Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tünlükleri, ulusalcıhğın tarihsel bağlantılarını kavrayacak "geniş bilinç" değildir. Zengin bir ekin (kültür) için zihinsel etkinlik ne ise eylemliliği, özgürlüğü, kuşkuyu, senliği, uzluğu, devingen insaıılara vcren "bilinç aianı" da odur.(5) Ben, açık sötnürüye karşı, hâlâ şeriata ve ham ulusalcılığa (ırkçılık) yaslanarak tarihsel övgülere teslim olan bilince, "ilkbilinç" diyorum. Türkiye halkının bilinci, hiçbir bilgiyi içermeyen, boş övgülere yatan "ilkbuinç"tir. Tipsel duygusal hk taşıyan, layikliği (laiklik) ısrarla "dinsizlik" sayan, dinsel davranışın bireyselliğini hâlâ kavrayamayan bilincin adı, başka bir terimle karşılanamaz. Kaynağında, ulusallaşamamıs bir topluından, başka bir bilinç de bekJenemez. Mustafa Kemal, emperyalizme karşı utku kazanarak, imparatorlıık toplumunu (ümmet), uiusallaşma aşamasına getiremezdi. Padişahlığa karşı Cumhuriyet kurması, onun bu bilinci taşımasındandır. Cumhuriyet'in ve Atatürk devriminin büyük amacı, imparatorluk toplumunu uiusallaşma sürecine sokmaktır. "Ulus" yaratrmak, Atatürk'ün yüce amacıdır. Ulus olmanın ilk koşulu, ülke bütününde ortak bir pazar oluşturmaktır. Cumhuriyet kurulduğunda, ülkenin or tak bir pazan yoktur. Benim gençliğimde bile, Anadolu'da, takas yoluyla değişim geçerliydi. Hemen tüm gereksinimlerimizi, köyümüzde üretirdik. Kimi gereksinimlerimizi de, onlan üreten köylere giderek, kendi ürünlerimizle değiştirirdık. Örneğin, Kangal köylerine dutkurusu, pekmez, bastık, vb. götürür, buğdayla değiştirirdik. Ortak dilin amacı, işte bu ortak pazan kurmaktır. Başka türlü ulus olunamaz. Anadolu'da, yüzyılIardır yazılıp okunan dil Türkçedır. Osmanlıca, medreseyle devletin resmi dilidir. Ahmet Bican'ın, Mercümek Ahmet'i, Katip Çelebi'yi, Evliya Çelebi'yi açın okuyun, tüm konuşmaların Türkçe olduğunu görürsünüz. Osmanhca, betimlemelerde, sanatsal anlatımlarda görülür. Bu gerçek, Cumhuriyet'in dilini, zorunlu olarak Türkçe yapmıştır. Tarihsel gerçeğe uyan budur. Divan şiirinde bile, yaşantının içinden gelen söylenişler Türkçedir. örneğin, Necati'nin Kanlara döndü gözyaşı ey mehlika yetış Bir türlü dahi oldu bugün macera yetış Fuzulî'nin, su lu ' • UhisaHaşma siirecl ama bu terimin siyasal içeriği yoktur, salt toplumsal bir anlam taşır. Ruhban sınıfına bağlı olmayan kimsedir "layik". Demek, layik kişi, bir örgüte (örneğin bir tarikata, bir mezhebe) bağlı olmayan kişi dir. Osmanlı'nın okulu layik olmadığından, yetiştirdiği insanlar da layik değillerdir. Sünni öğretiyle yetiştirildiklerinden.Sünnidir onlar. Cumhuriyet'in okulu layik olmuştur. Bu okulun öğretmenleri, din adamları değil bir bilgi dalının uzmanlarıydı. Tarihsel bilinci olan bir halk, Imam Hatip Okullanna izin verebilir miydi? Bugünkü okul, zorunlu din dersleriyle, yansız insan yetiştiremiyor. Layik okul, 1881'de,JuleFerry Yasasıile yaşama girdi. îkinci Dünya Savaşı'nda, Paris'e giren Nazi ordularının arkasından, Hitler, ilk olarak, din derslerini zorunlu kıldı. De Gaule iktidarında kurtuldu Fransa bu beladan. Türkiye Cumhuriyeti de Gaule'den çok önce, 1924'te Öğretimin Birliği Yasası'nı yasama geçirdi. Tarihsel bilinci olan bir nalk, kazandığı çağdaş mevziyi terk eder mi? "Yansızlık", sıradan bir kavram değildir. İnsan ilişkilerinde, özellikle siyasal konularda, karşıt düşünceler, uzlaşamayan kişiler, birbirleriyle çatışan kümeler (grup) arasında yandaş olmayan, herhangi birini arkalamayan kimsedir "yans«z". "Yansız okul", toplumsal bütünlüğü sağlamanın en önemli kurumudur. Devlet, hiçbir dinsel inancın ya da hiçbir dinsel örgütün üyesini yetiştiremez öğretim kurumlarında. Uluslararası öğretim birliği, tümüyle yansızdır. Nc ki, "yansız kalmak", demokratik topluma yapılan baskılara duyarsız kalmak anlamında algılanamaz. Yansız devlet", tüm inanç lara esit aralıktadır, her inanca saygılıdır, ama demokratik ve cağdaş yaşama yapılan baskılar karşısınaa çekimser değildir. Yansız demokratik devletin yanında olduğu tek kavram, "özcür düşünce"dir. Ferry, 1882'de, "Bir okulda iki yansızlık vardır" diyordu, "biri dinsel yansızlık, öbiirü de felsefı yansızlık. Bu yasada öneörülen, dinsel inanç karşısmda yansızlıktır."(6) Kuşkusuz, yansızlık, bir sorunun varlığını görmezlikten gelmek ya da onu dışlamak anlamına gelmez. Sorunların çözümlenmesinde, yanh yaklaşımlardan kaçınılmasını gerektirir.(7) Karşı devrimcilerin felsefesiz oldukları, bu tutumlanndan belli oluyor. Hem milliyetçi olacaksınız, hem ulusal dile ve layikliğe karşı çıkacaksınız. Bu, toplumsal bütünlüğelcarşı çıkmaktır. 1950 de.Demokrat Parti iktidara gelir gelmez, öncelikle anayasanın dilini Osmanlıcalaştırdı, arkasından da ezanın dilini Arapça yaptı. Server Tanilli, dert görmeyesi elleriyle, bu siyasayı, "Toplumu, tarihi ve kültürü bir yağmaya açtı" diye tanımlıyor.(8) Kaynağında, en önemli durum, ekini (kültür) yağmaya açmaktır. Ekini yağmaya açtınız mı, hırsızlığı, rüşveti, vurgunu öne çıkarmış olursunuz. Tanilli, 1961 Anayasası ile karşıdevrime dur denildiğini, tonlumun demokratikleşmesi için sol dusünceye yer verildiğini vurguluyor. Bu durumu, yeni bir "nkir rönesansı" olarak niteliyor.(9) 2 Eylül, bu rönesansa karsı yapılmış, Cumhuriyet'in ilkelerini ve kurumlannı çiğnemiştir. Yağmalanan, teknolojinin kirlettiği, nüfus artışının açlığı yükselttiği, kent leşmenin bunalımlara yol açtığı, küreselleşen kapitalizmin sömürüyü voğunlaştırdığı, küreselleşmenin ideofoji durumuna geldiği, sporun siyasallaştığı, karaların pazarlanaığı, horgörünün yaygınlaştığı, eğitimin şovenleştiği, kadınların hâlâ dışlandığı, Amerikan gücünün sahiplenildiği, zcnginlerin barısı köstcklediği, daha insanca yaşamın özlendiği, değişmesi gereken bir dünyanın sorunlarını, Tanilli, saptamakla kalmıyor, çözüm önerileri de üretiyor. Çağımızın önemli bir bilgesi demenin nedeni budur işte. Bunlann arasında, Türkiye'nin yeni yüzyıla girerken hangi sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu da inceliyor. Avrupa'da yaşayan gurbetçilerimizin sorunlarını bile ele alıyor. Önemle üzerinde durduğu bir sorun da "çeteleşme"dir. Çete, eğitimde üzerinde dikkatle durulan bir kavramdır. Çete, savaşmak, dövüşmek, hırsızlık, soygunculuk, vb. işler yapmak amacıvla bir araya gelen kişilerin oluşturdukları yasadışı örgütlere deniyor. Bu yüzyılda, kapitalist toplumun bir ürünü olarak uygar yaşamdan kaçıp kurtulmak isteyen kişiler, çeteleştüer. "Meşin ceketliler" diye bilinen gençler, "özgür yaşam" hevesiyle ortaya çıktılar. Bunlar da bir çetedir. Kaynağında, erginlik çağındaki çocukların bu tür yaşama yönelmeleri, ilkçağlardan buyana görülen bir görüngüdür (fenomen). Yazın (edebivat) tarihinde, bu çeteleri anlatan ünlü vapıtlara rastlarız. Charles Dickens'ın başyapıtlarından birisi, böylesi çeteleri anlatır. Bir bakıma, bu çeteler, gençlerin serüven gereksinimlerini, bağımsız yaşama isteklerini yanıtlar. Ahlaksal bakımdan, ciddi tehlikelere yol açmalarına karsın gençlik, her dönemde, böylesi örgütlere yönelmiştir. Hemen her mahallede, "üçler, beşler, yediler, dokuzlar" çetelerine rastlanırdı eskiden. Eğitimciler, gençlerin bu eğilimlerini olumlama yoluyla önlemeye çalışırlar. Çünkü, bu eğilimlerde, dayanışma, yardımlaşma duyguları etmendir. Bu tür örcütlenmeleri, ekinsel örgütlenmelerle oiumlamak olanağı vardır. Yeniyetme bir genç için çete, yaşamsal bir önem taşır. Ancak, bu eğilim olumlanmazsa, tehlikeli sonuçlar verir. Tanilli'nin sözünü ettiği çeteleşme, bu türden eğilimleri ifade etmiyor. O, siyasal çetelerden söz ediyor. Siyasal çeteler, devleti soymak amacıyla olusturulan örgütlerdir. Bunlar, toplumsal değerleri, tarihsel birikimı, törel erdemleri çürüterek "çıkar toplulukları" oluşturuyorlar. Dayanışmalarının tek öğesi, "yasadışı çıkardır '. Çıkar öğesi işlemezse, siyasal çete, kendi içinde çatışmaya girer. Devleti soymak için, siyasal çeteler, yasal siyasal örgütleri (parti) baskı altına alarak toplumun geleceğini yağmalarlar. Tanilli'nin bu değerli yapıtının, Türk kitaplığında ayrıcalıklı bir yeri olacaktır.B (1) ]ean Calvet, Education du Chalet, 1967. (*) Server Tanilli, Insanlığt Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?, Adam Yayınlan, htanbul2000. (2)Plutarcb, TheLıfeofMarcellus, Plutarch'sLıves, Translator:B. Perrın, vol. 5, London 1924. (3) Ijzfaye, Dictionaire des synonyme, Hachctte, 1869, s. 605. (4) Server Tanıllı, aj^ı, s. 422452. (5) Bkz. Mountier, Traite du caracterc, Seuıl 1961, s. 415420 (6) Buissen F., Nouveau Dictionaire Phılosophıque, Hachette 1911, v 938. (7) Bloch M. A., Philoiophie de 1 'c'ducattonenouvelle, P.UF V)48, s 81 (8) Server Tanilli, agy, s. 424. (9) Server Tanilli, agy, s. 425 SAYFA 15 Styasal çetator Ramazan ayı gerek açıla cennet kapuNe reva kim ola meyhane kapusu bağBakî'nin, Zinhar eline ayine vermen şu kafirin Zira görünce suretini putperest olur beyitleri, yaşantının içinden yazıldıkları için, bugün bile sözlüksüz okuyabileceğimiz derecede Türkçedirler. imparatorluk toplumları, birçok halklardan oluştuklarından, birçok inancı da barındırırlar. "Layiklik", resmi dini olmayan demokratik toplumlarda, inançların çatışmadan bir arada yaşamalarını, özgürce ifade edilmelerini sağlayan tek dünya görüşüdür. Öyle ki, inançsızlık da, inançlar değin saygı görür layik toplumda. Layiklik (laicite), toplumsal barışın tek güvencesidir. Grekçe "laikos" sözcüğünden Batı dillerine geçen terim "halkla ilgili" anlamındadır. Siyasal bir içcriği yoktur kavramın. Grekçe "demokratia" (demokrasi), iktidarın (kratus) kaynağı halk olan (demos) yönetim biçimidir. "Laikos" da "halk' anlamındadır, CUMHURİYET KİTAP SAYI 571 Tanllll, ülkemlzde, 1950den bu yana. "aldatıcılık'ın Iktldariann siyasal durumuna geldlğlnl llerl