Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r 0 KURL A R A "Yeni bir yüzydın başmdayız. Yuzyd neler hazırlıyor? însanlığı nastl bir gelecek bekliyor? Geçmişin öyküsünü bilsek de bu sorulara hemen yanıt veremeyiz; ama dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunların dökümünü yapmak elimizde. Ontara bakarak ufkumuz aydınlanabilir." Yukarıdaki alıntı Server Tanilli 'nin "însanlığı Nastl Bir Gelecek Bekliyor?" adlı kitabından. Server Tanilli, geçmişin önemli sorunlanndan hareketle bir gelecek betimlemesi yapıyor bizlere ve geleceğin önemli sorumarını aşmak için aydınlan göreve ETHİ NACİ 'Denizin Değiştirdigi' Memet Fuat'ın Ernest Hemingway'den Denizin Değiştirdiği (tlk baskı: 1954 son baskı: 1992. Son baskı: Adam Yayınları) adıyla derleyip çevirdiği hikâyeleri okurken geçen hafta sözünü ettiğim Gece Ağacı'nı düşünüyorum. Truman Capote'un hikâyeleri şaşırtıcı güzellikte cümlelerle doluydu: "...ev, (...) kâtibenin yüzündeki karlı tepeler kadar soğuktu. / Dışarda karanlık mavi mavi inmekteydi;... / Derken, birdenbire, bir çift kötü sözcük gibi, yolun kıyısında iki oğlan beliriverdi;... / Elinde şişe olmayan bir insan maviliklerde dolaşamaz... / Oda soğuktan mavi bir renge bürünmüstü. / Batıyı bir kar fırtınası sarıyor; bütün küçük kasabalan beyaza boyayarak, her ışığı sarartarak, ayak seslerini örterek yağıyor..." Hemingway'de böyle cümleler yok. Truman Capote'u okurken cümlelerin "güzelliğine" dalıp gidebilirsiniz; Hemingway, deyim yerindeyse, "çıplak" bir dille yazıyor. Çıplak dil ve hareket... Hikâye kahramanlannı da "konuşmalar"ından, "hareketler"inden tanıyoruz. "Kavgacı" adlı hikâyede Nick sığınacak bir sıcak köse bulmuştur. Oturan adama "Merhaba" der. Adam, Nick'e "Kim patlattı o cözü?" diye sorar. "Tirenci vurdu. Vagonaan aşağı attı beni." cevabını alınca, Gördüm orospu çocuğunu!" der. Nick hemen bir "Orospu çocuğu!" patlatır. Küfür, aynı zamanda, Dİr "yaranma aracı" olmu§tur. Ama "Kahvesini içip bitirdi, pembe avucuyla dudaklarını sudi." cümlesindeki "pembe" sözcüğü fazla: Adamın "zenci" oldıığunu biliyoruz. "Kızılderililer Köyıi", unutulmaz bir hikâye. George Amcayla oğlu Nick, bir Kızılderili köyüne giderler: "Içerde, tahta bir ranzada, genç bir Kızılderıli kadın yatmaktaydı. îki gündür doğurmaya çalışıyordu. Köyün bütün yaşh kadınlan ellerinden geleni yapmışlardı. Erkekler kadıncağızın navkırışlarını duymamak için yolun ta yukarılarına kaçıyor karanlıkta oturup sigara üstüne sigara içiyorlardı. (...), kadın gene haykırdı. Alt ranzada yatıyordu, yorganın altında pek kocamandı. Başını yana çevirmişti. Ust ranzada kocası vardı. O da üç gün önce balta ile ayagını kesmişti, hem de adamakıllı kesmişti. Pipo içmekteydi. Odanın içi kötü tütün kokuyordu." Kadın, acıdan haykırır. Doktorunyanında uyuşturucu yoktur. "Ust ranzadaki koca, duvara doğru uöndü." Doğum epeyce sürer. Sonunda doktor "çocuğu çekip çıkarır, havaya kaldırır, nefes almaya başlaması için sırtına vurur ve yaşlı kadına verir. Anneyi ve çocuğu kurtaran doktor, maçtan sonra soyunma odasındaki futbolcular gibi, bir coşkunluk, bir gevezelik içindeydi: Bu tıp dergilerine yazılacak bir şey. Bir çakı ile sezaryen yapıp, sonra da üç metre boyunda, barsaktan yapılma mesina ile dikmek." Doktor, "Bu mağrur babaya da bir göz atmalı. Bu ufak tefeK işler en çok onları üzer. Doğrusu, hiç sesini çıkarmadan, iyi dayandı bu adamcağız." Ve mutsuz son: "Kızılderilinin başını örten battaniyeyi çekti. Parmakları ıslanmıştı. Bir elinde lambavı tutarak asağı ranzanın kenarına basıp yükseldi, dikkatle baktı. Kızılderili van yatmıştı, yüzü duvara dönüktü. Bir kulağından öbür kulağına kadar, gırtlağı boydan boya kesilmişti. Vücudunun ağırlığıyla çukurlaşmış olan ranzanın ortası kan dolu bir havuza dönmüştü. Başı sol kolunun üstündeydi. Açık ustura battaniyenin arkasında, ağzı yukan doğru, öylece duruyordu..." Bir "facia" ile sürdürelim: Hemingway yazar da boğa güreşinden söz etmez mi? Yeryüzünün Başkenti" adlı hikâye "Paco adlı çocuklarla doludur Madrid; Paco, yani Francisco'nun kısaltılmışı..." "Luarca Pansiyonu'nda garsonluk" eden Paco "kendini bildi bileli ağır işçi gibi" çalışıyor: "Sağlam yapılı bir çocuktu; nafîf dalgalı saçları lcapkaraydı; derisinin güzelliğini ablaları bile kıskanırdı; kimseden esirgemediği, tatlı, cana yakın bir gülümsemesi vardı." Artık Luarca Pansiyonu'nda çalışan Pako hayatından memnundur. "Madrid'i de seviyordu, inanılmaz şeylerle doluydu bu kent; işini de seviyordu, parlak ışıklar, tertemiz ketenler, gece giysileri, mutfaktaki ye k ğ elecek Bekliyor?"u. Önümüzdeki yüzydın getireceği sorunları hep birlikte aşmanın yollannı öğrenelim. Bir ikinci Tanilli kitabından da söz etmek gerekiyor; "Strasbourg Yazılan" ndan. Tanilli'nin gazetemizde keyifle okuduğunuz köşe yazılan artık toplu olarak elimizin altında. Bu yazılan ardı ardına okuyunca bütünlüklü bir dünya görüsünün saglam ahılayısını göreceksıniz. Geçen haftalara ait bir konuyu da özür dileyerek düzeltmem gerekiyor. îki hafta önce, Adnan Benk'i kapak yaptığımız sayımızda, Benk üzerine Hakkı Devrim ile yapılan söyleşi, dergimize ulaştırılmadan önce Açık Radyo'da yaytmlanmış. Bize utaştıktan sonra da bir yanlışlık sonucu. söyleşiyi gerçekteştiren Zeynep Saygı'nın adt yerine Nuri Dikeç'in adı yer almış söylesinin basında. Zeynep Saygı, AçıkRadyo, Nuriuıkeç ve okurlarımızdan özür diliyoruz. Bolkitaplı günler!.. Ernest Hemlngway TURHANGÜNAY Imtiyaz Sahlbi: Cau Pazarlama Cazete Dergi Kltap Basın ve Yayın A.s. Adına Berln NadlOYayın Danışmani: Turtıan Cünay o Sorumlu Müdür Fikret llklz oGörsel Yönetmen. Dllek llkoruro Baskc çaâdas Matbaacılık Ud. ştl. oldare Merkezl: Türkocaflı Cad. NO: 3941 Caflaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 050 Reklam: Medya C mek bolluğu; çok, çok güzel şeylerdi bunlar." İkinci sınıf matadorlar mekân tutmuşlardır burayı. " O akşam papazların masasına bakan garsonun verilmiş sözü vardır; önemli bir sendika toplantısına gidecekti; Paco, müşteriler zamanında kalkmazlarsa, onun masasina da bakmayı üstüne almıştı..." Hemingway, Poco'yu sevmemiz için elinden geleni yapıyor. Paco, gözünde devrimler, sonsuz düşler canlandırıyor. "Ona sorarsanız, hem iyi bir Katolik, hem de devrimci olacaktı; bir yandan böyle sürekli bir işte çalışacak, bir yandan da boğa güreşçiliği edecekti." Paco, arkadaşı Enrique ile "korkarsınkorkmam" tartışmasına giriyor. Enrique, masanın çekmesini çeker, iki et bıçağı çıkarır, bunlan bir sandalyenin ayaklarına bağlar, "sonra da sandalyeyi kafamın önüne tutup boğalık edeceğim sana." Son: "Paco yaklaşan bıçağın ucuna bakarken, sol ayağını dört beş santim ileri basmış bulundu; bıçak yanından geçmedi, bir tuluma saplanır gibi, kolayca saplandı etine; sert çeliğin girdiği yerin üstünü, çevresini bir sıcaklık kapladı, sanki derisi kaynar su ile haşlanmıştı; Enrique haykırmaya başladı... Paco öne doğru, sandalyenin üstüne doğru yıkıldı;.. Enrique sandalyeyi hızla çekti; bıçak içerden döndü Çikarken, onun içinde döndü, Paco'nun içinde. / Çıkmıştı bıçak; Paco yere, gittikçe genişleyen, ılık bir gölün ortasına çöktü. (...) Paco tek başına kalmıştı; önce oturuyordu, sonra büzüldü, sonra yere yapıştı, öylece durdu; deliği açılmış bir banyodan kirli sulann boşalışı gibi, yaşamın damarlarından akıp gittiğini, içinin boşaldığını duyuyordu... (...) Ölürken düşlerle doluydu." Hemingway, çok iyi tanıdığı insanlan, hiç abartıya kaçmadan, nefis bir dille anlatıyor. "On Kızılderili "de Hemingvvay, bir çocukluk aşkını anlatıyor, üzerini kalın çizgilerle çizmeden, önemsiz şeylerden söz eder gibi. Nick'in sevgilisi var mi yok mu? Her gün kızı görmeye gidiyor mu, gitmiyor mu? Hemingway'in neris bir saptaması: "Karanlıkta iki oğıılun arasında oturan Nick, kendisiyle böyle alay edilmesinden bayağı hoşlanıyordu için icin." Ama Joe Garner'ın, "Prudence (Niclcie'nin sevdiği kız), Nicki'nin olsun, benim sevgilim var." sözleri Nickie'yi tedirgin eder. Eve gider. Babası, "Senin arkadaşını gördüm, Prudie'yi." der. Nick, ne yaptıklarını sorar; babası, 'Sadece yapraklan nışırdatıyorlardı, duydum." der. Yanındaki kimdi?" diye sorar Nick; "Frank Washburn" cevabını verir. "Ikisi de memnun muydular?" sorusuna Nick'in babasının verdıği cevap: "Öyle sanınm." (Nick'in babası) "Geri döndüğü zaman, Nick tabağına.bakıyordu. Ağlamıştı." Nefis bir hikâye. Özelliîde babanın cevapları... "Katiller"i okumadan, nice yıllar önce, filmini görmüştüm. Yönetmen kimdi hatırlamıyorum ama senaryoyu yazan, hikâyeye güzeller güzeli Ava Gardner'i eklemişti; bir bu ekleme bile beni büyülemeye yetmisti. Burt Lancaster'in ae ünlendiği yıllardı. Doğrusu, "Ava Gardner'lı film, hikâyeden daha çok etkilemişti. Nerdeyse bastan sona konuşmalarla dolu bir hikâyeydi. Kitaba adını veren "Denizin Değiştirdiği" adlı hikâye, bir yazı birlikte geçiren bir erkekle bir kadının ayrılışını anlatıyor. Adam, öfkeli: "Öldüreceğim o karıyı," diyor. "Ne olur, yapma," „ diyor kız. Adam, "Öldüreceğim. Yemin ederim ki öldüreceğim." diyor. Kız, "Onu öldürmek bir şey kazandırmaz sana." diyor. Adam, "Başka bir şeye bulaşamaz mıydın? Başka bir şeye sokamaz mıyuın burnunu?" diyor. Erkek, "Bir erkek olsaydı " diyor, Kız: "Böyle konuşma. Bir erkek olamazdı. Sen de büiyorsun bunu. Bana güvenmiyor musun?" Kız: "Beni bağışlamayacak mısın? öğrendiğin zaman da? Adam: "Hayır." Kız: "Bunca zamandır birlikte katlandığımız şeyler, yaptığımız şeyler, birbirimize karşı azıcık dana anlayışlı olmamıza yol açamaz mı?" Adam: "Ahlaksızlık öyle korkunç görünüşlü bir devdir ki,...." Kız: "Ahlaksızlık demeyelim. Hiç hoş değil bu sözcük." Adam: "Anormallik." (...)Kız: "Bizimyapımızda her türlü şey vardır. Bilirsin bu sözü. Ikide bir söylerdın bir zamanlar." Yukardaki satırlar dikkatle okunursa Hemingway'in eşcinsel bir ilişkiden, (burada lezbiyenlikten) söz ettiği anlaşılır. Hikâvenin sonunda garson James, "Çok iyi gördüm sizi," der adama, "Güzel bir yaz geçirmiş olacaksınız." James, "adam"ın sadece "yanmış yüzü"nü görüyor. • SAYFA 3 CUMHURİYET KİTAP SAYI S6S