24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. "Ne anlam yüceliği, ne de söz ustalığı Ne gülü ne şarabı, ne umursamazüğı Bana Hayyam'dan kalan 'kendim' oldu sadece: EliPten daha çıplak bir ruhun yalnızlığı" "tlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalmlar." Böyle mi demisti Hz. Ali! Senin söyle bir cümlen vardı "Issız tnsan Ormanında" adlt kitabtnda... "tnsan kalbi Tann'nın eviymiş... Antik bir harabedir bugün..." Kttabından aldığım notlarla devam ediyorum: "Bugün iki kuru kaynak besliyor düşüncemi: Uygar salonlannda plastik çiçek koklavan ınsanlar ve çıplak tepeferde tuzlu kayaları yalayan dağ keçileri..." Ve ısrarla devam ediyorum: "tnsan kendini Tann'ya borçlu hissettikçe Tanrı da alacağını siler..' Şunu sormak istiyorum, "Issız tnsan Ormanında" adlı kitabtnda bilgece bir tavır, bir dervis yalnızltğı, stkt bir ironi, elbette temiz bir Türkçenin saadetive insantn 'kendisiyle ve her şeyle olan miithiş bir hesaplasması var!.. Bu kitabtn dünyaya geliş serüvenini öğrenmek istiyorum, desem ve sorumu şöyle tamamlasam, "Birisine sormuşlar, 'nasılsın'^e.. O da cevap vermis: 'Yerine göre, adamına göre.'..." Şimdi ben de ağzımdakı baklayı çtkarsam: Sen yasamaya ne zaman basladın? Ya da hayatı anlamakyolculuğun sürüyor mıt hâlâ? "Issız tnsan Ormanında" adlı kita bım, ben yaşadığım sürece doğumu da sürecek olan bir kitaptır: Göbek bağı hiç kesilmeyecek ve II, III... diye hep yeniden doğacaktır. Organik ve ruhsal bir mercek olan 'Ben'den dünyayı gözetlemektedir. Yanılgüarla, yanılsamalarla, çelişkilerle ve bütün bunlann toplamı kınk hakikatler'le doludur. Insanoğlu, hayat damarlarından biri kesilmedikçe, hayat görüşü netleşmiyor. Ben, beş yaşımda babam öldüğünde, dedem ve amcalarımdan oluşan Dİr 'merhamet' çemberiyle kuşatıldım. Sevgi halesi döndürdü başımı! Böyle yasamaya başladım. Kesik damarım kanadıkça 'hakikat'in özünün sevgi olduğunu, insan için en iyi ilacın insan olduğunu anladım. Tann'nın bile ancak insan yüreğinde huzur bulacağını düşündüm. Yolculuklann en çetini olan nayatı anlamak yolculuğu'nun ancak 'gülümseme'yle, kendine, insanlara, doğaya ve Tann'ya karşı gülümsemeyle, bir Kızılbaş ânını içeren bir 'tebessüm'le derinleşeceğini 'keşfettim'... 'Gülümsüyorum, o haıde varun!' "Güvenlikte değilsin/ Her şeyini/ Yiünnedikçe" Sevgilt Kenan Sarıalioğlu. şimdi "Metafizik ve Gülümseme" adlt ilk şiir kttabtna gelmek istiyorum. Birkere, bu kitabtn fazla 'dervişan',/«la 'gönüldeç'/az/ö 'felsefi', ve fazla 'insan ! Bu kitamnm en önemli sanast şuydu bence: Hem 'geçmiş', 'gelecek ve 'şimdiki' zamanı 'an a sığdırmaya çalışıyor, hem de hiçbir aşka bağlt olmadtğım işaret ediyorsun, yamltyor muyum? Kitabtn sanki bir cöl müziği gibi gelmişti bana! Zaten çötün kenaisi bir aynantn arkası değil miydi? Sanki aynantn arka bahçesinde arınmak vardı! Bakımstz ve korunakstz bir 'şairdaş'ın olarak şunu sormak istiyorum: Sence yeryüzü baştndan beri, ne mene birşeydir? Ktsacası su, hayal büyücüsü olmak mt zordur, yoksa bir hayal mi? Bana biraz Trabzon'u anlat, biraz Doğu'yu, bana biraz kardeşliğianlat! Biraz üzüm, elma ve nar isterim/bahçenden olsun, ve bahçenin cömert iyiliği hepimizi korusun! "Kaldır kadeninı Kâzım kardesim/ Hersey kan ve kanıt ister, aslolan yoklukmus..." • "Metafizik ve Gülüm8eme"deki şiirler, 'zamansız' şiirler değildir, ama söylediğin gibi 'zamansızlık şiirleri'dir. NaSAYFA 4 m Kenan Sarıaliofilu sd ki geometrik boyutların merkezi bir nokta ise, zaman boyutlannın (geçmiş, şimdi ve gelecek) merkezinde de 'an' vardır. Nokta'nın boyutlan olmadığı gibi 'an' da bir çeşit zamanda yokluk gibidir. Şiirlerimin 'yeri' ve 'zamanı' yok, çünkü ben şiirlerimde 'idea'yı, 'varolussal öz'ü aradım. Belki de bu vüzdendır yeryüzüne bir 'gölge' gibi düşüşüm... Gölgenin de gölgesi olmayacağına göre, Kül rengj ufuklann filozofşairi şjirim bugün 'yok' mertebesindedir... Öyle şiirler yazdım işte, 'zaten yoktular!' Tanrı, yeryüzünü benim gözlerimle görmeye başladıysa, yeryüzünün başmdan beri nasıl bir yer olduğunu belki Tann da görmemiştir? Ben, ne bir hayal büyücüsüyüm, ne de bir hayal! Hayal değilim, çünkü 'gerçek' olmaktan baska bir şey gelmez elimden, büyücü değilim, çünkü gerçek büyüden de 'fazla' bir şey... Peki neyim? Ne değilsem, O'yum... Trabzon'da, bu hem dağ, hem deniz olan Karadeniz'in külrengi ufuklannı gözleyen bu kentte birkaç 'abdal'dan biriyim. Şiirlerimle, deneme ve çevirilerimle kendi 'YazıCehennemi'min taşlannı döşüyorum. 'Kurutulmuş Felsere Bahçesi'nin üzümü de bu, elması da, nan da... "tnsan zamanı/ Zaman/ lnsanı yutuyor/ Kan tutuyor aynayı", sevgilt Kenan Sarıalioğlu, ikibin yıldır yalntz birisı olarak harjlerin sadakatınden baska ne gördüm ki, yazarlartn ve sairlerin birbirini okumadıklartnı, sadece birbirlerine okuduklartna şahit oldum! Sevgili Murat Yalçın'm dediği gibi "Tantt'mn gördüğü bir rüyada mı yaşıyoruz?" yoksa! "Ayna Rubaileri" adlı kitabtm okuduğumda sunlart da gördüm: "Su7 Ne mezardadır/ Ne dünyada/ Aynada!" Devam ediyorsun: "Kim/ Daha yalnızdır/ Issız bir evin/ Aynasından?" Ayna'yla altp veremediğin ne? Sanki ayna'yı konusturuyor, Ayna nın içinden sesleniyorsun! Bence bu ayna konusunu iyice açmak lazım! Zihin acttanlart, ruh kanseri olanlart kalbımizden kovmamtz gerek! Soruyorum iş S*ntmn aftm çafiı HaHkarinözü sevgl Kenan Sarıalionlıı'nıın Siiri RASİM ŞİMŞEK l.Giris Şiir nasıl doğar? Şiirin oluşmasında duygunun mu, düşüncenin mi daha ağırlıklı yeri vardır? Kuşkusuz, şiirin kaynağı bilinçalu verileridir; ilk ürpertiler yüregin derinliklerinden kaynayıp gelir. Genellıkle, ilk birkaç dize böyle oluşur. Ama bunlann birtakınj çağrışımlarla zenginleştirilmesi, yoğrulup Dİçimlendirilmesıbilinç alanındaolur. Suut Kemal Yetkin'in de dediği gibi, beyin, yüreğin dcrinliklerini düşüncenin ışığı ilc tarayarak ham zenginliklere biçim verir. Böylecc şiir, bir sanat yapıo olarak ortaya çıkar. Şiirin duygu ve düşünceden birine daha çok yaklaşması, şairin yaradlışına, doğaya ve vaşama bakışına, dünya görüşüne, sanat anfayışına göre değişir. Kimi şair, duyduğunu auyurmayı, yaşadığım yaşatmavı yeter sayar. Kimi şair, duyurup yaşatmakla yetinmez; olgular arasında türlü ilgiler kurarak yasamın gizlerini sezdirmeyi amaçlar. Kenan Sanalioglu, ikinci yolu benimseyenlerdendir. Sanatçı, "Metafizik ve Gülümseme" (MG) ile "Ayna Rubaileri"nde (AR) yer alan şiirlerinde işlediği ana duygularla, evrenin ve yaşamın gizlerini sezdirmeye çalışmaktadır. 2. Özsd değerler Şiiri avn kılan özelliklerden biri de anlaşılıp anlanlmasındaki güçlüktür. Gerçekten şiirde sözcüklere, ancak yasantıyla edinilip tadılabilecek birtakım özel anlamlann yüklenmesi, sözü buğulandırarak yoruma açık bir duruma getirir: • "Söz Şiirle buğulanır Silinir Aynalardan!"(AR,30) Su geniş yeryüzünde udılacak ne çok güzeuik var: Gün doğarken yerini alan ağaç, ağaçta kuş, çiçek çiçek uçup konan kelebek, türlü nimetler, ay ışığı, dağ ve deniz... Ama bunlar insan varsa güzeldir. İnsanın insana gereksinimi var. Çünkü insan ancak bir başka insanda kendini tanır. Bir insana ermeden, bir gönüle girmeden insan olunmaz. Bunun için, "insan her şeyden vazgeçebilir, ama insandan vazgeçemez. tnsan, yaratıcı bir varlıktır; kendini sürekli yenileyip geliştirirken, yüzyülar içinde ölmez değerler ortaya koymustur: Bilim, sanat, özgürlük, banş, eraem, (ıojgörii gibi. Çağdaş insanın, kişiliğini bu yeni değerler üzerine kurması gereldyor. Ama bu, KOlay olmuyor, olamıyor çoğiı kez. Çünkü yaşamın gereği sayılan birtakım tutkular, insanı "insanın dışına" atıyor: "Hayat lnsanı insanın Dışına atıyor Aynayasor!"(AR,60) Gerçekten yaşamın getirdiği çtlcar çatışmalan, insanı köreltjp Dencifleştiriyor. Bu vüzden insanlar, birbırinden kopup yalnızlaşıyor. Bu da insanı kendi karanlığma gömüp çirkinleştiriyor. Kendi yalnızlığında künliğini yitirip bunalıma düşen insan, sorumıuluğunu unutarak başka insanlara saldınr: "tnsan , • • • • ' "tnsan Ayna olmaz insana Annmadan!"(AR,14) 3. Biçimsel ve teknik özeDikler " Metafizik ve Gülümseme"de yer alan şiirlerin bir bölümü, biçim, ölçü ve uyakyönlerinden geleneksel şiirimize bağlanabilir. Örneğin tçerden Okunan Gazel", "Şafakta Kınlmış Kan Gülüyüm", "Nişâburek" gibi şiirler, uyak örgüsü ve biçim yönünden Divan siinmizin gazel tarzını anımsatmaktadır. Ölçü yönünden ise Halk şiirinc bağlanabilirler. Ölçü bakımından serbestokn "Dervis", "Gidenler", "UzunRubai", "Ölümün Adı" şiirleri de biçim yönünden gazel tarzını anımsatmaktadır. "Ölümün Adı rüzgârda selvi Kuş düşer, kanat ölür Kemik erir, çöplük yanar Taşlarda hikat ölür..." (MG, ) "Acının Matematiği", "Rubai", "Ağzının Ucunda", "Kınk Mcrdiven" şiirleri, rubai tarzında, 10'lu ya da 11 'li hece ölçüsüyle yazılmıştır: " Varlıkla yokluk hiçten bakışır Üzünç vc sevinc içtcn bakışır ' • Hüzün ki ne ÇOK yakışsa bize İnsana en çok insan yakışır..." (MG, 26) "Gecekonduda ölüm", "Sarhoş ve Gece" şiirleri de geleneksel şiirimize dayalı. Bunlarda 7'li, 8 li hece ölçüsü kullanümış. Kimi şiirlerse, ölçü ve uyak yönünden serbesttir: "Sonı Herkes biraz sana benzer Nasıl oiur Sen kimseye benzemezken?" (MG, 27) Sarıalioğlu şiirlerinde genellikle noktala ^ . CUMHURİYET KİTAP SAYI S37 Aynadaki aksine Saldıran Yaralıhayvan!"(AR,8) tnsan, duyarlıklannı yitirdiği, vicdanlar sağırlaştığı için yükselen çığliklan kimsc duymaz: "Hiçbir çığlıktan ' Eser yok Aynalarda!>'(AR,13) tnsan; benliğini tüm kötülüklerden anndırmalı, kişiliğini yeni ve özgecil değerlerle donatmalı, başka insanlara ulaşmanın yollannı bulmalıdır. Yoksa, insan insanı yansıtamayacağı gibi, güzelim yeryüzü de yaşanası bir yer olmaktan çıkar:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle