Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CAPAN Necati Cumalı / Şiirler Gayn Îsmail netse neylese Içine korku düşmüştür, yüzü karadır Uçana dağlarına gözü pek, yüreği pek Zülfikâr Bey gibi adam yaraşır. KARA BATAK Dalar gider pencereler önünde şimdi Ilık yaz akşamlarını hatırlar Vapurlar geçer bomboş güverteleri. Bomboş uzanan denizin üstünde Aç bir karabatak dalar çıkar Bilirim yalnızlık üşütür insanı Kalp daima sevecek birini arar Hatırlar bakışlarda kalan aşklarını Avuçları hafif terlı, yanakları al al Ağaçlıklı yollarda akşam dolaşmalarını llk yıldızlar karanlık basmadan doğar Harif çiçek kokuları gibi uçar içiniz Yavaşfar eve dönerken adımlarınız Esen rüzgâra, durur, kulak verirsiniz Bakışlannız bütün kadınlarla karşılaşır Daha önünüzde uzun bir yaz vardır Bütün gün şurada burada gecikir oyalanır Döner durur yatağında bütün gece Ay ışığı, sıcak hava, tutuşturur kanını Uykularını kaçırır en ufak bir düşünce Şimdi rüzgârlar soğuk eser yüzünüze Hüzün verir yağmur sulanndan geçen bulutlar Bayırlarda yol alan posta arabaları Şimdi bırbirinden ayrı yaşar kurtlar kuşlar Sular çakıllardan ayrı alcar Dalar gider, gözler büyür büyıir de Ilık yaz akşamlarını hatırlar Avuçları hafif terli yanaklan al al Bomboş uzanan denizin üstünde Aç bir karabatak dalar çıkar 10 Ocak 2001 'de yitirdiğimiz değerli şair, oyun yazarı ve romancı Necati Cumalı'mn anısına savnı ve sevnivle KIZILÇULLU YOLU Hıdırellez günü, Kızılçullu yolu Beni herkes severdi çocukluğumda Arabacı yanına oturtur Kırbacı bana verirdi. Ben Fıtnat hanımın oğlu, Zayıf bir kızı severdim . Gözlerinin içi gülerdi. Hıdırellez güneşi, Beraber tırmanmadık mı ağaçlara? Siz kanatmadınız mı ellerimi Elma çiçekleri? GUNAYDIN Günaydın tavuklar, horozlar Artık memnunum yaşamaktan Sabah crkcnden kalktığım zaman Siz varsınız; Gündüz isim var, arkadaşlarım, Gece, yıldızlar var, kanm var. Günaydın tavııklar, horozlar! ŞU KALABALIKTA GÖRDÜĞÜN HERKESIN Sinemalarda kalabalık sahneler görürsün Eski esir pazarlarını hatırlatır Güney Pasifik'te ya da Afrika'da bir liman Kocaman gemilerin yanaştığı kıyıda Tektük beyazın karıştığı yerli halk kurulmuş tezgâhların arasında dolaşır Çarşıda pazarda her gün Sayısız insanlarla yanyanasın Bölük bölük geçen askerler görürsün Hastaneler mapusaneler önünden geçersin Her biri kalabalığın arasına katılınış Kiminin tramvay sürücüleri gibi ayaküstü Kiminin hamurcular gibi tavan aralarında Küçük yaştan katlanmakla her türlü kahra 1 ler türlü mihneti yüklenmekle omuzlanna Bir gün göz açmaya kalmadan geçen ömrü Sen ki bir âlem bile olsan tek başına Sonunda o kalabalıktan bir kişisin Şu kalabalıkta gördüğünse herkesin Bir kalbi var senin gibi, ya da duşunür Herbiri bir can taşır Sen onlan tanısan da tanımasan da Sonunda her biri ne senden iyi Ne senden daha fena Senin gibi bir insandır bütün kusurlarıyla URLA'DA Ah Urla, viran Urla Omrümü yedin, bitirdin Derdim günüm hasretlik Gözlerim yolda Dört duvar oldu bana Bağ, bahçe, tarla Kalktım Izmir'e gittim Kalbim darala darala Guler'im, canım ciğerim Seviştiğimiz günleri hatırla . Nurullah Ataç'a (1943) HÜRRÎYETEÖVGÜ Boşuna değil dökülen kan Hatıran dana aziz çıkacaktır Bu felaket senelerinden Asırlardır bu böyledir Bütün kötülükler geçer J Yaşar iyi ve güzel olan > Sen çalışmanın ve düşünmenin hakkısın Kanunların, nizamların üstünde Talihisin insanlığın Her sevgi hayatla bıter Yalnız senin aşkın kalır Genç çocuğa babadan Boşuna değil dökülen kan Şehirlerde, köylerde çocuklar büyüyecektir Daha zeki daha çalışkan Butün acılar unutulacak Şarkılar daha yürekten süylenecektir Yıkılan evler köprüler Daha sağlam kurulacaktır tekrar Yeniden fabrikalar yükselecek Tarlalar genişleyecektir Boşuna değil dökülen kan Tarihin akışından anlıyorum Kuvvet zamanla yıkılır Yalnız senin uğrunda ölür insan Yarası acımadan. (1945) SAYFA 18 , UÇANALI ZÜLFtKÂR BEYE AĞIT Sağlığında yüzüne gülenler Soîrasında ekmeğini yiyenler Uykusunda pusu kurdular Zülfikâr Beyi vurdular Zülfikâr Beyi vuran Uçanalı îsmail Cellat olmasına cellat, çingene değil Zülfikâr Bey mertti yiğitti Fakir ağlatmadı, mazlum ezmedi Hile nedir, kuşku nedir bilmezdi Korkusuz uyudu, korkusuz gezdi Var git Îsmail var git, namert kişisin Hem sen düşün, hem de sana yol gösteren düşünsün Varmayın üstüme yeter, beni söyletmeyin Ben bilirim dost kim, düsman kim Bilirim kim sinsi adımlarla peşimizde gezer de Göz göze gelince başını eğer Nolaydın Zülfikâr Bey nolaydın lsmaile guvenmeyip teslim olaydın Bu dağlar Uçana dağlarıdır Manastır'dan Florina'ya kadar uzanır Uçana dağlarında akan sular, uçan kuşlar Zülfikâr Bey diye ağlaşır Sen gittin Ben kaldım kurtlar kuşlarla BİR ANA Kadın çamasırdan dönüyor olmalıydı Kolunda bohça, sert soda kabartmış ellerini O yaşta bütün yahudi kadınları gibi Sırtında eski bir siyah kadife hırka Bir şikâyet ve yorgunluk ifadesi bakışlarında Küçük, çilli dik kızd saçlı Şatılmamış gazeteleri koltıığunda Üşüyen bütün küçük çocuklar gibi Burnunu çeke çeke, avuçlannı nohlıya hohlıya Sürterek eskimiş kunduralarını Ayak uyduruyordu anasının adımlarına Onlar önde, ben arkada Birmartgecesi onbirden sonra Taksim'den Tünel'e kadar yürüdük Alçak sesle konuşuyorlardı aralarında Sanki bir değirmen ağır ağır dönüyor Havat ağır ağır akıyordu Bulanık, kirli nehirler gibi Büyük, karanlık binalar arasında CUMHURİYET KİTAP ' • SAYI S71