Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusutuın devamı. *" Konuı (Ertop) vardı, ben vardım, başka arkadaşların emekleri vardı. Bu dergiye yazdığım yazı, Güner Sümer'in şiiriyleilgilibireleştiriydi. 1955 yada 1956. Ama dergide yayımlanan ilk yazım 1954'te. Forum'da yayımlanan yazım Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerineydi. Benim de bunu, Behçet Necatigil'in Edebiyatımızda îsimler Sozlüğü'nden öğrendiğimi buraya eklemem gerekir. Ondan sonra Türk Dili, a dergisi, Dönem dergilerinde yazmaya başladım. tznınızle, hukuku kapattp başka sorulara geçmeden önce, bir şey sormak istiyorum hukuktan edebıyata geçen çok arkadaşımtz vardı, ama benim ılk hatırladığım ünat Kutlar Onat'ın dünyaya bakısında, yargılannda, hukukokumamn getiraiğibir nlçülülük vardı bence. Sızde de böyle bir yarardan ya da zarardan söz edilebiltr mı? Edıfebilir. Çünkü hukuk, dünyayı bazı kavramlar açısından algılama yeteneği kazandırır insana. Insana Dakışta bir felsefe oluşturursunuz. Onat bu kavramları felsefeyle ve edebiyatla besledi, onun ölç.ütlerinin gelişmesini böyle açıklayabilirım. Sızın için yapılan bir saptama var, ashnda ben bunu duyduğumda boslandım, şöyle "Doğan Hızlan, sanat tavrtnt, sanatını beğendiği sanatçıyı, dünya görüşü uyuşmasa da, gözden kaçtrmaz" Örnek olarak daa Yılmaz Güney't, Kemal Özer'i, Adnan Ozyalçıner'i veriyorlar Bu dürüst saptamayı yapanlara binlerce teşekkür. Gerçekten de beni yazarın, şairin edebiyatının kalitesi ilgilendırir, hiçbir zaman ideolojisine göre t>ır yazarı değerlendirmedim. Ne övdüm ne karala Bir edebiyat, sanat ve kültür adamı Doğan Hızlan Kitaplar Kitabı / Doğan Hızlan / Yapı Kredı Yaytnları / 5">2 s SANAT GÜNAH ÇIKARIYOR Sanat Giinah Çıkanyor / Doğan Hızutn/Bılgı Yayınevı /190 s. Güncelin Çağnsı / Saklı Su / Doğan Doğan Htzîan I Hızlan / Yapı Kredi Yaymlan /102 y Yapı Kredi Yaytnları / }08 s Dünya görüşünü bir başka düzlemde dünyayı algılama felsefesi olarak da tanımlayapiliriz. Çünkü edebiyatın, şiirin zenginliği, bütün kuramların ötesindedir, kuramları aşar. Ben bu durumda neden bir kuramın tutsağı olayım. Onun için de kuramı her zaman gözden geçirmek, yenilemek gerekiyor. Yoksa benim kuramıma uymuyor diye, iyi bir şiiri görmezlikten gefme durumuna düşerim. Siir çoğu zaman hayata dair küçük felsefeler sunar, o büyükbir dünya görüşünü oluşturur. Bir ideolojinin yarattığı büyük şiir Nâzım Hikmet'tir, günlük yaşamın kırıntılanndan doğan bir felsefe de Sabahattin Kudret Aksal'tn şiirindedir. Ikisi de dünya görüşü kavramıyla açıklanabilir. îkisinin de şiir kuramıma yakınlığı, bağdaşırlığı bu noktadadır. Diyelim, siz kadını ya da böyle algılıyorsunuz, şiir bu anlayışınızın, dünya görüşünüzün bir vitrini değildir. Şiire dünya görüşünüz yansımıştır, onu Dİçimlendirdi, dıye kesp bir yargryı kabul edemem. Kemal Özer'in Haliç'ini, Adnan Üzyalçıner'in Sur'unu düşünün, dünya görü^ü edebiyat eserinin içıne ycdirilmıştir, kımi eserlerde; kötü kurabiye hamurunda olduğu gibi, ideoloji şiirde topak olarak kalır. Nâzım Hikmet'in şiiri neden başarılıdır? Tek ölçütlülük, taraftarlık şiirin yorumunu, eleştirisini kısıthyor. Bir şiire sadece dünya görüşü, ideoloji penceresinden baktığınızaa, şiirin bir yanını sakathyorsunuz, okuyucusunu daraltıyorsunuz, başka özelliklerini yok sayı Ayrıca edebiyatta çeşitlilik, benim edebi anlayışımı belirleyen öğelerden biri. Dünya görüşümle uyuşup uyuşmaması, eleştirel tavrımı etkilemiyor. Tersini de söyleyebilirim. Dünya görüşümle üst üste otursa da, kötü bir edebiat olsa, benim ilgimi çekmiyor. Çünkü öyle bir kötü edebiyat, dünya görüşüne zarar verir. Unutmayalım ki, benim kuşağımdan olan yazarfarla, duygusal ve edebı bağlarım vardır. Kendi dünya görüşümün uzantısında bir edebiyatın örneklerini, bellek antolojimde tutarım ama yazıla.rımı etkilemez. Kemal Özer'i, Adnan Ozyalçıner'i, Yılmaz Güney'i gençlik yıllarımdan tanıyorum, onların eserlerine inanıyomm. Sizin aktardığinız bu saptamayı bana bir gün Aril Damar da söylemişti. Ilhan Selçuk'la bir sohbet sırasında her şeyin üstünde edebiyatı gördüğümden söz etmişler. Kendi kuşağım dışında Ataol Behramoğlu'ndan başlayıp toplumcu gerçekçi şairlere kadar olan çizgide hep bu özellığimi sürdürdüm. Edebiyatın tek düze yavanlığına düsmemesi, belli bir grubun tekeiine verilmemesi için bence bunu yapmak gerekiyor. Bu bir yazar sorumluluğudur, kendi ınanmadıöı bir ideoloiinin eserlerinin de edebi açıaan çok güzel olacağını kabul etmeli. Söz gelimi diyelim ki sizin şüriniz benim şiir kuramımla oağdaşmıyor ama türünün iyi örneği. Edebı gerçeği nasıl inkar edebilirim. Demek ki, yaptığımı anlatabilmişim, yazılarımla verebılmişim. Nesnel eleştiri diyoruz ya ben nesnellik kavramını böyle algılıyorum. Burada, sızın sanat kuramımza, sizin ölçütlerinize geçebılırız sanırım. Çejitlilikten yana olduğunuzu açıkladımz Tamam. Ama sızın şiire bakış açınız nedir? Ben şiirin sadece ve sadece bir ideolojiyle var olduğuna inanmıyorum. Ama bunu şiir ideolojiyle bağdaşmaz biçiminde yorumlamayın. Ancak iyi şair, iyi yazar, ideolojisine taraftar kazandırabılir. Ben de iyi şair olduğu için onun şiirini savunabilirim. Ama benim şiir kuramına bakışımda şu var. Bir şairin Türk şiirinin Almanya'da yasayan yazanmız Aras Oren. Ferlt Edgü. Kırgız yazar cenglz Aytmatov ve Doâan Hızlan 1987de Frankfurt Kltap Fuannda 3ım. l geleneksel çizgisini bilmesi gerekiyor. Kabul etmesi, yararlanması için de reddetmesi için de. Çünkü yazılan şiirin, eserin bir hesaplaşmadan gelmesi gerekiyor. Bilmeden neyı tasfiye edecek. Geleneğin bugün aynen yazılmasını kastetmiyorum. Arıcak onun yaşavan yanlarını alıp, bugüne getirenleri destekledim. Yazar, şair, gelenekte ölenle yaşavanı ayırt ettiği alanda bir edebiyat zevki kazanabilir. Gerekçesiz çıkıslar beni çok rahatsız eder. Temellendirilmemiş kuramlar da. Kııram derken, onun sıkı değişmez kurallarının içinde boğulmamaya dikkat ederim. Çünkü bana göre her sanat eseri, kuramı değiştirebilir, ille de onun kaltbı içine dökmenin bir anlamı yoktur. Her kuram her sanat eseriyle yenıden gözden geçirilmelidir. Ayrıca ben türü içinde bir mukayeseden yanayım. Her kitabın hem kendi başına bir varhk olduğunu düşünüyorum hem de şimdiye kadar yapılanlara, yazılanlara bir zeyl. Birinci Yeni, Ikinci Yeni bunu yapmadımı? Hem Türk şiirini özümsediler hem de Batı şiirini. Eleştirel kuramımın, şiir anlayışımın da bu kıyılarda kulaç attığını söyleyebilirim. Necatigil, divan şiirini, dünya şiirini okuduktan sonra şiirini yazmış, oradan kuramını çıkattnıştır. Kuramı, yazdığı şiirin ilkeleridir, bir başka açıklamayla. Kuramın içinde elbette bir dünya görüşü vardır. Çünkü edebi ölçütler ne denirse densin bu dünya görüşünün içinde gelişir, kuram şiire geçer. yorsunuz. Aynı dönemde, aynı yıllar içinde yazılmış farklı şiirleri, aynı ölçüt içinde değerlendirmek edebi hatadır. Kimileri 1940'lar deyince, Toplumcu Gerçekçı şiiri anımsıyor, kimileri Garip Hareketi'ni ya da sonradan kullanılan bir terimle Birinci Yeni'yı. Şair bu seçimi yapabilir, birisine sırtını dönebilir ama eleştırnıenin bunu yapmasına karşıyım, anlayamam bu seçimi. Çünkü o zaman şiire siyasal, öğretisel bakıyorsun. Şiirin hakkını yiyorsun. Ikinci Yeni için de bu tek yanlı davranışa rastladım. Bazı eleştirmenler de şairleri kaçaklıkla suçladılar. Katılmıyorum. Akımlar edebi gereksinimlerden doğar. bunu da daima edebiyat dısı öğeler üelirlemez, edebiyat içi gereldilİKİerden de söz edilebilinir. Üstelik her akımın biçim ve içerik açısından belli görevleri üstlendiğini iddia etmişimdir hep eleştirilerimde. Ayrıca bir şair, yazar kovuşturmaya uöradıysa, bu sılcıntısını, eserinı değerlendırirken göz önüne almak, onunu edebi değerine yardımcı unsurlarla kol çıkmak demektir.. Şaire saygısızlık sayarım. A. Kadir'i, Niyazi Akıncıoğlu'yu, Şükran Kurdakul'u uğradıkları zulüm yüzünden değil, bu zulrnü iyi şiirlerle yansıttıkları için beğeniyorum, övüyorum. Edebiyat tarihi içindeki yerlerini belirlerken de bunu düşünmüyorum. Onu siyasal tarih üstlensin. O dönemde siyasal otorite yüzünden sıkıntı çeken insanlann içinde kötü şairler var, bugün anılmıyorlar bile. Şairlerin, edebiyat tarihi ile toplumsal, siyasal tarih içindeki yerlerini ayıralım. Şimdi yukarda beni sevindiren saptamaya bir.dipnotu düşeyim. Sedat Örsel'in önerisiyle TRT'ye Yaşayan Edebiyatçılar adında bir dizı çekiyorum. Necıp Fazıl Kısakürek daha önce birkaç kişiyi reddetmiş, beni sevinçle karşıladı, çekimi yaptık. Sonra Ankara'ya gittim. Enver Gökçe için iki gün Seyranbağlan'ndaki huzurevınde çalıstım. Çünkü benim için şiir haritasi önemlidir, ideolojiler, dünya görüşleri değil. Bakın bazan kuramlar nasıl iflas ediyor. Cemal Süreya'nın çok sevdiğim bir saptaması var: Folklor şiire düşman. Gerçekten de folklor o kadar kötü kullanıldı kı, şiiri yok etti. Ancak bir Gülten Akın, bir Cahıt Külebi, Ceyhun Atuf Kansu, onu yeniden yaratarak şiire dost olabileceğini gösterdiler. Cemal Süreya haklı. Kuramlar şiirsel hava kosullarında değiş^iyor. Cahit Kulebi'yi, Gülten Akın'ı bu durumda unutamam... Hatta Cemal Süreya 'yt.. Evet Cemal Süreya'nın hem şiirini çok ' SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 566