24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Denevimlerin Isıfiında İnsan Hakları Elli Yıllık Deneyimlerin Işığında Türkiye'de ve Dünyada İnsan Hakları başlıldı kitap, 13 Ekim 1998 günlerinde Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi însan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin düzenlediği uluslararası konferansta sunulan bildirilerden oluşmaktadır. UNESCO Felsefe Kürsüsü'ne de sahip olan merkezde, disiplinlerarasi işbirliği çerçevesinde önemli çalışmalar yapılmaktadır. BETUL ÇOTUKSOKEN gören universalist yaklaşım(la), bulisteayvr'dK ve UFıny» yi (insan hakları liste<n.*an lıahlanİc sini, B.Ç.) yalnızca Batı uygarlığınm kültürel değerlerinin ifadesi gibi gören partikülarist yaklaşım." (s. 37) Birincisinin aynı zamanda ussal olanı öne çıkarmaya çalışan biryaklaşım olduğu da açıktır ve 1948 tarihli birçok anlamda gerçekten evrensel olan Bildirge de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Ancak daha sonraki gelişmeler, tikelci (nartikülarist) yaklaşimları öne çıkarmaktadır. Günümüzde insan hakları kavramının daha açık bir deyişle, yerellikle evrensellik arasına sıkıştığı anlaşılmaktadır. Dikkatli bir bakış, her tek insan için de benzer bir sıkışıklığın söz konusu olduğuııu görebilir. Bildirilerin ortak paydasını oluşturan söz konusu sorunsala tarihsel görüngeden (perspektif) bakan Cem Deveci insan haklannı Aristoteles evrenselciliğiyle anlamaya çalışmanın yollannı ararken; Adamantia Pollis, yeni bir evrenselciliğin temelini atmaya çalışıyor. Her bir kültür çevresinin ortak temeileri olduğu anlayışıyla, kültürel alışveriş yoluyla, farldı değerlerin yakınlaşacağı düşüncesine dayalı yeni evrenselci modellerin dayanak nolctalannı serimleyen yazar, günümüzde akademisyenlere önemli görevler düştüğünün bilincindedir. Ona göre "(...) insan haklan doktrinlerinin ön kabullerinin bilinçli bir gözden geçirilmesiyle birlikte sürdürülen kültürlerarası diyalog ve iç kültürel tartışma minimal olsa da, evrensel olan temel bir insan hakları doktrini için taban ortaya çıkaracaktır." (s. 121). Pollis'in altını çızdiğı şu nokta gerçekten de son derece önemli görünüyor: "Biz insan haklarının yeni bir evrensel doktrinini formüle etmeye çabalarken ve kitle örgütleri ile uluslararası hükümetdışı kuruluşlar hızla coğalırken, insan hakları ihlâlleri de hızla artıyor." (ss. 121122) Hak ihlâllerine ilişkin çözümyolu denemeleri çoğun, yerel nitelikli kültürel yapıların güdümünden kurtulamıyor. Bu durumda da, kültürlerarası tartışma boyutunda insan hakları sorununa bakmak bir zorunluluk gibi görünüyor. Otfried Höffe "Kültürlerarası Tartısmada însan Hakları" baslıklı bildirisinae soruna bu açıdan yöneliyor. Ona göre ilk bildirgelerden bu yana iki yüz yıl geçnıis olmasına rağmen, insan haklarının meşrulaştırılması hâlâ çok befirgin güçlükler ortaya çıkarmaktadır. (s. 130) Bu güçlükloanna Kucuradl îoanna Kuçuradi ve Bülent Peker hazırladılar, Türkiye Felsefe Kurumu yayımladı YenJ bir evrenseicik İ nsan haklarının farklı disiplinlerin yöneldiği bir alan olduğu, konuyla ılgili nerkesçe bilinmektedir. 1970'Ierden sonra insan haklannın sadece hukukun konusu olmadığı iyice ağırbk kazanmaya başlamış; "Siyaset felsefecileri, siyaset bilimcileri, sosyologlar, tarihçiler ve antropologlar, gelişmekte olan insan haklan disiplinine hukuksal olmayanbakışaçılan" (s. 101) getirmenin yanı sıra "insan hakları teorisinin yerleşebileceği teorik ve analitik çerçeveler' (s. 101) geliştirmişlerdir. Bu da, insan haklarına felsefe açısından yönelmenin vazgeçilmezliğine açıklık kazandırmıştır. Felsefe bu bağlamda bir "çimento" gibi iş görmektedir. Farklı çalışma alanlarının, farklı disiplinlerin karşılaşma/bulusma noktası olan felsefe, kavramsal nitelikli yaklaşımıyla, olup biteni çerçevelendirmede düşünenin en büyük yardımcısı konumundadır. Her alanda olduğu gibi, insan haklan alanında da felsefe, sorunlu olanı öne çıkarmakta, çerçevelendirmekte, kavramlaştırmaktadır. Yukarıda adı anılan toplantıda insan hakları konusu farkh sorun ağları açısından nıercek altına alınmıştır. Yapılan çalışmada; "İnsan Hakları ve Küftürel Kimlikler Problemi", "însan Hakları ve Demokratikleşme Problemi", "İnsan Hakları ve Globalleşme Problemi", "Ulusal ve Uluslararası Hukuk Olusturma va însan Haklan", "însan Hakları Eğitimi" başlıkları beş temel ekseni oluşturmaktadır. Insanın düşünme ve dile getirme edımlerinin temelde, tekil/tikeltümel bağlantısının yansıması olduğu çoğun tam bir açiklıkla görülmeyebilir. Ancak tüm ögeleriyle varolanlar dünyası, tekil olanların, tekilliğin dünyasıdır. Tekil olan da sürekli olarak, kavram ve ad aracılığıyla tümel altında toplanır. Bu derleyip toplama, bir araya getirme işinin kendisi aynı zamanda temel sorunu oluşturur. Farkına varalım ya da varmayalını, tekil/tikcltümcl ilişkisi bizim asıl sorunumuzdur. Osvaldo Guariglia'nın "Üniversalizm ve Partikülarizm Ârasında însan I lakları" başlıklı bildirisi, insan haklarına soz konusu sorunsal açısından bakmaktadır. Guariglia'ya göre insan hakları bağlamında söz konusu olan yaklaşımlar iki öbekte toplanabilir: "(...) insan haklarını bütün insan türü için geçerli \ olabilecek, evrensel bir rasyonel ilkelcr kümesinin ifadesi olarak lerin peşine düşmek, bize oldukça geniş bir bakış açısı sağlayabilir. Çünkü bu güçlükler "(...) kısmen siyasal, kısmen kültürlerarası, kısmen de antropolojik"dr. (s. 130) Siyasal güçlükler, herhangi bir insan hakları bildirgesinin içeriği ile, kabul görmesi istenen ülkenin siyasal yapılanması arasındaki gerilimden doğan güçlükleri imler. Kültürlerarası güçlükîer, ancak bazı kültür çevrelerınde insan hakları kavrayışına gereksinim duyulabileceği turünaen yanlış bir saptamaya yol açabilmekte, bu nedenle de insan hakları kavrayışına karşı sürekli olarak uzak durulmaktadır. Böyle bir tavır takınıs, insan hakları kavrayışının belli bir kültürel yapının kendi doğallığı sonucu kazanılmı% olmadığı için "yabancı bir süs gibi" (s. 135) durduğu inancına yol açmaktadır. Höffe'ye göre, "însan haklan, başka kültürlerde herhangi bir zorlama olmadan geçerli olacaksa, bu, başkalanna tek yanlı bir biçimde öğüt vermek yerine, kültürlerarası bir diyalog yoluyla sağlanmalıdır." (s. 135) Tek bir kültüre bağlı olmayan, kültürlerarası bağlamda ve ayrıca tartışma biçiminde ortaya çıkacak olan diyaloğun temel koşulu evrensel olanı içermelidir. Höffe'nin belirlediği "transsendentalilgiler" evrensel olanı imler; ona göre "insan haklannın büyük bir kısmı, tam da bu üç transsendental ilgiler gnıbundan hareketle kendini haklı çıkarabilir: Canlı varlık olarak insandan, dil ve akıl varlığı olarak insandan ve işbirliği yapabilen bir varlık olarak insandan hareketle." (s. 156) İnsan hakları kavrayışı yine Höffe'ye göre kültürel görecelikten kurtulup, gerçek anlamda "felsefî bir aydınIanma"ya ulaştığında asıl işlevine kavuşabilir. Son derece zihin açıcı olan ve bizi salt retoriğin büyusüne kapılmaktan kültürel görecelikten kurtaran bu yazı şu deyişlerle sona enyor: "Yalnızca bu aydınlanma, artık belirü bir bölgeye bağlı olmayan, tersine genel insan aklının kendi üzerine düşünmesinden çıkan bu hakikî felsefî aydınlanma, evrensellik ile tekbiçimliliğin sözü edilen farkını kendinde taşıyan kavramları, hem kültürel ve bireysel farklılığa hem de başkasının hak bakımından esitliğine açık olan kavramları, transsendental ilgi ve transsendental değiştokuş gibi kavramları bulacaktır."(s. 161) Patrice Vcrmeren 'Felsefî Bir Kişilik Olarak Yurttaş" baslıklı bildirisinde, çağdaş duşünüş biçimlerinden hareketle, "yurttaşın kavramsal kişıliğini" sorgulamaya çalışıyor. Bu bağlamda G. Deleuze'den esınlenen Vermeren, tarihsel * olanı gözardı etmeden "yurttaşlık" kavramının evriminı açık kılmayı amaçlıyor. Sürekli olarak yargıda bulunma gücü, yetisi üzerinde düşünen Jacaues Poulain, "insan Haklan ve Globalleşme: Globalleşme Bağlamında Yurttaş Haklarının Nötralizasyonu ve Uluslararası Bir Demokrasi İçin İnsan Haklarının Antropolojik Sorunu" baslıklı bildirisinde şöyle diyor: "(...) felsefe, genellikle bilmeden yapmaya zorlandığımız şeyleri, nasıl bilerek yapmak zorunda ofduğumuzu göstermelidir: felsefî yargi gücümüzü kullanmanın bu ihtiyacı bize, olmamız gerekeni olma hakkı olarak verilebilir, verilmelidir de. Burada çok önemli olan antropolojik mesele şudur: yaşayabilmek için doğruya ilişkin bilinçlibilinçsiz yargıda DUlunmanın bu felsefî yolu, kendimizle, dünyamızla ve toplumdaki diğer insanlarla tam uyumlu nale gelmemiz için elimizde olan tek yoldur." (s. 226). O. Höffe'nin sözünü ettiği işbirliğinin de yargı gücünün sağlıklı lcuflanımıyla ancak gerçekleşebileceğı açıktır. Küreselleşme, kitaptaki deyiş biçimiyle "globalleşme" günümüzde, olup bitenler üzerinde, bu cerçevede insan naklan kavramı üzerinde de doğrudan etkili gibi görünüyor. Ayşe Buğra "Küreselleşme, Ekonomik Yaşam ve İnsan Hakları" baslıklı sunuşunda "(...) insan haklannı, insanın kendisi olarak toplumda kabul edilme hakkı olarak tanımla makta" (s. 238) ve "insanın ekonomik yaşamının piyasa ilişkileriyle geleneksel grupların koruması altında sıkıştığı"na (s. 238) işaret etmektedir. Belki de, günümüzde bizzat yaşadığımız örneklerden yola çıkarak şöyle düşünebiliriz:Söz konusu bu "sıkışma" belki dekimilerince istenen bir şeydir; bu sıkışmadan doğan kimlik sorunları, kendine sunuş bi çimi olarak etnik olanı ya da dinsel olanı seçecektir; böylece birey oluş ortadan kalkacaktır. Elli Yıllık Deneyimlerin Işığında Türkiye'de ve Dünyada însan Haklan başhklı kitabı bir tanıtma yazısı çerçeve sinde tümüylc kuşatmak olanaksız. Farklı disiplinler ve farklı kavramsal bağlamlarda "kimlik", "yurttaşlık", "yerellik", "evrensellik", "küreselleşme" oluşan düsünceler toplamı, kitabı her ele alışımızda bizi uyarıyor. Yapıtta güncel olan evrensel olan açısından yakalanıyor; anlaşılır kılınıyor. însan hakları eğitimine özel bir önem veren bu çalışmada asıl amacın, îoanna Kuçuradi'nin dediği gibi, insan hakları kavramını açıkhğa kavuşturmak olduğunu görmek gerekiyor: "En son amacın dünyada insan haklarının korunmasını yaygınlaştırmak olduğu amaçlar zincirinde, insan hakları konusunda açık kavramsal bilgi ve bu hakların etik ve hukuksal gereklerinin bilgisini sağlayacak felsefî araştırmalar, ardından da (felsefî araştırmalara dayalı olarak yapılan) hukuk araştırmaları, bugün insan hakları alanında eğiticilerin eğitimi için önkoşullar olarak görünmektedir." (s. 388). Bu son belirleme, aynı zamanda, insan hakları eğitiminde felsefenin vazgeçilmez rolüne de işaret etmektedir. • Elli Yıllık Deneyimlerin Işığında Türkiye'de ve Dünyada însan Hakları / Yayına Hazırlayanlar. îoanna Kuçuradi ve Bülent Peker / Türkiye Felsefe Kurumu Yaytnları / Ankara, 1999 / VU+392 s. (*) Prof. Dr. BetülÇotukiöken, Maltepe Üntversttest, FenEdebiyat Fakültesı Pstkolojı Bölümü CUMHURİYET KİTAP SAYI S71 Güncel olan evrensel Yurttaşlık kavram SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle