Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AT CAPAN Biancamaria Frabotta/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan artık bir yana atılan. Ama hiçbir şey bedelini ödeyemez gecikmelerin. Ne de geri gelen hayalin, ölümle kömürleşen, alnında o soğuk ateş. Gene de her zaman hayattır ölümün nedeni. Ister için için yansın, ister tutuşsun verilen görevi gölgeler yalan. "Gozlerini ödiinç verir misin bana, sana bakmak için?" 1995 Montale Şiir ödülünü kazanan Biancamaria Frabotta 1946'da doğdu. Roma'da yaşayan şair Çağdaş îtalyan Edebiyatı dersleri vermektedir. Şiir kitaplarının yanı sıra roman ve oyunlarıyla da tanınan Frabotta'nın son şiir kitapları arasında La Viandanza ve Ne resta uno'yn sayabiliriz Adak Ne o? Gerçekten görebiliyor musun içinden Atlantik rüzgârlarının gülerek geçtiği kırmızı toprağı ve senin dediğin gibi yavaşça tomurcuklanan koruların çıplak hastane odanın çevresinde nöbet tuttuğunu? Gözlerinde de kı§ göllerindeki gibi sincaplar ağaçların gövdelerinde tepetaklak göğe doğru dikeylemesine yansıyorlar. Runun, gülme kışkırtısı içinde nayvanca yükselişi. Ve geyiklerin o geniş dalları. Hastalığın hükmü yok üzerinde, çünkü yalnızca eğilip yaslanmak yeter görmek için derin doğanın senin içinde ışıdığını. Batık Senin hangi biçimine öyküneyim senin olmak için? Dizine mi? Başına mı? Tcnis ayakkabının içindeki ayağına mı? Benimle konuşurken hafifçe titreyen o yalnız eline mi? Vücudunun hangi parçası olayım, sonunda senin bir parçan olabilmek için? Kumar Korkarak birbirlerini yitirmekten nerdeyse bitmemiş günün kokusunda sözleştiler gecenin boşluğundan sonra bııluşmaya, yeniden görüşmek için istekli, tehlikeyle yatışmış. Bir güneşti benim için o vedalaşma, ben ki aşk için bağışlayamam hayatımı büsbütün vazgeçmeden yaşamaktan, fırından çıknıış sıcak ekmekti o söz. Mutluluk gün gibi aydınlattı geceyi. 50'lerin Çocukluğu Üzerlerinde otlar biter ve şchir vazgeçerse gürültüsünden, ölür tramvay hatları. Varoşlarda, birkaç ev ve günün ilk ışıklarıyla aydınlanan rezeneler arasında uzak bir hatıradır artık tramvay. Çok geçmeden söküp götürmeye gelirler bu çiçekli rayları îdarcnin adamları. Bahar Temizliği Vakti geldiyse aşırı korumadan boynu bükülen çiçeklerin suyunu değiştirmemizin ve dün kütür kütür yeşilken bugün altta sararıp kırılmış sapları temizlememizin, nedcn saydamlığı önleyen bir vazo seçiyorsun? Eski rahatsızhğın aynısı, kabuktaki hastalıktan inci olarak yeniden oluşan. Günün Sığınağında Antonıo Porta ıçn Günün sığınağında ateşin seni ürkütüp ininden kaçırması, mağaran dizelerle dolu, hepsi de orada görülüp kavranacak fiiller, birlikte geçirdiğimiz yıllar, muranaları semirtmek için Düş Zamanı '': I Denizden, gökten, topraktan geldilcr zorlamadan biçim vermek için dünyaya ve gözler açık görületı bir düştü aldıklan nefes. II Ölüdür şarkısı söylenmeyen bir ülke. Yalnızca konuşulmuş sözün mezarcısı, boşuna ckeceksin tohumunu oraya III Şarkıydı onlara yollarını gösteren. Şarkılarında onları yönlendiren yolun kendisiydi. Minnetle askıya aldılar ölümü yajayanlar. IV Yalnız düşlerde yanlulanır isimler ve ancak o zaman kurtulurlar çağrıldıklannda gelınek zorunda olmanın acısından. ,, V Varolmayışm hac yolculan başka renkler saçtılar çiğncyerek kuru kan rengi kumlan sanki çöl hâlâ sel altındaymış gibi. VI Her yer kutsallaştırılabilir dinlenişiyle. Taşlar, çiçek açan dikenler, karınca yuvalan, bal petekleri, yağmur birikintilerindeki direkler.. Bilmenin yapmak anlamına geldiği sınırlan çizdıler bellekleri unutkan çocukların ataları. Melodram "Belki de sadece bir yanlış anlaşılma, benim huysuz bir isteğim; ama nasıl yanlış anlaşılmasın insan bir parantezin içine hapsolmuşsa sayfanın dibine şu çığlığı atan aklın karaladığı bir nutta, hey siz! yaşayanlar! kimse indirmeyecek mi beklemenin buzunu eritecek darbeyi?" vn vın Sırlan öğrenecek adaylar için önemli tören yerleri, ama yalnız onlar için değil, kendi paylarına düşen havayı soluyan ilk yerliler için de. IX Yaratmaya ne zaman son verileceğini bilmek, bir sonraki eylemin kaynakları olan kayara, göğe ve denize karşı dönmedcn önce. O cömert göçebeler, kendi içlerine dönerek kayalara gömüldüler, eğer doğru okuyorsak o özenle çizilmiş çizgileri. Geçip gidişlerinin gölgeleri. Son Otobüs A Daha önce de olmuştu bir kere, ne ilkiydi, ne de sonuncusuydu bu, sadece otlar arasında, dumanı tüten çöp yığının yanıbaşında ' kuruyup giden nehrin üzerindeki aydan nice esinlenmelerimizden biriydi; Magliana'nın sularının içindeki maviyi Tiber'in aşağısındaki kızgın ovada, anızlar arasında tükettiği ycrdc. Sonra şehrc dönmüştük. son otobüslc, sevinç ve acıdan kıpkırmızı günbatımından önce, bir yudum daha tatmak için ölen günden durarak önünde yaz dolu pencerenin acaba suç yirmi yaşında olmamızda mı diye. Briyle bir kasırgayla esmiştik yazgımızın üstüne. Üçüncü Tekil Şahsın Kendi Portresi Dün, aynaya yakınlığını övdü, iyi kunılıı dizelerinin hoşnutluğunu, olası ödünlerle ilgili uzlaşmalannı, belki de kendisine daha geniş bir zaman tanınmasını; ve çılgın yıllarıyla ilgili bir hesaplaşma yaptı. Bugün, bir kediye, bir hapşırığa, havada yavaşça dalgalanan bir tel saça dönüşmek gibi serseri umutlar besliyor içinde. Yarın, "keşke olmuş olsaydım" gibi o tembel ttalyanca rülin dilek şart kipini kullanmaya vakti olmayacak. Ama şimdi, içinde birden parlayan bir alevle. bir dönencenin odağında yanık bir iz, tutulmaktan korkmayan o günşin gözüpck bir neferi, yumuşak gölgesi ve katıksız özü olmak istiyor. SAYFA 19 Miyop için? Dünyaya bakmam için saydam bir merceği esirger misin benden? Dişlere çarpan'arıtıcı sular, dallarda sıçrayan gün ışığı, saçağın altındaki güvercinlerin cilveleşmeleri. Kim istemez senin gözlerinle kendine bakmayı! CUMHURİYET KİTAP SAYI 482 Gozlerini ödünç verir misin bana sana bakmak