29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı.. * * pıp ettiklerimizin zincirlerini kırmak zorundayız. Daha insancıl, eşitçi, katılımcı. Şiirim ister istemez bu alanlarda geziniyor. Ama doğayla. tnsan doğal bir varlıktır. îlkseldir doğa. Dediğin uçak, füze sonradan, insan yapımı şeyler. Teknolojinin ürünleri. At, insan vb. ise sonsuz olanda doğal ortamın doğal yaratıldan. Sonsuz olanda hareket eden onlar. Bir düşünsene, sonsuzda atın koşusunu. Muazzam, başdöndürücü bir imgelem. Uçak, füze vb. gibi teknolojik ürünler bana hep fütürist, tcknikle ilgili bir geleceği anımsatıyor. Teknolojik gelişimin yolunu açanlar, sanırım insanınTccndi yarattığı teknolojinin kölesi olabileceğini öngörememişlerdi. Bana çağrıştırdığı gelecek hiç hoşuma gitmiyor teknolojinin. Ben saf olanın, doğal olanın peşindeyim. Bir anlamda da insana, yitirdiği safîığın, doğallığın güzelliğini yeniden ve yeniden anımsatmak istiyonjm. Belki de bu nedenle başım hoş değıl teknolojik sözcüklcrle. Başkalanna bir şey diyemem. Şiirimin düzleminde önüme çıkan sözcükler şu aşamada bunlardır. Ama daha sonra ne olur, Ayten Mutlu şiiri hangi sözcüklerle ifadcsini bulur, bunun için şimdiden bir şey diyemem. Senın Şiirlerınde genellikle başkaldıran bir kadın tmgeu karşımıza çıkıyor. Bu kadın, bazen "hep acemtsi kaldım hayatın ve kadtnlığtmın/gelenekler, utançlar, aile bağlan/ ( )/ mutfag'ın o içime sinmış bugusu" dizelerinde sıradan bırkadtn kimliğiyle karşımıza çtkarken bazen de "yüreğımde bir kurşun akışt var" dızeunde oldugM gibı savasçı kımlığıyle karşımtza çıkıyor Kımdtr bu kadın? Veya soruyu şöyl genişletelim. Düzene sını/sal açıdan mı bakmalı yoksa cinsiyetçi bir yaklaştmla mı? Sorunu yanıtlamaya ister istemez sondan başlayacağım. Aslında insankk tarihinin bir sınmar savaşımı olduğu, gnüümüzde artık genel kabul görmüş bir gerçekliktir. Insanin doğaya ve kendi yarattığı insanlık dışı konuma karşı mücadelesini de anmak gerekecek. Kadın erkek eşitsizliği, egemen erkek söylemi, eril düzen, ırkçılık ve hatta içimizdeki faşist eğilimler, bunlar bu tarihi süreç içinde ortaya çıkmış gerçeklikler. Eagleton'a bakarak söylersek, kadın erkek toplumun hem içinde hem dışındadır. 1 Iem o toplumun idealize edilmiş bir iiyesi hem de kurba nıdır, sürgünüdur. Hem erkekle kaos arasında durur, hem kaosun kendisidir. Erkek egemen toplum içinde kendi oluşturmadıklan, en azından seçmedikleri Kavramlarla ifade ve temsil edilirler. Gösterge, anlam ve imgesel olarak öyle sabitleştirilirler. Semiyotik, simgesel olarak da düzenin bir çeşit sınırı gibıdirler. Bu açıdan bakıldığında hem toplum içinde, hem de topluma karşı bir gücü temsil ederler. îşte böyle önemli bir gücün hem kcndisi hem toplumun daha da ilerlemesi (imgesel, göstergescl ve içimizde yerleşik faşizan değerler) açısından vermesi gereken mücadele yarına ertclcnemez. Yarına ertclenmesi, yarının eksik ve toplumsal olarak sakat doğmasını getirecekür. Kadının kendisi için vermiş oldu;u mücadele fdeledır. Kadınaynı zamanda topum için de vermiş olduğu mücaolarak şiirlerimde biraz karşılaşttrmalt düşünüyurum. llk beş kıtaptakı bağıran sei, fırtınantn dtnmesi gibi sessizliğe dönüşmüş Daha önceki dışa dönüklük yerini bir iç hesaplaşmaya bırakmış. Amlar, bir arınma duygusuyla süzülüp çıkmış Ştırlennde ne olduğunu bilen umut, bıraz silıkleşmiş. Belırsız mekânlara, gtderek ölüme aog'ru bir kayış duygusu yerleşmış. Bu durum yaşadıltmız toplumslkoşullarla mı ıhntılı, yoksahayata bakışında, şıınnde bırdeğışim misöz ko nusu ? Sonunda şiire geldik. Saptamaların doğru. Çocuk ve Aksam'ı DU açıdan önemsiyorum. Şiirde geıdiğim yeri göstermesi açısından olsun, diğer açılardan olsun. Sesimin kendi içinde kendi özelliklerini bir tarafa bırakmadan gelismesi, daha dengeli bir söyleyiş için bir anlamda bir ayarlayıcı olması ve şiirimin eski şiirim üzerinde dönüşüme uğramasını göstermesi açısından da. Tematik olarak bakıldığında ilk kitaplardakiyle bir izdüşümü gösterir bu kitap. Ancak gerek kurgusal, gerek dilsel açıdan önceki kitaplarımdan biraz farklı... Biraz daha kırgın ama daha dingin bir ses. Zaman zamansa sert, öfke dolu bir soylem. Dünyanın ve yaşamın Avten Mutlu Ölümün dolayında gezinen bir şatr bugün geldiği yer düşünülürse, duyarlı bir insanın hissettikleri böylesi bir söylem biçimi ile ifadelendirilebilir ancak diye düşünüyorum. Kişinin kcndisiyle olan hesaplaşması bağlamında ise, insanın yaşamak zorunda bırakıldığı fiziki ve tinsel ortam ve kişisel anlamda Demokles'in kılıcı gibi başımızın üstünde sallanıp duran ölüm. Hele de ölümün karşısında başka türlüsü zaten düşünülemez. Ama senin de görebileceğin gibi, dizelerde, söyleyişte değil bu şiddct. Duyumsatdanın kendisinde. Öyle olmasını ıstedim. însanlar okuduklannda neyi yaşadıklarını ve neyi yaşayamadıklannı görsünler istedim. Şu yaşadıiımız çağın kendisini ölüme benzetmek çok mu zor olur? insanın haklı kavgasında toz dumana karışmış durumda. Umut yedi dağın ardına çekıldi. Bugün, yarın doğuverecek olan şafaktan söz ederek, umudu yaşatmak mümkün mü artık? Bir durum tespiti ve olanla yüzleşerek, olması gerekene duyulan özlemin duyumsatıldığı bir imgesel düzlem, bir umudun devinim alanı güzel. Bir kere temizleyici, venileyici hayatın bir yanı. Tam burada, ilk kitabım olan "Dayan Ey Sevdam"dan bir dörtlük geldi aklıma: "geç miş yaraüyorken bağnnda geleceği/ günışığı siliyor yeryüzünden gecey^ nasıl doğarsa yaşam ölümün kendisinden/ yalan da emziriyor memesinde gerçeği." Bir başka açıdan bakarsak, insanın varlığını sürdürduğü bir dünyada ölümün varlığı bile, yapay bir umut söyleminden daha fazla umut demek değil midir? Anıların daha bir süzülmüş olduğunu söylüyorsunuz. Ve bir iç hesaplaşma yaşadığımı. Aslında anılarbenim yaşamıma ait de olsalar, insanlık durumuna aittir. Insana özgü olandır çünkü. Daha önce değindiğim arayışta onlarla hesaplaşmamak olur mu? Son sözlerini de doğrulamak isterim. Toplumsal koşulları ancak, kendi şiirim açısından böyle bir söyleyiş ve imge düzeniyle verebiıeceğime inandım. Derken şiirimde de konu ettiğiniz değisim tamanılanmış oldu. Aslında da bu değişim dördüncü kitabım olan Kül îzi ile başlamıştı (1993). Eski birikimlerimi bu değişim sürecinde değerlendirdiğim Denize Doğru'yu da saymak gerekli. Çocuk ve Akşam'la süren bu değişim, yayıma hazır iki şiir dosyam yayımlandığında da görüleceği gibi, biçim ve içerik olarak sınırlannı zorluyor, zorlamaya devam edecek, yazdığım ve vaşadığım sürece. Bu diğer şiirlerimi reddetmek değil, bir durum saptamasıdır sadece. "bak ölüm gıhı dedin/ hayatın büyülü gü'zelltğı" Dolaylı olarak söyıedığin bu ıkı dıze, daha önceden çıplak gerçegıyle yaklaşttğın "ölüm" felsefı bir bayutkazandtrmtş Şatr ve ölüm iujkisini biraz açar mtstn? Her insan gibi şairler de ölümle birlikte, iç içe yaşar. Ancak ona daha tarklı bir uzaydan bakar. Çan Yücel'in geçen günlerde sanıyorum Oküz'de bir şiiri çık tı. Adı da "Requiem"di. Ölümü içinde büyüttüğünü söylüyordu. Bu oldukça isabetli bir saptamaydı. Benim ölümle ilişkim de, onun benimle olan zorunlu ilişkisinin denklemini çözme isteğinden kaynaklanmaktadır. Çözebilir miyim? Hayır. Ama, şiirin bir arayış olduğuna zaten değinmiştim. Onu içimizde biraz da bize hayat veren olarak taşıyoruz. Belki de ölümü emziren bizleriz. Onu doğal görmekle, hiç yokmuş gibi davranmakla. Aslında ölüm bilinç ötesine kazınmış bir olgu. Ölüm karşısında insanın duyduğu ilksel dehşeti düşünürsek, öte dünyayı, yani ölümsüzlüğü niye icat ettiğimizi de anlarız. Çünkü ölüm kendisini yenecek bir düşlem gücünü de beraber getiriyor. Bu anlamda ölümü tematik açıdan işlemek bana her zaman ilginç gelmiştir. Bir de ölüm olmasaydı ölümsüzlük de olmazdı diye düşünüyorum. Şairin ölüme bakışı ise trajik bir olgu. Bu trajediyle yaşarken reddedişlc kabullenişin arasındaki çatışma ister istemez bir ok işareti gibi beliriyor şiirde. Yeryüzünde yazılmış olan bütün şiirleri tematik olarak incelemek olası olsaydı, birinciliği aşk alırdı belki, ama ikinci sırada mutlaka ölüm olurdu. Bunca zahmetli bir uğraş olan şiirle uğraşma isteğinin ardında yatan da belki ölüme bir anlamda kafa tutmak isteğidir. Nedcn olmasın? Müm ve ötintsüzlük kimi zaman kadını sıradan, günlük imgesiyle kimi zaman da mücadele halinde, gelecek için taşıdığı anlam açısından verdim. Ama, bütün bunlar ijiirin kendisiyle ilgili değil biliyorsun. tçcriğiyle ilgili şeyler. Şiirin, ne denli kapalı olursa olsun içerik olarak öncelikle dile, dolayısıyla da toplu Çocuk ve Akşam/ ma ilişkin olduğunu bilirsin. Ayten Mutlu / %<>cuk ve Akşam" (1W)) 6 kı Yön Yayınalık / tabın En son hıtabtn olduğu için 102 < Kültzi/ Ayten Mutlu / E Yaytn Seni Özlem/ Ayten Mutlu / tnsanal Yayınlan/ 63 r Denize Doftru/ Ayten Mutlu / Kdvram Yayınlart/ 77 v. "aşkım, ah yarına gömülen aşkım" (D:D) dizest önceki kıtaplardan yansıyan biraşk. "Çocuk ve Akşam"da ise "çağtrun aşk/ adımızı güzellığe sora sora gidelım" demene karşın, başka bir yerde "gördüm onun öldüğünü, ıçimdeki kadının" diyerek aşkı defterden silmiş gihisin! Bu bir yılgtnlık belirtisimPSendekikadtnaşk'jttr üçgenı nedir? Aşk, insanın yaratana, yaratanın insana duyauğu varsayılan sevgi ve aidiyet duygusu ile ilk kez kavramlaşmıştır. Batı'da, süreç içerisinde farklı içerikler edinen, Dayan Ey SevIslarni kültürde daha çok Tasavdam/ Ayten Mutlu vuf telsefesi ile gündeme giren bu / Hacan Yayınları / kavram, çağlar boyunca insanın 72 s gündeminueki önceliğini koru' CUMHURİYET KİTAP SAYI 490 SAYFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle