28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Memet Fuat'ın yeniden yazdığt romanı Yasadıfiımız "Yaşadığımız'"ın kadrosunu oluşturan her birey, dört gece boyunca hem doğayla, hem birbirleriyle ve hem de kendileriyle baş başa kalma fırsatını buluyor romanda. Duygu, düşünce alışverişini gürültüsüz, patırtısız bir biçimde ve bozulmamasına özen gösterilen bir barış ortamında sürdürüyorlar. Elbet yakınlaşmalar, başlayan ve biten aşklar, küskünlükler, başansızhğa uğrayan girişimler, hiç sönmeyen umut ateşleri var. Hüzünler, acılar, yüreklerde ansızın açılan boşluklar, uçurumlar var. MUZAFFER BUYRUKCU sayan aydın kişilerdir, şairlerdir, romancılardır Memet P7uat, ortaya koyduğu düzeyli ürünlerle ner zaman gündemde olan bir yazardır. Ayrıca bir dergicidir, yeteneklilere kendilerini gösterme olanaklannı veren bir koruyucudur aynı zamanda. tngilizce'dençevirileryapan bir çevirmendir. Büyük şairimiz Nâzım Hikmet'in hakkında övgü dolu şiirler yazdığı, hapishanelerden mektuplar yolladığı bir değerdir. Edebiyatlaböylesine iç içe olan bir yazann çevirilerin, denemelerin ötesinde başka bir şeyle uğraşmayacağı, öyku, roman yazmayacağı düşünülemezdi. Nitekim Memet Fuat, arkadaşı Tuna Baltacıoğlu ile yazdıkları öyküleri (Aşk ve Sümüklüböcek) adh bir kitapta toplamış, arkadan da bugün elimizde olan (Yaşadığımız) romanı yayımlamıştır. îlk basımı 1951, ikinci ve gözden geçirilmiş, yanüşlıkları düzeltilmiş, dili arındırümış basımı, 1998'deyapılmıştır. (Yaşadığımız) Erenköy ile Suadiye arasındaki bir bahçede geçirilen dört yaz gecesinin bünyesine sinenleri yansıtan 127 sayfalık bir romandır. Romanda gençler, öğrenciler birinci plandadır. Zamanın karnına, göğsüne, ruhuna olayları, davranışları, tasanlan, hayalleri işleyen, ilişkilcrin içeriklerindeki besinleri narmanlayan onlardır. Okullarıyla ilgileri yaz tatili nedeniyle gevşeyen öğrenciler, (Yaşadığımız)'ın yapısını, taş üstüne taş koyarak ören kahramanlardır; yalnız ilginç bir yanları vardır, hepsi birbirini tanımaktauır. Ellili yıllarda lstanbul'un tstanbul lstanbulken eşine, benzerine çeşitli semtlerinde rastlanılabilecek ıhlamur, çam, kestane ağaçlanyla kaplı, deniz kıyısında son bulan bir bançede boşlukları, aralıkları doldurulur (Yaşadığımız)'ın. Bahçede, bahçenin yakınındaki evlerde oturan aileler, gençlcrin yaşamlarını katkılarıyla kolaylamak ister gıbiydiler. Adnan Bey, onlardan biridir. Yazı yazan, çok kitap okuyan, çeviri işiyle uğraşan, boyuna ' Ayışığı Sonatı'nı dinleyen, ıhlamur ağcının gövdesine yerleştirdiği bir ses yükselticisi ile herkesc dinleten bir aydındır." Adnan Bcy, sizi tanısın tanımasın, 'Mer haba'yı bastınr. O bütün insanlarla dosttur, whitman'ın ünlü dizelerini dilinden düşürmez: Yabancı, yolunun üstünde bana rastlar da konuşmak istersen, niçin benimle konuşmayasın? Ya da ben niçin seninle konuşmayayım? Bu dizelerdeki çok yönlü içine dostluğu da alan düşünceleri herkesle bölüşmeyi ilke edinen, kendisinde bulunan olumlu her şeyi, karşısındaküere vermek isteyen dört dörtlük bir insandır. Kavgasız, gürültüsüz, kimsenin kimseye acı çektirmedigi, herkesin mutluluğu A'sından Z'sine kadar tanıyacağı, tadacağı, sahip olacağı barışçı bir düzenden yanadır. Çevresindeki gençlerc saygılıdır ve onların çalışmalarında eksiklikler, aksaklıklar varsa bile lurmaz, daha iyilerini yapmaları konusunda uyanr, destekler. Söz gelimi, "Her hafta Ingilizce dersine gelen çocuk"un yazdığı öyküleri okur, okutur, okuyanların düşüncelerini, eleştirilerini öğrenir. Öykünün beğcndigi bir bölü BHNyMar H er yazar, kendi yaşadıklarına, kalabalıkların biriktirdiği karmaşık, çeşitli, rcnkli, renksiz, coşkulu, dümdüz yaşamlara eğilmek, bu yaşamlardaki bütün edimleri, bütün kıpırtüan, atılımları, yozlaşmaları, çürümeleri, yücelmeleri kılı kırk yaran bir dikkatle izlemek zorundadır. îzlerken saptayacak, gözlcmleyecek, yapıtlarını yaratacağı bir malzeme yığını oluşturacaktır. Elbet bu malzemeyi yapıtına, yapıtlanna 'olduğu gibi' aktarma yanlışlığında bulunmayacaktır, tam tersi, o malzeme hayallerinden, duygulanndan, fantazilerinden, düşüncelerinden, zekâsından, düşlerinden bir şeyler ekleyip yeniden yoğuracak, kendi damgasını vuraca ğı, kendinin kılacağı bir kıvama getirecektir. Böyle yapmazsa, olanı aynen anlatmaya kalkarsa başarı sağlayamaz, harcadığı emek boşa giuer. Çünkü böyle bir çahşmanın adı taklitçiliktir, yaşamın ayrıntdı bir biçimde kopyalanmasıdır. miinü yeniden okur Adnan Bey. "Onların yaşamlarını, hangi amaçla olursa olsun, sıcak odalarında tok karnına anlatmaya kalkanlar, yoksulluklarını bile sömürmek isteyenUrdir." Ve Adnan Bev. ^~ nında Bulunan gençlerınicendisini dinlemediğini anlayınca konuşur. "Bazı öyküler vardır. Bir olay anlatmaktan çok, bir ruh halini yansıtırlar. Bu öykü de öyle. Ama diyeceksiniz ki ruh çözümlemesi yapılacak bir kahramanı yok. Burada kanraman yazann kendisi. Yani düşünülecek şey, öykünün nasıl bir ruh haliyle yazıldığı... / Bu çocuk hem.aşırı duyarlı, hem de biraz çekingen... Üstelik bu öyküyü yazdığı günlerde büyük bir umutsuzluk içindeymiş... Umutsuzluğu inandığı davadan degil, o davaya katılamayacağını düşünüyor... Kafasında yarattığı yazar tipinin özelliklerini kendisinde bulamıyor... / Bu çocuk bir davaya inanmış, bağlanmış, ama bu durum onun benliğini, savaşım gücünü yitirmesine yol açmış. Çünkü çekingen, korkak... Savaşımın gereğine inanıyor, nasıl gelişeceğini de görüyor, ama kendisi gereksiz kaygıları yüzünden dışarda kalıyor. / Sonra bu öyküde savunduğu görüş yanlış. Niçin bolluk içinde yaşayan bir insan yoksul cocuklarının davasına katılamasın? Bolluk içinde yaşamak namuslu olmaya engel degildir ki..." Başka bir gün Adnan Bey, gene aynı gencin 'Pastoral' adlı öyküsü nakkında tartışır gençlerle. Ncjat, "Ben sevmem böyle şairane sözleri. Bence güzel bir öykü daha yaşam dolu olmalı, insanları anlatmalı. Güzel söylemek, güzel yazmak yetmez. Ne anlatıyor? Sonra bazı yerleri... Hele sonu... Halil beğendi... Ben de beğendim. Güzel... Ama nedir? Niçin beğendik? Bugün şiir bile böyle yazılmıyor. Öyle bir öykü yazmalıydı ki, okuyunca o söylediklerini ben kendim düşünmeliydim. Bir de bu insan sevgisi çok bayatladı artık." Bir de Fahri Bey, vardır (Yaşadığımız)'da. Babacan, neşeli, lâfı ağzında, argo sözleri diline yerleştiren o sözlerle şuna buna takılan, içki içmeyi, eğlenmeyi seven bir 'hayat adamı dır. lçtenliklidir, olumludur, Adnan Bey gibi mutluluklarla sarmaş dolaş olunacak bir evreni düşlemektedir. Romanın canına can katan kadınlardandır Nurten Hanım. "Şezlonga uzanmış piyanoyu dinlemekte, KaTamış'ta anılarına gömdüğü bir geceyi düşün mektedir. Yıldızlı, parlak bir yaz gecesini..." Suat Hanım vardır, Hayriye Hanım vardır, Naime Hanım vardır. Naime Hanım, îsmet'e tutkundur. tsmet oğlu Samim'in arkadaşıdır. Solmaz Hanım vardır, Cansen vardır. iıgımız)'da okuru sıkmayan, oyalayan devinim ilginçtir. Kalabalık, ordan oraya seğirtir, oturur, kalkar, eve, deniz kıyısına çamlığa gidcrler. Gezcrken, dofaşırken birilerine, yakınlarına, arkadaşlarına rastlarlar. Konu&urLar, anlatırlar özel.vaşamla"/ 2 lWhlT «ÇV den soz ederler; duygularını, duşuncelerini açıklarlar ya da saklayıp susarlar. Bakışlardan, duruşlardan, soluyuşlardan kuşkulanırlar, hile sezerler, onların bir olaya bulaştıklannı, karıştıklarını sanırlar... Bu su akışı gibi, bir hava olayı gibi olan bir devinme, okuru hep uyanık tutar. En küçük bir ayrıntıyı bile kaçırmadan izlemesini sağlar. Memet Fuat, (Yaşadığımız)'ı vareden, dört geceyi dışlarında ve içlerinde taşıyan, renklendiren, anlamlandıran gençlerden bazüarının başroldekilerin yaşam öykülerini kurcalar. Geçmişlerini, aileleriyle olan bğlarını, yetişme koşullarını, aiışkanüklarını, kişiliklerini gözler önüne. serer. "Naci.soguk bir kıs günü Üsküdar'da doğdu. Üsküdar'ı bilirsiniz: Yoksul insanların semtidir. Ayazma'da denize karşı eski tahta evler vardır... Işte Naci o evlerden birinin ikinci katında doğdu... Geceydi. Gökyüzü yıldızlarla doluvdu. Dışarda ayaz dayanılır gibi değildi. tki gündür aralıksız yağan kar durmuş, her yer buz tutmuştu." Bülent'in öyküsü, Ahmet'in öyküsü... 'Yaşadığımız'da Memet Fuat, "O bahçenin insanlan deniz kıyısındaki büyük kestane ağacının altında dans ettiler, içtiler, eğlendiler" derken bir bakıma romanı özetliyor gibidir. Evet, (Yaşadığımız)'ın kadrosunu oluşturan her birey, bu dört gece boyunca hem doğayla, hem birbirleriyle ve hem de kendileriyle baş başa kalma fırsatını bulmuştur. Duygu, düşünce alışverişini gürültüsüz, patırtısız Dİr biçimde ve bozulmamasına özen gösterilen bir barış ortamında sürdürmüşlerdir. Elbet yakınlaşmalar, başlayan ve biten aşklar, küskünlükler, başansızhğa uğrayan girişimler, hiç sönmeyen umut ateşleri vardır. Hüzünler, acılar, yüreklerde ansızın açılan boşluklar, uçurumlar vardır. Ve Memet Fuat bu oluşumları; kullanırken harikalar yarattığt Türkçenin en yalın sözcükleriyle anlatmaktadır. Süzsüz, edcbiyatsız, açık seçık, duru, sıradan insanların bile hemcn anlayacakları, okurken zorluk çekmeyecekleri bir anlatımdır bu. Ve (Yaşadığımız) özgün bir yapıttır. • Yaşadığımız / Roman / Memet Fuat / Adam Yaytnları / s. 127. Ozgün bir yapıt BATI VE IRTİCA • ABD E m p c r y a l l z m l n i n Bir A l c l l O l a r a k F e t h u l l a h GUIen Örgtttü... • ö r g O t t i n E k o n o m i k K a y n a k l a r ı . . . * F e t h u l l a h K a m p l a r ı ve Y u r t l a r ı . . . • Fethullah Gttlcn'ln Derln Mlsyonu... Aydınlık dergisi tarafindan düzenlenen "Cumhuriyet'in 75. Yılında Batı ve İrtica" Konferansı, 91011 Ekim 1998 günlerinde, Ankara'da toplandı Konferansa, Türkiye ve yurtdışındun, her biri konusunda uzman 55 akademisyen, araştırmacı ve gazeteci katıldı. Konferanstan bazı konu başlıkları: EmperyalizmŞeriat İşhirliği; Tarihten Bugüne Emperyalist ÜlkelerŞeriatçı Örgütler İlişkisi; "YaşamakckldUHPlştir" Nâzım Hikmet'in dediği gibi, "Yaşamak ciddi bir iştir". Yaşamayı edebiyata dönüştürmek ise ciddinin ciddisi bir iştir. Çünkü edebiyatta sanat varsa edcbiyattır, yoksa değildir... Oysa ki doğada, yaşamda sanat yoktur ve sanat yapıntıdır, yaratıcılığın en yüce ürünüdur. Çocukluğundan beri bu 'ciddi işi' kavrayan çevresindekilcrin hepsi kültürlü, birkaç yabancı dil bilen, okumayı ödev CUMHURİYET KİTAP SAYI 490 3 500000 İL IMFDünyu Bunkası Paketleri ve İrtica; İrticanın Ekonomik Kaynakları; Batı ve "Afgani" Destekli Şeriatçı Terörizm; İç Savaş Senaryoları; Batı'nın "Demokrasi Cephesi": ŞeriatçıAyrılıkçıNeoliheral Sol Ittifak; Eğitimde Batı ve irtica; İrtica Karşısında Türk Milliyetçiliğinin Konumu ve Ummetçi Sapmalar; Beledıyeler ve İrtica; Batı Destekli İrticaya Karşı Mücadele Deneyleri. KAYNAK ^"YAYINLARI Istiklal Caddesl 184/4 80070 Beyoğlu/lstanbul Tel (0212) 252 21 56252 21 99 FakS'(01212) 249 28 92
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle