18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A RA Dinçer Sezgin yıllann gazetecisi, öykücüsü, şairi. Yapıtlanna göz gezdirildig'inde daha çok öykü ile uğraştığı görülüyor. Kitaplarının sayısı dukuz. uk öykü kitabı 1959 yıltnda yayımlanmış. Kırk ytldır yazan Dinçer Sezgin,yıllarca sessiz sakin akmış durmuş yatapnda. Hüseyin Atabaş, dergimizde yer alan yazısında, Sezgin'in öyküleriiçin şunları söylüyur: "Evet, Dinçer Sezgin 'in öykülcrini stcak kılan şey, yazmayı yaşamının birparçası ularak görmesidir. Bu algılayış çerçevesinde, insana karşı oluşturdug'u sevecen tavırdır. Dinçer Sezgin, yazdıklarıyla yaşamın şiirini anyor." Yaşamın şiirini yazan Sezgin 'in şiiri için ise Vecihi Timuroğlu şunları söylüyor: "Dinçer Sezgin, yaşanan dünyayı, insantn dünyasını yansıtan şiiri amaçlıyor. Yaşanan gerçeğin değişmesini istiyor. Depştirilmiş dünyayı algılamak, yazmak, hepimizin düşü, ama değiştirilemeyen bir erçeğimiz var, işte unu yansıtmayı öne çıkanyor. Bu durum biraz da, yüreğimizi yakan bir gerçek, nesnel olduğu değin de öznel." Evet, dergimizin bu haftaki kapak konusu Dinçer Sezgin. Edebiyata kırk yıl gönül vermiş olan Sezgin in daha nice kırk yıl sürdürmesini diliyoruz bu uğraşmnt. Dergimizin bir başka konuğu ise Attilâ llhan. Zeynep Aliye öyküleri ve yazarlığı üzerine konuştu Attilâ tlhan'la. Bol kitaplı günlerl... Denizin Camrısı 2 nlatıcı, otel odasında düşünmekre: "Ne kadar zamandan bcri bir karyolada yatmadı^ımı düşündüm. 1 lan odasındaki, on bcş günde bir defa alriıst ettigim zaman, küfliı bir ıslakhkla yüzüme ıutubetli ncfesini hohlıyan yatagım beni beş sene sabırla barındırmıştı./... Bag adı verilen kayısıbahçclerinde, hastalıklı kadınlarla yapılan âlemlere iştirak edemiyen ve hiç kimse tarafından aranmıyan, ziyaret edilmcyen bir insan..." (s. 29) Anlatıcı, kadın özlemini bir kadın hayal cdcrek gidermeye çalışır: "lslak, :>abıın kokan sarı baçlarını şu beyaz yastık üzerine yaymıştı. Yanakları hararet ve rcnk içindeydi.../ Sarışın kadın! Senin dâvetini ben duydum ve uzaklardan, bilmedi^im bir şehrin, insan şuurunu kaybettiıen, yabancılığında seni bıılmaya geldim./ Evet, evet.. sebcp buydu. Şimdi anlıyordum. Beni mukavemet edilmez bir cazibe ile bu mavi göklerin altına çağıran o kanın dâvetiydi. Doktor sadece bir vesile idi. (...) Bensarışınıbulacağım." (ss. 303^anlatıcı, 34. sayfada, otelde, "sarışın genç bir ka dın"la karşılaşır. Kadın, anlatıcıyı "baştan aşağı süzdüktcn sonra", "Odanıın zili bozulmuş.. bana oda hizmetçisi Pervin'i çağınnız!" der ve "hemen iki adım ilcrdeki bir odaya" girer. Anlatıa, "bu katt emre 'peki!' der gibi bir jest" yapar, ardından kendı kendini yemeyc aşlar: Kadının, kendisini, "...abdeshaneleri temizlemeye gelen bir otel hizmetçisine benzettiğine" inanır, "bir hizmetçi gibi 'pekü' deyişini bir türlü" hazmedemez: "Annemin hizmetçilik yıllarından kalma bir hizmetçi ruhu" diye kendini aşağılar. Anlatıcı hep böy lc: I lata yapmakla ve yaptığı hataya üzülmekle geçiyor yaşamı. Anlatıcı, "Abdestanenin kapısını açarak içeri" girer: "Bıırası alafrangaabdestaneydi." Anlatıcı iki sayfa boyunca "alafranga abdcstaneyi" anlatır ve harika anlatır! Çektiğ'i ıstıraptan sonra bir de bakar ki "ikinci abdestane", "alaturka bir helâ" imiş! Bu arada, anlatıcının başkasının kullandığı sabunu kullanamayacak kadar temizlik takıntısı olduğunu öğrcniriz. Anlatıcı, 37. sayfada, "sarışın genç kadın"ı anımsar ve "sarışın"a "oda hizmetçisi olma dıgını isbat" etmek kaygısı sayfalar boyunca sürer gider. Anlatıcı, eski elbiselerindcn kur tulmak ve "Mükemmel bir kıyafetle koridorda o sarışın genç kadınla karşılaşmak ve kendisine bonjur demck" istemektedir: "O zaman benim bir hizmetçi olmadığtmı anlıyarak kendi kendisini ayıplayacaktır." (s. 38) xx. yiçyridan kalanlar A f likte, aynı kutu içinde saklıyorum." (s. 41) Anlatıcı, hemen o gün otelden ayrıiır, İzmir'deki tek arkadaşıyla bııluşur. denc yalanlar, gene onemsenme, adanı yerine konma çabası: "...buraya yalnız gelmemiş olduğumu, yolda tanıştığım bir genç bayanla gcceyi'. ,.Pa las'ta geçirdiğimisöyledim." Sonra, arkadasına, vaı olmayan "o garip kadın hakkında muntelif roman kahramanlarından alınmış, yamalı veyapmabir" karakter çizer: "Sarışın kadın" saplantısı siirmektedir. (Bu arada anlatıcının cok roman okuduğunu da öğrenmiş. oluruz. Ama kasabada iken. tzmir'dc bir şey okumuyor, yaşamak istiyor lzmir'de.) Anlatıcı, arkadaşının aracılığıyla bir pansiona yerleşiyor: "...yapılan her şeyi lüzumsuz ir şımarıklıkla beğenmiyor, bazan bir levhanın asılmasını büyük bir mesele halin getiriyordum." Anlatıcı, beş yd boyunca bir kasabada yaşadıklannın (vc yaşamadıklarının) acısını lzmir'de çıkarmaya çalışmaktadır. Ev sahibesi Pakize Hanım, anlatıcının taşındığı ilk gcce, anlatıcı "akşam yemeğini dışarda yerse" gücencceklerini söylcr. Akşam ycmcğinde, "bir ailc hayatı"nın özlemi içindedir anlatıcı: "Sevgi, teslimiyet ve inanç dolu gözlcrle beni dinleyen sabun kokulu ve çocıık ağızlı bir karım olmasını ne zamandan beri istiyordum./ Karşımda oturan genç kıza baktım. (...) Kulakları ufacıktı. Kıılak memelerinde, ince bir gül yaprağında uçrruya hazırlanan bir hanım böceğini andıran, yakut damlası küpeler vardı. Parmaöımı uzatıp bu küçük mahluku uçmağa teşvık etmek istiyordum." (s. 55) Bir sayfa sonra: "...süratleelimi uzattun veparma^ımı kula^ındaki küpeye değdirdim./ Pakize hanımın lâkırdısı ağzında kaldı./ ... genç kız 'afiyet olsun!' demeden ve müsaade istemeden sofradan kalktı." (ss. 5556) Anlatıcının parmağını genç kızın küpesine değdirmesi, nerdeyse yarım yüzyıl önce okuduğum bir romanı anımsattı bana: Georges Dunamerin Gece Yarısı ttirafı. Sabahattin Eyuboğlu çevirmişti. Oktay Akbal da, "üku, çok seveceksin!" demişti. Unutamadığım bir romandır. Dııhamel'in Salavin'in Ruznamesi'ni de, Havr Noteri'ni de (Türkçe'ye çevrildi mı, bilmiyorıım.), "Dünyanın kokusu değişti." diye başlayan (Adını anımsamıyorum.) romanını da okumuştum. Gece Yansı ttirafı'nda, büro şefinin kulağı na (ya da yüzünün bir başka yerine) dokunmak, Salavin için karsı durulamaz bir saplan tı olnıuştur; bir gün dokunmak için bir hamlede bulunur, yanlış anımsamıyorsam, dokunamaz. Sonrası?... Sonrasını anunsamıyorum ama Denizin Çağırışı'nı okurken zaman zaman Gece Yarısı ttirafı'nı anımsadım. Beh çet Necatigil, Kemal Bilbaşar'ın romanının, 'yer yer Dostoyveski tiplerini ve Knut Ham sun'un Açlık romanının kahramanmı hatırlat"tığını yazmıştı; Denizin Çağrışı'nm kah ramanında gerçekten bir Dostoyevski esintisi var, ama yalnızca 141143. sayfalarda anlatıcının açlığının anlatılması Knut 1 lamsun'un Açlık romanının etkisinin var olduöıınu göstermez, Açlık baştan sona bir açlık romanı dır;oysa anlatıcının "açlık" dönemi, Denizin Çağınşı'nda, yalnızca üç sayf adır. Anlatun ve kişılere bakış açısından bir yabancı yazarın etkisi aranırsa, bu, ancak Duhamel olabilir. AıriatKinn mtıthıhık arayışı Anlatıcı, mutluluğu ve aşkı ancak ruyada yaşayabiliyor (s. 60); "... ve ben bir evde, ilk gcce görüiecek rüyalarda, annemin daima hır keramet aradığını hatırlıyorum." Hcp yalnızlık, hep bir sevgili ve mutluluk özlemi... "Gecenin karanlığından korku", sürüp gidiyor (s. 62). "Sarışın kadın" (s. 64) saplantısı sürüp gidiyor. Aylaklık gözlemleri:"... yuvarlak, içi berrak su dolu ve üzerinde' 1 kuruş' yazılı 'îjaşal' ba lonuna bir göz atmağı unutmazdım." (s. 65) Parkta fııhuş (s. 66). Parktaki işsizler (s. 67). 14. bölüm (ss. 61 68), bir bakıma, anlatıcının hem gözlemleri, hem de aylaklığının hi kâyesi. Mahalle halkı, anlatıcının oturduğu eve de, ev halkına da soğuk davranmaktadır. "Babalar evlcrdc ültimatomu vermiş olacaklaıdı ki, hiçbir kadın ve genç kız, Pakize Hanım'a misarir gelmiyordu. Evlerinde genç kızları bulunduğu halde, bekâr bir adamı kiracı diye içeri alan bu karı kocanın namusundan hepsi şüphe ediyor olmalıydılar." (s. 68) Müezzin bile, minarede ezan okurken, evden birini görünce minarenin öbür yanına geçiyor. Bakkal, bu evi müşteri yapmaya çekiniyor. Anlatıcı, sanki Izmir'i deöil de, lzmir'in için de, geri kafalıların yaşacıığı bir kasabayı anlatıyor. Pakize 1 lanım'ın kocası 1 Iasan l''fendi, tzmir'in geri alınmasında, "komiser iken yükünü tutmuş, sonra benzin ticaretine dökmüş tü. Gümruklerde ve polisteki tanıdıkları sayesinde benzin işinden de bir hayli para vur mustu. Otomobiller, kamyonlar işletmeğe başlamıştı. Fakat 'ahlı' paralar insana hayır eder miydi? Hasan Efendi Kemer orospuıarından birine abayı yakınca paralar da suyu nu çekmişü. ü zaman bu zaman herif meslegi cıeğiştirmişti. Allah bilir bu işi Kemer'deki dostu ö^retmişti. Amma herifin istidadı varmış, bu işte daha erbap çıkmıştı. Evvclâ karısıru sonra da kızını öteye be riye götürüp geçinmeğe başlamıştı./ (...) Bütün bu isnatlara rağmen evde Zehra'yı çorap sız, annesini başörtüsüz görmedi^im halde, fıkır fıkır gü liişler, garip iç çekmeler, yine o isnadarı yapanların pencerelerini örten mürai kafesler arkasından geliyordu."(ss. 7172) Pakize Hanımla Hasan Efcndi, bu edepsizligin, "bu evi satın aldıkları zaman başladığını, çünkii bu yetim evini mahalleden bırinin muhacerette gelmiş akra basına ucuzca satın almak istediklerini, I Iasan Efcndi rakip olarak ortaya çıkınca vazgeçmek zorunda Kaldıklarını, o gün bu gündür düşman oltluklarını söylüyorlar. Kısaca, Kemal Bilbaşar, lzmir'in içindeki "ka saba" gerçekliğini ustaca gözler önüne seriyor. Devamı 23. sayfada. *" SAYFA 3 C ' TURHAN GÜNAY Imtiyaz Sahlbl: Berin Nadl 0 Basan ve Yayan: Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A $ cenel Yayın Yönetmeni: Ortıan Erlnç Cenel Yayın Koordfnatörü: Hikmet Cetinkaya Yazılşierl Müdürü: Ibrahim Yıldız: Sorumlu MudürRkretllkiz .Yayın Yönetmeni: Turtian Cünay Craflk Yönetmen: Dilekilkorur Reklam: Medya C Anlatıcıda "sanşın kadın" bir saplantı olnıuştur; otelden ay rılacağını öğrenince bir bukct» yaptırır: "Kendisini bir dost gibi teşyi cderek, bir demet çiçck takdim etmek, ondan alınmış en biiyük intikam olacaktı." (s. 39) Bıtketi, "sarışın "a verir, "sarışın" sevinmiştir, anlatıcının kapının önünde ayakta beklcdiöini lark edincc, "Ah, dalgın lık..." der, gardroba gider, sonra anlatıcıya dogru Uerler ve: "...elime soğıık yuvarlak bir madcni tutuşturduöunu, sonra bana sırtını döndüğiinü hiç ıınutmuyorum." Ve anlatıcı itiraf eder: "Bütün gelmiş geçmiş hâdiselere rağmen o yirmi beş kunışıı annc yadigârı gümüş bir yüzükle birSAYI 482 CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle