma parçalan ekranda gördüğümüzde bundan kuşkuya düşeriz. Zaman, ses ve görüntüleri, Sibirya fosilleri gibi bir biçimde sonsuzluğa ulaşmış olan sözcüklerden daha fazla etkiler. Demek oluyor ki, Florence Dupont'a göre edebiyatın yaratıbşı olarak adlandırdığı şey, bir başka deyişle Roma da volumen denilen, sanlıp okumak için yeniden açılan kitabın ortaya çıkışı sözlü kültürün sıcaklık ve yaşamını öldürdü, çürüttü, soğuttu. Gülmenin, kokulann, dokunmalann, duyarlığın ve özellikle de konukseverliğin, aîışyeriş ve katıümın olduğu yerde, sözcüklerin her dudakta bir soluk ya da öpücük gibi görüldüğü yerde geriye ölü bir izden, sessiz bir iskeletten, cunozorlarınkinin tersine gerçek hiçbir yeniden oluşuma elverişli olmayan fosil bir çökelti kalır. Bu kitapta Roma şölenlenne ve öpücüklere, soluk ve şaraba, öpüşme denen, taraflardan birinin soluğunun, şarap gibi ısıtarak ötekinin bedenine geçtiği tehlikeli oyuna ayrılmış sayfaları okumak gerekir. Ne denli derin bir özenle derlenmiş olursa olsun hiçbir yazılı şiir bizim için yeniden canlandıramaz. Bugün, flamenkonun doğaçlama dizeleri olan coplalan okumak şöleni hiçbir biçimde geri getirmez ve ancak belgesel olması bakımından bir önem taşır. Çiçekleri hem kopanp hem de canh kalmalarını nasıl beCUMHURİYET KİTAP SAYI 608 ğerler, pis kokulu öpücük ya da eşcinsel üişki kalacaktır. Antik edebiyatlann bu düzenini F. Dupont şöyle bir gösterime aktarmakta: nun gönderileni arasında söylenen şey değil, yalnızca söyleme eylemi önemlidir; bir kişiden ötekine hiçbir bilgi aktarımı olmaz. (s. 221). öykü kültürü, herkese açık bir paylaşıma konu olarak evrensel bir boyut edinmiştir. Böylelikle: "masallar, hiçbir zaman metin içinde kapalı kalmaksızın birbirlerine eklenir, dünyanuı çevresinde masalcılarla dinleyenleri ortak bir kültür içinde bir araya getiren sözcüklerden sonsuz bir taç dokurlar" (s. 221). Bu evrensellik, hem gezgin öyküleri hem de fantastik öyküler için söz konusudur: "Gezgin öyküleriyle (Asineus Aureus) fantastik masallar (Binbir Gece Masalları) arasında hiçbir ayrım bulunmaz; herkesin hayranlık duyduğu bir kâşife gözü pek bir fabl üreticisinden daha çok benzeyen kimse yoktux," (s. 229). Ister Doğu isterse Batı lcültürlerinin içinden çıkmış olsunlar, öyküler, özellikle "yolculuk öyküsü felsen bir söylem türü oluşturur" (s. 229). Burada yolculuk, bir donüşümdür: Gerek Binbir Gece Masallan'nın Şehrazat'ı gerekse Asineus Aureus'un Lukianos'u öykü dünyası adına aşk dünvasını terk ederler (s. 241) ve yaşadıkları olaylar, gittikleri yerler birer keşfettirici söylem biçimine bürünür. Bu öyküleri anlatanı dinleyenler "kulaklarıyla yolculuk ederler" (s. 229). Odysseus'un, Homeros'un dile getirdiği yolculukları da bir bakıma bu keşfettirici söylem biçiminin ilk örrifğıclır. Edebiyat üzBPhn Mr şaytap söylemek Sıcak kültüp/soğıık kiiltüp Sonuç olarak F. Dupont'nun Edebiyatın Yaratılışı, okuru olay edebiyatın izlerini sürmeye çağıran ve edebiyatın kökenlerine farklı açılardan ışık tutan bir çalışma. Bir yandan insanlığın ortak değerlerine yeni pencereler açarken kendi edebiyatımızın kökenleri üzerine düşün meye de çağınyor, kimlik kültürü ve edebiyat ilişkilerini sıcak kültür/soğuk kültür, yazılı edebiyat/sözlü edebiyat, sözce/sözcelem gibi temel kavramlar açısından sorguluyor. Açıkça söylemek gerekirse, edebiyat üzerine bir şeyler söyleyebilmek ya da edebiyat konusunda tartışmalara katılabilmek belli bir birikimi gerektirir. Edebiyatın Yaratılışı, bu birikimi sağlayabilecek güncel birkaç yapıttan birisi. ö t e yandan eski edebiyat kuramcılannın düşüncelerini daha iyi anlamak söz konusu olduğunda, bu kuramcılann çahşmalarına ilişkin nasıl bir okuma biçimi benimsememiz gerektiğine ilişkin önemli bilgiler sunmakta. Söz gelimi, Aristoteles in mimesisi eylem olarak sözü bilmezden gelir ve yalnızca sözcelerin üretimiyle ılgilenır. Aristoteles'e göre belirleyici olan, kurban adama ya da dramatık seyir gibi dinsel ya toplumsal ayinin gerceldeşmesi değil, şiirin kendisidir. Edebiyatın kökeninde yer alan sympösion, Antik kültürlerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. "Şölen" olgusunun Antikaünyaiçindeki kurumsalniteliği, hem Ksenophon'a hem de Platon'un, aynı başlıkla ama yirmi yıl arayla kaleme aldıkları kitaplarına: To Sympösion ("Şolen")'a esin kaynağı olmuştur. Bu yapıdar, edebiyat sanatının ve lutapşölene dönüşen bir sölen kültürünün sıradışı tanıklandır. özellikle Platon'un To Symposion'u bir aşk kuramının, sonsuz güzellik kavramının da temellerini atmıstır. Edebiyatın Yaratdışı, edebiyatın kökenine ışık tutarken aynı zamanda dilbilim alanında yetkin bir çözümleme örneğı ortaya koyuyor, tüketici okur/anlatıcı okur karşıtlığından yola çıkarak bugünün okuruna Kİmliğini sorgulama fırsatı veriyor. yazının kullanımı insanlann ölümlülüğüne bir çare gibidir. Ölümsüz olan tannlar yazıya gereLsinim duymazlar. Doğrusunu söylemek gerekırse bunu hiç düşünmemiştim! Ölümsüz olduğu için Zeus'un Andannı ya da AntiAnılannı yazıp bunlan sonsuza degin gün ışığına çıkarmaya gereksinimi yoktu! Bu titiz, sıcak ve üstüne üstlük son derece özlü kitabı okuduktan sonra Yunanlı ve Romalılann binlerce şiiri derleyip yazıya geçirmeleri çabalarının ölüme meydan okuma kaygisından kaynaklandığina kesinlikle inanıyorum. En azında bir konuyu: Sözcükleri kâğıt ya da mermer üzerinde saptayarak yaşamın geçiciÜğine meydan okuma gereksinimini onlarla paylaşıyoruz. Bu kokulannı yitirmiş ama okunabilirliklerini hâlâ sürdüren sözcükler sayesinde, sözgelimi Anakreon'u tanımamış olsam da en azından şiirlerini okuyabilir ve ruhuyla kadeh tokuşturabılirim. • Magazıne LıtteratK No: 328 Ocak 1995 cerebılirız ı* Bu denemede en kesin ve eğitici görünen şey, ne Yunanlılar, ne de RomaliJann kitabı ougün bıldiğimiz biçimde kullandıklandır. Ancak arada sirada bireysel ve genellikle de toplu gerçekleştirilen okuma evlemi yüksek sesle ya da duyulabilecek bir mırıltıyla yapılmaktaydı; sessiz okuma kesinlikle söz konusu dcğildi. Ve özellikle de, şölen sırasında ya da dini veya din dışı bayramlar biçimine bürünen şölenler sırasında, toplu bir biçimde gerçekleştirilmekteydi. Bugün. okumafanmızı sessizlik içinde, kitapla baş başa gerçekleştirmekteyiz; kitabı başkalanyla r>irlıkte keşfederek yapmıyoruz okumalanmızı. Buna üzülmek mi gerekir? Büyük kitaplıkların duvarlan önünde Ağlama Duvarı'nın önündeymişçesine ağlamamız mı gerekiyor? Kitabın sonunaa ölüme ilişkin küçük bir tümce bu soruya masum ve dolaylı bir yanıt getiriyor. Florence Dupont şöyle yazmakta: Ölüm, tam olarak insanın yokluğudur. Bu nedenle Edebiyat metnine nasıl yaklaşılması gerektiğine ilişkin yeni bir pencere açarak, Edebiyatın Yaratılışı Dugün gündemden kalkmış olan edebıyata ilginin yeniden canlanması yönünae bir neklentiyi de canlandırıyor. Bunun yanı sıra F. Dupont okuru bir dizi soruyla yüzleşmeye çağırıvor. Kitap, fosilleşmiş metin midir? Eskiler kitabı toplumsal bir iletişim aracı olarak mı kullanmışlardır? Yaşu Plinius'un "beslenme amaçlı okuma sı, eskilerin okumusolmak için okumaya karşı buldukları bir çözüm müydü ?... Bu ve benzeri birçok sorunun tartışılması denli edebiyata ilişkin ko nularda F. Dupont'un beceriyle sergilediği özgün yaklaşım, Edebiyatın Yaratıhşı'nı edebiyat meraklılarının kolayca vazgeçemeyecekleri bir yapıta dönüştürüyor. • Edebiyatın YaratüışıYunan SarhoşIuğundan Latin Kitabına/ Florence Dupont/ Ayrtntı Yayınları, 2001 , SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle