Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AT CAPAN Rabindranath Tagore / Şiirler / Çeviren: Gökçen Ezber zenginlik ve yoksullukta, yaşamda ve ölümde ve mevsimlerin sayısız döngüsünde, çiçek açıyorlar kokuları duyulsun diye, güzelliklcri ve tatlılıkları görülsün diye. Kesimemelî hiçbiri, tutkunun bıçağı ile. Sevmek için varız, ve güçlü bir aşk beslemek için. Sevdiğimizi sahiplenmek için değil: tnsan tutkusundan üstündür insan ruhu. Derinlere gömülmüş tüm sesler bu dingin gecede, Ateşli tutkunu bir kenara at gözyaşları içinde. Evine dön yavaş adımlarla. • '• Kastm, 1887 "İnsan açlığı doymuyor insanlarla" içinde gizli olan ruhu. YAŞAMIMIN TANRISI Yüreğimin biriciği, Gitti mi tutkularının susuzluğu yüreğimde? Kabını doldurdtım acının ve sevincin sonsuz çeşmelerinde. Yüreğimi ezdim üzüm gibi. Öyle çir renkle, öyle bir kokuyla, ' > r öyle bir melodi ve öyle ritimlerle, işleyerek her şeyi birbiri ardına yaptım ki düğün yatağını! Sonsuza dek yeni kalacak imgelerle, ayaklarına serdim eriyen tutkumun altınını. Hangi umutla seçtin beni bilmiyorum. Yaşamın tanrısı, noşuna mı gitti Bakınca yalnız başına yaşadığın yerden, Gecelerim ve gündüzlerim, Zevklerim ve işim? Yağmurda, Sonbaharda, Baharda ve Kışta, Şarkılar yüreğimde yankılandığında, Duydun mu her şeyi tek başına oturduğun tahtında? Topladın mı zihnimin çiçeklerini, Bir çelenk yapıp onlardan doladın mı boynuna, Ve aolaştın mı gençliğimin ormanında? Dostum, bakarak benim varlığıma, Bağışladın mı kusurlan mı, hatalanmı ve yanılgılarımı? Tapınmadığım günler, duasız yaşamlarGeldiler ve gittüer tanrım, Sunak çiçekleri açtılar ve soldular bahçede. Veena'mın telleri senin ayarladığın, Yitirdi tınısını zamanla ve yineEy Şair, nasıl söyleycbilirim yaratıklarının şarkısını? Bahçeni sularken uykuya daldım gölgede, Ve akşam geldiğinde yaşlarla doldu gözlerim. Her şey bitti Tanrım benim olan her şeyGüzellık, şarkı, yaşam, sabah saatleri ve uykunun " '" derinh'ği:' Çözüldü kollarımın bağı, Yitirdi şarabını öpüşlerimYaşamın çardağındaki gece buluşmamız, soldu mu sabahın ışıklarıylar* Kır o zaman bugünün buluşmasını, Yeni biçimler getir, yeni bir çekicilik, Beni al ve biçimlendir sonsuzluk içinde, Bağla beni yeni yaşamdaki yeni evliliğimize. , .. • Şubatl896 1861 'de soylu bir ailenin çocuğu olarak Kalküta'da dünyaya geldi. Ozel bir eğitimle yetişti. 1877'de hukuk okumak üzere Londra'ya gitti. Burada îngiliz yazınıyla tanıştı; Shelley, Wordsworth ve Browning'den çok etkilendi. Hukuk eğitimini yarıda bırakarak ülkesine döndü ve Bcngal dilinde yapıtlar vermeye başladı. Çeşitli dergilerde yazılar yazdı. 19 yaşındayken ilk romanı yayımlandı. Mutlu bir evlilik yaşamı oldu, ama eşini ve iki çocuğunu art arda yitirdi. 1901 'de Kaîküta yakınlarında Santiniketan okulunu kurdu. Yeniden ingiltere'ye gitti. Ingilizce'ye kendisi tarafından çevrilen yapıtlarını burada da yayımladı. 1913'te Nobel Edebiyat Odülü'nü aldı ve buradan kazandığı paranın tamamını kurduğu okulun gelişmesi için kullandı. Tagore, kendi yazdığı şiirlerin çoğunu besteledi. Hindistan Milli Marşı'nın sözleri de ona aittir. Yapıtlarında dinsel ve felsefi konulara, doğa sevgisine, Hindistan halkının özelliklerine ve mistik duygulara yer verdi. 7 Ağustos 1941 tarihinde Kalküta'da öldü. BAKIŞ Merak ediyorum, alacakaranlığın büyüsünü gözlerin, gecenin kendisinden mi öğrendi? Bana baktığında, yüreğime çöküyor alacakaranhöın gölgeleri ve ışıldamaya başlıyor yıldızlar. Kim bilcbilirdi ki, yüreğimin derinlikferinde böyle zenginlikler gizliydi? Şarkı söylemiyorsun hiç, ama sessizligin bana şarkılar öğretiyor: ruhumıı Purabt müzığinin düşsel dinginliğine bağlıyorsun. Ayak uydurarak ezgisine, şarkı söylüyorum gökyüzüne bakıp yalnızlık için Ve karanlığa ulaşan ezgiler, yitip gidiyor sonsuzluğun içinde. 1882 Karanlık gökyüzünde, yalnız yıldizlarda titreyen göklcrin o sonsuz ve aydınlık gizemi gibi, ruhunun ışddayan gizemi, • titriyor, gözlerinin koyu karanlığında. Ben de onlara baluyorum dikkatle, tüm aklım ve yüreğimle, tutkunun mantıksız denizine dalıyorum. Öğrenmeye çalışıyorum, onu nerede bulaDİleceğimi: gözlerinin içinde, gülümseyisinde, tath tatlı akan sözlerinde, ya da yüzündeki dinginliğin gerisinde. Yazık, gözyaşlanm, yazık, yükseklerdeki umutlarım,o neşeli gizem benim için değil. Ne kadar atılgan bir tutku, ona bütünüyle sahip olmak. elimdekilerle mutlu olmalıyım: bir gülücük, bir sözcük, bir bakış, bir aşk anıştırması. Böylesine yoksul olan ben, ne verebilirim ona karşılığında? Sonsuz bir aşk var mı içimde, sonsuz gereksinimlerini karşılayacak, yaşamın? Başarabilecek miyim, kendim olmayı? Alıp hayat arkadaşımı yanıma, bulabilecek miyim yolumu, sonu gelmeyen günler ve geceler boyunca, sayısız dünyaları bir arada tutan, sonsuz gökyüzünün içinde'n, onlarca samanyolunun ve ışık hatlarının derın aydınlığı ve karanlığından ve güneşin doğup battığı aşılmaz dağların üzerindcn? Bu kadar ürkek, yorgun ve güçsüz, aç, üzgün, susamış., kör ve yitik olan ben, derinden yaralanmış kalbimle, nasıl arzulayabilirim, bütünüyle sana sahip olmayı? Kimse bize ait değil. İnsan açlığı doymuyor insanlarla. Dikkatle ve gizlilik içinde, dünya ve onun tanrısı için açan, birer nilüfer onlar. Günler ve geceler boyunca, sevinçte ve üzüntüde, TUTSAK Uzaklaştırın §u zincirlenmiş kolları, Durdurun şu şaraba benzer öpücükleri. Dar ve havasız bu çiçekli hücre; tutsak yüreğim özgür, aşkım. Sonsuz görünüyor bu dolunaylı gece. Yakalanmışım birbirine dolanmış uzun dağınık saçlarına, Hiç kaçabilir miyim senden? Sıkı bir ağ örüyorsun bedenime, Hevesli parmaklannla. Ne zaman açsam uykulıı gözlerimi, Hiç durmadan gülen o ayı görüyorum. Çıkar zincirlerimi, özgrü bırak beni Ayaklarına sererim o zaman, özgür yüreğimi. 1886 BOŞUNA TUTKU Boşuna, bu gözyaşlan. Boşuna, bu doymak bilmeyen ateşli tutku. Güneş batmak üzere. Orman karanlık, gökyüzü aydınük. Gündüzün yerini alıyor akşam, yavaş adımlar ve keuerli gözlerle. Ayrılmakta olan güne ağıt yakıyor çok hafif bir esinti. Elleri ellerimde, istekle gözlerinin içine bakıp onu anyorum, nerede olduğunu merak ediyorum, nerede bulacağımı, CUMHURİYET KİTAP SAYI 565 İLK ÖPÜCÜK Gökler düşürdüler gözlerini ve sessizliğe gömüldüler. Kuşlar kestiler ötmeyi. Rüzgâr durdu, dalgalı sular duruldu ve orman mırıltılan birden ormanın yüreğinde yok oldu. Sessiz yeryüzüne indi ufuk, akşamın dingin gölgesindeki ıssız ırmağın kıyılarına. Tam o anda, ıssız ve sessiz pencerede birbirimizi öptük ilk defa. Birden akşam çanları çaldı tapınakta ve doldurdu gökyüzünü. Ürperdi sonsuz yıldızlar ve yaşlarla doldu gözlerimiz. Temmuzl897 SAYFA 10