08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ahmct Oktay'ın yazınsal eleştirileri ŞairinKam "Elli yıldır, gerek şair, gerekse bir denemeci ve araştırmacı olarak Türk şiir dünyasının içinde yoğrulan, derin kulaçlar atan bir yazarın bu uzun yillann bilgi birikiminden, Türk şiirinin Delkemiği şairler üzerine yorumlarından yararlanmak, genç kuşakların hem hak ettiği bir şey, hem de kaçınılmaz bir zorunluluktur. Şairin Kanı'nın öteki ciltleriyle sürmesini diliyor ve merakla bekliyorum" diyor Mehmet H. Doğan ustamız. MEHMET H. DOĞAN hmet Oktay, şiiri kadar sanat vc edebiyat üzerine incelemelerı, araştırmalanyla da yakından tanı dığımız bir yazar. Yayımlanan son kitabı Şairin Kanı'nın başına koyduğu yaşamöyküsünde kendisi belirtmiyor, ama şimdı bu kitabınınu Yazınsal Eleştiriler 1,19542000 Deneme" alt başlığına dayanarak yukandaki dallara denemecıliğini ve eleştirmenliğini de ekleyebiliriz sanırım. Yine de denemenin daha kapsayıcı bir dal olduğunu, eleştiriyi de içine aldığını unutmamak gerek. Ahmet Oktay, 1958'de Cemal Süreya'nın 'Uvercinka'sı üzerine yazdığı yazının daha girişinde eleştiri anlayışını şöyle koyuyor: Ben nesnel bir eleştinden yanayım. Yani ilkin, incelenen yapıtın artistik özünii toplumbilim diline çevirmeyi, bu özün tarin ve şimdiki zaman içındeki yerini belirtip tartışmayı, sonra özü saran giysiyi, estetiği incelemeyi göz önünde tutarım." (Şairin Kanı. s. 228) (Oktay'ın 1958'de, yani Plehanov'un 60'lann ortasında "Sanat ve Sosyalizm" adıyla yayımlanan kitabı henüz ortalarda yokken hemen hemen aynı sözcüklerle Plehanovcu bir Marksist eleştiri tanımı yapması çok ilginç göriindü bana: Oktay'ın daha o tarihlerde Plehanov'dan haberli olduğunu gösteriyor bu.) Oktay, sanıyorum ilk kez bu kitabında kendini 'yazınsal eleştiri' ile sınırlamış, hatta bu sınırı daha da daraltarak yalnızca şiir üzerine yazılannı bir kitapta toplamış bulunuyor. Böylece onun yazılannda ağırlıklı olarak görmeye alıştığımız toplumbilim, siyaset, ideoloii, ya dabunların birbiriyle ve sanatla olan karşılıklı ilişkisi, başlı başına bir konu olarak değil de yalnızca siirlerle ve şairlerle ilişkin olarak çıkıyor karşımıza. Bu yazıların, görebildiğim kadarıyla, çok azının daha önceki kitaplanndan yayımlanmış, olması, çoğunun eski dergilerden aranıp bulunup bir araya getirilmiş olması aynca seviniîecek bir şey. Böylece dergi sayfalannda ıınutulmuşkalmış olan bu yazılar ikinci yaşamlanna kavuşmuş, yeni dikkatlere sunulmuş oluyor. Şairin Kanı'nda en eskısi 1954, en yenisiyse 1994 tarihli, çoğu "artık bulunması olanaksız dergilerde kalmış* 24 yazı yer alıyor. Bu yazılarda Yahya Kemal'den Cemal Süreya'ya Türk şiirinin 14 önemli şairinin şiiri üzerine Oktay'ın değerlendirmelerini buluyoruz. Yazı sayısı bakımından 4 yaziyla Dağlarca, sayfa sayısı bakımından 53 savfayla Edip Cansever başta geliyor. Bunları 2'şer yazıyla Nâzım, O. Rifat, Anday, Berlc, Süreya, Karakoç, 1 'er yaziyla Y. Kemal, Dıranas, O. Veli, A. llhan, T. Uyar veTarancı izliyor. Oktay bu yazılan, "Arşivden bulup çıkardıklanm, yazınsal eleştiri bağlamında yazdığım ve önemsediğim metinler" olarak niteliyor. Burada ilk kez dikkatimi çeken bir şeye değinmek istiyorum: Ahmet Arif şiiri üzerine yazdığı Karanfil ve Pranga'yı, Enis Batıır'un Opera'sı üzerine yazdığı îsrafil'in Sur'u'nu da unutmadan ve ken A Ahmet Oktay disini yıllardır izleyen bıri olarak anımsadığım kadanyla Ahmet Oktay'ın şiirde ilgi alanı kendı kuşağından başlayarak geriye doğru uzanıyor, ileriye değil. burada îsrafil'in Sur'u bir istisnadır. Ahmet Oktay da, hemen hemen biıtün yaşlı ve orta yaşlı şairler gibi kendinden sonraki kuşaklardan şairleri anlama, eleştirme, deöerlendirme çabasında görünmüyor. Böylece 1960'tan günümüze, bu demek kırk yilın ıçine dağılmış Ismet Ozel'den, A. Behıanıoğlu'ndan 80 sonrası şiire kadar birçok şair Oktay'ın yoğun ilgi alanının dışında, ya da diğer yazılann içinde ufak değinrnelerlc sınırlı kalmış oluyor. Orneğin Sezai Karakoç şiirinin çozümledıği yazılann (ss. 23965) sonunda, "Bir Isnıet Ozel'de, bir Cahit Zarifoğlu'nda, bir thsan Deniz'de gördüğümüz dıze kaygısı yoktur Karakoç'ta" gibi bir cümleye rastlavınca, yazann ikinci Yeni'den, özellikle de 70'lerden sonra biçem ve söylem yönünden tümüyle değişmiş lslamcı şiiri cn genç şairine varıncaya kadar tanıdiğını anlıyoruz, ama kapsamlı incelemelerinde îkinci Yeni'den öteye neden geçmediğini anlavamıyoruz. Bunu belki de, yine bir başa dönersek, Ahmet Oktay'ın kendini bir eleştirmenden çok, yazınla ilgili çabasını araşurma ve incelemeye adamış Dİr denemeci saymasıyla açıklayabiliriz gibime geliyor. Bir zaman ya da zamansızlık sonınudur bu belki de. Ya da sanat, edebiyat dışı alanlara fazlaca dağılısın bir sonucu. Oysa ben bugün yaşlan kırklan geçmiş en azından iki Ku^aktan birçok şairin bu tür araştırma ve incelemelere hak kazandığı, daha genç kuşakların bunlardan öğreneceği çok şey olduğu kanısındayım. Tıpkı Şairin Kanı'ndaki yazılardan olduğu gibi. Ola ki ben yanılıyorumdur da, kitaplanna almadığı ve benim yayımlandığı sırada kaçırdığım yazılardan bir bölüğü Yazınsal Eleştiriler 2'de yer alır. Şairin Kanı'ndaki yazılan yeniden okurken ilk günkü tadı duydum, ilk okuyuşta dikkatimden kaçmıs kimi şeylerin altını çizdim, yeni sorular belirdi lcafamda. Zaten Ahmet Oktay'ın bir denemeci, bir araştırmacı olarak en belırgin yanı da bu. Yargılannın kimine karsı çıksanız bile, onun bir yazısını okuyup Dİtirdikten sonra o güne kadar sormavı akıl edemediğiniz yeni sorular belirir kafanızda. Bu karşı çıkış yeni sorulara götürür sizi. Böylece, ilk anda tek yönüyle ele aldığınız bir konu yavaş yavaş somutlaşmaya, bir derinlik kazanmaya; sorulardan yanıtlara, sonra yeniden sorulara doğru ilerleyen düşünce, ele aldığı sorunu dort bir yanıyla kuşatmaya başlar. Soru sormak bunu 'sordurmak' olarak da alabiliriz. Oktay'ın yazılannın tek şaşmaz yöntemidir. Orneğin, Oktay bir yerde "Mavi Hareketi'nin İkinci Yeni hareketine öncülük ettiğinin söylenebileceğinden" sözediyor; bir başka yerde de "Attilâ llhan'ın şiirinin İkinci Yeni oluşumunu kışkirtmış olduğunun söylenebileceğini düşünüyorum aradan bunca zaman geçtikten sonra" diyor. (2) Şiirimizin bu dönemini yaşamış ya da iyi incelemiş olanlann reddedeceği bir sav bu. Ama Attilâ llhan şiiri îkinci Yeni'yi nasıl kışkırttıysa, Ahmet Oktay'ın bu savı da sizi öyle kışkırtır ve hemen l)aşlarsınız kendi kanıtlannızı sıralamaya. Yine, 'Bir Arayışın Yazılan' adlı kitabında "Orhan Veli ve arkadaşlan yanlış bir halkçılık anlayışı yüzünden imgeyi kovalamış ve şiirimizin gerilemesine yol açmıştı'diye bir cümleye rasdarsınız(a.b.ç.) ve bu sizi hemen şiirde ilerlemegerileme'. Cîarip şiirlerin veri, işlevi' gibi konularda düşünmeye kışkırtır. Cemal Sü reya'nın "Orhan Veli Türk şiirinin kavgasını kazandı. Kendı şiirinin kavgasını kaybetti" sözleri gelir aklınıza, kavga kazanmış bir şürin nasıl gerilediğini düşünürsünuz. Şairin Kanı'nda buna benzer daha bir> karşı çıkmalanm oldu Oktay'a, ama k ir bu o kadar, belki de daha fazla yeni konulara, yeni yazılara, kitaplara çengel at um yazılan okurken. Anmet Oktay, doymak bilmez bir kitap kurdudur. Dizgeli okumalan sırasında aldığı notlar daha sonra yazılannda bir bir ortaya çıkmaya başlar yeri geldikçe; öyle ki, bu kadar birbirinden ayn yerden ve kitaptan yapılan alıntılann nasıl bir araya geldiğine şaşarsınız. Oktay, yazılannda en Fazla dipnot, altı çizili ve italik sözcük kullanan bir yazar olmakla da ünlüdür. Bu onun araştınnacı kişiliğinden ve sözlerini kanıtlara dayama titizfiğinden gelmektedir. Yazann 1986 yılında yayımlanan Toplumcu Gerçekçiliğin Kaynaklan adlı 5 Î6 sayfalık çok değeni çalısmasında 655 tane dipnot olduğunu söyiersem ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olurum. EUi yıldır, gerek şair, gerekse bir denemeci ve araştırmacı olarak Türk şiir dunyasının içinde yoğrulan, derin kulaçlar atan bir yazann bu uzun yillann bilgi birikiminden, Türk sürinin belkemiği şairleri üzerineyorumlanndan yararlanmak, genç kuşaklann hem hak ettiği bir şey, hem de kaçınılmaz bir zorunlulukrur. Şainn Kanı'nın öteki cilderiyle sürmesini diliyor ve merakla bekliyorum. • (1) Yazının mnundakı '1957' tarihinde biryanltşltk var, Üverctnka'nın bırtna baskısırtm çtkış tanhı 1958. Yazıda Ycnt Ujuklardergısimn Nnan 1958 tarihh, Cılt 6, sayı 71 savtsında yayımlanmış. (2) Bhz. Özya^am öyküsü say/ası ve "Attilâ llhan 'ın Şıtnnde Bazı Motıfler' yazısı, s. 146 BERFIN ABDULIAH RI2A ERGUVEN YAYINLARI Tel: (0.212) 513 79 00 Fax: 512 37 20 Tanrıları Nasıl Yarattık Tannlan Nasıl Yarattık ABDULLAH RIZA ERGÜVEN Tanrıların Olümü! Abdullah Rıza Ergüven, TANRILARI NASIL YARATTIK adlı yapıtında; eski çağlardan günümüze, beş kara parçasında gelmiş geçmiş dinleri, tanrıları inceliyor. Turan Dursun Araştırma İnceleme Ödülü 2000 Çıktı, Kıtapcılarda\ BERFIN BAHAR Aylık Kültür Sanat ve Kdebiyat Dergisi Ekim Sayısı Çıktı, 1.500.000TL., Kilapı;ılardu Abdullah Rıza Ergüven Aydınlığı Erguven Ü/crme Ya/.ılarıyla, Aylin Barut, Özdemir Başargan, Özgiın E. Bulut, Zeki Büyüktanır, Refik Durbaş, Abit Dursun, Abidin Emre, Ercani, İbrahim Eroğlu, Gungör Gençay, Talat S. Halman, Doğan Hızlan, Suphi Karaınan, İsmet Kemal Karadayı, Dursun Özden, Hasibe Sonmez, Zerrin Taşpınar, Oner Yağcı, H. Hüscyin Yalvaç Abone Oldunuz mu? (Abone bedeli kadar kitap armağan ediyoruz.) Abone: Yıllık, 2().(KK).(XK) Cezaevlcrine, 10.000.000TL Adres: Cağaloğlu Yukuşu, Evren Han No: 29 / 56 Cağaloğlu 34440 lstanbul Tel: (0.212) 513 79 00 Faks: (0.212) 512 37 20 SAYFA 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle