08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Anadolu Anadolu HASAN AKARSU azarozan A. Kadir Paksoy ile Ümit Sanaslan'ın gezi yazılan, "Anadolu Anadolu" adıyla Kültür Bakanlığı Yayınlan'ndan eıktı. Onsözde Kültür Bakanı Istemihan Talay, "Gezi yazılan, edebiyat ve sanatın diğer verimleri yanında bize b u yurdun dününü, bugününü tanıtırken, avnı zamanda toprağı yıırt etmcnin de anarıtannı verirler" diyor. Kitapta yer alan yirmi altı yazı daha önce çeşitli dergilerde ve gazetelerde yayımlanmış. Bu yazüarda gezinmek, yurduınuzun güzelliklerinde buluşmaktır. Doğa, insan, sanat, tarih ve kültür güzelliklerini yaşamaktır. "Pireotu" yazısında Paksoy, Ümit'le Yenifakılı'ya gidişlerini anlatıyor. Yolculuk Ankara'dan trenle başlıyor. Ümit'in babası tsa Bey ziyaret ediliyor. ü , Pazarören Köy Enstitüsü mezunu olan eğitinıci ve ozan. 1966'da halkçı bir eğitimci olduğu için açığa alınıyor, TÖS, ona sahip çıkıyor. Isa Bey'in "küçük yeşil koyaktaki" bağına gidiyorlar. Doğayla bas, başa olmanın tadını çıkanyorlar. "Bir Yudum Antakya" yazısında otobüsle yapılan yolculuk anlatılıyor. Yanlarında Antaikyalı ozan Sabahattin Yalkın da var. Bir şiir yansması nedeniyle düzenlenen toplantıya katılıyorlar. Harbiye'de gece yemek yerlerken Apollon'un kovaladığı Deme'nin sıcak soluğunu duyumsuyorlar. Sabahleyin çan sesleriyle uyanıyorlar, kilise ve cami yan yana orada. "Dünya Sizin Olsun" yazısında da 2325 Mart 2000'de vine Antakya'da gidişlerinden izlenimler buluyoruz. Kentleşme olgusu tartışılıyor bu kez. Antakya'nın Unesco'nun Dünya Mimari Mirası" listesine giremeyişi kınanıyor. "Yirmi Dakika îstanbul" yazısında Paksoy, îstanbul'a Sarıyer Belediyesi'nin çağnlısı olarak imza günü için gelişini anlatıyor. Müşir Kaya Canpolat karşılıyor onu ve ressam Ibrahim Balaban'a uğrayorlar. Paksoy, onların dostluklarına imreniyor. Balaban, Ankara'nın Hasan Hüseyin'fe güzel olduğunu söylüyor. tmza günündelci ilgisizlik hep yaşanan gcrçek değil mi? Anadolu'nıın bize ÇOK şeyler bıraktığı bir gerçek; ama biz "SevemedİK Şu Anadolu"yu ozanın dediği gibi. Suç bizde degil mi? "Bir Tas Sıcak Çorba" yazısında Ümit'le Paksoy, Merzifon a doğru yaptıkları geziyi anlatıyorlar. Kent dışına çıkmanın, doğayla buluşmanın mutluluğunu yaşıyorlar. Sanattan söz ediyorlar: "Söz dönüp dolaşıp sanata ve şiire geliyor. Sanatın gerçekte insanın doğaya yakaşımından başka bir sey olmadığı konusunda birleşiyoruz..." (s. 50) Y Şiir üzcrine söylesi için gittikleri Merziron'da gördüklcri ilgiyle mutlu oluyorlar, tarihsel yapılan da geziyorlar. "Anadolu Lokantalan" birbaşkadır. Pak soy, yirmi üç yıl sonra I lacıbektaş'a yeniden gidiyor, Kanaat Lokantası'nda akşam yemeği ve yalnızlık... Yalnızhğını dağıtan yaşlı çınarlar: Aşçı tbrahim Amca ve Ayşe Tezye. "Zamansız Bir Yolculuk "ta Paksoy, eşinin babasının ölüm haberi üzerine eşini ve kızını alıp Kayseri'ye gidiyor. Burunören köyündeki gözlemlerine yer veriyor. Alevi köylülerin zengin iç dünyalannı yansıtıyor. "Fakılı Yolunda" yazısında yine Paksoy'un Ümit'le oraya ikinci kez gidişleri anlatılıyor. Mustafa Ekmekçi'nin cenazesinden sonra bir kaçış belki, taşrada bir soluklanma. Kirlenme üzerine Paksoy şunları söylüyor: "Kirlenme yalnız çevrede mi? Kirlenme her yerdc. Düşüncede, ahlakta, politikada, edebiyatta, sanatta, gülmekte, ağlamakta, sevinçte, kederde, sevdada, sevgide, sevide, ve seste!" (s. 87) Yolculuk süresince Ekmckçi'nin dosduklan da konusuluyor. Ekmekçi'ye "Gazete yazınının Homeros'u desek yeridir" diyorlar. Fakılı'da yine îsa Bey'in bağına gidiyorlar. Bu kez bakımsız buluyorlar. Isa öğretmen yetmiş yaşın üstünde, bakmaya yetişemiyor artık. Paksoy, trenle dönüyor, Ümit bir gün daha kalıyor. Trenlerin bakımsızlığı, demiryollannın köreltilmesi kınanıyor. "Gülnar Karacalaması" Ümit'in yazısı. Gülnar'da Ali F. Bilir'e uğrayıp ilk kez yüz yüze görüşüyorlar, birlikte Mersin'e gidiyorlar. Göksu Vadisi olanca güzelliğiyle büyülüyor onları. Güneyde, Karacaoğlan türkülcri söylemeye "karacalama" deniyormuş. "Güneyde Insan Iyileriyle" yazısında Paksoy, Ümit'le birlikte Gülnar izlenimlerini anlatıyor. Ali F. Bilirde onlara katılıyor. Aydıncık ve Taşucu'na gidiyorlar." Silifke'den Mersin'e doğru yol boyu tarih. Sanki doğal bir müzeyi seyrederek gidiyoruz. Portakal bahçelerinin içinden, başlannı kaldırmış Roma sütunlan bizi selamlıyorlar. Ama, arada bir tarihle, denizle aramıza giren çirkin yapılaşmanın sonucu ortaya çıkan beton pcrdeler canımızı sıkıyor. Üstad, Kıyı Kanunu'ndan söz ediyor! Kim dinler KıyıKanunu'nu... Ve Nçvit Kodallı! (s. 140) Atatürk Oratoryusu'nun bestecisine uğruyorlar. Gülnar'da içtikleri "Dulavrat şorbası"nı unutamıyorlar. Ali F. Bilir ve eşı edebiyat öğretmeni Saadet Bilir, güzel bir kültür ortamı yaratmışlar orada. Aydıncık'ta "Her yan tarih, gökyüzü, deniz,lcara..." "Bir Salkım Sultandimnit" yazısında Paksoy, Denizli Acıpayam gezisini anlatıyor. Düzenlenen kültür sanat şenliğine katılı yor. Öğrencilik yıllarında gidişinde tutuklanışını anımsıyor, Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz'ün ilgilenmesiyle kurtulusunu. Bu yirmi yıl sonra gidişi Denizli'ye. Yeşillikler içinden geçerek Acıpayam'a vanyor. Öğretmen Nazif Dağlı'nın evinde konuk eculiyor. Orada yediği siyah üzümün adı: Sultandimnit. Söyleşıler ve imza yoğun geçiyor. "Şürköy', Paksoy'un DenizliSaray izlenimlerini anlattığı yazı. Kitapimza şür etkinliğine katılıyor. Orada öğretmenlerin güdü birliği, bilinçli oluşlan yansıtılıyor. 'Bir Adam..." yazısında Hacıbektaş'a giderken ölüm haberini aldığı Ahmed Arif i anıyor, yol düşüncelerini yansıtıyor: "Hacıbektaş'a gidiyorduk. Benim için Hacıbektaş'a gitmek, biraz da Anadolu ya gitmck gibıdir. Yalnız coğrafya olarak aeğü, duygu, düşünce, tarih, kültür, sanat, ^iir, tiirkü olarak, acı, ağıt olarak... Ne zaman bu yollara düşsem Homeros'tan bu yana sanki hiç değişmediğini sandığım bir duyrlığın pençesine düserim..." (s. 203) Hacıbektaş Şenlikleri'nden izlenimler aktanlıyor. Aziz Nesin de oradadır: "...Binlerce yıl öncesine gittim Anadolu'nun. Efes'te, Halikarnas'ta, Bergama'da nasıl binlerce yıllık Anadolu tarihi solunuyorsa, Hacıbektaş'ta da dokuz yüz yıllık değil do kuz bin yıllık tarihimizi soludum. Evet, bugünkü Anadolu iıısanı Anadolu uygarlıklannın çocuğudur, torunudur. Bununla gurur duymalıyız." (s. 214) Ümit Sarıaslan da "Şenlikli Bir Yolculuk "ta izlenimlerini anlatıyor. "4. Uluslararası Akşehir Şenliği"nde Nasreddin Hoca Fıkralan'nın özellıklerini Sarıaslan şöyle belirtiyor: "Gülmek için anlatılmaz N. Hoca fıkrası. Amerikan fıkrası gibi dcğildir. Gülüş, gülümseme fıkranın sizi düşündürmesiyle Dİrlikte dudaklannızın ucunda açan yergi gülüdür. O gülle gelir... Olur olmaza gülmez Aandolu insanı. N. Hoca mizahı da bu yüzden olur olmaza güldürmez."(s.227) "Sodalı Gezi"de Paksoy, tzmirÇeşme'yi anlatıyor. Çeşme, gürültüsüyle boğuyor insanı. Devrek te Mithat Yaban ve Mustafa Kademoğlu kültür elçileri. Orada ozan Rüştü Onur'un, Muzarfer Tayyip'in genç yasta ölmelerine üzülmemek elde değil. Paflagonya Kıyılaruıda" yazısında Paksoy, Ümit'le Bartın 'a gidişlerini, orada gördüklerini anlatıyor. Ozan Keramettin Çetin'in çağnlısıdırlar. Şür üzerine söyleşi coşkulu geçiyor. Kuş,kayası Yol Anıtı, Anadolu'nun tek yol anıtıdır. Amasra'yı geziyorlar. "Denizin Içinde Denize Hasret" yazısında çevre kirlenmesinin getirdiği bir Karamsarfık söz konusu. Samsun, denizden koparılınca, Karadeniz kenti olmaktan çıkanlmış olmuyor mu? "I ıaziran Amasya'sı'nda, 'Amasya bu kadar güzel anlatılabilir' demckten alamıyorsunuz kendinizi: "Her yan kaya, kayalık. Yeşilırmak, göğün mavisine dikilivermiş dağın bozkır yanığı yüzünü yalayarak çavlıyor. Tüm köprüler kayalara, dağlara atılı sanki. Yürüdükçe, yükseldikçe aağlar üzerinize geliyor. Kent aşağıda, ırmağın kıyısında, bir nakış sevimliliğı alıp sesi soluğu yittikçe dağ egemen oluyor. Kentin uğultulu soluğu, dağın soluksuz katılığına bırakıyor sizi.* (s. 292) 2122 Haziran 1919'da Amasva'dan yüksclen sesin yurdumuzu ışıttığını duyumsuyoruz yeniden. "Demirci'nin Yaylasında" yazısında " 1 . Orman ve Halı Emckçileri Şenliği" anlatılıyor Kavmakam sahip çıkıyor onlara, ama saldıranıar da oluyor, Tbşkırtmalar sonucu. Emeğin namusunu korumanın ve tüccara bağımlılıktan kurtulmanın önemi vurgulanıyor. "Duvar" yazısı, Anadolu dışını tanıtan bir vazı. Almanya izlenimlerini kapsıyor. 1989'da yıkılan Berlin Duvarı'nın anımsattıklan.ÖzgürlükMüzesiizlenimlerivar. En çok Bergama'ya yaraşan Bergama Sunağı geziliyor. "Anadolu Anadolu" gezi yazılanndan oluşan ortak bir kitap. Gezilen yerler, doğası, kültürü, tarihi ve sanatçılanyla birlikte tanıtıhyor. Güzel yurdumuzun güzel insanlanyla tanışmanın zcvkini siz de yaşayabilirsiniz. • (*) Anadolu Anadolu (Gezi Yazılan) • A. Kadir Paksoy, Ümit Sanaslan, T.C. Kültür Bakanltğf Yayınlart, 2001. Entelektüel Berduş YUSUF ALPER H üseyin Peker, 1946 doğumlu, 1960 sonrası şairlerinden. Uzunca bir süre susması, sonra eleştiri ve kitap tanıtma yazılarıyla yeniden görünmeye başlaması kafalarda çeşitli soru işaretleri oluşturdu? Kim bu adam? Bilenler biliyordu. Sonra bilenleri de şaşırtarak bir romanla çıkıverdi [Yazıcı ya aa Bir Yol Romanı YBYRC)] okuyucu karşısına. tlk çıkışı parlak saydabilirdi. Kitalbın başına koyduğu alıntılardan anlaşılıyordu ki günün önemli yazın adamları hakkında iyi sözler söylemişler. Ama ne olmuşsa olmuş o, yazın dünyasından uzaklaşmış, susmuştu. Kış uykusuna yatmıs gibi bir gün uyanıverdi. Birlikte yola çıktığı arkadaşıntn onlarca kitabı olmuştu. Kendisinden çok sonra başlayan E. Batur neler neler yapmamıştı. Hızla yazmaya koyuldu. Onçe roman, ardından şiirler (eskı ve yeni birlikte) sonra bir roman daha [IzmirliK"*)], sonra da Eli Torbalı Adam [ETA(*"*)1. Telaş içinde koşturup duruyor. Geçen zamanı geri almak gibi bir duyguyla. Oysa geçen zaman geçmiştir; geri gelmez, alınamaz. Bilinçle düşününce bunu o da biliyor ama... Hüzüniüberduf Genel bir ifadeyle Hüseyin Peker için hüzünlü bir berduş ve romanlan için de hüzünlü bir berduşunyaşamından Tkesitler denebilir. Peker, ETÂ'nın bence gereksiz olan önsözünde bu üçlünün sırasıyla erkekleri, kadınlan ve çöküşü anlattığını belirtrnektedir. Bu üçlü hayatın kendisiymiş. Öyle diyor Peker. Baktığınız pencere göreceklerinizi belirler. Hayat bunlan da kapsar ama sadece bunlar mıdır? Her üç romanda da otobiyografik ögeler var ve bu nedenle de biraz başı ağrımıştır. Belki yine ağnyacaktır. Peker, dili çok iyi kullanan, sözcük ekonomisine önem veren, hızla akan metinler oluşturan, şair olduğunu hiçbir zaman unutmayan bir romancıdır. tlk romanında çağdaş yazarları anarak kaynaklarına ilişkin ipuçları vermeyi (ya da mektup göndermeyi) ihnıal etmedi. Borges, R. Barthes, E. Batur, B. Karasu, F. Edgü, F'aulkner, Cortazar, Infante vb. Romanın kahramanı berduşça bir yaşam süren terbiyeli bir Bukovskı gibiydi. Bu yaşam biçimi üç romanda da sürüyor. fçki; özelükle ucuz şarap romanlarınuı kanramanlanndan biri gibi. tztnirli'de "Ben tyj Bir Hurda Toplayıcısıyım" demişti. ETA'da onu açıyor, genişletiyor. Çizdiği tip otobiyografik özellikler taşıyan entelektüel bir berduştur. Neden böyledir? Kendisini toplum dışına itmek ve öyle algüanmak için özel bir cabası var. Peicer'in şiir ve romanlanndaki en temel özelliklerden biri içtenlikli olıışudur. Her şeyi sanki dosdoğru yazmaktadır. Dosdoğru yazmak için de yaşaması gerekmektedir. Ya da birinin yasaması. Bu ilginç tipi olustuımak için sanki eline torba alıp sokakları arşınlamıştır. Sanki yaşamasa yazmaması gerekirmiş gibi gidip yaşamıştır. Suçlu bir insan gibi, sahipsiz, evinden kovulmuş bir "köpek Roman kahramanı, çevresindeki insanlann kendisine eziyet efmeleri ve sonunda öldürmeleri için onları luşkırtmaktadır. Tıpkı Dostoyevski kahramanlan gibi. Peker'in en önemli ustalarından birinin Dostoyevski olduğu söylenebilir. Bukovski ustası değil olsa olsa yol arkadaşı olabilir. Borges, Kafka, Edgü, Sait Faik, •" CUMHURİYET KİTAP SAYI 608 • Anadolu. Anadohı' adlı kltabtn yazartan birlikte görülüyor. SAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle